Turk sporunun ilk teşkilatı olan Turk İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulmasının ardından Yusuf Ziya Oniş başkanlığında ilk Turk Futbol Federasyonu 1923 yılında Şehzadebaşı'ndaki Letafet Apartmanı salonunda yapılan toplantıda 'Futbol Hey'et-i Muttehidesi' adıyla kurulmuştur. Ardından FIFA'ya başvurulmuş ve Turkiye 21 Mayıs 1923 tarihinde FIFA'nın 26. uyesi olmuştur. FIFA uyesi Turkiye, ilk milli macını Cumhuriyetin ilanından uc gun once oynadı. 26 Ekim 1923 tarihinde İstanbul Taksim Stadı'nda Romanya'yla oynanan bu mac 2-2 sonuclandı. Romanya karşısında 1-0 mağlup duruma duşen Millilerimiz, Zeki Rıza Sporel'in 32 ve 50'inci dakikalarda attığı iki golle one gecmeyi başardı. Romanya'nın ikinci goluyle mac 2-2 berabere biten macta Romanya'ya 2 gol atan Zeki Rıza Sporel, A Milli Takım'ın ilk golunu atarak tarihe gecti. Milli Takım, 17 Haziran 1924'te oynadıkları Finlandiya macında ilk galibiyeti elde etti. Helsinki'de Helsingfors Stadı'nda oynanan macta Fenerbahceli Zeki Rıza Sporel, 4 goluyle Finlandiya ağlarını havalandırarak adını altın harflerle tarihe yazdırdı. Ardından gelen donemde Milli Takım'ı 1924 Paris Olimpiyatları'na hazırlaması icin İskocya'dan Billy Hunter getirtilmiştir. Hunter, Turk futbolculara cağdaş futbolu tanıtan ve sistemli bir şekilde calıştıran ilk teknik adam olmuştur. Yine 1924 Paris Olimpiyatları'nda Cekoslovakya'yla oynanan ve 5-2 kaybedilen mac, kayıtlara Milli Takım'ın yurtdışındaki ilk macı olarak gecmiştir.
MERHABA DUNYA KUPASI
Bir sonraki donem, Turk futbolunun gelişmesinin devamı diye ozetlenebilir. 1952'de profesyonelliğin kabulu, 1954'te Milli Takım'ın İsvicre'de duzenlenen Dunya Kupası'na ilk kez katılması, yine bu donemde bazı Turk oyuncuların yurtdışında top koşturması onemli gelişmelerdir. Turk Milli Takımı aslında 1950 yılında, tarihinde ilk defa Dunya Kupası finallerinde mucadele etme hakkını kazanır. İkinci Dunya Savaşı'nın ardından, tam 12 yıl sonra Dunya Kupası'nın yeniden duzenlenmesine karar verilmiştir. Finaller, savaştan yeni cıkan Avrupa'da değil, sırası gelen Amerika kıtasında oynanacaktır. FIFA, bu konuda fazla duşunmez ve Dunya Kupası finallerini duzenlemek icin can atan Brezilya'da karar kılar. Ancak bu karar Turkiye icin ciddi bir darbe olmuştur. Cunku elemelerde Suriye'yi 7-0 gibi ezici bir ustunlukle mağlup eden Milli Takımımız, ulkenin icinde bulunduğu ekonomik koşullar nedeniyle dunyanın obur ucundaki Brezilya'ya gidemeyecektir. Yine de Dunya Kupası hasretimiz cok uzun surmez. 1954 Dunya Kupası finalleri İsvicre'de oynanacaktır. Milli Takımımız elemelerde İspanya ile eşleşir. Butun dunya gibi İsvicreliler de İspanya'nın finallere katılacağına o kadar inanmıştır ki, hatıra eşyalarına İspanyol bayraklarını bile işlettirmiştir. Milli Takımımız, Madrid'de oynanan ilk macı 4-1 kaybettiğinde hic kimse şaşırmaz zaten. Ama bu işin bir de İstanbul'u vardır. Ay-yıldızlı on birimiz, rovanş macını 1-0 kazanır. O donemlerde averaj kuralı uygulanmamaktadır. İsvicre'deki finallere gidecek takımı belirlemek icin tarafsız sahada ucuncu bir macın daha oynanması gerekmektedir. Tarafsız saha ise İtalya'nın başkenti Roma'dır. 90 dakikanın sonunda skor tabelasına 2-2'lik sonuc asılmıştır. Donemin statusunde uzatmalar ya da penaltılar yoktur. İsvicre biletini alacak takımı kura atışı belirleyecektir. Atışı yapacak kişi ise mac sırasında top toplayıcı olarak gorev yapan bir İtalyan cocuğudur. Mactan once Turk futbol tarihine gececeğinden habersiz olan Franco isimli cocuk, hakemin ve kaptanların yanına gelir. Kaptanımız Turgay Şeren "Yazı" demiştir. Franco'nun parayı havaya fırlatmasıyla kucuk metal parcasının yere duşmesi arasında gecen sure sanki bir asır gibidir. Meraklı gozler paranın uzerine eğildiğinde, yazı bolumunun Milli Takımımıza İsvicre yolunu işaret ettiğini gorur. Turkiye, tarihinde ilk defa Dunya Kupası finallerindedir. Ancak finallerdeki performansımız umulanın cok gerisindedir. İlk rakibimiz Federal Almanya karşısında 2. dakikada Suat Mamat'ın attığı golle 1-0 one gecsek de 14. dakikada Schaefer, 52. dakikada Klodt, 60. dakikada O.Walter ve 81. dakikada Morlock'un gollerine engel olamayarak sahadan 4-1'lik yenilgiyle ayrılırız. İkinci mactaki rakibimiz zayıf Guney Kore'dir. Suat'ın 10 ve 30, Lefter'in 24, Burhan'ın 37, 64 ve 70, Erol'un da 76. dakikada attığı gollerle Guney Kore'yi sahaya cıktığına pişman ederiz: 7-0. Bu arada Almanlar Macaristan'a yenilmiş ve bir kez daha rakibimiz olmuştur. Ancak Milli Takımımız Almanlar karşısında ilk karşılaşmadaki kadar bile direnc gosteremez. 22. dakikada Mustafa ve 82. dakikada Lefter'le bulduğumuz gollere 7. dakikada O.Walter, 12 ve 79. dakikalarda Schafer, 31, 60 ve 71. dakikalarda Morlock, 62. dakikada da F.Walter'le karşılık veren Almanlar macı 7-2 kazanıp umitlerimizi sona erdirir. Milli Takım Tarihine adını altın harflerle yazdıran bir diğer isim de Lefter Kucukandonyadis oldu. Milli Takım formasını giydiği 50 macta 20 gol atarak tarihe gecti ve Futbol Federasyonu'nun "Altın Şeref Madalyası"nı alan ilk futbolcu oldu. DURGUN YILLAR Daha sonraki yıllardaki gelişmelere baktığımızda, Turk milli takım ve kuluplerinin dunya capında cok az başarıları olduğunu goruyoruz. Turkiye uzun zamanlar dunya sıralama listelerinin alt kademelerinde yer almış. 1960'lı,1970'li ve 1980'li yıllarda başarılı olamayan Turk takımı, 1980'lerde tarihinin en farklı uc yenilgisinden ikisini 8-0'lık sonucla İngiltere karşısında almıştır.
1996'DA İLK KEZ AVRUPA ŞAMPİYONASI FİNALLERİNDEYİZ
1996 yılında A Milli Takım bir ilki başararak İngiltere'de duzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası Finalleri'ne katılmaya hak kazanmıştır. Fatih Terim yonetiminde 1991'de Akdeniz Oyunları'nda finale cıkan genc jenerasyon, Turk Futbol Tarihi'nde milat olmuştur. Fatih Terim, Sepp Piontek'in yerine Milli Takım'ın başına gectiğinde, 1991'den itibaren bir araya getirdiği bu jenerasyonla tarihi bir başarıya imza atmıştır. Milli Takımımız, 1996 Avrupa Şampiyonası elemelerinde İsvicre, İsvec, Macaristan ve İzlanda ile birlikte 3.Grup'ta yer almıştır. Milli Takımımız 8 macı 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 yenilgiyle İsvicre'nin ardından ikinci sırada tamammış ve İsvec'i ardından bırakıp o gunku statuye gore 'en iyi ikinciler' arasında yer alarak İngiltere'deki finallerin yolunu tutmuştur. Ancak finaller Milli Takımımız ve ulkemiz icin bir hayal kırıklığı olur. Milli Takımımız, oynadığı futbolun karşılığını alamaz. Nottingham'daki ilk iki macta Hırvatistan ve Portekiz'e 1-0, Sheffield'daki son karşılaşmada ise Danimarka'ya 3-0 yenilen millilerimiz, grubu gol atamadan, puan alamadan tamamlayarak elenir. Fakat buyuk finallere katılmanın yolu da artık acılmıştır. Milli Takımımız, 1998 Dunya Kupası'na gitme şansını son maclarda kaybetti. A Milli Futbol Takımız Kupa elemelerinde 7. Grupta Hollanda, Belcika, Galler ve San Marino ile eşleşti. Farklı kazandığı San Marino (7-0 ve 0-5), Galler (6-4), Hollanda (1-0) maclarına rağmen eleme grubunu Hollanda ve Belcika'nın ardından 3. tamamlayarak Kupa'ya veda etti.
