4 Haziran 2002 Salı, Cuma dergisi Bu gunlerde dunya kamuoyunun gundeminin birinci maddesi dunya kupası macları. Neredeyse butun dunya kamuoyu bu maclara kilitlenmiş durumda. Aslında bu, cağdaş emperyalizmin uyuşturma politikasının belirgin bir başarısıdır. Bir tarafta Guney Asya'da oldukca tehlikeli bir nukleer savaştan soz ediliyor. Bir tarafta siyonist vahşet, Filistin halkına karşı zulum ve vahşetini tırmandırıyor. Bir tarafta Amerika'da toplanan Bilderberg grubu global dunya politikalarıyla ilgili yeni planların geleceğini tartışıyor; gorunuşte bağımsız, gercekte ise Gizli Dunya Devleti'nin somurgesi durumundaki ulkelere yeni kaftanlar biciyor. Butun bu ciddi ve onemli gelişmelere rağmen, kalabalık kitlelerin konuştuğu tek şey var: Dunya kupası macları. İsrail işgal devletinin vahşi saldırılarını gundemlerine bile almayanlar dunya kupası maclarını seyredebilmek icin dukkanlarını kapatıyor, meydanlara televizyonlar kuruyorlar. Bu durum karşısında once emperyalizmin "uyuşturma politikası"nı bir gozden gecirmeye ihtiyac olduğunu duşunuyoruz. Ondan sonra da biraz Bilderberg toplantısı ve Filistin'de son zamanlarda yeniden tırmanış gosteren siyonist vahşet uzerinde durmak istiyoruz. Emperyalizmin Uyuşturma Politikası "Uyuşturma politikası"nın amacı insanlardaki duşunce kabiliyetinin oldurulmesi suretiyle onların emperyalizm acısından etkisiz ve tehlikesiz hale getirilmesidir. Uyuşturma politikasında daha cok genclik hedef alınır. Cunku genclik potansiyel bir guctur. Emperyalizmin kontrolunden cıkması halinde ciddi tehlike arz edebilir. Gencliğin emperyalizme karşı yurutulen propagandadan etkilenmemesi ve her an emperyalizme hizmette kullanılabilecek bir kafa yapısına kavuşturulması icin "uyuşturma politikası"na buyuk onem verilir. Bugun İslam dunyasındaki gencliğin onemli bir kesimi uyuşturma politikasının kurbanı olmuştur. Uzun yıllardan bu yana uygulanmakta olan uyuşturma politikası İslam ulkelerinin gencliğini oyle bir hale getirmiştir ki bu gencler artık zevk ve eğlencelerinden başka bir şey duşunmuyorlar. Ciddi konular uzerinde duşunme ihtiyacını duymuyorlar. Gunlerini gun etme cabasındalar. Dunya uzerinde olan bitenleri, kalabalık topluluklara yonelik zulum politikalarını, insanlara karşı işlenen haksızlıkları sadece mizah dergilerinden okuyorlar ve bu gelişmeler onların eğlencelerine malzeme oluyor. "Bugunun yarını varsa bizim halimiz ne olur" diye duşunme ihtiyacı duymuyorlar. İşte bu vahim durum emperyalizmin "uyuşturma politikası"nın bir neticesidir. "Uyuşturma politikası"nda kullanılan ceşitli unsurlar vardır. Bunların en tehlikelisi uyuşturucudur. Bundan sonra alkollu ickiler vs. gelir ki bunlar da insanların duşunce kabiliyetini olduren tehlikeli maddelerdir. Uyuşturma politikasında kullanılan diğer unsurlar arasında da spor, muzik, dans, toplu eğlenceler vs. gelir. Hepsi bu kadar değil tabii ama bunlar yaygın olanlar. Bunlardan bazılarına oldukca masum şeyler, gencliğin zamanını değerlendirmesi icin mutlaka yararlanılması gereken unsurlar olarak bakılıyor. Bu duşuncenin yayılmasında da emperyalizmin etkisi vardır. Mesela spora bu şekilde bakılır. Oysa bu bir tuzaktır. Emperyalizm bu inancı haklı gostermek icin