DİVANU LUGATİ'T-TURK
Cağının Turk dili,Turk kulturu,sosyal hayatı ve toplumun ozellikleri bakımlarından eşsiz bir eseri olan Divanu Lugati't-Turk: Buyuk ve cok yararlı bir sozluk niteliğindedir. Divanu Lugati't-Turk en guclu ihtimal ile yazılışı,1072 tarihinde tamamlanmış bir sozluktur. Divanın nerede kaleme ele alındığı,Kaşgarlı'nın onu yazarken hangi şehrede oturmakta olduğu hususunda da kesinlik yoktur. Yalnız Kaşgar Turkcesinin hakim olduğu bir alanda vucude getirilmiş olduğu ileri surulur. Divanu Lugati't-Turk,Turk dilini ozellikle Araplara oğretmek amacını gutmektedir. Eserin Arapca olarak telif edilmiş bulunması da bunun bir delilidir. Eserdeki Turkce kelime sayısı 7500'den daha fazla olarak tespit edilmiştir. Eserde Turkceleşmiş gozuken bazı yabancı asıllı sozlerinde bulunduğunu gozden uzak tutmamak gerekir.
Mahmut,Turkce kelimelerin ne anlama geldiğini ve nasıl kullanıldığını gostermek amacıyla bir cok Turkce cumle ve ibareyi eserine gecirmiştir. Divanu Lugati't-Turk once Kilisli Rıfat tarafından Turkce'ye cevrilmişse de,bu tercume basılmamıştır. Kitabın tercumesini başkaları da denemiştir. Sonunda Besim Atalay ve Turk Dil Kurumu uzmanlarınca uc cilt halinde Turkce'ye cevrilmiş ve T.D.K. tarafından yayınlanmıştır.
Divanu Lugati't-Turk yayınladığı tarihten başlayarak Turkologlarca buyuk ilgi ile karşılanmış ve bu konuda bir hayli araştırma ve inceleme yayınlanmıştır. Sonuc olarak diyebiliriz ki: Kaşgarlı Mahmut'un Turk dili,Turk kulturu,Turk dunyası bakımlarından eşsiz bir değere sahip bulunan ve tukenmez bir inceleme kaynağı niteliğini korumakta olan Divanu Lugati't-Turk eseri uzerinde daha bir cok araştırma yapılabilir.
KUTADGU BİLİG
Kutadgu bilig tabiri onun muhtevasını da adeta dile getirmektedir. İnsana her iki dunyada gercekten kutlu olmak,mutlu yaşamak icin gerekli yolu gostermeyi amaclayan bu kitap, aruz vezni ile yazılmıştır. Nazım şekli mesnevidir. Ancak pek az miktarda dortluklerde vardır.
Kutadgu Bilig'in Karahanlılar cağının siyasi ve kulturel bakımdan onemli bir merhalesini temsil eder. Kutadgu Bilig,alegorik bir munazara karakterindedir. Munazaranın kahramanları dort kişiden ibaret olmakla beraber,genel olarak ağırlık noktalarını,iki kişi arasındaki konuşmalar temsil ve teşkil eder. Kutadgu Bilig,dil ozellikleriyle olduğu kadar duşunce derinliği ve zevk inceliğiyle de yeni bir cığır acan şaheserlerdendir. Turk edebiyatında ondan daha eski manzum mesnevimiz yoktur. Turk dilini İslami ilk buyuk abidesi olduğu nisbette,Turk edebiyatının da gecmişi geleceğe bağlayan guclu bir kultur mirasıdır.
Kutadgu Bilig,hem devlet teşkilatı,hem de toplumdaki fertler ve onların toplum icindeki mevkileri ve gorevleriyle ilgilidir. Eserin temelinde kamil insan kavramı yatmaktadır. Ozellikle insanı geliştiren ve guclendiren faziletler dikkati ceker: Bilgi edinmek,okumak,guzel yazmak,ceşitli bilimlere vukuf,sevilen milli sporlara ve maharetlere değer vermek başta gelir. Kutadgu Bilig'de tasvir edilen hayat ve idealleştirilen kişiler,sadece şairin devrindeki hayat ve şahsiyetler değildir. Ondan cok daha onceki bir zamana aittir.
