İslam ve Teslimiyet
"Allah katında gecerli olan din İslamdır Kitab verilenler kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yuzunden anlaşmazlığa duştuler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması cok cabuktur." (Ali İmran Sûresi, 3/19)
İşte acık ve bariz olarak goruluyor ki uluhiyyet tektir. Şu halde kullukda yalnız bir ilahadır. Bu uluhiyete teslim olma sonuncuda insanoğlunun kalbinde ve dış dunyasında Alah'ın hukumranlığından başka bir varlığın yeri kalmaz. Uluhiyet tektir. Yon bir tektir. İnanların kendisine ibadet etmesinde, onların değer yargılarını belirlemesinde, emrine bağlanmasında, şeriatın ve hukmunu kendi aralarında tatbik etmesinde, butun değer ve olculerini bu şeriata gore duzenlemelerinde, butun hayatlarını onun razı olacağı şekilde yurutmelerinde hak ve yetki sahibi bir ilah vardır. Bir tek uluhiyet.... Oyleyse tek bir inanc vardır. Allahın rızasına uygun olarak kullarından kabul ettiği inanc acık ve hali olan tevhid akidesidir. Bahsettiğimiz bu tevhidin gereği ise:
"Allah katında din İslam'dır."
Oyle bir İslam ki sadece dil ile soylenen kuru bir laftan ibaret değildir. Yalnız kalbe, vicdanlara etki eden, onları huzur icinde tutan, bir duşunce sistemi değildir. Yalnızca insanların oructa, namazda, hacda, elde ettikleri kişisel bir takım ibadetler hic değildir. Allah'ın insanlar icin ortaya koyduğu, Rasulune oğrettiği din bu değildir. Burada sozu edilen din itaat ve tabiyettir. İslam teslimiyettir. Allah kitabının kullar arasında hakimiyeti, onu hakem tayin edip iclerinde hicbir sıkıntı duymadan sindirilmesi. İşte İslam budur.İslam uluhiyet ve otorite birliğinin tek oluşudur. Halbuki kitap ehli Allah'ın Yuce zatı ile Hz İsa'nın zatını, Allah'ın iradesiyle Hz. İsanın iradesini karıştırıyorlardı. Bazen de bu tasavvurlara dayanan goruşlerden aralarında anlaşmazlıklar cıkıyor ve birbirleriyle savaşıyorlardı.
"Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yuzunden anlaşmazlığa duştuler."
Ehl-i Kitabın arasındaki anlaşmazlık işin gercek yuzunu bilmediklerinden dolayı değildir. Cunku Allah'ın vahdaniyetine, uluhiyetin tekliğine, insan tabiatına, kulluğun gercekliğine dair bilgiler onlara kesin olarak verilmiştir. Ancak onlar aralarındaki anlaşmazlıktan, taşkınlıktan, zulumden dolayı ayrılığa duştuler. Allah'ın kitabında, şeriatında akidesinde mecut olan haktan mahrum kaldıkları, doğruluk ve adaletten ayrıldıkları icin anlaşmazlığa duştuler. Cağdaş hristiyan yazar T.V. Arnold'un dediği gibi, bu ayrılık siyasal akımların mezhep ayrılığını koruklediği zaman ortaya cıkmıştır. Bu suredeki anlatım yahudi ve hristiyanlarm tarih icinde yer yer sahnelenen olaylarından bir ornektir. Mısır, Şam ve bu iki ulkeye bağlı bulunan diğer yerlerin Roma imparatorluğunun resmi mezhebinden ayrıldıklarını ve başka bir mezhebe bağlı bulunduklarını anlıyoruz. Ayrıca diğer Roma imparatorlarının kendi toprak butunluğunu koruyabilmek amacıyla orta bir mezhep altında, memleketlerini birleştirmeye kalktıklarını anlıyoruz. İşte bu kasıtlı ve bilincli bir azgınlıktır.. İşte tam burada anlam tehdit edici olarak. "Kim Allah'ın ayetlerini inkar edere, bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması cok cabuktur." diye vahyediliyor.
Allahu TeÂla, Tevhid gerceğinin sınırlarına gore; aralarındaki bu anlaşmazlığı kufur saymış, inkar eden kafirlerinde hesaplarının cok cabuk goruleceğini anlatmış ve onları bu şekilde tehdit etmiştir.
Daha sonra Resulullah'a donerek muşriklere karşı olan tavrını net bir şekilde belirlemesini, onlara karşı mesajı kesin olarak aktarmasını ve bunları yaptıktan sonra da herşeyi Allah'a bırakıp, İslami davete devam etmesini istiyor.