yaptığı propaganda faaliyetlerinde sporu genel mahiyeti ile ele alır. Ama gencliği uyuşturmada sporun bir asabiyet vesilesi olarak ele alınması icin caba sarf eder. Spor denilince beden terbiyesi anlaşılırsa buna aklı selim sahibi hic kimse karşı cıkmaz. Ama spor diye bir takım ligi birincilikle kapattığı icin on binlerce insanın sokaklara dokulerek gurultu etmesi, hengame cıkarması, ulke fethetmiş gibi kutlamalar yapması anlaşılırsa işte o zaman emperyalizmin tuzağına duşulmuş olur. Emperyalizm gencliği faydasız ve gereksiz şeylerle uğraştırırken faydalı ve gerekli hususlardan uzak kalmasını sağlamaktadır. Dunya Muslumanları cok ceşitli problemlerle karşı karşıyayken İslam ulkelerindeki genclerin coğu aralarında futbol maclarından başka bir şey konuşmazlarsa emperyalizmin yıllardan bu yana surdurduğu "uyuşturma politikası" başarılı olmuş demektir. Bilderberg Toplantısı Bu yıl ki Bilderberg toplantısının dunya kupası maclarının başlamasının hemen oncesine denk gelmesi bir tesaduf olsa gerek. Cunku Bilderberg Grubu'nun toplantısı her yılın Mayıs ayının son haftasında gercekleştiriliyor. Ayrıca bu oluşumun faaliyetleriyle, kitleler cok fazla ilgilenmezler. Daha cok dunyaya hukmeden politikaları yakın takibe alma, global politikaların gidişatını inceleme ihtiyacı duyanlar ilgileniyorlar. Zaten medya organları da soz konusu oluşumun faaliyetlerine cok fazla temas etmiyor. Temas etseler de iceriğiyle ilgili bir şeyler yansıtma imkanına sahip değiller. Cunku verilen bilgilere gore toplantıya alınanlar dışarıya bir kelime dahi sızdırmamak uzere yemin ediyorlar. Toplantıda not tutmalarına bile izin verilmiyor. Bilderberg Grubu normalde 1954'te ortaya cıkmış bir oluşum. Ama temeli bu yuzyılın başlarına kadar dayanıyor. Cunku bu yuzyılın başlarında oluşturulan Illuminati şebekesinin bir parcası durumunda. Bu şebekenin geliştirdiği bir Yuvarlak Masa teorisi var. Bilderberg de işte bu teoriye gore şekillenmiş ve Yuvarlak Masa oluşumlarından biri durumunda. Illuminati şebekesi ise cok daha kapsamlı bir şebeke. Bu şebekenin daha cok cağdaş somurgeci guclerin dunyayı tek merkezden yonetmek amacıyla geliştirmiş oldukları bir şebeke olduğu, dolayısıyla bu şebekenin bir Gizli Dunya Devleti yahut global anlamda bir Derin Devlet niteliği taşıdığı vurgulanıyor. Fakat bu şebekenin arka planında duran uluslararası siyonizm gerceği bircoklarının dikkatlerinden kacmış gibi gorunuyor. Bununla birlikte bazı araştırmacılar bu gerceği de dikkatten uzak tutmamaya calışıyorlar. Illuminati şebekesinin alt yapısını oluşturan kişi Guney Amerika'da kabileleri birbirine duşurerek o topraklarda kontrolu ele gecirmesiyle tanınan Cecil Rhodes. Bu kişi daha sonra dunya ulkelerine yoneticiler yetiştirilmesini ve onlar vasıtasıyla butun dunyanın tek merkezden kontrol edilmesini sağlamak amacıyla Rhodes Bursları'nı oluşturuyor. Olurken de mal varlığının bu burslar icin kullanılmasını vasiyet ediyor. Fakat işin ilginc tarafı bu şebekenin teorik ve siyasi cihetinde Cecil Rhodes'in ismi anılsa da işin asıl sermayesini sağlayanların, dolayısıyla kurulan şebekeye yon verenlerin Rothschild Ailesi olduğunu goruyoruz. Bu aile ise yahudi. Bu ailenin daha sonra Nazilerle de