KlÂsik Şiirimizde Nazım Şekilleri
KlÂsik Turk şiirinde geleneğin belirlediği nazım şekilleri vardır. Bunlar, başlangıcından itibaren hicbir değişikliğe uğramadan yuzyıllar boyu aynı yapı icinde kullanılagelmiştir. Bu nazım şekilleri, nazım birimi beyit olanlar, kıt’a olanlar ve bend olanlar olmak uzere uc grupta toplanabilir.
Nazım birimi beyit olanlar:
Kaside
Beyit esasına gore yazılan, en az otuz bir, en cok doksan dokuz beyitten meydana gelen, kafiyelenişi gazel gibi, birinci beyit kendi arasında, diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyitle kafiyeli (aa-ba-ca-da-ea-...) nazım şeklidir.Ancak beyit sayısını sınırlamak zordur. Yuz beyti aşan kaside ornekleri de vardır.
Kasidelerin ilk beytine matla, son beytine makta, en guzel beytine beytu’l-kasîd, şairin adını veya mahlasını zikrettiği beyte de tac beyit adı verilir.
Kaside altı bolumden meydana gelir.Bunlar sırası ve ozellikleriyle şoyledir:
1. Nesîb veya teşbib bolumu: Kasidenin ilk bolumudur. Umumiyetle kasidelerin en uzun ve sanatlı bolumudur. Şair bu bolumde mevsimleri, bayram gunlerini, felsefî bir konuyu ve daha başka ceşitli konuları işleyebilir. Kasidelere ismini veren kısım bu bolumdur.
2. GirizgÂh bolumu: Şairin, methini yapacağı, ovguye değer niteliklerini sıralayacağı kişiden bahsedebilmek icin bir munasebet duşurduğu, bunu en iyi şekilde yapabilmek uzere uygun bir durum belirlediği tek beyit veya iki beytin adı. Bu bolume giriz de denir. Bu beyit veya beyitlerin ustaca yazılmış olması, nukteli bir soyleyişi ihtiva etmesi gerekir. Bu bolum nesib bolumu ile methiye bolumunu birleştiren bağ vazifesini gorur.
3. Methiye bolumu: Bu bolumde kasidenin muhatabı ovulur.
4. Tegazzul: Gazel tarzında şiir yazma demektir. Şair genellikle methiye bolumunden sonra, bir fırsatını duşurup aynı vezin ve kafiyede bir gazel soyler. Bunu soylemeden gazele gececeğini bildirir.
5. Fahriye bolumu: Şairin, kendi kendisini ovduğu, sanatının diğer butun şairlerden ustun olduğunu soylediği bolumdur.
6. Dua bolumu: Kasidelerin son bolumudur.bu bolumde, şair Allah’tan, ovduğu kimse icin ikbal ve saadet, uzun omur ve başarı diler, kendisi de, kasidesini başarı ile bitirmesine imÂn verdiği icinAllah’a karşı şukran duygularını dile getirir.
Kasideler, konularına gore, Allah’ın birliğini işliyorlarsa veya ona yalvarış ve yakarış şeklinde iseler tevhid veya munÂcÂt, Hz. Muhammed’e karşı duyulan sevgiyi dile getiriyorlarsa, naat, Mirac hadisesini anlatıyorsa Miraciye olen birisi icin yazılmışlarsa mersiye, ovgu icin yazılmışlarsa methiye, birini yermek icin yazılmışsa hicviye isimlerini alırlar.
Bundan ayrı olarak kasideler coğunlukla nesib bolumlerinde ele alınan konulara gore isim alırlar. Buna gore, Padişahın tahta cıkışı icin yazılanlara culûsiyye, duğun torenlerini anlatanlara sûriyye, ramazan ayının gelişini kutlamak ve ramazanın faziletlerinden bahsetmek icin yazılanlara ramazaniyye, bayramı konu alanlara bayramiyye veya iydiyye, muharrem ayını anlatanlara muharremiyye, yeni yılı kutlayanlara sÂliyye, bahar mevsimini tasvir edenlere bahariye veya rebîiyye, kış mevsimi icin yazılanlara şitÂiyye, yaz eğlencelerini anlatanlara sayfiye veya temmuziyye, yeni yapılan bir bina icin yazılmış olanlara dÂriyye, hamam tasviri icin yazılanlara hamamiyye, at tasvirleri ihtiva edenlere rahşiyye, nevruz dolayısıyla yazılanara nevruziyye, bir ulkenin veya kalenin fethi dolayısıyla o yerin fatihine sunulanlara fethiyye, barış uzerine yazılanlara sulhiyye, gittiği yerden veya seferden donen padişah veya kumandanlara takdim edilenlere kudûmiyye denir.
Bazı kasideler ise rediflerine gore gul, sunbul, lÂle, menevşe, su, tig, kalem kasidesi gibi adlar alırlar.
Arap edebiyatında cahiliye devrinde yazılmış kasidelerde, once konakladığı yerden goc etmiş sevgili tasvir edilir.Daha sonra, şairin sevgilisini takiben collerde tabiatın zorluklarına ve vahşi hayvanlara karşı verdiği mucadeleler anlatılır. En sonra ise kasidenin asıl hedefi olan medih (ovgu) kısmına gecilir ve şiir bu bolumle sona erer.
islÂmiyetin zuhurundan sonra kasidelerin tertibi buyuk olcude aynı kalırsa da muhtevası değişir. Kasidecilik geleneği Emevî, Abbasî, Gaznelî, Samanî saraylarında, Musluman iran’da Selcuklu ve Osmanlı saraylarında ve kultur merkezlerinde devam eder.
Araplarda başlayan kaside nazım şeklinin en başarılı orneklerini iranlı şairler verdi. Ferruhî, Ascedî, Hakanî ve Enverî kaside şairlerinin başında gelir. Turk klÂsik edebiyatında Ahmed Paşa, Necatî, Bakî, Nef’î ve Nedîm onemli kaside şairlerimiz arasında yer alır. Bilhassa Nef’i bu nazım şeklinde yazdığı şiirleriyle un yapmıştır.
KASÎDE-NEF’İ’DEN
(ilk 8 beyit)