2000 AVRUPA ŞAMPİYONASI'NDA CEYREK FİNAL
2000 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda ceyrek final oynaması da Milli Takımızın tarihinde onemli bir diğer donum noktasıdır. Mustafa Denizli yonetiminde, Hollanda ve Belcika'nın ortaklaşa duzenlediği 2000 Avrupa Şampiyonası finallerinin yolunu tutan Milli Takımımız, İtalya, evsahibi Belcika ve İsvec'le birlikte B Grubu'nda yer almıştır. Arnhem'deki 2-1'lik İtalya yenilgisi ile turnuvaya kotu bir başlangıc yapan Milli Takımımız, Eindhoven'da İsvec'le 0-0 berabere kaldıktan sonra grubun finali niteliğindeki karşılaşmada evsahibi Belcika'yı Bruksel'de 2-0 yenmeyi başarmıştır. Bu galibiyet, ay-yıldızlı ekibimize İtalya'nın arkasından grup ikinciliğini ve futbol tarihimizde bir ilk olan ceyrek finali getirmiştir. Ancak Amsterdam'da oynanan macta Portekiz karşısında uğranılan 2-0'lık yenilgi, Milli Takımımızın daha ilerilere gitmesini engellemiştir. Ulkemize Avrupa Şampiyonası'nda ilk ceyrek finali yaşatan Milli Takımımız şu oyunculardan oluşmuştur: Ruştu Recber, Ogun Temizkanoğlu, Alpay Ozalan, Abdullah Ercan, Tayfun Korkut (Fenerbahce), Fatih Akyel, Hakan Unsal, Okan Buruk, Umit Davala, Suat Kaya, Ergun Penbe, Sergen Yalcın, Arif Erdem, Hakan Şukur (Galatasaray), Fevzi Tuncay, Tayfur Havutcu, Ayhan Akman (Beşiktaş), Omer Catkıc, Oktay Derelioğlu (Gaziantepspor), Osman Ozkoylu (Trabzonspor), Tugay Kerimoğlu (Glasgow Rangers), Mustafa İzzet (Leicester City)
2002: MİLLİ TAKIM'DA ALTIN SAYFA
Turk futbolunun zirve yaptığı tarih 2002'nin yaz mevsimidir. Ancak bu tarihin yaklaşık 2 yıl oncesine gidip Japonya ve Guney Kore'nin ortaklaşa duzenleyeceği Dunya Kupası'nın elemelerinden başlamak gerekir maceraya. Milli Takımımız, Avrupa elemelerinin 4.Grubu'nda İsvec, Slovakya, Makedonya, Moldova ve Azerbaycan'la mucadele etmiştir. 10 macın sonunda alınan 6 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 yenilgi, İsvec'i gecmeye yetmez. İstanbul'da İsvec'le oynanan mac 2-1 kaybedilince Kuzeyliler grup birincisi olarak Uzakdoğu'nun yolunu tutar, bize de Avusturya ile baraj macı oynamak kalır. Şenol Guneş yonetimindeki Milli Takımımız da ilk ciddi patlamasını işte bu baraj maclarında yapmıştır. Viyana'da oynanan ilk macı Okan'ın goluyle 1-0 kazanarak Turkiye'ye avantajlı bir skorla donen ay-yıldızlı ekibimiz, Ali Sami Yen Stadı'ndaki rovanşa bu rahatlıkla cıkar ve tarihi bir skorla galip gelerek tarihi bir sonuc elde eder. Yıldıray Başturk'un 21, Hakan Şukur'un 30, Okan Buruk'un 45, Arif Erdem'in de 69 ve 84. dakikalarda attığı goller, Milli Takımımıza 5-0'lık galibiyetin yanı sıra tam 48 yıllık aradan sonra Dunya Kupası finallerine katılma hakkını da getirmiştir. Ama tarihin yazacağı gercek zafer icin biraz daha beklemek gerekmektedir. Teknik Direktor Şenol Guneş, Japonya-Guney Kore yolculuğuna Ruştu Recber, Fatih Akyel, Umit Ozat, Abdullah Ercan (Fenerbahce), Bulent Korkmaz, Emre Aşık, Arif Erdem, Hasan Şaş (Galatasaray), Tayfur Havutcu, İlhan Mansız (Beşiktaş), Emre Belozoğlu, Okan Buruk (İnter), Tugay Kerimoğlu, Hakan Unsal (Blackburn Rovers), Hakan Şukur (Parma), Umit Davala (Milan), Alpay Ozalan (Aston Villa), Yıldıray Başturk (Bayer Leverkusen), Mustafa İzzet (Leicester City), Nihat Kahveci (Real Sociedad), Omer Catkıc (Gaziantepspor) ve Zafer Ozgultekin'den (Ankaragucu) oluşan kadroyu goturmuştur. C Grubu'nda Brezilya, Kosta Rika ve Cin'le birlikte yer alan Milli Takımımızın ilk rakibi, turnuvanın sonunda kupayı kaldıracak olan Brezilya'dır. Ulsan'da 3 Haziran'da oynanan macta Hasan Şaş'ın goluyle one gecen Milli Takımımız, 50. dakikada Ronaldo ve 87. dakikada penaltıdan Rivaldo'nun attığı gollere engel olamayınca sahadan 2-1'lik yenilgiyle ayrılır. 9 Haziran'daki rakibimiz Kosta Rika'dır ve mac Incheon'da oynanmaktadır. 56. dakikada Emre Belozoğlu'nun goluyle one gecen Milli Takımımız, 86. dakikada Wilson Parks'tan yediği golle 1-1'lik sonuca razı olur. Artık her şey Cin'le oynanacak son maca kalmıştır. Ustelik averaj hesaplarının yapıldığı grupta Brezilya'nın da Kosta Rika'yı farklı bir skorla yenmesi gerekmektedir. 13 Haziran'da Seul'de Cin'i 6. dakikada Hasan Şaş, 9. dakikada Bulent Korkmaz ve 85. dakikada Umit Davala'nın golleriyle 3-0 yenen Milli Takımımız, Brezilya'nın da Kosta Rika'yı 5-2 mağlup etmesiyle, averajla da olsa bir ust tura yukselmeyi başarır. İkinci turdaki rakibimiz, evsahibi takımlardan Japonya'dır. Milli Takımımız icin de Guney Kore'den Japonya'ya gecmenin zamanı gelmiştir. 18 Haziran'da Miyagi'de oynanacak mactaki rakibimiz Japonya, H Grubu'nda Belcika, Rusya ve Tunus'la yaptığı mucadeleden 7 puanla namağlup lider cıkmıştır. Ancak buraya kadardır işte. 12. dakikada Umit Davala'nın attığı gol Japonların işini bitirip Milli Takımımıza ceyrek finalin kapısını acmıştır. Yeni rakibimiz Senegal, Fransa'yı yenmiş, Danimarka ile Uruguay'ın da bulunduğu gruptan ikinci sırada cıktıktan sonra İsvec'i elemiş surpriz bir ekiptir. Milli Takımımız, Osaka'da son derece keyifli ve heyecanlı bir 90 dakikanın golsuz sona ermesinin ardından uzatmaya giden karşılaşmayı 94. dakikada İlhan Mansız'ın attığı golle 1-0 kazanır. Turkiye yarı finaldedir artık ve rakibimiz grup macında 2-1 yenildiğimiz Brezilya'dır. Millilerimiz 26 Haziran'da Saitama'da sambacılarla başabaş bir futbol oynamasına rağmen 49. dakikada Ronaldo'nun golune engel olamaz ve final şansını kaybeder. Yeni hedef dunya ucunculuğudur bundan boyle. Ve rakip de bir başka evsahibi Guney Kore'dir. Japonya'dan Guney Kore'ye donen Milli Takımımız, 29 Haziran'da Deagu'da Guney Kore'nin karşısına cıkar. Tribunler tamamen evsahibi takım taraftarlarının işgalindedir doğal olarak. Dunya Kupası tarihi zevksiz ve keyifsiz ucunculuk maclarıyla doludur ama bu kez oyle olmayacaktır. Bir takımın evsahibi, diğerinin ise başarıya bu denli ac oluşu ortaya final gibi bir musabaka cıkartır. Milli Takımımız, Hakan Şukur'un Dunya Kupası tarihinin en erken atılan goluyle one gecer. 9. dakikada Lee Yong'un goluyle umitlenen Korelilere, millilerimiz İlhan Mansız'ın 13 ve 32. dakikadaki golleriyle bitirici karşılığı verir. Guney Kore'nin uzatmalarda Song Chong Gug'la attığı gol sadece skor tabelasını zenginleştirir. 3-2'lik skor Milli Takımımızın dunya ucunculuğunun teyididir. Ama Turkiye Uzakdoğu'da sadece dunya ucunculuğunu elde etmekle kalmaz. Deagu'da, kendi evinde kaybetmenin uzuntusuyle gozyaşlarına boğulan Guney Korelilerin ellerinden tutup tribunleri hep birlikte selamlayan ve kazandıkları zaferi paylaşma buyukluğunu gosteren futbolcularımız, Fair Play odulunun de sahibi olmuştur.
