Fiilen değişen yonetim sisteminin” ilk futbol sezonu bu hafta başladı. Futbolu yakından takip eden taraftarlar memleket yonetim sisteminin fiilen değiştiğinin icgudusel olarak coktandır farkındaydı, şimdi en yetkili ağız tarafından ilan edilince iyice bilincimize kazındı. Her konuyu herkesten daha iyi bilen “usta” memleketin dumenini fiilen eline aldığını, bir anlamda tek karar verici olduğunu ilan etti. Soylediğine gore, biz naciz kullarına duşen ise onun bu “fiili” tek adam yonetimine uygun yasal bir cerceve hazırlamak. Memleketin dumeni gibi, futbolun dumeni de coktandır “ustanın” elindeydi zaten. Her şeyi bilen “usta” bir işaret veriyor, Beşiktaş’ı batırdıktan sonra buyuk gayretlerle memleket futbolunu batırmak icin uğraş veren Yıldırım Demiroren, butun kulup yonetimlerinin eleştirilerine rağmen firesiz seciliyor… Her şeyi bilen “usta” bir işaret veriyor, aldığı astronomik ucrete rağmen memleket milli takımını 4. torbaya kadar duşuren, kerameti kendinden menkul “imparator” Fatih Terim milli takımın başına geliyor. Her şeyi bilen “usta” bir işaret veriyor, daha once yabancı serbestliğine karşı olan Demiroren federasyonu, bir anda yabancı serbestliği anlamına gelecek kararı “devrim” yutturmacasıyla alıyor. Bayram değil seyran değil nereden cıktı bu yabancı serbestliği derken sezon başı durum acıklığa kavuşuyor, cunku her şeyi bilen “usta”nın bir işaretiyle yayıncı kuruluş Katar’lı hemşehrilerine ihalesiz bicimde devrediliyor. Katarlı “iş adamları” ise ligin daha fazla seyredilmesi ve pazarlanabilmesi icin “dunya yıldızlarına” ihtiyac olduğunu ve yabancı kısıtlamasının kaldırılmasını istiyor. Eh “usta”dan işaret gelince daha once yabancı kısıtlamasından yana olanlara, kos kos kameraların karşısına gecip yabancı serbestliğinin nasıl bir “devrim” olduğunu anlatmak duşuyor. Ve bu hay huy icinde “fiilen değişen” sistemin futbol sezonunun ilk hafta macları oynandı. Her şeyi bilen “usta”nın isteğiyle gecen sezon başlayan “passolig” uygulaması nedeniyle boş kalan tribunlerin durumu merak ediliyordu. Passolige karşı suren yaygın boykotun bir tek Fenerbahce taraftarları tarafından kırıldığını gorduk. Buyuk transferlere imza atan Fenerbahce stadın tamamını değilse de dortte ucunu doldurmayı başarmıştı. Ama geri kalan maclarda tribunlerin ucte birinin bile dolmadığı goruldu. Hele bir alt ligde oynanan maclarda seyirci mumla arandı. 1. ligde en fazla seyirci, Adanademirspor-Karşıyaka macındaydı, 16 bin kişilik statta 4 bin taraftar vardı. Diğer maclarda bu rakama yaklaşılamadı bile. Super ligde haftanın en keyifli maclarından biri ise Mersin İdmanyurdu ile Beşiktaş arasında oynandı. Mactaki en ilginc manzaralardan biri de acılış seremonisinde ve her golden sonra futbolcuların asker selamıyla son gunlerde hayatını kaybeden gencecik asker ve polislere saygılarını ifade etmesiydi. Futbolcu kardeşlerimizin bu asker selamını icten ve saf duygularla yaptıklarından kuşkum yok. Ama manzaranın kendisi bile memleket topraklarında ki celişkilerin somut bir ifadesi. 7 Haziran secimlerinde tecelli eden “milli iradeyi” kabullenmeyenlerin yeniden yukselttiği şiddet sarmalında pek cok eve, aileye ateş duştu. Gencecik oğlunun tabutunun başında “18 bin liram yoktu bedelli icin kuzum, affet beni” diye ağlayan anne, “Niye hep yoksulların cocukları oluyor” diye ağlayan babalar hepimizin yureğini dağlıyor. Daha kısa zaman once cıkan bedelli yasasından sonra, sıraya giren futbolcu kardeşlerimizin resimleri de hafızalarda hÂl taze. Yani o asker selamı yapan milyonlarca lira para kazanan futbolcu kardeşlerimiz askerliklerini ya bedelli ya da torpilli yapıyor, annelerin ve babaların feryatlarıyla karşılaştırıldığında manzara en hafif deyimle ironik. Futbolcu kardeşlerimiz, keşke asker selamı yerine Adanademirspor-Karşıyaka macında emniyet kuvvetlerinin stada almadığı “En guzel şiirdir barış” pankartında olduğu gibi barış mesajlarıyla tepkilerini gosterselerdi. “Carşı” geleneğine de bu yakışmaz mıydı? Ne de olsa bugunlerde guzel futboldan daha fazla barışa ihtiyacımız var… Ntv Spor __________________