işbirliği icine girdiği goruluyor. Bilderberg Grubu, Gizli Dunya Devleti'nin veya bir diğer isimle Derin Dunya Devleti'nin butun dunyayı kuşatmaya calışan karanlık orgutlerinden sadece biri. Burada verdiğimiz bilgiler de konuyu anlamanızı değil belki biraz merak etmenizi sağlayacak bilgiler. Bu global karanlık şebekenin nasıl işlediği konusunda, bu konuyu merak eden araştırmacıların hicbiri yeterli bilgi sahibi olamamışlar. Ama zihinlerde ciddi şuphelerin ve uluslararası siyonizmin bu karanlık ağdaki rolu hakkında fikirlerin oluşmasını sağlayacak onemli bilgiler var elimizde. Biz bu bilgileri okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz. Bu konuda calışmalarımızı surduruyoruz ve Yuce Allah'ın bizi muvaffak kılmasını diliyoruz. Tırmanan Siyonist Vahşet Siyonist işgal devleti 29 Mart 2002 tarihinde başlatmış olduğu vahşi operasyonu bir ara nispeten hafifletir gibi bir intiba verdi. Bu konuda ikna edici olabilmek icin de ozerk yonetimin lideri Arafat'ın etrafında oluşturmuş olduğu kuşatmayı kaldırmıştı. Oysa bu kuşatmanın kaldırılmasına paralel olarak bir suru oyun oynandı. Ote yandan işgalcilerin vahşi saldırıları da son bulmadı. İşgalciler bu kez, Batı Yaka'nın butun şehirlerine yonelik olarak eşkıya baskınları duzenlemeye başladılar. Bu baskınlarda evlere giriyor, insanları evlerinden alıp esir kamplarına goturuyor, eşyalara zarar veriyor, kadınları ve cocukları rencide ediyorlardı. İşgalciler son gunlerde dunya kamuoyunun dikkatlerinin dunya kupası maclarına kilitlenmiş olmasını fırsat bilerek vahşet ve saldırılarını daha da tırmandırdılar. Bu saldırılarında Batı Yaka'daki butun şehirlere ve multeci kamplarına girerek baskınlar duzenledi, evleri yıktı, binlerce insanı tutuklayarak esir kamplarına goturduler. · İşgalciler buyuk bir katliam gercekleştirdikleri Cenin'e 27 Mayıs 2002 gecesi yeniden baskın duzenlediler. Bircok tank ve zırhlı arac desteğinde şehre giren işgalci saldırganlar, bazı kişileri aradıklarını ileri surerek evlere baskınlar duzenledi, insanları huzursuz ettiler. Baskın esnasında havada da ABD'nin işgalci siyonistlere ozel ikramı olan Apaci helikopterleri ucuş yaptı. İşgalci saldırganlar şehre butun giriş kapılarından baskın duzenleyerek tum giriş cıkışları kontrol altına aldı, sonra da şehirde sokağa cıkma yasağı uygulamaya başladılar. Saldırganlar bazı evlere duzenledikleri vahşi eşkıya baskınlarında evlerin kapılarını kırdılar. Baskın duzenledikleri evlerin ahalilerine, Salim Askeri Soruşturma Burosu'na muracaat etmeleri gerektiğine dair evraklar bırakarak, insanların kendiliklerinden gidip işgalci vahşete teslim olmalarını istediler. · İşgalciler aynı gece guneydeki Batı Yaka şehirlerinden Beytlaham'a da baskın duzenlediler. Bu şehirde daha once kuşatma altına almış oldukları Mehd kilisesini yeniden kuşatmaya alarak kin kustular. Bu şehirde birkac gun işgallerini surduren saldırganlar bircok eve baskın duzenleyerek tutuklamalar yaptılar. · İşgalcilerin son gunlerde vahşi yuzlerini en fazla ortaya cıkardıkları yer ise Nablus şehri ve bu şehrin yakınında bulunan Belata multeci kampı oldu. İşgalci saldırganlar Belata multeci kampında 15-45 yaş arasındaki tum erkekleri tutuklayarak esir kamplarına