Kur’an’da “ard” kelimesi bircok ayette gecmektedir. Bu kelime meallerde tekil olarak “arz”, “yeryuzu” ve “yer” şeklinde cevrilmektedir. Halbuki bu kelimenin coğulu da gene “ard”dır. Kelimenin “semavat” kelimesiyle birlikte es-semavati ve’l ard şeklinde gectiği ayetlerde coğul halinde cins isim şeklinde gectiğini duşunmek gerekir. Endulus’te yaşamış unlu mufessir Kurtubi (o. 1272) de, Kur’an’da “ard” kelimesinin toprak olarak tek bir cinse işaret ettiği hukmunu cıkarmıştır.[1] Bizim tesbitlerimize gore “ard” kelimesi Kur’an’da şu dort farklı cercevede gecmektedir: Birincisi, uzerinde yaşadığımız yer kuresi dahil butun maddi varlıkları işaret eden ayetlerde gectiği cerceve, ki buna biz genel bir cins isimle “madde” diyebiliriz.[2] Kelimenin ikinci kullanımı “yer kuresi” manasındadır. Ucuncusu, “ulke” manasında gectiği ayetler (mesela, 12/21’de “Mısır ulkesi” manasında), Dorduncusu, “arzı ekip bicmek” ile ilgili ayetlerde “arazi” manasında gectiği ayetler.
Maddenin bir “şey” olarak var olabilmesi icin bir mekana ihtiyacı vardır. Bu durumda “uzay”ı, şeylerin icinde olduğu mekanın uzantısı diye tarif edebiliriz. Arapcada mekan kelimesi, “ol” manasına gelen kun fiil kokunden gelmektedir. Allah’ın (c.c.) “ol” emri ile bir şeyin varlık haline gelmesi, o şeyin ozelliklerini belirleyen emrin mekan kazanması demektir diye duşunebiliriz.[3] Başka bir ifadeyle, kun emri, “mekan kazan” demektir diye duşunebiliriz. Bu konuyla ilgili olarak şu ayetlerdeki (2/117, 3/47, 19/35, 40/68) ortak ifadeyi hatırlayabiliriz:
“… O, bir emri kaza ettiği zaman ona ol, der o da olur (= iza kada emren yekulu lehu kun fe yekun) …”
Ayrıca şu iki ayetteki (16/40, 36/82) ifadeleri de hatırlamamız yerinde olacaktır:
“Bir şey icin, onu murad ettiğimizde sozumuz ‘ol’, demektir; o da olur (= innema kavluna li şey’in iza eradnahu en nekule lehu kun fe yekun).” (Nahl 16/40)
“Bir şeyi murad ettiği zaman O’nun emri ‘ol’, demesidir; o da olur (= innema emruhu iza erade şey’en en yekule lehu kun fe yekun).” (Ya-Sin 36/82)
----
[1] Bakınız: Kurtubi, II, 192. Aynı kaynak icin bakınız: Yeniceri, C. (1995). Uzay Ayetleri Tefsiri. Istanbul: Erkam Yayınları, s. 99.
[2] Ayetlerde “semavat ve arz” ifadesi icinde gecen “semavat”ı “uzaylar”, “arz”ı da “kutlesi olan cisimler” diye duşunebiliriz. Bu durumda varlık alemindeki butun kutleler “arz”dır. Teorik olarak kutleyi “bir mekana hapsedilmiş enerji” olarak tarif edebiliriz. Kutle mekanıyla birlikte hareket eder, ışıma halindeki enerji ise mekan değiştirebilir. Bu yuzden enerji ışık hızıyla nakledilebilir, fakat kutle mekanıyla birlikte yer değiştirdiğinden enerji vererek hızlandırma yoluyla bir kutle ışık hızıyla nakledilemez. Enerjiyle kutle arasındaki en onemli fark budur.
[3] Kur’an’da emr kelimesinin hangi ayetlerde nasıl gectiği konusunda tafsilatlı bilgi icin bakınız: Kocabaş, Ş. (1997). İslam’da Bilginin Temelleri: Kur’an’da emr kelimesi. İstanbul: İz Yayıncılık.
