"Tabata gibi Avrupa piyasasında adı gecmeyen, 30 yaşında merdiven dayamış bir futbolcuya 8 milyon Euro vermenin bir izahı cok zor gorunuyor." Bundan 5 yıl once kimine gore 'dahili' kimine gore 'harici' etkenler sonrası kacan mucizevi şampiyonluk sonrası ufak caplı bir travmaya girdi Beşiktaş. Donemin başkanı Serdar Bilgili yine kimine gore 'inandırıcı', kimine gore 'bahane' bir sebeple; yani kendisine Beşiktaş tribunlerinden kufur edildiğini gerekce gostererek istifa etti. Efsane Suleyman Seba'dan sonra yine bir başkan tribunlerin dahliyle koltuktan olmuştu haklı veya haksız. Mayıs 2004'te Beşiktaş'ın yeni patronu Yıldırım Demiroren oldu. Demiroren, sportif acıdan Bilgili'den 100. yılında şampiyon olmuş ve UEFA Kupası'nda ceyrek final oynamış bir Beşiktaş devralmıştı. Başkanlığı sonrası yapılan ilk mali genel kurulda ise kulubun borcu 48 milyon dolardı. Ustunden 5 yıldan fazla sure gecti. İlk 4 sezonunda hep kriz yaşadı. Kriz yonetmek zorunda kaldı, yonetemedikleri de ardışık olarak yenilerini beraberinde getirdi. Herkesin hayret ve alkışla karşıladığı Del Bosque'nin sezon arasında gonderilmesiyle başlayan surec, Beşiktaş'ın hem zihnini hem kasasını yordu. Zirvenin uzağında gecen sezonlarda 60'a yakın futbolcu transfer edildi. Bunlardan 39'u sonradan ayrılsa da sadece bonservislerine 70 milyon Euro'ya yakın fatura cıktı. Sezon başına da 1 teknik adam ortalaması tutturdu Demiroren yonetimindeki Beşiktaş. Borc hanesi de 48 milyon dolardan 100 milyon dolara cıktı. Kendi tabirleriyle 'sevinmek icin sevmeyen' Beşiktaş tribunleri bu surecte hep inandılar Demiroren'e; 'iyi bir Beşiktaşlıydı cunku.' 'Paf takımıyla cıkacağız' soylemi, Liverpool hezimeti sonrası 'kabahatin aklanması' gerekcesiyle 'duzeltilince', ufak caplı bir gozdağı verdiler Kasım 2007'deki Sivasspor macında. Ta ki; 1 yıl oncesine kadar... Her krizden yenik ayrılan Yıldırım Demiroren, bu kez Ertuğrul Sağlam sonrasına denk gelen krizi yonetmek icin işin ehline başvurmuştu. Bu konuda tecrubesi ve yeteneği yaptıklarıyla sabit Mustafa Denizli, hem kendisini hem de Beşiktaş'ı yeniden parlattı cifte kupayla. Butun bu ic sıkıntısı, cifte kupayla derin bir 'oh'a donuşunce gectiğimiz mayıs ayında, geleceğe daha guvenli bakmak da artık hakları olduğunu duşunuyordu siyah-beyaz'a gonul verenler. Daha coşkulu kutlamaların heyecanı bunyede yer etmemişti ki; Mehmet Topuz heyecanı baskın geldi. O heyecanla soylenen 'Mehmet Topuz Beşiktaş'a hayırlı olsun' demeciyle yeni bir krizin kapısı aralandı. O surecte yaşananlar Beşiktaş'ın haklı ve haksız olduğu noktalar, Gokhan Zan'ın bedelsiz gidişiyle değişen transfer stratejisi şampiyon bir takımın başında gelmesi gereken son şeylerdi. Nihat, Ferrari, Fink, İsmail ve Rıdvan transferleri taraftara yetmediğini 'anlayan veya duşunen' yonetimin, 'dunya capında bir yıldız' sozu, Şampiyonlar Ligi arefesindeki tribunlere yeni bir heyecan bahşetti. Zaten bu heyecanın tepkimesi 'Quaresma ve Deco' tezahuratlarıyla karşılık bulmuştu bile. Derken Bobo'nun satılamaması, Delgado'nun askıya alınamaması, lige yapılan kotu başlangıc, Beşiktaşlı'ya 'yine mi' sorusu sordurdu. Mujdeli haber Delgado'dan geldi, kotu haber yonetimden... Kotu bir futbolcu olmayabilir, iyi bir futbolcu olabilir ama 10 yılda 14 takım değiştiren, hic Avrupa tecrubesi olmayan, hayatının hic bir evresinde ust duzey bir rekabet gormemiş Gaziantepspor'lu Tabata alındı. Hem de 8 milyon Euro'ya... Hem de gecen sezondan yaralı cıkan ezeli rakipleri 7.5 ve 6.5 milyona Brezilya Milli Takımı oyuncusu alırken... Teknik heyetin isteği Tabata olabilir, ya da buyuk yıldızlar icin Turkiye cok uzak bir memlekete olabilir. Ama Tabata gibi Avrupa piyasasında adı gecmeyen, 30 yaşında merdiven dayamış bir futbolcuya 8 milyon Euro vermenin bir izahı cok zor gorunuyor. Şampiyonlar Ligi'nden gelecek minimum gelirin sadece Gaziantep'e harcanması; bakkala, manava, kasaba borclu bir babanın, eline gecen parayla, yemek bekleyen cocuklarına havyar getirmesi gibi bir şey... O cocuklar o parayla guzel bir ziyafet cekmeyi umuyorlardı. O havyara burun kıvıran cocuklar aclıklarını ve 'asi ruhlarını' yine sabırla mı bilerler, yoksa cok daha onceden sarsılan guvenleri ofkeye mi donuşur bilemem. Bunu benim bilememem anlaşılır belki... Ama ya babanın bunu ongormemesi? Cem Durak NTV Spor __________________