(Der sitÂyiş-i Sultan MurÂd Rahmet’ullÂh-ı aleyh)

Esdi nesim-i nev-bahÂr acıldı guller subh-dem
Acsun bizim de gonlumuz sÂki medet sun cÂm-ı Cem

İrdi yine urd-i Behişt oldu hev anber-sirişt
Âlem Behişt-ender-Behişt her gÂşe bir BÂğ-ı İrem

Gul devri ayş eyyÂmıdır zevk-u saf hengÂmıdır
Aşıkların bayrÂmıdır bu mevsim-i ferhunde-dem

Dolsun yine peymÂneler olsun tehî hum-hÂneler
Raks eylesun mestÂneler mutribler itdikce nagam

Bu demde kim şÃ‚m u seher mey-hÂne bÂğa reşk ider
Mest olsa dil-ber sevse ger ma’zûrdur şeyh-ul-harem

Ya neylesun bî-cÂreler Âlufteler ÂvÂreler
SÂgar suna meh-pÂreler nÂş etmemek olur sitem

YÂr ola cÂm-ı Cem ola boyle dem-i hurrem ola
Ârif odur bu dem ola ayş u tarabla mugtenem

Zevkı o rind eyler tamÂm kim tuta mest u şÃ‚d-kÂm
Bir elde cÂm-ı lÂle-fÂm bir elde zulf-i ham-be-ham
GAZEL
KlÂsik Turk edebiyatının en onemli ve cok sevilip kullanılan bir nazım şeklidir. Beyit esasına gore yazılır. Bu nazım şekli ile coğunlukla aşk, sevginin guzelliği, sevgilinin Âşığa cektirdiği cefa, ilgisizliğinden şikÂyet, kıskanma, ayrılığın verdiği ıstırap ve vuslat arzusu, sevgiliye karşı yakarışlar, icki sohbetlerindeki hÂllerin ifadesi yanında bazen de tasavvufî konular, hayat, dunya ve Âhiret hakkındaki duşunceler işlenir. En az beş, en cok on beş beyitten meydana gelirler.En cok kullanılan şekli beş ile yedi beyit arasında olanlarıdır. Uc beyit olanına da rastlanır.Kafiyeleniş şekli, ilk beyitin mısraları kendi aralarında kafiyeli, diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyitle kafiyelidir (aa-ba-ca-da-ea-...). Gazelin ilk beytine matla’ (doğuş yeri, başlangıc), son beytine de makta’ (bitiş, son) denir. ikinci beyte husn-i matla’, son beyitten bir onceki beyte de husn-i makta’ denir. Bu beyitlerin genellikle matla’ ve makta’ beyitlerinden guzel olmasına dikkat edilir. Gazelin ilk beytinin ikinci mısraı son mısra olarak tekrar edilirse buna redd-i matla’ denir. Matla’ın dışındaki bir mısra tekrarlanırsa buna redd-i mısra’ adı verilir.Şair, son, bazen de sondan bir onceki beyitte adını veya mahlasını zikreder. Bu zikrin yapıldığı beyte mahlas beyiti veya mahlashÂne denir.Mahlasın bazen son iki beyitten daha onceki beyitlerde zikredildiği de olur. Bu durumda şair kendi adını zikrettiği beyitlerden sonra zamanın padişahını veya kimi tarikat ulularını over. Bu tip gazellere gazel-i muzeyyel (ekli gazel) denir.
