Arap dili Sami kokunun bir koludur. Tertip ve nizama fevkalÂde uygun, tanzim ve şekil bakımından zengin olan bu dil, Hazretî Muhammet’ten evvel şiir icin bir organ olarak olgunlaşmış ve bedeviler tarafın*dan saflığı icinde korunmuştur.
Araplar toprağın verimi bakımından yaşayabilmek icin geniş sahalara yayılmış olduğundan iklim ve muhit tesiri altında bir cok lehceler doğ*muş ve bu yuzden Arapca'da her hangi bir şey, muhite gore ayrı ayrı isim almıştır.
Arapca'da en onemli guney veyahut Himyarit ve kuzey yani bugunku Aethiopik veyahut Kureyşi olmak uzere iki lehce vardır. Bunun sonun*cusu, Kuran diliyle konuşma ve yazı dili olarak butun Arap dunyasına hakim olmuştur.
Bugun butun Arabistan'da bunun gibi Suriye'de, Mısırda ve Kuzey Afrika'da (Vulgaer Arapca'sı) hakimdir. Kureyş dili Afrika'dan Hindistan'a kadar uzanan ulkelerde yaşayan butun İslamların katında cami ve kısmen de ilim dilidir.
Edebiyat:
Arabistan yarım adasının vasi kum colleriyle cıplak ve sarp kayalar*dan ibaret yakıcı bir bolge icinde doğan Arap edebiyatı, cihan tarihinin kaydettiği gibi, pek az sayıda medeniyet dilleri arasında, Arapca, tabii fikirleri ifade etmek hususunda kendi fıtrî imkÂnlarına bağlı bulunarak, cok orijinal bir rol oynamıştır. O kadar ki, Arap edebiyatı yalnız kendi filolojik dunyası icinde lÂyıkıyla incelenemez, takdir edilemez. Onun dış hareketlerini, başka medeniyetlerle yaptığı kultur alışverişlerini de hesaba katmak gerektir. Bu bakımdan bu edebiyatın insanlığın tekemmul tarihinde ve dunya edebiyatında buyuk bir kıymeti vardır.
Arap medeniyetinin ilk mensur eseri Kuran olduğundan, cihan olcusunde bir dili olan İslÂmiyet'in bu medeniyetine hemen hemen liturjik denebilecek damga vurması, bu luzumu bir kat daha arttırmıştır. Bu sebepten Arapca’nın bu orijinal rolu, tecritleri kolaylaştırma ve katılaştırma rolu olup Samicenin bu dilde son haddine varmış olan gramatikal oriji*nalliğinden ileri gelmektedir. Arap grameri ise Kûfa (Irak) da kurulmuş ve her şeyden evvel hususiyetleri, kaidesizlikleri ve inhirafları - ki bun*ların topu gramer atomizmi demektir - tarif ve ifade etmek kaygısını gu*den itibarî (empirist) muşahitlerden muteşekkil bir okul meydana getir*miştir. Bundan sonra Basra’da kurulan rakip okul, normalleşmeye ve kıyas*lara (analogie) doğru bir aksulamel yaptı. Sayısız gramercilerden en es*kisi Ebul Esved (660) ile Leksikograflardan (= lugatcilerden) El Cevheri (1009 da oldu) ve Firuzabadî (1414 de oldu) en onemlilerdendir.
Arapların en eski şiiri Halk liriğidir. Bu epik ve didaktik unsurlar*dan terekkup eder. Hazret'i Muhammet'ten evvel de ihtimam gormuş ve ciceklenmiş olan bu şiir, hacimlerinin kucukluğune rağmen, ilkel Arap şiirlerindeki kasideler, bedevi hayatı gibi ferdiyetci olan tam epopelerdir. Bu edebiyatta epopenin rolune uyularak, dinleyicinin yalnız hafızasını hedef tutmakla edebî tema sadece ileriye goturulduğu zaman, karşımıza kaside cıkar. Arapca'da mersiyeyi, bunun yanı başında nobetleşen bize mensur ve manzum parcalar veren kıssayı buluruz. Yazar roman veya hikÂye ile, okuyanların iradesini de ele almak istediği zaman, Arapca bize, kıssa gibi mensur ve manzum parcalardan meydana gelmesi şart olmayan makamları veya celseyi gosterir,
Araplar yaşayabilmek icin daima zengin ulkelere saldırmak zorunda kaldıklarından, kahramanlık Arap faziletinin en yuksek bir timsalidir. Şairane konularda bile savaş sembolleri hÂkimdir. Arap, mahbubesini te*rennum ve tasvir ederken bile onun guzelliğini savaş unsurlarıyla vasıf*landırır. Mesel gozu sungu ucu gibi parlar, o harp atından deha calÂktır der. Sevgilisinin goğsunu iki kalkana ve dişlerini de kılıc carpışmasına benzetir.