FRANSA'DA BAŞARININ TEKRARI
2002 Dunya Kupası'nda elde edilen ucunculuğun sağlaması Fransa'da duzenlenen Konfederasyon Kupası'nda yapılmıştır. Bu organizasyona, Dunya Şampiyonu ve finalisti ile kıta şampiyonu milli takımlar davetlidir. Dunya Kupası finalisti Almanya'nın turnuvaya katılmayacağını acıklamasının ardından dunya ucuncusu Turkiye'ye davetiye cıkartılır. Milli Takımımız B Grubu'nda Dunya Şampiyonu Brezilya, Afrika Şampiyonu Kamerun ve CONCACAF Şampiyonu ABD ile eşleşmiştir. Şenol Guneş yonetimindeki takımımız ilk macını 19 Haziran gunu ABD ile oynar. Saint Etienne kentindeki Geoffroy Guichard Stadı'ndaki karşılaşmada Beasley'nin 36. dakikada attığı golle 1-0 geriye duşen takımımız, 39. dakikada Okan Yılmaz'ın penaltıdan verdiği karşılıkla eşitliği yakalar, 70. dakikada da Tuncay Şanlı'nın goluyle 2-1'lik galibiyete ulaşır. Ancak 21 Haziran gunu Paris'teki Stade de France'da oynanan Kamerun karşılaşmasında şansımız bu kadar yaver gitmez. Başabaş gecen karşılaşmanın 90. dakikasında Geremi'nin penaltıdan attığı gol Kamerun'a 1-0'lık galibiyeti getirir. Gruptaki son macımız Brezilya ile oynanacaktır ve şimdi hesap zamanıdır. 23 Haziran'da Saint Etienne'de bir kez daha Geoffroy Guichard Stadı'nın cimlerine cıkar Milli Takımımız. Brezilya'ya averaj ustunluğumuz vardır ve bu karşılaşmadan alacağımız bir beraberlik yarı finale yukselmemize yetecektir. 23. dakikada Brezilya Adriano'nun goluyle one gecer. Ancak bu kez karşısında daha direncli ve kazanmaya istekli bir Turkiye vardır. Dunya ucunculuğunun getirdiği guvenle percinlenen mucadele gucu, Milli Takımımıza 53. dakikada Gokdeniz Karadeniz ve 81. dakikada Okan Yılmaz'la 2-1'lik ustunluğu getirir. Brezilya 90+3'te Fenerbahceli Alex'le beraberlik golunu bulur ama tabeladaki 2-2, Milli Takımımızın yarı final yolunu kapatacak bir skor değildir. Yarı finalde Milli Takımımızın karşısında 1998'in Dunya, 2000'in Avrupa Şampiyonu Fransa vardır. 2002 Dunya Kupası'nda hayal kırıklığına uğrayan Fransızlar, evsahibi oldukları turnuvada kendilerini affettirmek niyetindedir. Paris'teki Stade de France'da oynanan maca bu hırsla başlarlar. 11. dakikada Thierry Henry, 26. dakikada Robert Pires'in golleriyle 2-0 one gecerler. Milli Takımımız Gokdeniz Karadeniz'in 42. dakikada verdiği karşılıkla farkı bire indirse de 43. dakikada Sylvian Wiltord ilk yarının skorunu 3-1 olarak belirler. İkinci yarıda ise sahada bambaşka bir Turk Milli Takımı vardır. 48. dakika Tuncay'ın golu skoru 3-2'ye getirir ama sonrasında kurduğumuz baskı sonuc vermez. Milli Takımımız yine ucunculuk macı oynayacaktır ve rakip, Kamerun'a 1-0 yenilen Kolombiya'dır. 28 Haziran'da artık "uğurlu stadımız" haline gelen Saint Etienne'deki Geoffroy Guichard'da karşılaşırız Kolombiya'yla. Son derece keyifli gecen macı Milli Takımımız 2. dakikada Tuncay, 86. dakikada da Okan Yılmaz'ın golleriyle 2-1 kazanarak Konfederasyon Kupası'nın ucuncusu olur. Turkiye'ye bu onuru yaşatan kadroda Bulent Korkmaz, Ergun Penbe, Volkan Arslan (Galatasaray), Ruştu Recber, Fatih Akyel, Tuncay Şanlı (Fenerbahce), Ahmet Yıldırım, İbrahim Uzulmez (Beşiktaş), Deniz Barış (Genclerbirliği), Omer Catkıc, İbrahim Toraman (Gaziantepspor), Gokdeniz Karadeniz (Trabzonspor), Servet Cetin (Denizlispor), Murat Şahin, Necati Ateş (Adanaspor), Okan Yılmaz (Bursaspor), Huseyin Kartal (Ankaragucu), Selcuk Şahin (İstanbulspor), Alpay Ozalan (Aston Villa), Yıldıray Başturk (Bayer Leverkusen), Tayfun Korkut, Nihat Kahveci (Real Sociedad) ve Fatih Sonkaya (Roda JC Kerkrade) bulunmaktadır.