Gazelin en guzel beytine beytu’l-gazel veya şah beyit adı verilir. Şair gazelinin her beytini en mukemmel şekilde yazmaya calışır. Boyle, her beyti aynı guzellikte olan gazellere yek-ÂvÂz gazel denilir. Gazellerin her beytinde aynı temanın işlenmesi gerekmez.Ancak bazı gazeller baştan sona bir temayı ele alır ve işler.Bu tip gazellere de yek-Âhenk gazel denir.
Bazı gazeller mısra sonlarındaki kafiyelerden başka, bir de mısranın ortasında bir icin kafiye meydana getirilerek yazılır. Beyitler bu kafiyelerden ayrılıp alt alta dortlukler hÂlinde yazılacak olursa (abab-cccb-dddb-...) şeklinde kafiyeli kıt’alar meydana gelir.Bu tip gazellere musammat gazel denir.
Gazel kelimesi Arapca olduğu hÂlde, Araplar, gazeli nazım şekli olarak ancak islÂmiyetten once, kasidelerin nesib kısımlarında ve bir de kasidenin methiye ve fahriye bolumlerinden sonra kullandılar. Gazel, mustakil bir nazım şekli olarak X. yuzyılda iran edebiyatında doğdu. XIII. yuzyılda da Turk şairlerince benimsendi. Bu nazım şekli, bicim, kuruluş ve ic yapı bakımından iran edebiyatı ornekleri ile aynıdır.
XIII. yuzyılda Turk edebiyatının Anadolu sahasında rastlanan gazeller pek başarılı ornekler değildir. Tasavvuf konusunu işleyen bu ilk orneklerden sonra XIV. yuzyılda, diğer Turk sahaları ile birlikte Anadolu’da da başarılı gazeller yazılır. Fakat konu yine genellikle tasavvuf sahasında kalır. XV. yuzyılda gazel Cağatay sahasında Ali Şir NevÂî, Azerî sahasında Habîbî, Anadolu sahasında da Ahmed Paşa, Melihî ve bilhassa Necatî ile hızlı bir gelişme gosterir. Bu şairlerle gazel maddî ve manevî guzelliklerin, dunyevî zevk ve eğlencelerin, aşk, kadın ve şarap konularının ifade edildiği nazım şekli huviyetini alır. XVI. yuzyıldan itibaren, her asrın buyuk şairlerince mukemmel ornekleri verilen gazel nazım şeklinin son ustadı Yahya Kemal’dir.
GAZEL ( NEF’İ’DEN)

Ne tende cÂn ile sensiz umîd-i sıhhat olur
Ne cÂn bedende gam-i firkatinde rÂhat olur

Ne cÂre var ki firÂkınla eğlenem bir dem
Ne tÂli’im meded eyler visÂle fırsat olur

Ne şeb ki kûyuna yuz surmesem ol şeb olurun
Ne gun ki kÂmetini gormesem kıyÂmet olur

