Tebrikler, artık reşit oldunuz batug.com's NBA KAAN KURAL 7 TEMMUZ 2005, PRŞ Size de şaşırtıcı gelmiyor mu? Daha Turkiye'deki takımları Ulker ve Efes Pilsen'de bile doğru duzgun oynama fırsatı bulamayan 18 yaşındaki iki Turk oyuncu, NBA tarafından secilen 60 isim arasına giriyor. Cok şaşırmayın. Ersan İlyasova ve Cenk Akyol gercekten cok yuksek potansiyele sahip genc yetenekler. Ve NBA artık Kuzey Amerika'ya pek sığmayan, tum dunyayı tarayan oyuncu izleme komiteleri ile, daha siz adını duymadan ozel yetenekleri kapan bir lig. En klasik ornektir ama en carpıcısı olduğu icin tekrarlamakta zarar gormuyorum: Dirk Nowitzki secildiğinde 19 yaşında bir Almanya 2. Ligi oyuncusuydu! O yuzden şaşırmayın. Hatta Turkiye'den 15 bin km. uzaktaki herhangi bir NBA ofisinde, Turkiye'nin Yıldız Milli Takımı hakkında Turkiye'deki pek cok kulupten daha detaylı ve sağlıklı bilgi olduğuna emin olabilirsiniz. Andrei Kirilenko'nun daha şutoru Ersan İlyasova icin cok fazla şey soylemeye gerek yok aslında. Ozetle Andrei Kirilenko'nun dripling yapıp daha iyi şut atan hali. İnanılmaz bir parmak hassasiyeti var. Dokunduğu topu istediği tarafa yonlendirebiliyor. Bu nedenle hucum ribaundlarında cok etkili. Topu bir Kaya Peker tarzı sıcrayıp buyuk bir kuvvetle cekip almıyor ama daha cok bir Dennis Rodman gibi, parmaklarıyla istediği yone doğru celiyor. Oldukca ince ama cok buyuk bir atlet olduğu icin trafiğe daldığı zaman beklenmedik şekilde bir anda potada bitebiliyor. Ortalamanın ustunde bir şutor olmasının yanına, 2.06'lık fiziğine oranla uzun kollarıyla cok iyi bir savunmacı olduğunu da eklemek gerekli. Daha 17 yaşındayken Ulker Genc Takımı'nın Ersan icin ozel bir alley-oop seti vardı. Kısacası Ersan, Turkiye Cumhuriyeti'nin tarihindeki en buyuk yetenek. Hayır, abartmıyorum. Ozbekistan'dan ilk geldiğinde topu elinde tutmakta zorlanan, organize basketbolun ne olduğunu bile tam olarak bilmeyen bu gencin ilk 2 yıl icindeki gelişimini gorseydiniz, bu sozun o kadar da abartılı olmadığını bilirdiniz. "Yetenek pacalarından akıyor" diyordu goren herkes. Hakikaten de oyleydi. O kadar ki, aslında 1984 doğumlu olduğu ortaya cıkmasına rağmen buna takılmaya pek gerek gormedi kimse. Basketbola bu kadar gec başlayan ve bu kadar hızlı ilerleyen bir oyuncunun 3 yaş kucultme olması, yeteneği duşunulunce, bir anda ikinci plandaki bir detay haline geldi. Calışmayı o kadar seviyordu ki, Genc Milli Takım Kocu Nihat İzic onun icin "Adeta bir robot asker gibi. Gunde 15 saat calışmasını soyleyin, 15 saat hem de en ust duzeyde calışır" diyordu. Asla yılmayan, kendini geliştirmek icin sonuna kadar uğraşan, yetenekli bazı gencleri kıskacına alan en buyuk tehlike olarak one cıkan "ben artık oldum" havasına girip tembelleşmek gibi, kendini beğenmişlik gibi karakter zaaflarından cok uzak bir oyuncu Ersan. Ancak butun bu tablo aslında 15 ay oncesini yansıtıyor. 