Bir yonu ile bir nasihatname niteliğinde olan Kutadgu Bilig,başka yonu ile de bir siyasetname karakterindedir.
TURK EDEBİYATI
Turkce'nin ilk devresi hakkında acık ve kesin bir bilgi yoktur. İlk devrede Ana Turkce ve daha sonraki devresinde İlk Turkce adı verilmektedir. Bu devrelerden bugune ornek kalmamıştır. Ana Turkce farazî bir devredir. İlk Turkce devresi, tarih sahnesinde gorulduğumuz zamana aittir. İlk Turkce devresi; Buyuk Hun İmparatorluğu zamanındaki Turkce'dir. Bu devreden elimize herhangi bir ornek gecmemiştir. Hun devrinde soylenmiş bÂzı şiirleri Cince metinlerden oğrenmek mumkundur. Vesikalara dayanan devre; Eski Turkce adı verilen devrededir. Bu devrede milÂdın başlangıcından II. asra kadar devam etmiştir. (Eski Turkce denince ilmî araştırmalarda II. asır akla gelir.) Turkce'nin tarihî gelişmesi uc devreye ayrılmaktadır.
1- Eski Turkce devresi : Başlangıctan, II. asra kadar.
2- Orta Turkce devresi : II. asır - 13. asır arası.
3- Yeni Turkce devesi : 13. asır - 20. asır arası.
1. ESKİ TURKCE DEVRESİ : Bu devrenin bilinen ilk metinleri 8. yuzyılda dikilmiş olan Orhun anıtlarıdır. Bu devre de icinde ikiye ayrılır.
a) Gokturkce : Kendi yazımız olan Gokturk alfabesi kullanılmıştır. Bugune kadar gelen en eski metindir. Gokturk yazısı ile yazılmış anıtlardır.
b) Uygurca : İslÂmiyet'ten onceki bu Eski Turkce devresinin Gokturk yazıtlarından sonraki yazılı urunleri Uygur Turkcesi metinleridir.
Uygur Turkleri; Gokturklerin millî yazı dillerini bırakmış İranlılarla akraba olan bir kavim Soğdların yazısını ve Mani-Buda dinlerini kabul etmişlerdir. Eski Turkce devresinin ikinci bolumunu teşkîl eden Uygur Turkcesi ile yazılmış eserler dinî mahiyettedir.
2. ORTA TURKCE DEVRESİ : Bu devrede gerek Turk dilinde, gerek Turk kulturunde onemli değişmeler olmuştur. 10. asırda İslÂmiyet resmen kabul edilmiş ve yazı olarak Arap harfleri alınmıştır. Bu devrede Karahanlı devletinin bulunması dolayısıyla Karahanlı Turkcesi de denmektedir. İslÂmiyet'ten sonraki Turk edebiyatının ilk eseri Kutadgu Bilig'dir.
11. asırda yeni yazı dillerinin meydana gelem temayulu gosterdiği bir cağdır. Eski Turkce devresindeki yazı dilinin ve bunun son safhası olan Uygur Turkcesi'nin bir devamı sayılmakla beraber zamanında Hakaniye Turkcesi diye adlandırılan Karahanlı Turkcesi, Doğu Turkcesi yazı dilinin başlangıcı olarak da kabul edilmektedir. Doğu, Batı ve Kuzey Turkceleri olarak 13. asırdan itibaren ortaya cıkmaya başlayan yeni yazı dilleri devresi ile Eski Turkce devresi arasındaki bu doneme; Orta Turkce devresi veya geciş devresi denmektedir.