YENİ BİR SAYFA: 2008 AVRUPA ŞAMPİYONASI
2004 Avrupa Şampiyonası ve 2006 Dunya Kupası finallerine katılma şansını kaybeden Turkiye, 2008 Avrupa Şampiyonası oncesi yeni bir sayfa acmıştır. Artık Turk vatandaşı olan yabancı futbolcuların onunde Turk Milli Takımı'nda oynama şansı bulunmaktadır. Bunun ilk orneği ise Fenerbahce'nin Brezilyalı futbolcusu Marco Aurelio olmuştur. Turk vatandaşlığına gecerek Mehmet ismini alan Aurelio, Milli Takımlar Teknik Direktoru Fatih Terim tarafından ilk olarak Luksemburg'la oynanan hazırlık macında kadroya alınmıştır. 2008 Avrupa Şampiyonası finallerine katılmayı ana hedef olarak secen Turk Milli Takımı, bu amac doğrultusunda calışmalarını ve iddiasını surdurmektedir. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde C Grubu'nda Yunanistan, Norvec, B. Hersek, Macaristan, Malta ve Moldova ile eşleşen Turkiye A Milli Futbol Takımı aldığı başarılı sonuclarla grubu Yunanistan'ın arkasından ikinci sırada tamamlayarak, Avusturya ve İsvicre'de ortak duzenlenen EURO 2008 finallerine katılmaya hak kazandı. EURO 2008'DE DESTAN YAZILDI Skorun dışında başka guzellikler de arar futbol Âşıkları. İstatistikler her zaman şampiyon olanı yazar ama gonuller de farklı bir zabıt tutar. 1954'un Macaristan'ı 1982'nin Cezayir'i, 1988'in SSCB'si, 1990'ın Kamerun'u ya da tum zamanların İspanya'sı, Hollanda'sı gibi. Onların hikÂyeleri unutulmaz. İşte bu kupanın da bir oykusunu yazacaksak eğer, o metnin altında en kabarık imzalardan biri Turkiye'ninki olacak. Turkiye bu turnuvada herkese yeni bir ufuk cizdi. Topun yuvarlaklığını, oyunun guzelliği ve belirlenemezliğini, bitti denildiği anlarda bile umuda vakit ayırmak gerektiğini oyle guzel anlattılar ki bize, sadece Turkiye değil, dunyanın butun futbolseverleri alkışladı onları. Dunya Kupası ve Avrupa Şampiyonası… Futbolun festivalleridir bunlar. Bir ay boyunca neredeyse bir ayin gibi futbolseverlerin başı doner, yureği ferahlar, futbol aclığı torpulenir. Buyuk takımlar, enfes maclar, olmadık işler, dram, gozyaşı ve sonsuz heyecan… Futbolu seviyorsak boyle guzel mevsimler icindir. Ama asıl guzelliği başka bir yerde saklıdır bu tip turnuvaların. Sadece favorilerle peynir gemisi yurumez. Başka guzellikler de arar futbol Âşıkları. Beklemediği yerden gelen soruları sever, gidiş yoluna puan verir, kanaat notu dağıtır durur. Evet, istatistikler her zaman şampiyon olanı yazar. Ama gonuller de farklı bir zabıt tutar. Cunku şampiyon olan takım her zaman gonulleri fetheden değildir ve futbolseverler masal yazan takımları hic unutmaz. Kazansalar da, kaybetseler de… 1954'u Almanya kazanmış olabilir, kimse o Macaristan'ı unutmaz. 1988'in yakışıklısı evet Hollanda'dır, ama SSCB'siz o turnuva corak kalmaz mı? 1982 Dunya Kupası'nı izleyenler finalist Federal Almanya'dan ziyade Cezayir'e sempati duyar. 1990'da Kamerun'un yeri ayrıdır. 1996'da evinde kaybeden İngiltere olmasa o turnuva cekilir miydi? Evet, İspanya ve Hollanda genelde kupa alamazlar, ama yakışıklı oynarlar. Nijerya, Guney Kore, Danimarka… Onların hikÂyeleri unutulmaz. Cunku oyun sadece kazananı one cıkarmaz, gidiş yolu onemlidir. İşte bu kupanın da bir oykusunu yazacaksak eğer, o metnin altında en kabarık imzalardan biri Turkiye'ninki olacak. 2004'te kupaya egemen olan savunma taktikleri futbolun geleceğini karartırken, Turkiye bu turnuvada herkese yeni bir ufuk cizdi. Topun yuvarlaklığını, oyunun guzelliği ve belirlenemezliğini, bitti denildiği anlarda bile umuda vakit ayırmak gerektiğini oyle guzel anlattılar ki bize, sadece Turkiye değil, dunyanın butun futbolseverleri alkışladı onları. Geri donuşler, dramlar, huzunler, yeni başlangıclar… Hepsi vardı maclarımızda. İzlemeye değerdi, değdi de. Bu oyun renkli ve eğlenceli bir oyun. Bu ozellikleri koruyan ona katkı veren her takım futbol adına kutsaldır. Tıpkı Milli Takımımız takım gibi… Yıkılmadık, ayaktayız Portekiz-Turkiye 2-0 Derler ki, boyle turnuvalarda ilk mac cok onemlidir, nasıl başlarsan oyle gidersin. İlk macı kaybedip turnuvada kalabilen pek az takım vardır. Ama bu kural bizim icin gecerli olmayacaktı. Portekiz karşısında Pepe ve Meireles'in gollerine engel olamayarak sahadan 2-0 yenik ayrılıyor, ustelik oynadığımız futbolla da endişelere yol acıyorduk ama zaman bize guzel şeyler gosterecekti. Bunun icin biraz sabır, cokca da inanc gerekecekti. Stade de Geneve - 7 Haziran 2008 Hakemler Herbert Fandel, Carsten Kadach, Volker Wezel (Almanya) Portekiz Ricardo-Bosingwa, Pepe, Carvalho, Ferreira-Moutinho, Petit, Deco (Fernando dk.90)-Ronaldo, Nuno Gomes (Nani dk.69), Simao (Raul dk.82) Turkiye Volkan-Hamit Altıntop (Semih dk.76), Servet, Gokhan Zan (Emre Aşık dk.54), Hakan Balta- KÂzım, Aurelio, Emre Belozoğlu-Mevlut (Sabri dk.46), Nihat, Tuncay Goller Pepe (dk.61), Meireles (dk.90) Sarı Kartlar KÂzım, Gokhan Zan, Sabri (Turkiye) Turnuvayı Portekiz'le actık. Derler ki, boyle turnuvalarda ilk mac cok onemlidir, nasıl başlarsan oyle gidersin. İlk macı kaybedip turnuvada kalabilen pek az takım vardır. İşte bu verileri aklında tutarak hazırlandı milliler ilk maca. Kaybetmenin işin sonu olmadığını biliyorlardı ama yine de iyi bir başlangıc istiyorlardı. Sonucta Portekiz'le diğer Avrupa Şampiyonlarında da karşılaşmışlardı ve bu sefer şeytanın bacağını kırmak istiyordu herkes. Ustelik favorilerden birinin karşısında iyi işler yapmak cok ozel bir fiyaka sağlayacaktı. Tur kadar bunu da onemsiyordu takım. Kendini hatırlatacak maclardan biri olarak goruyordu bunu. Kim bilirdi ki tarih başka turlu akacak?.. Ucağımız pistten cıktı Biz başa donelim yeniden. Uzun suren hazırlık surecinin sonunda Fatih Terim "Artık ucağımız pisten cıktı, yukselişe gecti" demişti. Gercekten de artık yukselmek, ileri gitmek zamanıydı. İlk macına cıkmak icin Nyon'da kamp kurdu ve son hazırlıklarını tamamladı takım. Fakat ne yazık ki, bir sure sonra başımıza hepten bela olacak sakatlıklar daha o gunden pusuya yatmıştı. Turnuvayı cıkaramayacak gibi duran Gokhan Gonul kamptan ve kadrodan cıkarılmıştı. Diğer pek cok isimde de nukseden kucuk sorunlar vardı. Hamit, Gokhan Zan ve Servet yeni yeni iyileşiyor, takım toparlanmaya calışıyordu. Nitekim belki de ideal onbirini ilk ve son kez Portekiz karşısında sahaya surebildi Fatih Hoca. O gunden sonra takım hep sakatlıklardan arta kalanlarla kuruldu. Kalede Volkan Demirel, defansta Hamit Altıntop, Hakan Balta, Servet Cetin, Gokhan Zan, orta sahada KÂzım KÂzım, Emre Belozoğlu, Mehmet Aurelio, fovette ise Mevlut Erdinc, Nihat Kahveci ve Tuncay Şanlı gorev yapıyordu. Portekiz ağırlığını hissettiriyor Maca hızlı başlayan taraf Portekiz'di. Fado kıvamından daha hızlı girmişlerdi oyuna. İlk uc dakikada bu ağırlıklarını hemen hissettirdiler. Ozellikle komuta kademesinde Deco'nun akordu iyi tutturması sayesinde istediği oyun duzenini yavaş yavaş sahneye koyuyordu Portekiz. Ama Turkiye de direniyordu buna. Rakibin hamlelerine karşı şimdilik savunmaya cekilmişti ay-yıldızlılar ve pusuda bekler gibi fırsat kolluyordu. Zaten Portekiz'in top hÂkimiyeti de pozisyona donuşmemişti ve randımanlı değildi rakip. 