(Ozel olarak cahilliye devrine ait Arap edebiyatının tabiattan al*dığı inşa malzemesi; Deve, Col, Kuyu, Gurup ve Gazve'dir.)
Cahilliye devrinde geniş kum ulkelerine yayılmış olan Arap kabile*lerinin tapmakları ayrı olduğundan bir kısmı ateşe ve puta taparken di*ğerleri de taşa ibadet ederlerdi. Araplarda eskiden beri her kabilenin bir şairi olduğu gibi bunların da mesel savaş ve hastalık zamanında vazifeleri vardı ve bu işlerde reyleri alınarak hareket edilmekteydi. Her şair kendi kabilesinin mabudu olan Cin'e sığınarak bir takım sihirli gufteler tanzim etmek suretiyle kabilesini hastalıklardan veya duşman şer ve tecavuzunden kurtarmaya calışırdı. Her kabile şairinin vucuda getirdiği manzumeler ağızdan ağıza intikal ederdi. İşte Arap edebiyatı*nın satır nevi bu suretle doğdu. Olulere ağlamak vazifesi de kadınlara ait olduğundan Elhansa gibi mersiyecilikte kadın şairler şohret kazan*mıştır. İslÂmiyet'ten bir yuzyıl once Arap edebiyatında kaside denilen bir nazım şekli mevcuttu ki cahilliye şiirinin en guzel modellerini ihtiva eder. Bu tarzın yuksek numunesine muallÂkat şiirlerinde tesaduf edil*mektedir. İhtimam goren ve ciceklenen kahramanlık ve savaş şarkıları, olum feryadı figanlarını, şeref ve tahkir şiirleriyle darbımesellerin buyuk bir kısmı Hamesa ile şiir kulliyatında toplanmıştır.
Musabaka şiirlerinden meydana gelen Muallakatın en onemli yedi şa*iri, Emreulkays, Tarafa, Soheir, Lebid, Antaray, Arınu ve Harith'tir. Rivayete gore ilk kasideci MilÂdın beşinci yuzyılında yetişen Muhelhil ise de bu tarzı aşıkane gazelleriyle susleyen de Emreulkays dır.
Cahilliye şiirinin kadın sevmek, ata binmek ve şarap icmek gibi ser*best mevzularına karşı İslÂmiyet'in koyduğu şiddetli yasak, İslÂmlıktan sonra Arap edebiyatının dinî ve erotik sahalara yoneterek şiir bir cok cepheli ciceklendi. Bu devirde şiir kuvvetlice metrik (mısra) ve prosodie (nesir) in tesiri altında ise de ekseriya heyecansız ve zevksizdir. Kuran da dinî Element (madde, cevher) i şiire getirir. Emeviler ve Abbasiler devrinde bu edebiyat tesirini kendi dairesine aldı ve şairler kendilerini halifelerin hizmetine koydular ve bu tesir altında şiirlerini terennum et*tiler. (En parlak şiir ve ilim Elmansur'un (754-775) ve Asya'da Harunureşidin (786-809) saraylarında ve İspanyada da Omeyyad da inkişaf etti.) Saraylarda ihtimam goren şiirmetih şiirlerini ciceklendirdi.
Lirik şiirin asıl nevileri: Kaside, Gazel, Makam ve Mesnevidir.
Arap aruzunda gorulen bazı hususiyetler, Arap nazım tekniğinin - bazılarının kabul ettikleri gibi - Yunanlılardan alınmadığını, tersine Arap*ların kendi eseri olduğunu gosterir. Araplarda aruz sanatının başlangıcı hakkında bazı nazariyeler ileri surulmuş ve bilhassa devecilerin devenin mevzun adımlarına gore soyledikleri turkuleri (Hûda) en eski şiir olarak telÂkki edilmiştir.
Tarihi inkişafın neticesi olarak asıl halk şiirinin vezni eski recez, daha pek eskiden rağbetten duşmuştu. Ve bu musanna şiirler ile kariz tesmiye edilen daha mukemmel ve daha ceşitli bahirler teşekkul ettiği zaman bu vezin şekli pek mahdut olarak kullanılmıştı. Arap turkulerinin nevilerini ayırmak mumkun olmamakla beraber bunları uc kısımda topla*mak mumkundur,
A) Murabba, Mısrada kullanılır. İkinci ve dorduncu mısraları mut*laka birbirleriyle kafiyelidir.
B) Ataba veyahut bat'ataba nevi bugun Suriye, Filistin ve Irakta cok yayılmıştır. Dort mısradan ilk ucu ayni kafiyededir. Dorduncu mısra da daima ataba kelimesiyle sonlanır.
C) Maval halk rubailerinden en cok munteşiridir. Iraktan Fasa ka*dar olan geniş bolgelerde yayılmıştır. Buda en fazla şehirlerde yayınlanmıştır.