"Seninle mucadeleye girişirlere de ki: "Ben bana uyanlarla birlikte tum varlığım ile Allah'a teslim oldum. Kendilerine kitap verilenlerle kitapsız muşriklere "siz de teslim oldunuz mu" diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt donerlerse sana duşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyla gorur." (Ali İmran Sûresi, 3/20)
Boylece netice belli olmuştur. Ya uluhiyet ve hukumranlığın tek olduğu itiraf edilip soylenecek ve bu yolla tabiiyeti kabul edip teslim olacaklar ya da uzun uzadıya pazarlıklar yapıp, art niyetler besleyerek İslami reddecekler. Bundan dolayıdır ki, Yuce Allah Resulu'ne (s.a.v.) onun akide ve yaşam tarzını ifade eden bir kelimeyi telkin buyuruyor.
"Seninle mucadeleye girişirlerse .... yani tevhidde ve dinde: Ben bana uyanlarla birlikte tum varlığım ile Allah'a teslim oldum de" Bu ayette (Bana uyanlarla ) ifadesindeki "uyma" kelimesinin oldukca geniş bir espirisi vardır. Demek ki mesele sırf doğrulamaktan ibaret değildir. O uymak ve tabii olmakla tamamlanıyor. Aynı durumda "kendimi Allaha teslim ettim" ifadesinde onemli ve geniş manaları vardır. Bu ifadeyle tevhid akidesinin sadece dille soylenip kalple tasdik olmadığı gorulur. Bunun yanında itaat ve tabiyetle teslim olmak vardır... Yuzunu teslim etme, bu teslim oluşun dolaylı bir şekilde anlatımıdır. İsanoğlunun en yuksek ve en değerli azası olan yuz, cağrıya kulak veren, emirlere gonlunu acan, boyun eğen, mutevazi, itaatkar ve teslimiyetin tasvirinden ibarettir.
İşte bu Allah Resulunun itikatı ve yaşayış tarzıdır. Onu ornek alan muslumanlarında inancı ve yaşam bicimi bu olmalı ve bu yolda tavizsiz ilerlemelidirler. Oyleyse bu inanc ve yaşam bicimini secen insanlar, her iki kapıyı birbirinden acık bir şekilde ayıran, karışma ve benzeşmeye yer bırakmayan ayırıcı cizgiyi ehli kitap ve muşriklere de sormaları gerekir:
"Kendilerine kitap verilenlere ve kitapsız ummilere de" siz de İslam oldunuz mu" de.
Onlar birbirinin aynısıdır. İster muşrikler olsun, isterse ehli kitap acıklanan manalar itibariyle Allah'a ve Rasulullah'ın yoluna cağrılmaktadırlar. İslamı kabul ettikleri zaman onlar Allah'ın zatındaki birliğe, uluhiyet ve kudretindeki birliğe ve Allahın kitabını ve yaşam bicimini hakem olarak secmeye davet ediliyorlar. En son olarak da tum bunları kabullendikten sonra, Allah'ın kitabını ve yaşam bicimini kendi hayatlarında tatbike cağrılıyorlar.
"Eğer İslama girerlerse doğru yolu bulmuş olurlar."
Doğru yol tek bir şekilde anlatılmaktadır. O da İslamm ta kendisidir. Bunun dışında İslama ulaşmanın ne bir başka tasviri, ne de başka şartları ve yolları vardır. İslam dışında kalanlar ise ancak sapıklık, cahiliye, tereddut, eğrilik ve başı boşluktur.
"Şayet yuz cevirirlere sana ancak tebliğ etmek duşer."
Daveti ulaştıktırdıktan sonra Allah Rasulu'nun gorevi bitmiş olur. Fakat bu hukum Allah'ın Rasulune İslamı kabul etmeyenlerle harp etmesi icin gonderdiği hukumden onceydi. Sonradan gelen hukumlere gore onlar ya dine girip onun kurallarına uyacak, onun otoritesine boyun eğecek ya da cizye vermek suretiyle İslam duzenine itaat edeceklerine dair anlaşma yapacaklardır. Cunku dinde zorlama yoktur.
"Ve Allah kullarını hakkıyla gorendir."
Allah kendi gorduğu ve bildiği şekliyle hukmeder. Her bakımdan kulların işleri onun fermanı altındadır. Fakat Allah, yalancı ve asi olanlar hakkında, sonsuza kadar gecerli olan sunnetullaha uygun bicimde yalancı ve asi olanları bekleyen sonlarını, kendilerine acıklamakla onları kendi halleriyle başbaşa bırakmaz.
"Allahın katında gecerli olan din İslamdır. Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtiraslar yuzunden anlaşmazlığa duştuler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar edere bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması cok cabuktur."
"Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa de ki; Ben bana uyanlarla birlikte tum varlığım ile Allah'a teslim oldum." kendilerine kitap verilenlerle kitapsız muşriklere "siz de telim oldunuz mu" diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt donerlerse sana duşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyla gorur."
Şehid Seyyid Kutub
__________________
İslam ve Teslimiyet
Dini Bilgiler0 Mesaj
●33 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İslam ve Teslimiyet