goturduler. Bunlardan bazılarını işkence merkezleri olarak bilinen ozel sorgulama merkezlerine goturduler. Diğerlerini ise esir kamplarında ac, susuz ve her turlu barınma imkanından mahrum bir şekilde bekleterek evlerine donmelerini engellediler. Belata kampında en az 3500 kişinin tutuklanarak esir kamplarına goturulduğu bildirildi. Belata multeci kampı ahalisinin yaptığı şu cağrı duşunenler icin ibretler iceriyor olsa gerek: "Dunya kupası macları, burada bir halkın genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, coluğuyla cocuğuyla toplu imhaya, zulme ve işkenceye maruz bırakılması olayından daha mı onemlidir? İşgalciler Belata multeci kampında gordukleri her şeye karşı terorist bir saldırı başlatmış bulunuyorlar. İşgalci askerler kampta ikamet eden erkeklerden 15-45 yaş arasındakilerin hepsini tutukladı, kampın dışındaki sahalarda oluşturulan esir kamplarına goturduler. Bunlardan bazılarını Hivara'da oluşturulan siyonist sorgulama merkezine goturdu ancak diğerlerinin kampa donmelerine izin vermediler. Bu tutuklama kampanyası sebebiyle 3500 kadar erkek kampın dışına cıkarıldı, gozetim altında tutuluyor. İşgal gucleri onları goturduğu yerlerde yeme, icme ve barınma imkanlarından mahrum bir şekilde bekletiyor... Hal boyleyken Belata kampı ahalisi de kendileriyle ilgilenecek erkeklerden mahrum bir halde. Kampta bulunan erkekler ya cocuk yaştakiler ya da yaşlılar. Onlar da kampta korku sacan, karşılarına cıkan her şeyi dağıtan, tahrip eden terorist işgal kuvvetlerinin şiddet uygulamalarıyla karşı karşıya. İşgalci askerler kadınları ve cocukları korkutarak, tehdit ederek kampta tam anlamıyla teror estiriyorlar." · Siyonist işgalcilerin son gunlerde tırmanan vahşetlerinden pay alanlar sadece buralar değil. 31 Mayıs 2002 tarihinde de Batı Yaka'nın kuzeyindeki şehirlerden Tulkerem'e uc cihetten girerek butun her tarafında teror estirdiler. Benzer şekilde Kalkiliya şehrine de girerek aynı zulmu tekrar ettiler. Batı Yaka'nın guneyinde bulunan el-Halil şehri ve bu şehrin yakınında bulunan Halhul kasabası da siyonist vahşetin, şiddet ve dehşetine bir kez daha maruz kaldı ve buralarda da onlarca insan tutuklanıp esir kamplarına goturuldu. · Batı Yaka bolgesinde boyle teror estiren işgalciler, Gazze'de de ozellikle Rafah ve Han Yunus kentlerinde oturanların uzerine ateş ederek bircok kişinin yaralanmasına sebep oldular. Bu bolgedeki insanlar kendilerini surekli siyonist saldırganların saldırı tehditleriyle karşı karşıya hissediyorlar. Kısaca soylemek gerekirse Batı Yaka ve Gazze bolgesinde siyonistlerin son gunlerde yeniden tırmanışa gecen zulum ve vahşetlerinden etkilenmeyen bir tek Filistinli bile mevcut değil. Siyonist saldırganlar tum Filistinlilere hayatı zindan etmeye ve boylece onları olumle, oz yurtlarını terk etme arasında bir tercih yapmaya zorlamak istiyorlar. Bu durum karşısında dunya Muslumanlarının Filistin halkını yalnız bırakmamaları gerekiyor. Cunku Filistin topraklarının savunulması butun Muslumanların ortak sorumluluğudur. Filistin'e ilgimiz gundelik ve heyecana bağlı olmamalı; istikrarlı, tutarlı ve sonuc getirecek bir ilgiyle ilgilenmeliyiz. http://www.vahdet.com.tr/filistin/dosya2/0482.html __________________