13. dakikada Tuncay'ın duşuruluşu bir an olsun heyecanlandırdı kırmızı-beyazlı tribunleri. Hakem oralı değildi ama takım yavaştan oyuna ısınıyordu sanki. Tam tartı dengelenecek denilen anda, 17'de Pepe'yle gelen ama ofsayt olduğu icin gecersiz sayılan gol Portekizlileri yeniden bir adım one cıkardı. Gerci hÂlihazırda dunyanın en buyuk oyuncusu olarak gosterilen Ronaldo 30'daki kısa slalomuna dek neredeyse hic yoktu sahada. Bunda en buyuk neden ise Milli Takım'ın yaptığı cok adamlı kademeydi. Yine de ilk yarıda direkte patlayan frikik yine onun eseriydi. Pepe'nin teğet gecen iki kafası, Moutinho'nun şutu ve art arda gelen kornerler... Gol getirmemişti bunlar. Turkiye direniyor ama Portekiz de hızla vites yukseltiyordu. İlk macın direnc noktasını iyi kurduğumuz takdirde devamı gelecekti. Bunun motivasyonuyla herkes purdikkatti. Pepe'yi durduramadık İkinci devreyi Sabri-Mevlut değişikliği actı. Fatih Hoca takımda aksaklıkları gormuş ve bir an once onlem almak istiyordu. Haklı cıktı, cunku Portekiz istim uzerindeydi. 50'de direkte patlayan Nuno Gomes şutu işlerin kotuye gittiğini gosteriyordu belki de. Ama yine de gol yoktu ve dakikalar ilerledikce sıkıntıya girecek olan taraf Portekiz'di. Baskının artması doğaldı bu dakikalarda. Ama doğal olmayan şeyler de oluyordu. İşte boyle kritik bir anda sakatlandı Gokhan Zan. Bir saat geride kalmış, Turkiye hÂl kalesini gole kapatmıştı. Ama defansta eksik kalmak işleri bozmaya başlamıştı. Nitekim Pepe hic de beklemediğimiz bir yerden, defanstan kopup geldi ve savunmamızı zaafa uğrattı. Portekiz 1-0 ondeydi artık. Devamında da iyi oynayan taraf rakibimizdi. Belli ki gol onları motive etmişti. Fakat bir sure sonra oyuna denge geldi ve milliler de fırsatları kollamaya başladı. Emre Aşık'ın 82'deki kaleyi tutmayan kafası ve ardından Tuncay'ın kotu vuruşu aslında beraberliği getirebilirdi. Olmadı. Meireles'in son dakikalarda attığı gol macı Turkiye'den almıştı. Kaybetmişti milliler. İlk mactan 2-0 mağlup ayrılmışlardı. Topa hÂkim olan kazandı Karşılaşmanın istatistikleri de bizim acımızdan pek parlak değildi. Portekiz'in kaleyi bulan sekiz şutuna karşın, Turkiye ancak tek bir şut cekebilmişti. Top hÂkimiyeti de yuzde 52'yle Portekiz'den yanaydı ama asıl onemlisi golu bulana dek bu oran yuzde 62'ye kadar yukselmişti. Orta sahalarındaki ikili Petit ve Moutinho'nun yuzde 90'a yaklaşan pas yuzdesi bu hÂkimiyetin nedenini gosteriyordu. Buna karşın Turkiye'de Emre Belozoğlu pas istatistiğinde yuzde 70'i ancak bulmuştu. Terim "Umidimizi kaybetmeyeceğiz" Milli Takımlar Teknik Direktoru Fatih Terim, Portekiz macı sonrası yaptığı acıklamada, şampiyonaya iyi başlayamadıklarını ifade ederek, İsvicre macının cok onem kazandığını soyluyordu. Karşılaşmanın ilk yarısında pozisyon bulamadıklarını ancak ikinci yarıda oyunda dengeyi kurdukları anda kotu bir gol yediklerini belirten Terim, "İyi başlayamadık. Portekiz'i tebrik ediyorum. İlk yarıda cok pozisyon bulamadık. İkinci yarıda da tam dengeyi bulduğumuz anda kotu bir gol yedik. Servet'in sakat sakat oynaması, Gokhan Zan'ın da sakatlanması oyun kurgumuzu bozdu. Bazen boyle başlanabiliyor. Bu nedenle İsvicre macı cok onem kazandı" diye konuşuyordu. Portekiz'le oynamanın kolay olmadığını belirten Terim, şunları soyluyordu: "Portekiz'le oynamak kolay değil. Oyuna kim girmiş, kim cıkmış fark etmiyor. Turnuvanın ve Avrupa'nın cok onemli bir takımı. Daha iki macımız var. Umidimizi kaybetmeyeceğiz. Mevlut'u ikinci yarıda taktik gereği oyundan cıkarttım. Orta sahayı guclendirmem gerekiyordu. KÂzım da doğru bir secimdi. En iyi oynayanlardan birisiydi. Bundan sonra İsvicre macına bakacağız. Guzel mac olacak. Bugun İsvicre, Cek Cumhuriyeti karşısında cok iyi oynadı. Bakalım iki mağlubun macı ne olacak?" Scolari "Turkiye cok cesur oynadı" Portekiz Milli Takımı Teknik Direktoru Scolari de yaptığı acıklamada Turkiye'nin beklediği gibi cok cesur oynadığını vurguluyordu. Turkiye'nin takım oyununu cok iyi oynadığını belirten Scolari şunları soyluyordu: "Belli zamanlarda bize zor anlar yaşattılar. Portekiz gibi iyi oynadılar. Takımım da beklediğim gibi cok iyi oynadı. Oyuncularımın cok etkileyici formları ve fizik gucleri var. Cok onemli başarılar kazanmak isteyen ve birbirini destekleyen bir takımız. Gruptan cıkmak icin 6 puan yeter. Biz işin yuzde 50'sini aldık. Bu galibiyetle cok buyuk bir rahatlık kazandık. Gruptan cıkmak amacındayız. Cek Cumhuriyeti karşısına bu inanc ve bilincle cıkacağız. Ulkemiz adına kazanmanın ne kadar onemli olduğunu biliyoruz. Bu tempoyu devam ettireceğiz." Yağmur dindi, zafer geldi İsvicre-Turkiye: 1-2 İlk maclarını yitirenlerin mucadelesinde iki takımın da kaybetmeye tahammulu yoktu. Ancak gokten adeta kovayla boşalan yağmur bizim işimizi bozuyor, İsvicrelilerin ekmeğine yağ suruyordu. Hakan Yakın'ın golu, ilk yarı bittiğinde ibreyi İsvicre'ye cevirmişti. Ancak unutulan bir şey vardı. Turkiye, turnuva boyunca kanıtlayacağı gibi "mac bitmeden bitmeyecek bir takım" olduğunu, once St.Jakop Park'ta gosterecekti. Yağmurun dindiği ikinci yarıda Semih'in icimizdeki guneşi doğuran golune son dakikada Arda bir gol daha ekleyecek ve turnuvanın en renkli takımının sahneye cıkışını mujdeleyecekti. Saint Jakob Park - 11 Haziran 2008 Hakemler Lubos Michel, Roman Slysko, Martin Balko (Slovakya) İsvicre Benaglio-Lichtsteiner, Muller, Senderos, Magnin-Behrami, Gokhan İnler, Fernandes (Cabanas dk.75), Barnetta (Vonlanthen dk.66)- Hakan Yakın (Gygax dk.85), Eren Derdiyok Turkiye Volkan-Hamit, Emre Aşık, Servet, Hakan Balta-Gokdeniz (Semih dk.46), Aurelio, Tumer (Mehmet Topal dk.46), Arda-Nihat (Kazım dk.85), Tuncay Goller Hakan Yakın (dk.32), Semih (dk.57), Arda (dk.90) Sarı Kartlar Tuncay, Aurelio, Hakan Balta (Turkiye), Eren Derdiyok (İsvicre) İsvicre macı oncesinde aslında herkeste bir gerginlik vardı. Ne olursa olsun, yine İsvicre'yle, yine bir olum kalım macına cıkacaktık ve Portekiz karşılaşmasında alınan 2-0'lık mağlubiyet moralleri biraz olsun bozmuştu. Nereden bilebilirdik ki zor durumda olmanın Milli Takım'a bu kadar yarayacağını? Gerci emarelerini Norvec'te gormuştuk. Grup aşamasının en zor macını, yenilgiyi kabullenmeyen milliler 1-0 geriden gelip alıp goturmuştu. Meğer bu takımın asıl kimliğiymiş bu. Onlar yenilmeye alerji duyuyormuş. Ne olursa olsun kazanmaya