2004 Nisan'ında gencler duzeyindeki dunyaca unlu Albert Schweizer Turnuvası'nda Turkiye şampiyon olurken, Ersan İlyasova turnuvanın En Değerli Oyuncusu secilmiş ve oradaki onlarca NBA gozlemcisi 2005 Drafti icin genc oyuncuyu "İlk 10'da secilecek yetenekte" diye nitelemişti. Ersan'ın zirveye cıktığı noktaydı bu. Ancak bu turnuvanın hemen ertesinde ayak bileğini kırdı Ersan. Ve 6 ay sahalardan uzak kaldı. Tedavisi ABD'de en iyi doktorlar tarafından yapıldı gerci ama asıl kotu haber, iyileşmesi 6 ay suren kotu bir sakatlık yaşaması değil, aynı sakatlığı ikinci defa yaşıyor olmasıydı. Bir yıl once kırılan bileği aynı şekilde yine kırılmıştı. Ayak bileğine platin civiler takıldı. Cok zorlu bir rehabilitasyon donemi gecirdi ve elbette bu surec bir anda kendisini izleyenlerin gozunde buyuk endişe yarattı. Bu kadar genc bir oyuncunun bu kadar ağır bir sakatlığı iki defa ust uste yaşaması, kafalarda "Grant Hill sendromu" olarak bilinen korkuyu yarattı. Bu durum "Buyuk şanssızlık"tan başlayıp "Bileği artık asla eskisi gibi olamaz"a kadar değişen olcekte değişen yargılar yarattı basketbol cevrelerinde. Ama en gercekci yaklaşım galiba Ersan'ın "kolay sakatlanıp, zor iyileşen" bir oyuncu olduğu. Ancak gencliği burada kendi lehine calışıyor. Bu sakatlıkları aşabilir. Hoş Grant Hill bile aştıktan sonra durumu da fazla dramatize etmeye gerek yok. Elbette Ersan'ın yeniden sahalara donmesi kolay olmadı. Zaten genc duzeyinden A Takım'a cıkmak başlı başına bir zorluk. Her şeyin iki kat hızlandığı, iki kat fazla guc gerektiren, iki kat daha karışık sistemlerin kullanıldığı ve baskının belki 20 kat arttığı bir ortama gecişte nice "super yetenek" olarak lanse edilen genc tokezlemiştir. Bunun yanına bir de sakatlığının fiziksel ve psikolojik etkisini atamadığını koyarsanız, Ersan'ın nasıl sudan cıkmış balığa donduğunu anlayabilirsiniz. Turkiye'deki hiyerarşik ortam gereği, 18 yaşındaki bir oyuncu, kim olursa olsun henuz takım arkadaşlarının "kıdem" olarak saygısını kazanamadığı icin, Ersan'ı neler beklediğini de tahmin edersiniz. Bu noktada insan duşunmeden edemiyor; LeBron James Turkiye doğumlu olsa acaba takım arkadaşları ona nasıl davranırdı? Ulker gibi her macını kazanmak zorunda olan, Avrupa Ligi zorluğuyla boğuşan bir takımda bir anda aslanlarla dolu bir arenaya atıldı Ersan. Sonucta Avrupa Ligi'nde 6 macta yer alıp ortalama 5 dakikada %27 isabetle 1.6 sayı, 0.5 ribaunt gibi felaket istatistiklerde kaldı. Turkiye Ligi'nde ise 15 macta ortalama 12.5 dakika alarak %43 isabetle 3.9 sayı, 3.5 ribaunt ortalamaları tutturdu. Bu rakamlar ribaundları dışında yeterince endişe verici ama daha derinine inerseniz, cok daha buyuk bir sorunla karşı karşıya kalıyorsunuz: Ersan'ın Avrupa Ligi'nde kullandığı 15 şutun 9'u, Turkiye'de ise 49 şutun 29'u ucluktu. Bu, sahada gorduklerinizin rakamlara yansıması sadece. Aslında pota yakınlarında cok daha etkili olan Ersan, sakatlığının etkileri, fiziksel olarak henuz bu duzey icin yeterli olmaması, psikolojik olarak temastan halen korkması nedeniyle potadan uzakta, pasif bir role soyundu. Avrupa'da bu halde ise NBA'de işlerin daha kolay olmasını beklemek biraz hayalcilik elbette. Kısacası Ersan hazır değildi. Nitekim draft oncesi pek cok takım arasından son ve en belirleyici prova olarak gosterilen takım yoneticilerinin onundeki ozel idmanlarda da, Denver'daki calışma dışında oldukca başarısız oldu. Unlu Chicago draft oncesi calışmasında pek goze giremedi. İlginc olan, onunla ilgili bildirilen goruşlerin hep "İyi bir şutor" şeklinde olmasıydı. Sadece bu goruş bile Ersan'ın ne kadar kendisini ozel yapan vasıflarından uzak bir tablo cizdiğini, gercek Ersan'ı hic gosteremediğini ortaya koyuyor. Şutu, Ersan'ın onemli bir silahı. Ama ancak ve ancak ikinci vasfı olabilir. Ancak fiziksel ve zihinsel vaziyeti, bunu gosterecek durumda olmadığını ortaya