Dil ise gitti kesilmez hevÂ-yı aşkından
Nasîhat eylediğimce beter melÂmet olur

Bel budur ki alıştı belÂlarınla gonul
Gamın da gelse dile bÂis-i meserret olur

Nedir bu tÂli’ ile derd-i Nef’i-i zÂrın
Ne şûhu sevse mulÂyim dedikce Âfet olur

Mesnevî
KlÂsik Turk edebiyatı nazım şekillerinden biri de mesnevîdir. Edebiyatımıza iran’dan gecmiştri. Her beyitin mısraları kendi aralarında kafiyelidir (aa-bb-cc-dd-...). Gazel ve kaside gibi tek bir kafiyeye bağlı olmadığı ve beyit sayısında sınır bulunmadığı icin daha ziyade uzun konuların ve hikÂyelerin nazmedilmesinde kullanılır. Eserde, ağır ve yorucu olmasın diye genellikle aruzun kısa kalıpları kullanılır.Mesnevî nazım şekli ile yazılmış eserler konularına gore şoyle sınıflandırılabilirler: 1- Destanlar, savaş ve kahramanlık konularını işleyen mesneviler; iskendernÂme (Ahmed&#238 2- Aşk hikÂyelerini konu alan mesnevîler: Leyl ve Mecnun, Vamık u AzrÂ, Husrev u Şirin. 3- Dinî ve tasavvufî mesnevîler: Mevlid (Suleyman Celebi), Hilye-i Hakanî (Hakan&#238, Husn u Aşk (Şeyh Galib). 4- AhlÂkî-didaktik mesnevîler; Hayriyye (NÂb&#238. 5- Şehirleri ve o şehrin guzellerini anlatan mesnevîler; Şehrengiz-i Bursa (LÂmi&#238, HûbannÂme (Enderunlu Fazıl). 6- Eğlence ve duğunleri anlatan eserler; SurnÂme (Vehb&#238. 7- Mizahî mesnevîler; HarnÂme (Şeyh&#238.
Mustezat
Uzun ve kısa mısraların ard arda gelmesiyle meydana gelen, gazelin ozel bir şekli olarak da kabul edilen nazım şeklidir. Uzun mısralar daima mef’ûlu/mefÂ’îlu/mefÂ’îlu/fe’ûlun kalıbıyla, kısa mısralar da bu kalıbın birinci ve sonuncu cuz’unun birleşmesiyle meydana gelen mef’ûlu/fe’ûlun kalıbıyla yazılır. Kısa mısralara ziyade denir. Ziyadeler, ustlerindeki asıl mısranın manasına bağlıdırlar ve bunu mana bakımından tamamlar niteliktedirler. Ayrıca bu mısra ahenk monotonluğunu da giderir.
Ziyadeler mısra olarak kabul edilmediklerinden mustezatlarda iki uzun iki kısa olmak uzere dort mısra bir beyit sayılır.
Mustezatların kafiye orgusunden uzun mısralar gazel gibidir. Kısa mısralar ise ya kendi aralarında ya da uzun mısralarla kafiyelidirler. Kısa mısralar ( ) işari icine alınmıştır.
a(a)a(a)-b(b)a(a)-c(c)a(a)...
a(b)a(b)-c(c)a(b)-d(d)a(b)...
Mustezatların, bu iki tip kafiyelenişten daha serbest olarak a(b)a(b)-a(b)a(b)x(x)a(b)-x(x)a(b) şeklinde kafiyelenmiş oldukları da gorulur. Uzun mısralar mefÂ’îlun/mefÂ’îlun/mefÂ’îlun/mefÂ’îlun kalıbı ile, kısa mısralar ise sadece mefÂ’îlun/mefÂ’îlun cuzleri ile yazılan mustezatlar vardır ki bunlara mustezÂt-ı sudÂsiye denir.Bunlara sudÂsiye denmesinin sebebi uzun ve kısa mısraların altı mefÂ’îlun cuzunden meydana gelmiş olmasındandır. iki ziyadeli mustezatlar da vardır. Mustezat divan şairlerinin XVIII. yuzyıldan sonra fazla rağbet ettikleri bir nazım şeklidir.
__________________