giden bir yol vardır, diyormuş. Nasıl bir kadro cıkacak? Mac oncesi hazırlık surecine donelim. Servet ve Gokhan Zan'ın sakatlıkları nuksetmiş, her ikisi de zorlanarak yuruyordu. "Takım nasıl bir defans hattına sahip olacak?" diye herkes merak ederken bir kotu haber de Emre Belozoğlu'ndan geldi. Kaptan da bir adale sakatlığına kurban gitmişti. Ayak bileğinde ezik olan Hakan Balta'nın durumunun belirsiz olmasını da hesaba katarsak işler giderek zorlaşıyor, takımın hangi onbirle sahaya cıkacağı merak konusu haline geliyordu. Herkes bir cıkış yolu arıyor, herkes İsvicre macının nasıl kazanılacağının hesabını yapıyordu artık. Oysa Fatih Terim daha turnuva başlamadan kulağımıza kupe olacak sozler soylemişti. Kim bilir, cevaplar belki de orada gizliydi. "Biz pek cok zor işi cevirdik, bunu da cevirebiliriz" diyordu Terim. "Bugune kadar bircok kişinin hayal edemediği hedefler koyduk ve bu hedeflere ulaştık. Bu turnuvada final oynamaktan başka şeyin bize yakışmayacağını duşunuyorum." Perspektif boyle olunca, cıkış da bu sozlerde saklıydı aslında. Yine Fatih Hocaya kulak verelim: "Eğer iyi bir takımınız varsa, futbolcularınız ozverileriyle deneyim eksikliklerini kapatıyorlarsa, başarıya ac bir ekibe de sahipseniz, bunlar bazen sizi avantajlı duruma getirir." Hakikaten de actı milliler. Hangi onbirle, hangi taktikle, hangi sistemle cıkarlarsa cıksınlar, bu başarıya ac oyun her zaman bir cıkış yolu yaratıyordu. Yağmurla gelen kÂbus Gokdeniz'li, Tumer'li bir on biri tercih etti Fatih Hoca. Emre'nin yokluğunu Tumer'le doldurmak istiyor, Gokdeniz'in de seriliğine guveniyordu belli ki. Nitekim karşılaşmaya cok iyi başladı milliler. 6. dakikada Gokdeniz'in ara pasında topla ceza alanında buluşan Nihat, donerek vuruşunu yaptı. Meşin yuvarlak kaleci Benaglio'da kaldı. Yavaş yavaş ataklar şekilleniyor takımın ne oynayacağı da belli oluyordu. Ama futbolda bazen sadece rakiple değil, başka unsurlarla da mucadele etmek kacınılmaz olabiliyor. Ne yazık ki yine boyle oldu ve 12. dakikadan itibaren Basel'de Saint Jakob Park Stadı'nın tepesine coreklenen bulutlardan muthiş bir yağmur indi. Sağanak yağmur adeta İsvicre'nin kademesine girmiş ve Turkiye'yi afallatmıştı. Milliler yağmurla verilen mucadelede topu bir turlu istedikleri gibi kullanamıyor, oyun kuramıyordu. Nitekim İsvicre sahneye cıktı bu bolumlerde. Turnuvanın ev sahibi sağlı sollu ataklar geliştirir olmuştu. 23. dakikada Hakan Yakın'ın şutunu Volkan celdi. 25. dakika geride kalırken bu sefer Barnetta frikikten denedi şansını. Volkan yine iyiydi. Aslında 29. dakikada Arda'nın direkte kalan kafası biraz umutlandırmıştı bizi, fakat İsvicre akın akın gelmeye devam ediyordu. Nitekim genc Eren 32'de iyi taşıdı topu ve Hakan Yakın rahat bir vuruşla takımını one gecirdi. Hic kimsenin, hatta yağmurun bile bize boyle kotu gol yedireceğini beklemiyorduk acıkcası. 1-0 yenik duruma duştukleri bu bolumde milliler bir turlu istedikleri ritmi yakalayamıyordu. 35. dakika gecilirken Hakan Yakın'ın onunde bulduğu bomboş topa vuramaması buyuk şanstı. Nitekim devre de boyle kapandı. Ay-yıldızlıların şimdi duşunecek zamanları vardı. Hoşgeldin Semih Fatih Hoca hic tereddut etmeden hamlelerini dizdi. İkinci yarıya, iyice ıslanan ve kayganlaşan zeminde etkisizleşen Tumer ve Gokdeniz'in yerine Semih ve Mehmet Topal'la başlamıştı takım. Cok gecmeden bu değişikliklerin semeresini de gormeye başladık. Yağmur dinmiş, zeminin kayganlığı azalmış, ibre yavaş yavaş Turkiye lehine donmekteydi. Oyun İsvicre yarı sahasına yığılıyordu artık ve Turkiye vites yukseltiyordu. Mucadele hemen sonuc verdi. 57. dakikada Nihat'ın ceza alanına gonderdiği topa altıpas icinde iyi yukselen Semih, kafayla meşin yuvarlağı filelere gondererek skoru 1-1 yapmıştı işte. Bu mac burada bitmez 58. dakikada Hakan Yakın'ın vuruşunu Hakan Balta, 59. dakikada ise Fernandes'inkini Emre Aşık kesince ve sonrasındaki İsvicre baskısı da gol getirmeyince işler toparlamaya başlamıştı. İsvicre'nin oyun hÂkimiyeti kırılmış, artık kozlar millilerin eline gecmişti. Bu dengeli oyun macın sonuna dek surdu. İki takım da yoklama alıyor, iki takım da acık kolluyordu. 64'te Tuncay, 67'de Nihat tutturamadı hedefi. Fakat asıl olarak 73'te Tuncay, Nihat'ı bulsa gol diye ayaklanmıştı herkes. Aynı gol istemi 84'te İsvicre'den de geldi. Art arda gelen vuruşlarda Volkan kalesini iyi kapatmıştı. "Mac artık boyle biter" diyordu herkes. Beraberlik iki takımı da zorlayacak, Cek Cumhuriyeti'nin işine yarayacaktı. Ama bu turnuvada macın suresi konusunda herkese bir şeyler oğretmeye yemin etmiş gibi duran milliler bırakmadı işin peşini. Daha sonra Euro 2008'in yıldızları arasına girecek olan Arda muthiş bir şut cıkardı. O ne vuruştu ama! Direncin, isyanın vuruşuydu adeta. 2-1'lik skor artık her şeyi değiştirecekti. İstatistikler de Milli Takım'ın neden kazandığını gosteriyordu adeta. Sahada, topa daha fazla sahip olan, ozellikle yağmurun dindiği bolumlerde oyuna hukmeden ve kendi sistemini rakibe dikte eden bir takım vardı. Gerci turnuvanın en az pas yapılan ve en duşuk pas yuzdesinin olduğu mactı bu. Ustelik İsvicreliler kaleye Turkiye'den daha fazla şut atmıştı. Ama ışık tunelin ucunda gorunmuştu işte. Macın yıldızı doğal olarak Arda secilmişti. Beş kurtarışla maca damga vuran isimlerden biri Volkan, en fazla pas yapan oyuncumuz da 51 pasla Hamit'ti. Kazandı milliler. Turun kapısını da aralamış oldu boylece. Ama bunun da otesinde başardıkları bir şey vardı. Ne demişti Fatih Hoca? "Bizim cok onemli bir duşuncemiz var. Biz bu onemli şolene renk katmaya geldik. Tum seyircilerimiz bu guzel şolenin keyfini cıkarsın. Boyle bir ortamda bulunmak, kaybetmek veya kazanmaktan daha onemli." Soluk, soğuk ve renksiz hava durumuna inat, işte turnuvanın rengi geliyordu, heyecan artıyor, taraftarlar canlanıyordu. Muhteşem geri donuş Turkiye-Cek Cumhuriyeti: 3-2 15 Haziran 2008'de, Cenevre'de Stade de Geneve'i dolduran on binlerce kişi bir futbol mucizesinin canlı tanığı oldu. Olmayacak işler olmuştu o gun. Topun şekline olan inanc daha da artmıştı. Futbolun en epik, en destansı 15 dakikalarından biri yaşandı. Kaybetmeyi kabullenmeyen 11 adamın inadı, dirayeti, hırsı sahneye cıktı. "Bu oyunda hicbir zaman umutsuzluğa yer yok dediler" ve 2-0 geriye duştukleri macta Cek Cumhuriyeti gibi bir disiplin takımını son 15 dakikada attıkları gollerle 3-2 yenerek ceyrek finale yukseldiler. Stade de Geneve - 15 Haziran 2008 Hakemler Peter Frojdfeldt, Stefan Wittberg, Henrik Andren (İsvec) Turkiye Volkan-Hamit, Emre Gungor (Emre Aşık dk.61), Servet, Hakan Balta-Tuncay, Mehmet Topal (Kazım dk.57), Aurelio, Arda-Nihat, Semih (Sabri dk.46) Cek Cumhuriyeti Cech-Grygera, Ujfalusi, Rozehnal, Jankulovski-Matejovsky (Jarolim dk.39), Galasek, Polak-Sionko (Vicek dk.84), Koller, Plasil (Kadlec dk.78) Goller Koller (dk.34), Plasil (dk.62), Arda (dk.75), Nihat (dk. 88 ve 90) Sarı Kartlar Mehmet Topal, Aurelio, Emre Aşık (Turkiye), Galasek, Ujfalusi (Cek Cumhuriyeti) Kırmızı Kart Volkan (dk.90) Bazı maclar vardır, futbolu sadece onları gorebilmek, ender de olsa o tip maclara rastlayabilmek icin seyrettiğinizi duşunursunuz. Her hafta onlarca mac seyredenler icin de, cok ender futbol seyredenler icin de gecerlidir bu durum. Sanki onca mac, asıl macı bulmak, o buyulu ana rastlamak icin izlenir. Sezon başına bile bir tane zor duşer bu karşılaşmalardan. O yuzden hicbirini unutmazsınız. Cunku onlar bir mucizedir. İşte 15 Haziran 2008'de, Cenevre'de Stade de Geneve'i dolduran on binlerce kişi boyle bir ana rast geldiler. Bir futbol mucizesinin canlı tanığıydı onlar. Olmayacak işler olmuştu o gun. Topun şekline olan inanc daha da artmıştı. Futbolun en epik, en destansı 15 dakikalarından biri yaşandı. Kaybetmeyi kabullenmeyen 11 adamın inadı, dirayeti, hırsı sahneye cıktı. "Bu oyunda hicbir zaman umutsuzluğa yer yok" dediler. Kalan sağlar bizimdir Ama biz once başa donelim ve mac oncesine gidelim. Hamit Altıntop daha İsvicre macından sonra ne yapabileceğimizi soylemişti aslında. "Hicbir zaman inancımızı kaybetmiyoruz" diyordu Bayern Munih formasını giyen milli oyuncumuz. Hakikaten de bu durum Milli Takım icin bir kimlik haline gelmeye başlamıştı. Gerci işleri yine zordu ay-yıldızlıların. Zorlu ve yorucu gecen İsvicre macı mutlu sonla bitmişti, fakat yine ortalık revire donmuştu. Tumer Metin, Emre Aşık, Hakan Balta, Servet Cetin, Gokhan Zan, Emre Belozoğlu… Hepsinde sıkıntılar vardı, bazıları neredeyse yuruyemeyecek duruma gelmişti. Tabii ki ilk onbiri taktik acıdan belirleyecekti Fatih Hoca, lÂkin kalan sağlarla sınırlanıyordu opsiyonlar. Tarihinde ikinci kez ceyrek final kapısını aralamak isteyen Turkiye icin ilginc bir fırsat da vardı ortada. Yeni uygulanan bir kural sonucunda puanları, ikili averajları, genel averajları aynı olan iki takım eğer gruptaki son macı oynayacaksa, beraberlik halinde penaltı atışlarına başvurulacaktı. Bu acıdan her şey bu kader macına bağlanmış oldu boylece. Hatta ikinci tura adeta erken başlamıştı milliler. Fakat Turkiye işi bu hesaplara hic bırakmadı… Ah o Koller'in kafası Aslında maca kotu girdi milliler. Daha ilk on dakikadan Ceklerin nasıl oynayacağı belli olmuştu. Basketbol icin bile uzun sayılabilecek boyuyla Koller, rakip takımın hedef noktasıydı. Butun hucumlar once onun kafasına değip sonra şekilleniyordu. Turkiye ise buna karşı bir turlu onlem alamadı. İlk yarıda surekli Koller'in kafasını seyrettik. Tecrubeli oyuncu topa vuramadığında da faul kazandırıyordu takımına. Koller 11. dakikada boyle bir frikikten ilk tehlikesini yarattı. Sonrasında da yuklenmeye devam etti Cekler. Oyun daha cok onların istediği gibi akıyordu. 17. dakikada gelen Tuncay'ın şutu takımımızın rakip kaleyi ilk yoklayışıydı. Ki o da pek tehlike yaratamadı. 20. dakikada bu sefer Mehmet Topal'ın şutu vardı. Hazırlanışı daha iyiydi fakat yine de gol atabilmek icin hucum hattında daha fazla imkÂn bulmak gerekiyordu. Oysa 22. dakikada Ceklerin en seri ve etkili oyuncusu Sionko'nun bindirmesi, bir de hemen ardından cektiği şut gosteriyordu ki, gol Ceklere daha yakındı. Cok gecmeden de golu buldular zaten. Koller 34. dakikada bu sefer kafasını gol icin kullandı. Yenik duruma duştukten sonra toparlamak istedik haliyle. Gerci Cekler de devamını getirmek istiyordu ve bir darbe daha vurmak derdindeydiler. İlk yarı başka bir şey getirmedi. Yerden oynama zamanı Stratejiler devre arasına kalmıştı. Fatih Terim hemen sıkı bir hamle yaptı. Sabri ile Semih'i değiştirdi ve nokta santrfordan vazgecti. Boylece topu havaya kaldırmak yerine yerden oynayacaktı takım. 47'de Nihat'ın ilginc volesi işlerin daha iyiye gidebileceğini gosteriyordu adeta. Rakip sahada daha fazla zaman gecirmeye başlamıştı milliler. 53. dakikada Tuncay'ın kafası, sağlı sollu girişimler... Sabri hız kazandırmış, Hamit daha rahat oynamaya başlamıştı. Sonra bir kozunu daha surdu Fatih Hoca. Artık KÂzım KÂzım da oyundaydı ve gole giden her yolu zorluyordu Turkiye. Gol gelebilir diye beklerken talih arka kapımızı caldı ve kotu bir surpriz hazırladı. Emre Gungor'un sakatlandığı donemde 10 kişi kalan ekibimiz, dorduncu hakemin oyuncu değişikliğini ağırdan alması uzerine zaafa duştu ve bir gol daha yedi. Aslında hic beklemiyorduk bu golu. Oyun tam da Turkiye'ye donecekken kotu bir şaka gibi gelmişti. "Buradan sonra donmez" dedik. Son yarım saate 2-0 geriden girdikten sonra artık rotayı lehimize ceviremeyiz diye duşunuyorduk. Yenilgiyi kabul etmeyen adamlar LÂkin sahada yenilgiyi hicbir anda kabullenmemeye yemin etmiş bir ekip vardı. Yurekli ve takım ruhuyla yeniden yuklenmeye başladı milliler. Herkesi ateşleyen şey 75. dakikada gelen Arda'nın goluydu. Bu takımın ve turnuvanın genc yıldızlarından Arda tam koşeyi bulmuştu. Direniş başlamış, Cekler afallamıştı. İyice geriye cekilen rakip karşısında sağlı sollu darbeler başladı Turkiye'den. İnanclarını hic kaybetmeden yukleniyordu cocuklar. 81'de "Servet'in kafası girmedi" diye cok dovunduk. Hatta basın tribununde macın orada donduğunu yazmaya başlayan spor yazarları vardı. Zaman da umut da azalıyordu. 87. dakikada gelen gol belki de bu direnişe verilen hediyeydi. Dunyanın en iyi kalecilerinden biri olan Cech'in hatası tum Turkiye'yi sokaklara dokecek surecin ikinci hamlesi oldu. "Artık penaltılara kalacak bu iş" dedik hep birlikte. Ki o bile coğumuza yetiyordu. Cunku 2-0'dan 2-2'yi yakalayan takımın penaltılarda da psikolojik olarak ustun olacağını zannediyorduk. Soyleyecek sozumuz var Meğer millilerimizin soyleyecek sozu varmış daha. Macın en iyisi sayılabilecek Hamit, orta sahada topla yururken Cekler hÂl yedikleri iki golun şaşkınlığını atamamıştı. Hamit de iyi gordu bu acığı ve karşılaşmadaki ikinci asistini yaptı Nihat'a. Kaptan Nihat ise en iyi yaptığı şeyi yapacaktı az sonra. Dunyanın en iyi kalecisi değil, tum kalecileri getirseniz caresiz kalacakları bir şut cıkardı Villarreal'li yıldızımız. Viyana kapılarını acan top atışı gibi geldi bu gol. Artık ceyrek final gorunmuştu. Gerci gereksiz bir kırmızı kartla takımını eksik bırakan Volkan yureğimizi ağzımıza getirmişti ve son dakikaları, oyuncu değişikliği hakkımız bittiği icin kalede Tuncay'la oynamıştık ama sonu iyi bitti masalın. Olmayacak gibi gozuken her şey olmuş, milliler inanılmaz bir hırsa, mucadele ve kazanma azmiyle yine yenilgiyi kabullenmemişti. Artık ceyrek final kapısı aralanmış, futbolumuzda tarihi bir başarı elde edilmişti. Bunu