koyuyordu zaten. İşte bu nedenle draftta 2. turun 6. sırasına kadar duştu. İlk 10'da secilmesi beklenen bir yıl onceki Ersan, 36. sıraya kadar gerilemişti. Draft oncesi tek iyi calışmasını yaptığı Denver'ın onu 22. sırada sececeği konuşuluyordu. Ancak secilmeyince bir anda 2. tura kalıverdi. Nitekim 36. sırada Milwaukee Bucks kaptı onu. Draft sonrası Ersan icin "Bu kadar buyuk bir yeteneğin ikinci tura kalması bizi şaşırtı" diyorlardı. Evet, bu kadar buyuk bir yeteneğin ikinci tura kalması gercekten şans. Ancak bu yeteneğin performansa donuşemeyeceği korkusu pek cok takıma geri adım attırdı. Zaten pek buyuk bir yıldızı olmasa da cok derin bir draft olan 2005'de (bu drafti en iyi tanımlayan kişi Yahoo Sports'dan Dan Wetzel olmuştu: "1 metre derinliğinde ve 10 km. uzunluğunda bir gol") bir kere tahmin edilen noktadan geriye duştunuz mu, K-120 kayakla atlama platformundan aşağı kayar gibi gidebiliyorsunuz. Herkesin daha onceden almayı planladığı, yakından takip ettiği, konuştuğu, taahhut verdiği, takımına uydurduğu isimler olduğu icin yukarıda bir surpriz olup bir isim es gecildi mi, 1-2 değil, yaklaşık 10 basamak aşağı duşebiliyor. 3. secilme ihtimalinden bahsedilen Gerald Green (18. sırada Boston Celtics secti) veya 9. olacağı konuşulan Danny Granger'a (17. sıradan Indiana Pacers secti) baksanıza. Nitekim 22'den duşen Ersan'ı da ancak 36'da Milwaukee tutabildi. Cenk'in ekmeği aslanın ağzında Cenk Akyol'un durumu ise Ersan'ınkindan bir hayli farklı. Her şeyden once Cenk, NBA'de bir Avrupalının barınması en zor pozisyonda, yani 2-3 numarada oynuyor. NBA basketbolu genelde kanattaki oyuncularına pozisyon hazırlamaktan cok bu oyuncuların kendi pozisyonunu hazırlamasını beklediği icin, buradaki oyuncuların son derece suratli ve kuvvetli olması en onemli fiziksel ozellik olarak one cıkıyor. Ve bu noktada siyah ırkın fiziksel ustunlukleri cok ağır basıyor. Giricek ve Ginobili NBA'de belli bir başarıya ulaşmış 2 metrenin altındaki yegane yabancı kanat oyuncuları. Kaldı ki Ginobili'nin ten renginin beyaz, oyununun koyu siyah olduğu duşunulunce, Hırvat Giricek koskoca NBA'de tek kalıyor. Yani Cenk'in işi, fırsat arayacağı takım Atlanta Hawks bile olsa, daha en baştan zor. Ancak Cenk'in secilmesinin de nedenleri var elbette. Oncelikle genc oyuncu belki de son yıllarda yetişen en rafine kısa. Belki de Harun Erdenay'dan beri bu kadar guclu fundamentale sahip bir kısa yetiştirmemişti Turkiye. Cenk basketbolu cok bilerek ve muthiş bir verimlilikle oynuyor. Ne yapması gerektiğini ve bunu nasıl yapması gerektiğini bildiği icin, kusursuz bir zamanlamayla sahada en az eforu sarfeder gibi gorunen isim olmasına rağmen amacına ulaşıyor. Sadece uzunlar icin değil, kısalar icin de ust duzey bir fundamental oyunu cok daha kolaylaştıran, daha doğrusu kolaymış gibi gosteren bir silah. Nitekim bu acıdan Cenk'in kusursuza yakın fundamentali onun yeteneklerini cok aşarak oynamasını sağlıyor. Aslında sorun da biraz da tam bu noktada başlıyor zaten. Cenk'in ne kadar iyi olabileceğini, nereye kadar yukseleceğini kestirmek kolay değil. Ayakları cok cabuk değil ama o kadar iyi bir driplingci ki yine de adamını gecebiliyor. Yine kolları cok uzun ve elleri de cok hareketli olduğu icin savunmada da ayaklarının yavaşlığını cok iyi zamanlamayla top calarak kapatıyor. Cok iyi bir şutor olduğu ve cok akıllı hucum ettiği icin