Hic ‘olecek’ diye uzerine toz kondurmayacağınız insanlar vardır... İbrahim Yazcı o insanlardan biriydi... Yaşı, fiziği olum icin cok gencti... Futbol dunyasının unlulerinin gittiği unlu restorana “tevazu icinde girerken” etrafla selamlaşır, sohbet ederdi... Karşılaştığımızda mutlaka cevremizden kopar, bir sure konuşurduk... “Birbirimize anlatacağımız bir şeyler olurdu...” her seferinde... *** Bursa ile Beşiktaş’ın “gizli ve karanlık ellerle” birbirlerine karşı tetiklendirildiği, taraftarın “teyakkuz haline gecirildiği” gunlerden bir gun; birkac hafta sonraki Bursa-Beşiktaş macına davetlisi olarak ozel ucağıyla Bursa’ya gelip gelemeyeceğimi sormuştu bana... - “İyi bir otelde ağırlarız seni?..” demişti; “Sonra da maca birlikte gideriz...” Hic tereddut etmemiş; “Elbette gelirim” demiştim... Onun samimiyetine inanırdım... Yalan soylemeyecek, icten pazarlık yapmayacak kadar sahici ve samimi bir insandı... Bir sure sonra o mac Bursa-Beşiktaş arasında dostluğa vurgu yapılacak bir mactan olmaktan cıktı, Bursa’nın “ilk ve tek şampiyonluk macı” haline geldi... *** Benim orada olmamdan daha onemli şeyler vardı... Bursa tarihinde ilk kez şampiyon olacaktı... Nitekim oldu... Tarihindeki ilk ve tek şampiyonluğu o gun yaşadı... Bir Anadolu kulubu ilk kez dorduzlerin arasından sıyrılıp şampiyon oluyordu... Bunu gercekleştiren “Başkan“ın heykelinin dikilmesi lazımdı... Hic oyle bir şey olmadı... Bir iki gun sonra onu yine o unlu restoranın bahcesinde gordum... Yine sanki hicbir şey olmamış gibi sonsuz tevazu icinde bir arkadaşıyla kimseyi rahatsız etmeden fısır fısır konuşuyordu... Sanki Bursa camiasını iki gun once “Şampiyon” yapan Başkan o değildi, sanki şampiyonluk gibi bir şey yaşanmamıştı?.. Yanına gittim optum, tebrik ettim, biraz sohbet edip, dostum olan insanın bir miktar “gururlanmasına, neşelenmesine” vesile olmaya calıştım... Onlar ise şampiyonluğu değil, stadı nasıl buyuteceklerini konuşuyorlardı... *** Bariz bir hayal kırıklığına uğradığımı hatırlıyorum... Bir Kulup Başkanı, tarihinde takımını ilk kez şampiyon yaptığı gunun ertesinde, bu kadar sıradan, bu kadar olağan, bu kadar kimsenin dikkatini cekmeden yaşamamalıydı hayatı... Boylesine bir başarının manevi odulu bu olmamalıydı... Ufacık bir ilgi, kadirşinas bir alaka, samimi bir tebrik... Hicbiri yoktu... Oysa ticari gerekcelerle bir sure once gozaltına alındığında bana; “Bursaspor camiasında kaynayan kazan, beni gozaltına aldırdı...” demişti... Başkanlık uğruna gozaltına alınıyor, takımı şampiyon yapıyor, sonra yine sanki hicbir şey olmamış gibi “mutluluk denizinde coşamadan” hayatı sıradan ve olağan yaşamak durumunda kalıyordu... - “Bir insan bunca fedakarlığa ve başarıya rağmen bu kadar değer bilinmmeyen bir dunyaya ne icin katlanır?..” diye duşunmuştum... *** Henuz bilmiyordum, Bursaspor Başkanlığı icin “feda ettiği şeyler” yakında edeceklerinin yanında bir hictir... Dun “kalbi“ini ve “hayat“ını da feda ettiğini oğrendim... Gergin ve stres dolu hayatı, tarihinin tek şampiyonluğunda bile doya doya bir mutluluk ve coşku yaşayamamıştı... Birkac gun once, tesadufen!!! Bursaspor TV’ye acmıştım... Onun bir kulup toplantısında yaptığını konuşmaya rast gelmiştim... - “Bitiyoruz...” demişti, “Acil onlem almassak bitiyoruz... Bursalı zenginler biraz fedekarlık etmeliler, şehirleri icin, takımları icin...” Sonunda kendi bitti... Dost bir insan gitti, tevazu dolu bir kalp durdu, celebice yaşanmış bir hayat son buldu... Cenazesinde soylenecekleri biliyorum: - “Ne kadar başarılıydı, falan filan, feşmekan...” Oysa şampiyon olduğu gunlerde, restoranda numune niyetine bir tek kişi, yanına gelip, “Tebrik ederim” deyip yanaklarından opmeye yanaşmamıştı... Şimdi cenazesi kaldırılırken nutuk atacaklar!.. Geciniz!.. Reha Muhtar Vatan __________________