ALBA Berlin Takım Analizi: Keyifli Basketbol, Az Galibiyet Sistem, Sistem, Sistem Bayern Munih, EuroLeague’in genişlemesi kapsamında 2 Wild Card kontenjanından birisini cebine koydu ve yoluna bir suredir olduğu gibi Avrupa’nın en ust duzey organizasyonunda devam ediyor. Bavyeralıların futbolda yarattığı “super guc” imajı, henuz basketbol takımı icin gecerli değil. 2018’de cifte şampiyonluk, 2019’da şampiyonluk kazandınız. Bayern Munih’in Alman basketbolunda yeni bir guc olduğundan soz edebilir miyiz? “Muhtemelen kotu bir cevap olacak ancak bunu pek onemsemiyorum. Ne yapabileceğimizle ilgileniyorum. Gelişimimiz kendi ellerimizde. Kendi acabileceğimiz tum kapıları actık. Alman basketbolunda yeni guc biz miyiz? Şu anda evet. Burada kalacak mıyız? Hedefimiz ve zorunluluğumuz bu.” Bayern’in hedefi, takımın GM’i Marko Pesic’in Ağustos ayında kulup resmi sitesine verdiği sozlerde saklı. ****************************** Uzun bir suredir geri planda kalan Almanya Basketbol Ligi, 2010’lu yıllara girmemizle birlikte cehre değiştirmiş ve ulke insanının prototipine benzer şekilde geliştirilmeye calışılmıştı. Federasyonun maddi olarak koyduğu katı kurallar, organizasyonun her cevreden insana her acıdan hitap edebilmesi, taraftarı salonlara cekme konusunda profesyonel bir yol izlenmesi… Almanya bunların hepsinden istediği sonucu elde etti. İnsanlar salona geliyor, insanlar izlediği şeyden zevk alabiliyor. Ancak parkeye yansıtılan basketbol anlamında takımların hala gideceği yol var. 2010’lu yılların başından bugune baktığımda Almanya Basketbol Ligi’nin -İspanya harici- Avrupa’nın tepesinde olmasını bekliyordum. Bayern Munih’in lige adım attıktan sonra da global bir guc olarak diğer takımların birkac adım onune gececeğini tahmin ediyordum. Evet, Pesic’e gore hedefledikleri yerdeler. Ancak diğer takımların sporcu kalitesiyle bağlantılı olarak “olmaları” gereken pozisyonda bence hala değiller. Takımların butceleri fena olmasa da şu an icin her şey, organizasyon şemasının gelişimi ve stabilite icin harcanıyor gibi gozukuyor. Oyuncu kalitesi bazında Avrupa’nın “contender”, yani zirveye oynayabilecek olarak adlandırabileceğimiz takımları arasında Bayern yok. Gectiğimiz sezonlarda olduğu gibi sistemin one cıktığı ancak kalitenin sınıfta kaldığı bir takım olarak kendilerini konumlandıracaklar gibi gozukuyor. *************** Yaz transfer doneminde yapılan hamlelere bakış atarak biraz saha icine girelim. Sil baştan değil, her sezon olduğu gibi takımın yapı taşlarını korumayı tercih ettikleri bir yazı geride bıraktılar. Derrick Williams’ın hedefler, Devin Booker ve Stefan Jovic’in de muhtemelen maddiyat acısından takımdan ayrılmasını engelleyemediler. Aslında bunlar, yukarıda bahsettiğim olgular. Bayern gibi bir kulubun normal şartlarda bu oyuncuları tutabilmesi gerekiyordu. Dangubic, Macvan ve Braydon Hobbs; performanslarından oturu Bayern Munih’ten ayrılan diğer oyunculardı. Vladimir Lucic, Nihad Djedovic, Alex King ve akıllıca bir hamleyle koc Dejan Radonjic, gelecek sezon da takımda devam edecek. Gectiğimiz yıl Rasta Vechta ile ortalığı birbirine katan TJ Bray’i 2 yıllığına kadrolarına kattılar. Turkiye’nin en buyuk kuluplerinden birisi de oyuncuyu kadrosunda gormek istiyordu. NBA’den Greg Monroe hamlesi malumunuz. G-League’den Josh Huestis, Trento’dan Diego Flaccadori, San Pablo Burgos’tan Paul Zipser ve Kızılyıldız’dan Matthias Lessort; takımın transferleri. En İyi Transfer: Greg Monroe 2019 yazında EuroLeague kulupleri, baş dondurucu bir transfer donemi gecirdi. Belki modern donemin en iyi EuroLeague sezonunu izlemek icin bircok Avrupa basketbolu sevdalısının ici kıpır kıpır. Yuksek butceli takımların yanı sıra Bayern de “yıldız” avına cıktı ve gectiğimiz sezonki Derrick Williams surprizinden sonra bu yıl bir yenisine daha imza attı: Greg Monroe. Cok değil, yalnızca 3 sezon once ligi bitirirken 15.3 sayı 8.8 sayı ortalamasına sahip ve yıllık 20 milyon dolar kazanan 29 yaşındaki bir NBA oyuncusunun buraya gelmesini gercekci bulmak imkansızdı. Değişen ve modern kalıplarla surekli geliştirilen oyun, Monroe’ya acımasız davrandı. Takımın eski yıldızı Derrick Williams ile kariyer cizgileri ortuşuyor. NBA’deki son doneminde sahada kalamamasıyla alay konusu olan Monroe, icinden cıkmanın zor olduğu konfor alanını terk etti ve yeni bir yolculuğa yelken actı. Tankında -en azından Avrupa’ya gostereceği- daha cok yakıt olduğunu duşunuyorum. Hazırlık doneminde bunun sinyallerini de veriyor. Almanya ve Munih organizasyonu, onun sudan cıkmış balığa donmemesi ve adaptasyonu icin en iyi ortamlardan. Monroe’nun ilgiye, spot ışıklarını tekrar uzerinde hissetmeye ihtiyacı var. Kendini kanıtlama arzusunu yetenekleriyle birlikte parkeye yansıtırsa ona saha ici performansıyla da “şahane” bir transfer diyebiliriz. eurohoops
__________________