savunmacısına kendini unutturup doğru şut pozisyonunu alabiliyor vs... Ancak bunların hepsini bir ust duzeyde A Takım'da, daha da onemlisi iki ust duzeyde, sert, dış oyunculara karşı acımasız NBA basketbolunda yapabilir mi? Bu soruya yanıt vermek kolay değil. Nitekim Cenk basketbolu cok iyi bildiği icin kazanamayacağı savaşlara asla girmiyor. Fizik mucadele duzeyi arttığı zaman potadan uzaklaşarak şut gibi diğer silahlarını kullanmayı tercih ediyor. İcerde işler sertleşirse savunma ribaunduna girmek yerine hızlı hucuma giden ilk isim olmayı yeğliyor. Basketbol zekasını yetersizliklerini maskelemek icin kullanıyor ama bunlar bir sonraki duzeyde cok daha goze batacaktır. Ve bu yetersizliklerini maskelemek yerine bunların uzerine giderek geliştirmesi şart. Cenk icin de aslında gecen yıl aynı Ersan gibi oldukca zor gecti. Genc takımdan A Takım'a geciş zaten zorlu bir surec ancak Cenk sezonun hemen başında ayak bileğinden sakatlanıp yaklaşık 2.5 ay sahalardan uzak kalınca, bu geciş daha da sancılı bir hal aldı. Takıma geri donduğunde daha verimli olduğu 2 numara pozisyonunda Domercant ve zaman zaman da buraya kayan Solomon olduğu icin, 1.96'lık boyu ve 18 yaşındaki yetersiz fiziğiyle 3 numara oynamak zorunda kaldı Cenk ve elbette zorlandı. Nitekim gectiğimiz sezon Avrupa Ligi'nde 5 macta 7 dakika ortalama alarak 1.6 sayı, 0.8 top calma, TBL'de ise 18 macta 13 dakika ortalama ile 4.4 sayı 1.6 ribaunt, 1.1 asist ve 0.7 top calma yaptı. Bu rakamlar 35 dakikaya vursanız bile "NBA potansiyeli" gosteren bir oyuncu icin yeterli değil; ancak aynı Ersan gibi takım hiyerarşisi ve oyuncuların takım ici rolunu goz onune alınca, cok da acıklayıcı olmadığı kesin. Ancak bir rakam var ki, Cenk'in en onemli ozelliklerinden birini kesin ortaya koyuyor. O da kısıtlı surede yaptığı top calmalar. Bu zamanlaması, ellerinin aktifliği ve oyun bilgisinin onemli bir kanıtı. 2. Tur'dan saygı kazanmak zor Peki şimdi ne olacak? Kritik soru bu. Oncelikle iki oyuncumuz da 2. Tur'da secildiği icin haklarındaki beklentiler bir hayli duşuk. Bu işlerini ozellikle zora sokuyor. NBA'de ilk turda secilen oyuncular otomatik olarak bir avantajla başlar, gerek kamuoyu, gerekse basın oynatılmalarını bekler ve bu da teknik yonetimde bir baskı oluşturur. Kısacası ilk turda secilmek dakika ve saygı alabilmek adına onemli. 2. Tur'da secilen oyuncuların buyuk bir coğunluğu ligde tutunmayı başaramıyor. Son 10 yıllık ortalamada 30 ikinci tur seciminin sadece dort tanesi ilk kontratının (genelde 2 yıllık oluyor) ardından yeni bir uzun vadeli (1 yıldan uzun) kontrat yaparak ligde tutunabiliyor. Her ne kadar bu iki oyuncunun ajanı Tolga Tuğsavul draft oncesinde oyuncularının 2. Tur'da secilmesinin daha avantajlı olduğunu ve bunu istediğini soylese de, bu pek gercekci değil. Elbette Gilbert Arenas veya Mehmet Okur orneklerinde olduğu gibi 2 yıllık bir 2. tur kontratı bittikten sonra oyuncular gercekten yeni ve cok daha yuksek ucretli bir sozleşmeye imza atabiliyorlar. Oysa ki ilk turda secilen oyuncular ilk 4 yıl boyunca takımlarına nispeten duşuk kontratlarla bağlı kalmak zorundalar. Ancak 2. Tur'da secilen oyuncular, ilk turdaki isimlere otomatik olarak verilen saygıyı edinmek icin o kadar cok fazla calışmak zorundalar ki, o duzeye cıktıklarında bazen ilk sezonun sonu gelmiş oluyor. 