3. YENİ TURKCE DEVRESİ : 11. asrın yeni yazı dillerinin meydana gelme temayulu gostermeye başladığı Orta Turkce devresini acıklarken işaret etmiştik. 13. asır sonlarına doğru, Doğu ve Batı Turkce arasında yeni ve birbirinden farklı yazı dilleri meydana gelemeye başlamıştır. Doğu Turkcesi, Eski Turkce'nin ve Karahanlı Turkcesi'nin bir devamı olarak ortaya cıkmıştır. Doğu Turkcesi, Orta Asya muşterek Turkcesi demektir. Batı Turkcesi, Oğuz Turkleri'nin konuşma diline dayanmaktadır. 13. asırdan itibaren yazı dili olarak kullanılmıştır. Batı Turkcesi iki koldan gelişmiştir. Bunları Osmanlı Turkcesi ve Azerî Turkcesi kabul edebiliriz. Bunlar arsındaki fark 15. asrın sonlarında gorulmuştur. Daha once her iki yazı dili de aynı ozellikleri taşımıştır. Doğu Turkcesi'nin bir de Kuzey kolu vardır. 15. asra kadar devam etmiştir. Doğu Turkcesi ile ilgili Kuzey Turkcesi'ni Kıpcak Turkleri'nin kullandıkları yazı dili oluşturmuştur. Kıpcak Turkcesi mahsullerine, Kuzey Afrika'da ve Mısır'da rastlanmaktadır. Daha sonra Kıpcakca, Oğuzca unsurlar alarak Batı Turkcesi ile birleşmiştir. Cağatayca oncesi, Doğu Turkcesi adı da verilmektedir. Cağatay Turkcesi 15. asırda edebiyat dili olarak Ali Şîr Nevaî tarafından kurulmuştur. 16. asırda Babur Şah Cağatay Turkcesi'nin buyuk temsilcisidir. 17. asırda da Cağatay Turkcesi ile yazılmış bÂzı eserler bulunmaktadır. Cağatay Turkcesi'nin yerine Ozbek yazı dili gelmiştir. Kuzey Turkcesi olarak Kıpcak Turkcesi'nden sonra Kırım ve Kazan Turkcesi'nin devam ettiğini goruyoruz. Batı Turkcesi iki koldan gelişmiş ve boylece bir edebiyat oluşmuştur. Osmanlı; Turkiye Turkcesi'nin tarihî devresini teşkil etmiştir.
Bugun yeni Turkiye Turkcesi kullanılmıştır. Azerî Turkcesi ise Kuzey ve Guney olmak uzere iki kolda gelişmiştir. Doğu Anadolu halk ağızları lehce itibari ile Azeri Turkcesi'ne yakındır. Boylece Teni Turkce devresi 13. asırdan 1908'e kadar gelmiştir. Bunun kolları Osmanlı ve Azerî Turkcesi, Cağatay oncesi ve Cağatayca, Kıpcak Turkcesi ve Kazan Turkcesi'dir. Yeni Turkce devresi bugunku modern hÂlini almıştır.
ESKİ TURK EDEBİYATI
XIII. asırdan sonra Turk cemiyet hayatında ceşitli zumre ve cevrelerin teşekkulu, değişik edebî mahsullerin ortaya cıkmasına sebep olmuştu. Saray, konak, medrese cevrelerinde ve bunlara yakın topluluklarda okumuşlara mahsus yeni bir edebiyat doğmaya başlamıştı. Kaynağını ve orneğini daha cok İran edebiyatından alan, İslÂm kulturunun butun kollarından belenen, Turk ruhunun hususiyetlerini aksettiren ve mahallî cizgileri veren bu edebiyat, 600 yıldan fazla devam etmiş ve canlılığını kaybetmekle beraber gunumuze kadar gelmiştir.
Yuksek zumre edebiyatı denen ve asırlar boyunca dil ve muhteva bakımından ornek teşkil ettiği ve okullarda okutulduğu icin "klasik" kabul edilen bu edebiyat, umumiyetle Divan edebiyatı ismiyle tanınmıştır. Bu suretle adlandırılmasına sebep, bu edebiyatın daha cok manzum eserlerden meydana gelmesi ve şiir kitaplarına "divan" denmesidir.
