Kendini icinde bulunduğun ortama ait hissetmek cok onemli.Sanki 40 yıldır o takımda oynuyormuşcasına, canını dişine takarak, armanın hakkını vererek, terinin son damlasına kadar o formayı en iyi şekilde terletmek. Profesyonellik... Aidiyet duygusu... Vefa... Bu 3 olgu da cok onemlidir hayatta... Sporda da oyle... Orneğin; Profesyonellik. İşini profesyonelce yapacaksın. Yani hakkını vererek, gerektiği gibi... Spora uygularsak bunu; Hangi takımı tutarsan tut, formasını giydiğin kulubun değerlerini, gecmişini ve kırmızı cizgilerini iyi bileceksin. Aidiyet duygusu... Sportif acıdan bakarsak; Kendini icinde bulunduğun ortama ait hissetmek cok onemli. Sanki 40 yıldır o takımda oynuyormuşcasına, canını dişine takarak, armanın hakkını vererek, terinin son damlasına kadar o formayı en iyi şekilde terletmek. Bunu yaparken kimse senden Messi, Ronaldo, Ramos, İniesta, Neuer falan olmanı da beklemez. Zaten, taraftar; senin performansının yuzde yuzunu sergilediğine inansın, yenilsen de tribune cağırıp bağrına basar... Ancak şunu da sakın unutma: Mesela 1 yıl oncesine kadar kaptanı olduğun takımdan gittikten sonra, olur da yeni takımın eski takımını yenerse; sahanın ortasına cağrılırsan, gidip 3'lu cektirmeyeceksin veya kolbastı oynamayacaksın! Yetiştiğin toprakları, seni sen yapan eski hocalarını, armanı yok saymayacaksın, gecmişini ve eskiden paylaştıklarını da silip atmayacaksın! Unutma ki, herkesin donup dolaşacağı yer yine kurkcu dukkÂnıdır!.. DEV ADAMLAR... İşte Enes Unal... Daha 18 yaşında Manchester City'ye gitse de, her fırsatta yuvasına koşan, Timsah Arena'da heyecanla mac izleyen, kulubunun kuruluş tarihinden şampiyonluk yıldonumune kadar onemli gunlerinde mesaj atan, kendisini Enes yapan kulubunu surekli vefakÂrca hatırlayan, babadan Bursasporlu guzel yurekli adam... Vefa... Bursa; Sedat 3'u, Mesut'u, Ersel'i, Kaptan Orhan'ı, Sinan'ı, Baba Mufit'i, kaleci Gunduz'u neden unutmadı sence? Bir duşun bakalım! Bu sembol isimlerden hangisinin camiasına karşı ters bir hareketi oldu gecmişte? YUREĞİNDE HİSSETMEK Ayrıca o kentin yerlisi olmak, Vakıfkoy'den yetişmek zorunda da değilsin butun bunları yapabilmek icin... Dunyanın obur ucundan gelmiş, Paris'te Afrika gocmenlerinin coğunlukta olduğu 94. Bolgede yetişmiş Kongolu bir futbolcu da olabilirsin. İspanya'ya gideli 1 yıl olsa da, 94 numaralı Bursaspor formasını ailesine, sevdiklerine giydirip instagram’dan paylaşan, hatta Ataturk Havaalanı'na yapılan hain saldırıdan hemen sonra "cok uzgunum" diyerek, sadece 1 yıl yaşadığı ulkeye başsağlığı dileyecek kadar aidiyet duygusuna sahip Bakambu gibi koca yurekli bir adam... Sahi, vefa demişken... Ulkesine tatile giderken, bir canta dolusu Bursaspor formasını Bursastore'dan satın alarak, Guney Amerika'da arkadaşlarına dağıtıp yeşil-beyaz maclar yapan, aidiyet duygusunun ve vefanın en kralını her zaman ortaya koyan, zamanında "Bursa'dan ayrılsam da Turkiye'de başka takımda oynamam" diyen 'Kucuk Dev Adam'a ne demeli? Kulup personelinin duğunune kadar gidip kucuk altın takacak kadar bizden biri olan, "şampiyonluk apoletli" Pablo Martin Batalla icin daha fazla soylenecek soz kaldı mı ki? HİC UNUTULUR MU BİYEDİC? Peki; Bosna'da doğsa da, Bursa'da Kaptanlığa kadar yukselen, teknik adamlık yapan, İntertoto'da destan yazan, cağrıldığı her zaman koşa koşa gelip ateşten gomleği giyen Nejat Biyedic'i unutmak mumkun mu? Biricik kızı Anya'nın kimliğindeki "doğum yeri" hanesinde 'Bursa' yazan... Turkiye'de sadece Bursaspor'da oynayan ve jubile yapan... Hastayken bile kulubune yazarlık ve yorumculuk yaparak hizmet eden, oyuncu oneren... 16 Mayıs 2010'u yaşadıktan sonra "Bursaspor'un şampiyonluğunu gordum ya, artık olsem de gam yemem" diyecek kadar kulubune ciğerden tutkulu bir İmparator; dev yurekli adam. Bu ornekleri daha da coğaltabiliriz tabii ki... Ozetle; Adamlık nufus kağıdında değil, yurekte yazar! Sozde değil, ozde olur. Nokta. Serkan Yetişmişoğlu / Bursa.com
__________________