1. Tur secimlerinin aldığı şansları bulabilmek icin dişleriyle tırnaklarıyla tutunmak zorundalar. Milwaukee Genel Menajeri Larry Harris draft sonrası "Biz Ersan'ın 9 veya 10. oyuncumuz olmasını bekliyoruz" dedi. Ulker buyuk bir yonetim gafletiyle Ersan'ın NBA'e gidişini tamamen acık bıraktığı ve hic tazminat talep etmediği icin genc oyuncu elini kolunu sallayarak gidebilir. Eh Milwaukee de istediğine gore, gelecek sezon Ersan'ı Bucks formasıyla gormeye hazırlanalım. Ancak Ersan'ın Bucks geleceği belirsizliklerle dolu. Cunku Bucks'ın gelecek sezon nasıl bir takım olacağı belirsiz. En onemli yıldızları Michael Redd'in takımdan ayrılma ihtimali var. Henuz bir kocları yok. Ne oynayacakları, nasıl bir sistem kuracakları belirsiz. Fakat belirsizliğin olduğu yerde fırsat da vardır. Detroit Pistons veya San Antonio Spurs gibi iddialı ve herkesin gorevinin, konumunun belli olduğu takımlarda fırsatlar da cok sınırlıdır. Milwaukee'de ise taşlar yeniden yerleşirken Ersan icin onemli fırsatlar doğabilir. Elbette takımın belki de en oturmuş parcası Desmond Mason'ın arkasında kalacak Ersan. Onu yerinden etmesi imkansız gibi. Ancak daha 18 yaşında zaten kimse ondan bunu yapmasını beklemiyor. Eski bir smac şampiyonu olan Mason'la cok farklı ozellikleri olması, pozisyonunda alternatif yaratmasını sağlayacak. Ancak elbette once Ersan'ın gecen sezonu bitirdiği o cekingen halini atması gerekiyor. Bunun icin de Milwaukee onun Yaz Ligi takımında oynamasını istiyor. Bunun anlamı, Ersan'ın Milli Takım'a gelmemesi olabilir. Hatta soylentiler, eğer bu yaz Milli Takım'a gelmezse Ersan'ın bir daha hic ay-yıldızlı takıma cağrılmayabileceğini soyluyor. Bu noktada Ersan'ın onceliklerini belirlemesi gerekli. Yaz Ligi'nde oynamak onun icin cok yararlı olabilir. Ama Milli Takım'da cok daha yoğun ve iyi bir programla hazırlanırsa, bu onun icin daha iyi olacaktır. Her ne kadar Yaz Ligi'nde yoneticilerinin cok daha gozu onunde olsa da, NBA'in her yerdeki gozleri onun Milli Takım'la yaptıklarını takip edecektir. Ayrıca Avrupa Şampiyonası cok daha ust duzey bir platform. Burada oynamak Ersan icin cok daha iyi olacak. Ancak tersini yapıp Milli Takım'a sırt cevirirse, bu karar onun ay-yıldızlı formayı bir daha hic giyememesine neden olacak bir olaylar zincirinin ilk halkası olabilir. Aslında Cenk, Hawks'a uygun değil Cenk'in konumu ise daha belirgin. Atlanta Hawks, 59. sırada yapacağı secimi zaten ileriye donuk bir yatırım olarak goruyordu. Billy Knight bu secim icin uluslararası oyuncu izleme gorevlisi Mark Crow'a danıştı ve daha once adını bile duymadığı oyuncumuzun ismini telaffuz edemediği icin harf harf soylemeyi tercih etti. Yani Cenk, Atlanta icin bir yatırım. Nitekim Cenk'in Efes Pilsen'le olan sozleşmesi bağlayıcı olduğu icin gidebilmek icin Efes'den izin almak (tercumesi: yuklu bir tazminat odemek) zorunda. Bu sene Efes'te devam edeceği kesin. Bu sırada Mark Crow ve yardımcılarının gozleri Cenk'i biraz daha dikkatle izleyecekler ve hazır olduğu zaman NBA'e cağıracaklar. İşin acı tarafı, gecen sezon lig sonuncusu olan ve tamamen dağınık bir goruntu icindeki Atlanta'nın yeniden yapılanma projesi icinde, son iki sezonda takımın temeli olsun diye aldığı uc oyuncu Josh Childress, Josh Smith ve Marvin Williams da Cenk'in onunde olacak. 