Her sahur vakti, bir sorumluluğa uyanmaktır Ramazan. Rabbinin rızasını kazanmaya, nefsine hÂkim olmaya, ozundeki iyiye kavuşmaya cabalamaktır. Nefsini en guzel sozlerle terbiye ederek, ahlakını guzelleştirmek ve gonlu tertemiz hÂline geri dondurmektir.

Akşam ezanına dakikalar kala sıklaşıyor sokaktaki adımlar, kalabalıklaşıyor ana caddedeki lokantalar, hareketleniyor evlerdeki mutfaklar ve sabırsızlanıyor pide kuyruğundaki cocuklar. Ezan sesiyle o gunun bereketine kavuşuyor, orucu sadece bedeniyle değil yureğiyle de tutanlar.
Ramazan gelmeden coşkusu ve sevinci gelir, yerleşir gonullere. Gunlerce oncesinden carşılar, pazarlar onlarca nimetle donatılır; evler, dolaplar bir aylık erzakla, oyle her zaman alınamayan ama ramazan sofrasında olmazsa olmaz yiyecekler ile doldurulur. Evin en mutluları ise, yılın en hareketli ve bereketli ayının kucuk şahitleri olur. Hepsinin dimağına kazınır, gorkemiyle gelen on bir ayın sultanı ramazan. Hic gecmesin ve bitmesin, guzelliği ve sevinci devam etsin istenir.

Her sahur vakti ,bir sorumluluğa uyanmaktır Ramazan. Rabbinin rızasını kazanmaya, nefsine hÂkim olmaya, ozundeki iyiye kavuşmaya cabalamaktır. Nefsini en guzel sozlerle terbiye ederek, ahlakını guzelleştirmek ve gonlu tertemiz hÂline geri dondurmektir. Ramazan demek, yaratılıştaki oze, fıtrata rucu edebilmektir. Bedeni fazla yukten, dili fazla sozden, gonlu cirkin duşunceden arındırabilmektir. Sadece kendini duşunme gafletine duşen insana, bir başkasının da hÂlini duşundurebilmektir. Bencilliğinden sıyrılıp, elinden ne geliyorsa yapması icin teşvik etmektir.
Fakirlik korkusuyla biriktirme hastalığına duşene, boluşmeyi, paylaşmayı oğretebilmektir. Acı sozlerinin mahkûmu olana, en buyuk galibiyetin, ofkesini yenmeyle mumkun olduğunu hatırlatmaktır. En doymak bilmez nefislere, bir bardak su ve bir dilim ekmek ile de Rabbine şukretmeyi başarabilmektir. Ve ramazan, insanı on bir ayın hoyratlığından alıp, en naif hÂline donuşturebilmektir.
Kimin en guzel anıları ramazana dair değildir?
Sahur vakti evi saran taze demlenmiş cay kokusu, gun boyu okunan Kur’an-ı Kerimlerin dudaklardaki mırıltısı, iftar sofralarındaki turlu turlu lezzetler, iftar sonrası teravihe yetişmek icin yapılan koşuşturmalar. Sahurla başlayan coşku, oğleden sonra ice doğru bir yolculuğa, akşam Rabbe şukur ve sabırla yakarışa, teravih namazı ile koca bir ummetin parcası olmaya niyettir aslında. Niyetimiz sadece oruc icin değildir, ramazanın getirdiği ne varsa, ondan payımızı almaktır. Sabır, şukur, tevazu, sukûnet, huzur, teslimiyet ve guvene niyet ederiz. Ve bu niyetle gecirilen her gun kemale erme yolunda atılan birer adımdır bizim icin. Daha cok kendimiz oluruz, rollerimizden sıyrılır, maskelerimizi atar, makamlarımızı terk eder, daha cok kul oluruz. Rabbine yaklaşmaya, O’nunla bağlarını kuvvetlendirmeye, herkesten cok O’nun huzurunda olmaya onem veririz. Emrini yerine getirmenin huşusu ve huzuruyla dunyevi hırsları ve tutkuları bir kenara bırakabiliriz. Hakikati anlamaya ve yaşamaya cok yaklaşırız ki, hızla gecen gunler ve geceler nihayete erer.
Ramazan… Bir ay suren kısa ama bereketli yolculuk. Fıtratından uzaklaşan, kendine yabancılaşan insanı, akleden kalbini bulmaya yonlendiren, gecmişte kalan huzuru ve sadeliği hatırlatan bir seyahat. Koy tarhanası kokusu, buharda yumuşatılmış ekmeğin dokunuşu, sahura kalkma telaşı, gurbette okuyan evladın donuşu, birlikte olmanın verdiği neşe ve geceye karışan mutlu ama uykulu cocuk sesleri… O anlarla beslenir ramazan coşkusu ve o anılarla zihinlere kazınır. Bir sofranın etrafında toplanabilmenin imkÂnını ve luksunu yaşatır bize, gunluk telaşlar ile bir araya gelemeyen, vakti denk duşurup aynı anda yemek yiyemeyen zaman fakirlerine. Tek başına, hızla, aceleyle yenen yemeklere inat, sevdikleriyle, ozenle ve huzurla yenen yemeklere ve sofralara donuşur, ramazan sofraları.

