Dil insanların anlaşma aracı olarak kullandıkları işaretler dizgesi diye tanımlanır; fakat dili sadece bir anlaşma aracı olarak yanlış olur, cunku eğer oyle olsaydı dunyada tek bir dil kullanılırdı. Oysa bugun her ulusun kendine ozgu bir dili vardır.Yani dil aslında toplumsal bir urundur.Toplumun icinden gelen, onun kultur ve uygarlığının cekirdeği olan bir “oz”! Bu yuzden dilin bozulması veya yitirilmesi gercekte “oz”un yıpranmasıdır.
Bir dil yabancı sozcuklerin saldırısına uğramaya başladıkca, yabancı devletlerin saldırısına uğramış bir devlet gibi bağımsızlığını kaybetmeye başlar. İnsanlar gun gectikce yabancı sozcuk kullanmadan derdini anlatamaz hale gelir. Bu da, bilginin, kulturun, duşuncenin yabancılaşması, yabancıya bağlı kalması, kişinin ozgurluğunu yitirmesi demektir Bu nedenle dil her ulke icin bağımsızlığın simgesidir.
Bu arada ulusal dil, elbette icinde hicbir yabancı oğe bulunmayan dil demek değildir. Dunyadaki butun ulusların dillerinde az cok başka dillerden gelip yerleşmiş kelimeler vardır. Onemli olan “dili kendi haline mi bırakmalı, yoksa ona yon ve hız mı vermeli?” sorusuna doğru bir yanıt bulmaktır. Aslında insanlar tarih boyunca yaşayışlarında yeri olan hicbir şeyi kendi haline bırakmamışlar; toprağı gubrelemeye, ağacı aşılamaya, cocuğu eğitmeye, hastayı iyileştirmeye, toplumu yonetmeye ihtiyac duymuşlardır. Tum bunları yapmaya neden gereklilik duyuyorsak dile yon ve hız vermeye de onun icin gereklilik duymalıyız.
Son yıllarda Turkce batı kaynaklı dillerin etkisi altına girmiştir. Bunun en buyuk sebebi toplumca bunu onlemekte yeterli duyarlılığı gosteremeyişimizdir. En uzucu tarafı ise bu kelimelerin coğunun ozenti, gosteriş, bilgili gorunmek gibi arzuların etkisiyle dilimize yerleşiyor olmasıdır. Bugun toplum arasında, “konuşurken ne kadar yabancı sozcuk kullanırsan o kadar onemli insan oluyorsun” gibi bir hissiyat mevcut. Oysaki durum bunun tam tersidir. Yabancı sozcukler anlamayı gucleştirdiği icin iletilmek istenen ya gec algılanmakta ya da hic anlaşılamamaktadır. Aslında konuşmada ne kadar oz bir dil kullanılırsa anlatılanlar da o kadar geniş bir kitleye ulaşabilir. Bugun haberlerde, tartışma ve iktisat programlarında katılımcı ve sunucuların kullandıkları dil oldukca sade ve anlaşılır bir dil olsaydı, teknik terimler,in mumkun olduğunca onerilmiş Turkce karşılıkları kullanılmaya calışılsaydı ortaokul cağındaki bir cocuk bile bunları dikkatle dinlerdi; cunku anlardı. Oysa bugun sorsanız bu dallarda biraz bilgisi veya ilgisi olmayan kişiler bu tip programları oldukca sıkıcı bulmaktadır. Tum yurdu ilgilendiren oldukca onemli konuların tartışıldığı bu programları bu konularda zaten bilgi sahibi olan insanların dinlemesi ise toplumun yerinde saymasına sebep olur, ya da yarım yamalak anlayanları “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmaya” goturur.
Aslında Turkce zenginleşmeye cok acık bir dildir. Toplumumuzun Turkiye’si ve Turkce’si konusunda bir aşağılık duygusu icinde olmasa bu konuda yapılan calışmalar daha cok ses ve fayda getirirdi. Turkiye’nin en onemli bilim adamlarından biri olan Oktay Sinanoğlu kitaplarında Turkce ile bilim yapmanın cok zevkli olduğunu soylemektedir(Bkz. Oktay Sinanoğlu, Buyuk Uyanış).
Ulu onder Ataturk ise yabancı dillere ozenmenin eğitim sitemine etkilerinden bahsederken şunları soylemektedir: “Asırlardan beri milletimizi idare eden hukumetler eğitimi geliştirme arzusunda olduklarını soyleye gelmişlerdir. Ancak bu amaclarına erişebilmek icin Doğu’yu ve Batı’yı taklitten kurtulamadıklarından, sonuc olarak halkımız da cehaletten kurtulamamıştır.”
Bugun dunyanın buyuk devletleri arasında dili somurgecilikte bir silah olarak kullanan hedef aldıkları ulkeleri uzun yıllar icinde dile hucum ederek parcalamaya calışanlar bile vardır.
Bir zamanlar “Gaelic” adında bir yerel dili olan İrlandalıların bugun İngilizce konuşmasının yanı sıra bazılarının kendilerini de İngiliz sanması bu konudaki orneklerden sadece biridir.
Fakat tarihin akışı icinde dilleri yabancı yola sapmış uluslar icinde doğru yonu bulmayı başaranlar da olmuştur. Orneğin bir zamanlar Fransızca, İngilizce’nin yoğun saldırısına uğradığı donemlerde Fransızca’yı yabancılaşmaktan kurtarmak icin başbakanlığa bağlı bir Fransız Dilini Koruma ve Yayma Yuksek Kurulu kurulmuştur. Bu kurul Turkiye’de yurutulen başarılı dil duzenlemesi hakkında bilgi almak uzere Milli Eğitim Bakanlığımıza başvurur. Bakanlık da Turk Dil Kurumu’ndan bu konuda bir rapor istemiştir. Fransız Dilini Koruma ve Yayma Yuksek Kurulu aldığı bilgi uzerine bu konuda şunları yazar : “Turkiye Cumhuriyeti’nde dil konusu, kurucusunun kılavuzluğu ve verdiği hızla ulkenin baş sorunları arasına girmiş ve cok iyi duzenlenip yurutulerek başarılı bir sonuca ulaşmıştır.”
Bundan daha eski kaynaklarda Turkce’nin buyukluğu bir yana gerekliliği ve onemi bile vurgulanmaktadır. Orneğin dilimizin en zengin hazinesi, ilk Turkce sozluk olan Divan-ı Lugat-it Turk’un onsozunde Kaşgarlı Mahmut şunları yazmaktadır: “…Buyuk din bilginlerinden işittim ki Peygamberimiz ‘Turk dilini oğreniniz;cunku onların egemenliği surekli olacaktır’ buyurmuştur. Bu hadis doğru ise, Turk dilini oğrenmek bir din buyruğudur; doğru değilse akıl bunu gerektirir.”
Aslı Erdem
“Milli his ile milli dil arasındaki bağ cok kuvvetlidir.Dilin Milli ve zengin olması milli hissin gelişmesinde oldukca etkilidir.”
“Ulkesini, yuksek istiklalini korumasını bilen Turk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
M.K.Ataturk
__________________
Edebiyat / Dil Bilimi Dilin Değeri
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●44 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Edebiyat / Dil Bilimi Dilin Değeri