1 numarası Tyronn Lue, 5 numarası Obinna Ekezie olan bir takımın 2-3 pozisyonunda bu kadar kalabalık olması, Cenk acısından hakikaten buyuk talihsizlik. Takımın yeniden yapılanıyor olması genclere daha cok şans verme ihtimali yaratabilir ama madalyonun bir de obur yuzu var: Bir şekilde Cenk seneye veya daha sonra oraya gitse bile, bu takım yapısıyla, onunde bu oyuncular varken, daha da onemlisi takım bu kadar şuursuz oynarken orada şansı cok az. Ne demiştik? Cenk'in en buyuk ozelliği, basketbolu cok bilerek, fundamentale dayalı olarak oynuyor olması. Atlanta nasıl oynuyor, biliyor musunuz? Şoyle soyleyelim; basketbolun ne olduğundan, daha doğrusu bir takım sporu olduğundan tamamen bihaber olduğu, Ulker macerası sırasında ve coğumuzun gozleri onunde net bir şekilde ortaya cıkan Dion Glover, 2003-2004'te bu takımda 27 dakikada 10.1 sayı ortalaması ile oynamıştı. Yani Atlanta'da duzen veya takım yapısı hak getire... Ve bunlar olmadan Cenk'in iyi ozelliklerinin ortaya cıkmasına imkan yok. Bu başına buyruk beş benzemez, beşi de birbirini bilmez sistemde Cenk sadece sırıtır. Bu nedenle Atlanta, yeniden yapılanan bir takım olarak onemli fırsatları bunyesinde barındırıyor gibi gorunse de, eğer bu goruntu değişmeyecekse, Cenk'in haklarının başka bir takıma verilmesi belki de onun icin en iyisi olur. Zaza ve Memo orneğini takip edin Ersan ve Cenk NBA tarafından secildiler secilmesine ancak aslında onlar icin cok da fazla bir şey değişmedi. Draftte isimleri okundu diye bir anda cok daha iyi oyuncular olmadılar. Halen bir ay oncekinden farklı değiller. Ve halen kendilerini ispatlamaları gerekiyor. Ersan Yaz Ligi veya Milli Takım'da kendisini gosteremediği surece kontrat almakta zorlanabilir. Hatta kontratı alsa bile yeni kurallar gereği kendisini bir anda NBDL'de bulabilir. Cenk'in ise halen takımın GM'ine ismini telaffuz edebilmeyi oğretmesi gerekiyor. Yani aslında bir ay once oldukları noktadan cok farklı bir yerde değil Ersan ve Cenk. Bu biraz bu iki oyuncunun bu sezon yaşadığı başka onemli bir donum noktasına benziyor. İki oyuncu da bu yıl icinde 18'e girdi. Ama 18'e girdiler diye bir gunde daha olgun, daha bilincli, daha bilgili olmadılar. Sadece sorumlulukları ve bu sorumlulukları yapabilmek icin ellerindeki imkanlar arttı. Draft de cok farklı değil. Şu anda sadece ellerindeki fırsat buyudu. Artık gozler daha fazla onların uzerinde olacak. Kapı aralandı ama acmak onlara kaldı. Şu ana kadar kendilerini ispatlamak icin sayısız idman yaptılar, yaşıtlarının cok cok uzerinde bir guc ve emek harcadılar ama sadece goz ucuyla gorulebildiler. Ama gorulduler... Onemli olan da bu. Milyonlarca başka oyuncu gorulemiyor bile. Şimdi yeniden kendilerini ispatlamak zorundalar. Sonra da değişmeyecek bu. Sporcuların en buyuk laneti ile karşı karşıyalar. Her defasında yeniden ve yeniden kendilerini ispatlamak, her sahaya cıktıklarında oraya ait olduklarını gostermek zorunda olacaklar. Yani draft bir hedef veya bir son değil, aslında yeni bir başlangıc sadece. Eğer bundan sonra ne yapmaları gerektiği konusunda bir yol haritası arıyorlarsa fazla uzağa gitmelerine de pek gerek yok aslında. Ersan, Ulker'den de tanıdığı Milwaukee'deki takım arkadaşı Zaza Pachulia'ya bakabilir. O da 2. Tur'da secilmiş, beklentiler duşuk olduğu halde NBA'e ait olduğunu ispatlamıştı. Şimdi Bucks ile kontrat yenilemek uzere. Cenk'in ise onunde Detroit Pistons tarafından secilip bir yıl daha Efes'de kaldıktan sonra NBA'e giden Mehmet Okur orneği var. __________________