Omrun en bereketli zamanlarıdır ramazan. Bir gecesine, binlerce geceyi sığdırabileceğimiz kadar mebrur ve hÂlimizden memnun. Muhatabı olduğumuz Kitabın inmeye başladığı geceyle şereflenmiş bir ay ve sıra sıra meleklerin her turlu iş icin indiği o kutlu gece. Samimiyetle acılan ellerin, huzunle yaşaran gozlerin, incinerek kırılan kalbin, karşılıksız bırakılmadığı, cevabını en yuce makamdan aldığı o kıymetli gece… Kullarına, evladına şefkat gosteren bir annenin, kat kat ustunde bir şefkatle muamele eden Mevla’nın, merhametinin tecelli ettiği gece. Kulunun duasını, ibadetini, haykırış ve gozyaşını kabul edeceğini vaat ettiği gece. Yeter ki o geceyi arama gayreti icinde olsun ve kadrini bilsin. On bir ayın sultanını o geceyi bularak taclandırsın ve şereflendirsin.

Yalnızlıktan şikÂyet edenlere şifa olur, her gece kılınan teravihler. Tanısın, tanımasın, aynı safta yer almanın, aynı amacla el acmanın ve ortak tek bir makama yonelmenin bir araya getirdiği muminler. Gun boyu Rabbinin rızasını kazanma cabası, iftar zamanı zafer kazanmış komutan edası ile kalabalıklar arasında olmanın guvenidir. On bir ay boyunca hissedilen tek başınalık, yalnızlık ve guvensizliğin yerinde bir butunun parcası olmanın verdiği guven…
Ramazan, koskoca ahşap kapıları ardına kadar acılmış bir rahmet yuvasıdır. Gunahından nedamet duyana, pişmanlıklarla boğuşana, her şeyi en başa alma isteğiyle koşuşturana acılan kapılar.
Tovbelerin en samimi duygularla yapılıp, Cenab-ı Hak tarafından kabulunun mujdeleyicisidir. Dunyaya tertemiz bir yurekle gelen; ofke, haset, kibir ve bencillikle zedelenen; amellerinde sadece nefsini tatmin etme gayretinin peşinde koşan; dunyayı tum benliğiyle kavrayan insana “dur!” diye ikazıdır. Durdurup, nereye ve ne amacla koştuğunu sorduran, ahiretin varlığını ve Allah’ı hatırlatan ve bunu yaparken umudu hic eksik etmeyen bir uyarıdır. Keşkelerle boğuşmak yerine tovbeye sarılmanın, affedileceğine yurekten inanmanın, tekrar bir cocuk masumiyetine kavuşabilmenin zamanıdır. Bir cocuk gibi daha kolay ağlayıp, daha icten gulebildiğimiz, endişelerden arınıp sadece yaşadığımız gunu duşunebildiğimiz, dunyevi hesaplar peşinde koşmayıp var olana şukredebildiğimiz…
Paylaşmanın bir diğer adı ve en tatlı zamanıdır ramazan. Rızkımızı boluşerek daha cok artacağına inancımız pekişir. Sofralarımız şenlenir once en sevdiklerimizle. Sonra ac olmanın, ac kalmanın ne anlama geldiğini hissederiz. Acları doyurmanın sorumluluğunu fark edip, “komşusu acken tok yatan bizden değildir” sozunun hikmetini anlarız. Dunyadaki fakirliğe, uzuntuye duyarsız kalamayız, incecik kalmış kemikleriyle bir dilim ekmek icin bekleyen insan goruntulerini hafızamızdan silemeyiz. Ve gucumuz nispetince infakın yollarını aramaya calışırız.

