İmÂm-ı RabbÂnî –rahmetullahi aleyh- RamazÂn-ı Şerîf’e de cok îtin gosterir, bu mubÂrek ayda en az uc hatim indirirdi. Hadislerde bildirildiği gibi iftar yapmakta acele eder, sahur yemeğini geciktirirdi. Ramazan’ın son 10 gununde îtikÂfa girerdi. ZekÂt uzerinde hassÂsiyetle dururdu.

Herhangi bir yerden bir hediye geldiğinde, uzerinden bir sene gecmesini beklemez, karşılıksız gelen bu tur malların derhÂl hesÂbını yaparak zekÂtını verirdi. ZekÂt verirken de ilk olarak ıslah ve irşad faaliyetlerinde bulunanları, dul kadınları ve muhtac durumdaki yakınlarını tercih ederdi. Hastaları ve kabirleri ziyaret eder, oralarda sunnet olan duÂları okurdu. DÂvetlere icÂbet eder, ancak gunah işlenen meclislere iştirÂk etmezdi.



BU AYDA KAZANILAN HALLER BUTUN BİR YILA YAYILIR

Yine İmÂm-ı RabbÂni –rahmetullahi aleyh- MektubÂt’ında, “Ramazan ayı icinde olan birlik ve beraberlik yıl boyu surecek birlik ve beraberliğe; ayrılık ise yıl boyu surecek bir ayrılığa sebep olur” buyurmuş ve “Akşamları iftarlarda acele etmeli, sahurlarda ise ağırdan almalıdır. Boylece gecenin ve gunduzun tum cuzundeki imtiyaza ermek nasip olur” tavsiyesinde bulunmuştur.

Mirza Mazhar CÂn-ı CÂnan –rahmetullahi aleyh- de aynı hususta, “RamazÂn-ı Şerîf, zikirle uyanık olarak gecirilirse, senenin kalan kısmında da bu guzel hÂl devam eder. Eğer bu ayda bir kusur ve gevşeklik olursa, bunun izi butun sene boyunca gorulur.” [1] buyurmuştur.

BUTUN GUNAHLARIMIZ AFFEDİLMEDEN RAMAZAN BİTMESİN

Caferi SÂdık –rahmetullahi aleyh- Ramazan ayının sonunda şoyle du ederdi:

“Ey Ramazan’ın Rabbi olan ve Kur’Ân’ı indiren AllÂh’ım! İşte bu, kendisinde Kur’Ân’ın indirildiği Ramazan ayıdır ve artık bitmek uzeredir. YÂ Rabbî, butun gunahlarım affedilmeden fecrin doğmasından veya Ramazan’ın cıkıp gitmesinden, Kerîm olan ZÂt’ına sığınırım!”[2]

İFTAR SOFRALARININ EHEMMİYETİ VE HİZMET

Ustad Mahmud Sami Ramazanoğlu –rahmetullahi aleyh- Ramazan ayında iftar verdiklerinde, sofrada bizzat kendisi hizmet etmek ister, misafirlerin ısrarları uzerine, gonulleri olsun diye sofradaki yerine otururdu. Sofraya otururken ve yemekten sonra sıradakileri bekletmemek icin ellerini sur’atle yıkardı. Yalnız olduğunda ise yavaş yavaş daha îtinÂlı yıkardı. Namazlarını da, kendisini bekleyen varsa kısa sûrelerle kılar, yalnız olduğunda daha uzun tutardı. Gelen ziyaretcilere muhakkak bir şey hediye ederdi. Hatt bir saat evvel kendisine hediye edilen kıymetli bir şeyi, bir saat sonraki misafirine hediye ediverirdi.

HÂce Musa Topbaş –rahmetullahi aleyh- RamazÂn-ı şerîfte, bilhassa Harameyn’de actığı iftar sofralarına gosterdiği îtin ve ehemmiyet, haccı îf ederken daldığı derin tefekkur hÂli, Server-i Âlem –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i ziyaret ederken burunduğu edep ve hurmet, AllÂh’ın kelÂmıyla olan ulfet ve dostluğu, sadaka ve zekÂt verirken hissettiği sonsuz minnet, nezÂket ve emÂnet duyguları, hep onun CenÂb-ı Hakk’a olan tÂzîminden ileri geliyordu.

ALLAH’IN VERDİKLERİNİ YİNE ALLAH’A İNFAK EDİN

HÂce Musa Topbaş -rahmetullahi aleyh- Her vesîleyle infakla ilgili nasihatlerde bulunurdu. Sevenlerini ve yakınlarını, AllÂh’ın ihsÂn ettiği nîmetleri, O’nun rızÂsı istikÂmetinde comertce sarf etmeye yonlendirir ve şoyle buyururdu:

“EvlÂdım, mutlak riyÂzat hÂlinde yaşayın ve AllÂh’ın verdiklerini, yine Allah icin infÂk edin! RiyÂzat hÂliniz sadece Uc Aylara ve Ramazan’a mahsus olmasın! Onu, hayatınızın her safhasına yayın ve ihtiyac fazlasını Allah yolunda infÂk edin!

Şunu iyi bilin ki, Dolmabahce veya Topkapı Sarayı’nda bile yaşasanız, yine riyÂzatla yaşamaya mecbursunuz. Onun icin malı da mulku de ancak kalbinizin dışında taşıyın. Eğer ihtiyac fazlasını Allah yolunda infÂk etmezseniz, AllÂh’ın verdiği nîmetlere karşı nankorluk etmiş olursunuz. Unutmayın ki, infÂk edilmeyen nîmetler ziyan edilmiş demektir. Ziyan edilen nîmetler de hesÂbı cok ağır birer Âhiret vebÂlidir.”

Dipnotlar:

[1] Abdullah Dehlevî, MakÂmÂt-ı Mazhariyye, s. 73-74.

[2] İbnu’l-Cevzî, et-Tebsıra, II, 103.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

__________________