Divan şiiri Anadolu'da XIII. asırda Selcuklular zamanında Hoca DehhÂnî ile başlamıştır. XIV. asırda Ahmedî, Şeyhoğlu, Ahmed-i DÂî gibi şairlere sahip bulunan bu edebiyatın ilk buyuk ustadı XV. asırda yaşamış olan Şeyhî'dir. Fatih devrinde Ahmet Paşa ve daha sonra NecÂtî'yi yetiştiren Divan şiiri XVI. asırda ZÂtî, BÂkî, HayÂlî, Taşlıcalı Yahya, Nev'î, Fuzûlî, Rûhî-i BağdÂdî, HÂkanî, XVII. asırda ŞeyhulislÂm Yahya, Nef'î, NÂilî, NecÂtî, Nev'î-zÂde AtÂî, NÂbî, SÂbit. XVIII. asırda Nedim, Şeyh Galib, RÂgıb Paşa, XIX. asırda Yenişehirli Avni, Ziya Paşa gibi buyuk sanatkÂrların eserleriyle fevkalÂde bir gelişme gostermiştir.
İslÂm kulturu kaynağından beslenen ve bilhassa başlangıcta İran edebiyatını ornek alan Divan edebiyatımız muhteva itibariyle cok ceşitli unsurlara dayanmaktadır.
Divan edebiyatının ic zenginliğini ve ozunu teşkil eden ve bugun onu iyi anlamak icin bilinmesi gereken bu eski kultur ve bilgi malzemesi şunlardır :
1- Dinî inanclar (Âyet ve hadisler),
2- İslÂmî ilimler (tefsir, kelÂm, fıkıh)
3- İslÂm tarihi,
4- Tasavvuf ve remizleri,
5- İran mitolojisi (şahsiyetler ve hÂdiseler),
6- Peygamber kıssaları, mûcizeler, efsaneler, rivayetler
7- Tarihî, efsanevî, mitolojik şahsiyetler ve hÂdiseler,
8- Cağın ilimleri (hikmet, kimya, hendese, tıp vs.),
9- Turk tarihi ve millî kultur unsurları,
10- Devrin edebiyat anlayışı ve edebî bilgileri (belÂgat),
11- Dil malzemesi (deyimler, atasozleri; Arapca ve Farsca kelimeler, şekiller, tamlamalar, birleşik sıfatlar vs.).
II.MEŞRUTİYET SONRASI TURK EDEBİYATI
II. Meşrutiyetten sonra Servet-i Funun mecmuası etrafında kendilerine Fecr-i Ati adını veren yeni bir nesil toplanmıştır. Kısa omurlu olan bu topluluk, Servet-i Fusunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupa Edebiyat ile Milli Edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır. Aruz'la şiir yazan Fecr-i Ati şairlerinden tanınmış ve orijinali Ahmet Hacim'dir. Başlangıcta Fecr-i Ati roman ve hikayecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay ise, gercek kişiliklerini Milli Edebiyat akımı icerisinde gostermişlerdir. Fecr-i Ati topluluğu dışında kalan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı kendi şiir anlayışlarına gore eserler veren ve daha sonra Milli Edebiyat akımına katılan şairlerdir. Modern Turk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Funun ve Fecr-i Ati toplulukları buyuk hamleler yapmakla beraber ruhta buyuk olcude Fransız sanatına bağlı, dil ve uslupta Osmanlıcaydı surduren, milli kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vucuda getirmişlerdir. Osmanlı imparatorluğunun dağılışı sırasında, Turk aydınlarının buyuk bir
bolumu, ummete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetciliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği icin gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu inanc sonucunda Turkculuk ve Milliyetcilik akımları doğmuş, her sahada milli kimlik ve kimlik arayışları başlamıştır. Turk Dili, Turk Vezni, Turk Zevki ve Kulturu ile Milli konuları, Milli Ulkuleri işleyen Turk Edebiyatı ihtiyacı ve ozlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Milli Edebiyat akımı doğmuştur.
Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet donemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en onemlileri,
Ziya Gokalp, Omer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Ziya Ortac, Faruk Nafiz Camlıbel, Enis Behic Kor yurek, Kemalettin Kamu, Aka Gunduz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Refik Halit karay, Reşat Nuri Guntekin, Ahmet Hikmet Muftuoğlu, Necip Fazıl Kısakurek, Halide Nusret Zorlutuna, Şukufe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır. Cumhuriyet kultur, ideoloji, edebiyat alanlarında Milli Edebiyatcıları hemen butunuyle devralmıştır. Milli Edebiyat akımının ozellikleri, cumhuriyetin ilk on yılının da bir ozeti olmaktadır. Bu cerceve icerisinde,
Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir :
Dilde yalınlık, halk edebiyatı şiir bicimlerinden yararlanma ve hece olcusu, konu seciminde yerlilik. Yalın bir dille yazma, konularını hayattan ulke şartlarından secme ve milli kaynaklara yonelme ilkelerinde birlenilmiştir. İslamcı, Osmanlıcı, gelenekci goruşlere sahip yazarlardan , bireysel eğilimli yazarlara kadar tum edebiyatcılara acık bir butunluk mevcuttur. Cunku artık soz konusu olan Milli Edebiyat akımı kavramı değil, Milli Edebiyat donemidir. Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 donemi milliyetcilik fikirlerinin on planda olduğu roman, hikaye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesine yol acmıştır.
Turk milletine mensup olma şuuru, tarih icinde devamlılık duşuncesi, kendi kalarak Batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir. Bu donemin bariz ozelliği, Turk Romantizminin edebi tezahurlerini gostermesidir. Adını 1912'den itibaren duyurmakla beraber asıl şohretini Milli Mucadele Devrinde kazanan Yahya Kemal Beyatlı, olumune kadar saf şiir peşinde koşmuş bir mısra kuyumcusudur. İslamcı şair olarak tanınan, başta İstanbul'da olmak uzere ceşitli şehir ve ulkelerin geri kalmışlığını, caresizliğini, aydınların yabancı amacını anlatan Mehmet Akif Ersoy'un Safahat (Safhalar) adlı şiir kitabı hem aydınlar hem de geniş halk yığınları uzerinde buyuk etki yapmıştır. Gerek Mehmet Akif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmalığı ve Turk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp yaşayan Turkce ile başarılı şiirler yazmışlardır. Yahya Kemal Beyatlı sadece bir şair olarak değil, medeniyet ve kultur araştırıcılığı, cok ceşitli fikri ve edebi zenginlikleri şahsında toplamış, sohbetleri ile cığır acmış bir edebiyatcı olarak da tanınır. Birinci Dunya Savaşı ve Turk Kurtuluş savaşından sonra Turkiye'de meydana gelen en onemli olay, tarihe karışan Osmanlı Devletiyle birlikte, onun dayandığı muesseseler, sosyal tabaka, hayat felsefesi, dil ve uslubun ortadan kalkarak, yeni bir rejime, zihniyete ve sosyal duzene dayanan yeni bir devletin kurulmasıdır. Cumhuriyet devri, halk iradesine dayanan parlamento rejimini getirdi. Bu rejimi kuran ilk nesil, Kurtuluş savaşını kazanan subaylar, İkinci Meşrutiyet devrinde yetişen munevverlerdir. Hem buyuk bir kumandan hem de kultur ve medeniyet konularında ileri goruşlu olan Mustafa Kemal Ataturk,bu munevverlerle birlikte Turkiye'nin sosyal, iktisadi ve kulturel yapısını değiştiren inkılapları gercekleştirdi. Cumhuriyet devri edebiyatının ilk donem eserleri bu siyasi, sosyal ve kulturel cercevenin etkilerini taşır. Cumhuriyet kuruluşunu hazırlayan milliyetcilik ideolojisi icinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyetin ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi. Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadi muesseseler ustunde başlarında buyuk Turk sosyolog ve duşunuru Ziya Gokalp'in bulunduğu Turkcu ve Milliyetci munevver zumre etkili oldu. Gokalp'in Turkiye ve Turkler icin şekillendirdiği duşunceler başta Ataturk olmak uzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dunya goruşunun kaynağını teşkil etti. 1880 yıllarından sonra doğan, II. Meşrutiyeti, Balkan savaşını ve Kurtuluş savaşını goren ve modern Turkiye Cumhuriyetinin aydın tabakasını meydana getiren nesil, felaketlerle olgunlaşmış ve zenginleşmiş hayat tecrubesine sahiptir. Halka ulaşabilmek ve onunla butunleşebilmek icin onun dilini kullanmak gerektiğine bu nesilden yazarlar eserlerinde konuşma dilini kullandılar. Halk dilini kullanırken genclik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini gunluk dile aktardılar. Genc Kalemler Dergisinde başlayan bu calışmalar başlangıcta Edebiyat-ı Cedide topluluğunda yer alan ve II. Meşrutiyet devrinde Turkculuk akımına katılan Ahmet Hikmet Muftuoğlu devrinin ilk donem şairleri Turkculerin yaygınlaştırdığı sade dil ve hece veznini kullandılar. Memleket gercekleri ve bir olcude gunluk hayat şiir konuları arasına girdi. Mutareke yıllarında şohret kazanan hececiler, Orhan Seyfi Orhon (1890-1972) ve Yusuf Ziya Ortac'dan (1896-1967) sonra yetişen Faruk Nafiz Camlıbel (1898-1973) ile Kemalettin Kamu (1901-1948) Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular. Hece vezni ile serbest tarzda şiirler yazan Enis Behic Koryurek'in (1892-1949) şiirleri tarihi ve milli heyecanları yansıtır. Kendine has uslubu, vatan, coğrafya ve tarihini İstanbul dekoruyla canlandıran Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) hem şiirde hem de nesirde cok başarılı ornekler veren cok yonlu bir edebiyatcıdır.
Genc yaşında Rusya'ya giden ve oradan Marksist ve materyalist bir inancla donen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Turkce'nin estetiğini Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilalci şiirler yazdı. 1960'lı yıllardan sonra Turk Edebiyatı icinde yaygınlaşan sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu. Ahmet Muhip Dıranas şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir. Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) uslup ve ruh yonunden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir.
Turk Edebiyatında kucuk klasik hikaye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Omer Seyfettin'in (1884-1920) hikaye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en cok okunan yazar oldu. Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikayeler, birbirinden farklı iki yeni cığır actı. Sait Faik, konuları İstanbul'da gecen ve şahsi izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikayeler yazdı. Materyalist bir dunya goruşune sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla onem veren hikayeler yazdı. Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan gunluk hayat ve olayların, duşunce ve beklentilerin edebiyata akması başladı. 1940-1945 yılları arasında Turkiye II. Dunya Savaşına katılmamakla birlikte, siyasi,sosyal,kulturel bakımdan buyuk değişikliklere uğradı. İdeolojik yonden Nazizm ve Faşizme karşı acılmış olan bu savaş butun dunyada olduğu gibi, Turkiye'de de batılı demokrasiye ve sosyalist akımlara ustunluk sağladı. Turkiye, bu yeni kuvvetler dengesi icinde Tanzimat'tan beri yoneldiği Batı medeniyetini ve ornek aldığı, Batı demokrasisini tercih etti.
__________________
Edebiyat / Dil Bilimi Turkce'nin Tarihi Gelişimi ve Devirleri.
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●50 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Edebiyat / Dil Bilimi Turkce'nin Tarihi Gelişimi ve Devirleri.