Ramazanda sozler de kalple birlikte yumuşar ve arınır, katılığından ve sertliğinden. İyi niyetle duşunmeye ve halis niyetle muamele etmeye davet eden bir cağrı olur herkese. Oruclunun, kendini sadece yiyeceklere değil, ofkeye, kotu soze ve gerginliğe de kapattığı, “ben orucluyum” diyerek, ofkesinden sıyrılabilme imkÂnıdır. Nebevi oğutle kendine cıkış yolu bulan insan, kalp kırmayı, karşısındakini incitmeyi, tartışmayı ve gereksiz sozlerle zaman kaybetmeyi de cıkarmış olur hayatından. Cevresinde vuku bulan en kucuk hataya dahi tahammul edemeyenlere, hoşgoru penceresinden bakabilmeyi oğretir. Cunku Allah’tan af ve mağfiret dileyen insanın, once affetmeyi ve hoş gormeyi bilmesi icap eder. Yıllarca suren kırgınlık ve kuskunlukleri bir kenara bırakabilmeyi, nefretlerinden sıyrılıp, amellerini ifsat etmeden devam edebilmesini hedefler.
Ve ramazan, gonlun gurbetten yuvaya donuşudur. Etrafınızı cevreleyen onca yabancı sozcuğe, sayısını artık hesaplayamadığınız kadar cok gecen gunlere, beş vakit minarelerden duyamadığınız ezana, yuzunu goremediğiniz sevdiklerinize rağmen; gurbet, ramazanda gurbet olmaz. Her iftarınızı paylaşacak dostlar, aileniz olur; teravih kalabalığıyla coşan kucucuk mescitler, birer Sultanahmet ya da Kocatepe Camii olur; vatanından kilometrelerce uzakta huzunlenen kalpler, ramazan sevinciyle dopdolu olur. Ramazan her gurbetciyi ayrıldığı topraklara, baba ocağındaki dertsiz- tasasız gunlere, akşam ezanıyla ışıklanan minarelere, sokaklara yayılan yumurtalı pide kokularına alır goturur. Ramazanla dolu gecen bir ay, gurbet sıla olmaz, ozlem vermez yureklere.

Ramazanın başlangıcındaki heyecan ve sevinc, gunler gectikce yerini huzne ve ozleme bırakır. Geride kalan gunleri ozlemeye, gelecek ramazana kavuşma endişesi hissetmeye başlanır. Omrun dopdolu ama olanca hızıyla gecen ramazanı… Ozlenir ve tekrar kavuşmak icin dua edilir Yaradana. İnsanı en guzel ahlakla yaratan, her turlu imkÂnı onune seren, peygamberler ve kitaplar ile lutfunu esirgemeyen, nimetleri ile donattığı yeryuzunde insanı halife kılan Yuce Allah, ramazan bilinci ile şımaran nefislerimizi terbiye etmemizi murat eder. Bir ay boyunca ahlakını guzelleştirme gayreti icinde olan kuluna nihayetinde ise bayram hediye eder. Cocuk fıtratına geri donen insanın bayramı bir cocuğun neşesiyle gecirmesini ister. Bir cocuk gibi mutlu, heyecanlı, her anını gulen bir yuzle geciren…
Ve şukur bekler kulundan, ramazan ile omrunun en guzel demlerini yaşattığı ve yaşamına değer kattığı icin…
Diyanet Aylık Dergisi / Haziran 2015
__________________