sadece biz de soylemiyorduk ustelik. Dunyanın butun futbol otoriteleri takımımıza ovguler duzuyor, Cek Cumhuriyeti macı turnuva tarihinin en iyi maclarından biri olarak gosteriliyordu. "Kendimizi hatırlatmak istiyoruz" demişti Fatih Terim. Bırakın hatırlatmayı, artık kimse unutamayacaktı. Boyle bir mac, boyle bir geri donuş, boyle bir yurek nasıl unutulabilirdi ki? Mac bitmeden Turkiye bitmez Hırvatistan-Turkiye: 1-1 (Penaltılar 1-3) Artık dunya futbolunda sozu gecen herkes aynı şeyi soyluyordu: Turkiye her an her şeyi yapabilir. Gercekten de bu kimlik cok yakışıyordu takıma. Herkes rakipleri favori gosteriyor, rakipler de her macta ona uygun olarak one geciyor, ama yılmayan, yenilmeyen bir Turkiye aniden ortaya cıkıyor ve tahminleri altust ediyordu. İşte Hırvatistan macı da bunun son orneğiydi. Golsuz sona eren 90 dakikanın ardından uzatmaya gidilmiş, Hırvatlar bitime bir dakika kala one gecmiş, herkesin "Bu iş bitti" dediği bir anda Turkiye bir kez daha geri donmuştu. Penaltılarda bizim cocuklar bu moralle kacırmıyor, yıkılmış Hırvatlar ise surekli karavana atıyordu. Turkiye tarih yazmış ve yarı finale yukselmişti. Ernst Happel Stadı - 20 Haziran 2008 Hakemler Roberto Rosetti, Alessandro Griselli, Paolo Calcagno (İtalya) Hırvatistan Pletikosa-Corluka, Robert Kovac, Simunic, Pranjic-Srna, Niko Kovac, Modric, Rakitic-Krancjar (Petric dk.65), Olic (Klasnic dk.97) Turkiye Ruştu-Sabri, Gokhan Zan, Emre Aşık, Hakan Balta-Hamit, Mehmet Topal (Semih dk.76), Tuncay, Arda-Kazım (Uğur dk.60), Nihat (Gokdeniz dk.118) Goller Klasnic (dk.119), Semih (dk.120+2) Sarı Kartlar Tuncay, Arda, Uğur, Emre Aşık (Turkiye) Cek Cumhuriyeti macı geride kaldığında belki sakatlıklar ve guc olarak bir şeyler kaybetmişti Milli Takım, ama kazanc hanesi cok daha kabarıktı. Zor anlarda bile toparlayabilme, geri donme ozelliği sayesinde ozguvenimiz coğalmış, butun dunyanın şapka cıkardığı bir performans gosterdiğimiz icin saygınlığımız hızla yukselmiş, her an her şeyi yapabilen bir ekip olarak popularitemiz artmıştı. Artık dunya futbolunda sozu gecen herkes aynı şeyi soyluyordu: Turkiye her an her şeyi yapabilir. Gercekten de bu kimlik cok yakışıyordu takıma. Herkes rakipleri favori gosteriyor, rakipler de her macta ona uygun olarak one geciyor, ama yılmayan yenilmeyen bir Turkiye aniden ortaya cıkıyor ve tahminleri altust ediyordu. Dunyanın favorisi Hırvatlar Hırvatistan macı oncesinde de durum farklı değildi. Turkiye yine sakatlar ve eksiklerden mustaripti, yine zorlu bir macın sonrasında yaşanan adrenalin boşalmasıyla takatsiz kalmıştı, yine guclu bir rakiple oynuyordu ve yine yine yine favori olan taraf değildi. Ustelik rakip bu sefer Ceklerden de iyi, turnuvanın gizli favorilerinden, karizmatik teknik adam Bilic'in Hırvatistan'ıydı. Modric, Olic, Kovac kardeşler, Rakitic, Pranjic, Krancjar gibi Avrupa futbolunda adı ve yeri olan isimlerle iyi futbol oynayan takımdı Hırvatlar. İngilizleri turnuva dışına itmişlerdi ve daha da onemlisi Euro 2008'in en parlak ekiplerinden Almanya'yı cok etkili bir oyunla devirmişlerdi. İstim uzerindeydiler. Gozlerini yarı finale dikmişlerdi. Hatta Almanları yarı finalde de yenip finalin kapısını aralamayı duşluyorlardı. Onlar icin Turkiye amaca giden yolda bir basamaktı sadece. Mac oncesi acıklamalarda her iki teknik adam da birbirlerini ne kadar ciddiye aldıklarından bahsediyorlardı. Fatih Terim, Hırvatistan'ın gucunu takdir ediyor, Bilic ise Turkiye'nin hicbir zaman goz ardı edilemeyecek kadar iyi bir takım olduğunu soyluyor ve ekliyordu: "En onemli ozellikleri, rakibe karşı oyun planlarını değiştirip yeni bir oyun ortaya koyabilmeleri. Bu da onları tehlikeli yapıyor." Bir ilke daha imza atmak istiyoruz 75. macına cıkıyordu Fatih Hoca. Her zaman ilklere imza atan bir isim olarak bir kez daha başarmak istiyordu. Takım ise belki ondan da hevesliydi. Coğu daha futbolda olgunluk cağına gelmemiş oyuncuların gozlerinde galibiyetin mumkun olduğunu kolaylıkla okuyabiliyordunuz. Cunku onlar da artık buyuk işleri başarabileceklerini, buyuk zaferleri elde edebileceklerini fark etmişlerdi. Sabri Sarıoğlu, Cek Cumhuriyeti karşılaşmasının kendileri icin cok zor kazanılan bir mac olduğunu soyleyip şoyle umut veriyordu basın toplantısında: "Ancak bu zoru tum arkadaşlarımla inanarak başardık. Ceyrek finale ulaştık. Hırvatistan zor ekip. Onları da gecip yarı finale ulaşmak istiyoruz. Bunu başarabilecek gucumuz var." Mehmet Topal ise kadrodaki 23 ismin de birbirini aratmayacak oyuncular olduğunu soyluyor ve zorlu da olsa Hırvatistan macından zafer beklediğini gulumseyerek anlatıyordu basın mensuplarına. Herkes tek bir şeye odaklanmıştı; galibiyet. Ustelik bu sefer daha iyi oynamak ve daha iyi mucadele etmek de şarttı. Nefes bile aldırmıyoruz Oyle de oldu gercekten. İlk dudukle birlikte diş gosteren, diğer maclara oranla daha fazla top yapan, daha fazla ısıran bir takımdı Turkiye. Neredeyse butun mac boyunca bu oyun standardını korumayı başardılar. Hele de macın başında... İlk 20 dakikada oyunu kuran, kurgulayan taraf hep ay-yıldızlılar oldu. İşi mucizelere bırakmak yerine, alın teriyle bir kulvar acmak istiyorlardı. Ama kader yine bir epik mucadele, yine bir olmadık işler senaryosu yazmıştı bir kere… Acıkcası, Turkiye'nin macın başından itibaren oyunu domine etmesini kimse beklemiyordu. Cunku o gune kadar hep ilk hamle rakiplerden gelmişti ve Turkiye ona gore şekillenmişti. Ama bu kez tersi olmuştu ve Turkiye daha iyi taraf olarak oyuna ağırlık koyuyordu. İyi oynayan, sağlam basan bir takımı, hele de henuz gol yememişken, gercekten de kimse beklemiyordu. Tamam karşılaşmanın ilk yarısındaki en onemli pozisyonunu, ki macın da gole en yakın anıydı belki, Hırvatistan yakalamıştı. Ama 18. dakikada Modric'in cıkardığı topu direğe nişanlayan Olic'in vuruşu bir kontrataktan gelmişti ve hÂl topa hÂkim olan Turkiye'ydi. Takımın oyuna hukmeden goruntusunde Hamit'le iyiden iyiye kuvvetlenmiş orta sahanın başarılı top tutuşu ve oyunu onde kuruşu etkiliydi. Bir de Tuncay'ın dort macın en iyisi performansı gelince, gol ya da pozisyon cıkmasa bile herkes umutlanmaya başlamıştı. Hırvatlar oyunu dengeliyor Bu durum ikinci yarının başında da devam etti aslında. Fakat yavaş yavaş Hırvatistan da etkili olmaya başlamış, Modric onderliğinde oyunu rakip sahaya yıkar olmuştu. Bilic'in takımı giderek oyun etkinliğini artırıyor, Turkiye uzerinde baskı kuruyordu. Fakat Turkiye de direnmekten vazgececek gibi değildi. Modric'in Rakitic'le, Pranjic'le yaptığı ucgenler ne kadar etkiliyse, millilerin defans anlayışı da o kadar sağlamdı. Bu sayede neredeyse macın tamamında hicbir takım diğerine oyununu dikte ettiremedi. Son yarım saatte ise her