Kur’an’da “semavat” kelimesi ve bunun tekili “sema” da bircok ayette gecmektedir. Meal ve tefsirlerde “semavat” kelimesi “gokler” diye cevrilmektedir. Bu kelimenin, ozellikle “semavat ve arz” şeklinde gectiği ayetlerde bunu “gokler ve madde” veya “uzaylar ve madde” şeklinde anlayabiliriz. Kelimenin tekil olarak “sema” şeklinde gectiği ayetlerde ise daha cok “yakın sema” veya “dunya seması” manasında gectiğini goruyoruz ki buna belki “yakın uzay” da diyebiliriz. Zaten, “dunya seması” (= semae’d dunya) ifadesi iki ayette de aynen gecmektedir (37/6 ve 41/12):
… andolsun Biz, dunya semasını gezegenler susuyle susledik (= inna zeyyennes semae’d dunya bi zinetinil kevakib). (Saffat 37.6)
… ve dunya semasını lambalarla ve bir korumayla donattık (= ve zeyyenne’s semae’d dunya bi mesabiha ve hıfzan) … (Fussilet 41/12)
Bu ayetlerde gecen semae’d dunya ifadesinin, gezgenlerle birlikte sınırları guneş sistemi olan bir uzaya işaret ettiğini soyleyebiliriz. “Sema” kelimesini “uzay” diye cevirdiğimizde dikkat etmemiz gereken husus, “uzay” kelimesinin gunumuz fizik ve kozmolojisinde tekil olarak kullanıldığıdır. Bunun sebebi uzayın, kainatın her yerinde aynı ozelliğe sahip olduğunun kabul edilmesidir. Bu kabulun ne dereceye kadar gecerli olduğunu aşağıda tartışacağız (Bakınız 4.4).
Kainatın nasıl yaratıldığı konusuna gecmeden once, meallerde dilimize “yaratma” diye cevrilen, Kur’an’daki haleka kelimesinin hangi cercevelerde gectiğine bakmamız gerekiyor. Bu kelimenin Kur’an’da uc ayrı cerceve icinde gectiğini goruyoruz: Birincisi, “bir şeyin tasarımının yapılması ve hazırlanması” (veya “emrinin hazırlanması”) şeklinde gectiği cerceve, ki buna “Yaratma-1” diyoruz. İkincisi, “var olan bir şeyden tamamen farklı ozelliklere sahip bir şey ortaya cıkarmak”, ki buna Yaratma-2 diyoruz. Ucuncusu ise, insanlar icin soz konusu olan “bir maddeye yeni bir şekil verme” manasındaki yaratmadır ki buna da Yaratma-3 diyebiliriz. Bu sonuncusuna Kur’an’dan bir ornek olarak 5/110 ayetinde gecen şu ifadeyi gosterebiliriz:
“… Ey Meryem oğlu İsa …, Benim iznimle camurdan kuş şeklinde birşey yaratıyor (= tahluku), icine ufluyordun, Benim iznimle kuş oluyordu…” (Maide 5/110)
Yaratma-1 ve Yaratma-2 manasındaki yaratma, Kur’an’da sadece Allah (c.c.) icin kullanılmaktadır. Kur’an’da haleka kelimesinin bu uc faklı kullanımıyla ilgili hatırlatmamızdan sonra kainatın Allah (c.c.) tarafından nasıl yaratıldığı ve ortaya cıkarıldığı konusuna gecebiliriz.
Allah Te’ala, Kur’an’da semavat ve arzı altı gunde yarattığını altı ayette bildiriyor. Bu ayetler şunlardır: 7/54, 10/3, 25/59, 32/4, 50/38, 57/4. Bu ayetlerde, haleka (yaratma) kelimesini Yaratma-1 manasında kullanıldığını soyleyebiliriz. Ornek olarak Kaf suresindeki
“Andolsun Biz, semavat ve arzı ve ikisi arasındakileri altı gunde yarattık (= ve lekad halakna’s semavati ve’l arda ve ma beynehuma fi sitteti eyyam); [bu yaratmadan] Bize hicbir yorgunluk da dokunmadı.” (Kaf 50/38)
Bu ayette gecen haleka kelimesinin, semavat ve arzın (uzayların ve maddenin) butun ozelliklerinin altı gunde tesbit edildiğine işaret ettiğini soyleyebiliriz. Burada ve oteki beş ayetteki “gunler” (eyyam) kelimesinin ise Allah (c.c.) katında, mahiyetini bilmediğimiz sure veya safhalara işaret ettiğini duşunebiliriz.
Yukarıdaki ayetlerden beşinde de (7/54, 10/3, 25/59, 32/4, 57/4) Allah Te’ala, semavat ve arzı altı gunde yarattığını ve sonra Arş uzerine istiva ettiğini bildirmektedir. Bunlardan ikisi:
“Rabbiniz Allah’tır ki, semavat ve arzı altı gunde yarattı, sonra Arş uzerine istiva etti; geceyi, durmadan izleyen gunduzun uzerine orter; guneş, ay ve yıldızlar O’nun emrine boyun eğmiş durumdadırlar (= musahharatun bi emrihi); yaratma da emr de O’nundur (= ela lehul halku ve’l emr); alemlerin Rabbi olan Allah ne yucedir!” (A’raf 7/54)
“Semavat ve arzı altı gunde yarattı, sonra Arş uzerine istiva etti, emri yonlendirmektedir.” (Yunus 10/3)
www.sakirkocabas.com
__________________
Kur'an'da Arz,Sema ve OL Emri'nin tahlili
Dini Bilgiler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Kur'an'da Arz,Sema ve OL Emri'nin tahlili