Hazret'i Muhammet'ten sonraki onemli şairler: Ebu Novas (814 de oldu), Asmadi (932 de oldu), İbni Doreid (933 de oldu), Mutenebbih (965 de oldu), Ebulal (1057 de oldu), Taghrai (1119 da oldu).
Darbımesel şairleri : Meydanı (1125 de oldu), Zamahşari (1143 de oldu).
Makam şairleri : Hamadani (1007 de oldu) ve Hariri (1120 de oldu).
Bircok fablcılar : (Lokman) Roman ve masallar : (Binbirgece, Antar Maceraları). 11 ve 12 inci yuzyılda Arap şiiri ve ilmi İspanyada cicek*tendi ve 13 uncu yuzyıldan itibaren de sukût etmeye başladı.
Arap edebiyat tarihi cok zengin ise de muhim bîr kısmı tabedilmemiştir. Bunlar madde bakımından onemli, tasvir ise kronik nevindendir. Bunlar şarkımsı ve ifrat derecede mubalÂğalıdır.
En muhim tarihciler : Vakadi (822 de oldu), Kuteybah (889 da ol*du), Tabari (922 de oldu), Masudi.
Bunların,en onemlileri: Ebulfeda ve İbni Halidun, İspanyada da Ebul Kasem, Tamimi, İbni Hatip'tir.
Biyografi yazanlar : Otbi (Ganzeli Mahmut), Bahaeddin (SalÂhaddîn),
İbni Arapşah (Timur).
Biyografik Lexiko: İbni Hallikan, Dsahibi, İbni Osaiba, İbni Callikan (veyahut Halikan). Bu mayanda yazı tarzı uslûplaştırılmış sanat tarzı faa*line girmiştir. Abbasiler devrinde (750) eski Yunan edebiyatı tetkik ve tetebbu edildi ve exakt ilimler ihtimam gordu ve bu devirde bircok tercumeler yapıldı : Nadir Produktivitaet'ten Poligraflar. Mesel : 560 ese*rin yazarı Suyuti (1556 da oldu). Ortacağda tıbbın Araplar tarafından tahsili ve etudu neticesinde yeni bir durum doğdu. Bu arada ilÂc ilmi, kimya ve Nosologie ileri goturuldu. En onemlileri: Tıp icin kanun koyan da Avicenna — İbni Sina idi. Diğer onemli tabipler : Sohr (1160 da oldu) ve Averroes = İbni Ruşt, Merve (ilÂc tertip ve tahlili), Ebulkasım (cerrahî

Bu cağda riyaziye buyuk bir ihtimam gormuştur. Onemli riyaziyeci*ler : Muhammed bin Musa (Albategnus 929 da oldu), El Huvarizim ve Thabet bin Korrah'dır. Optikle de Hazem (1100) meşgul olmuştur. Astro*nomi ise Bağdat ve Cordova “İspanya,, da okul ve rasathanelerde buyuk ihtimam gormuştur. Astronomi eserleri Alfargani, Albaten, Alppetragius tarafından hazırlanmıştır. Bu devirde coğrafya ilmi de cok yukselmiş ve bunun hakkında literatur cok zengindir.
Onemli coğrafya yazarları : Edrisi (1150), Şahabeddin (1229), Yakutî (1249) Ebulfeda, Kasvini, Leo Afrikanus, Nasreddin Uluğ Bey (Riyazi, Coğrafya) dır. Seyyahlar : İbni Ankal (950), Elbiruni (11 inci yuzyılda) ve İbni Batuta (1377) dir.
Arap felsefesi tamamen Aristotel'den cıkarılmış diyalektik ve metafiziğe hasredilmiştir. Arap ve Aristotel felsefesinin muessisleri: Bir Turk olan El Farabi (960) dır.
Aristo'nun Kommentatorları: (Şerh ve tefsircileri) Avicenna ve Averroes olup bunların her ikisi de muhalif fikirdedirler. Bu fikir Averroes'in talebesi olan Musa bin Maimon, Yahudiler ve doğu Hıristiyanlar tarafından fevkalÂde ihtimam gormuştur.
Kuran uzerinde bircok mezhepler doğmuş ve banların en muhimleri olan dort mezhep de (Hanefi, Hanbeli. Şafihi ve Maliki) dir. 72 si de (Rafizidir).
Dogmatikler (=Akaidi diniye ve felsefeciler): Omer Al Nasafi (XII. yuzyıl), Alşaf. En onemli Nizamname'nin yazarı Şeyh İbrahim (16. ı yuzyılda) ve bir Turk olan Hacı Kalfa'nın Lexikon Bibliyografyası en muhimidir. İslÂm tarihinde kendi vadilerinde eşsiz olan dort kişi vardır:
El-Halil, İbni-El-Mukaffa, İmamı Âzam Ebul-Hanife ve Fezari'dir. Hic*retin 170. i yılında olen Halil, Arap edebiyatının seckinlerindendir. Ve aruzun muhterimidir. (Kitab-ul-Ayn) in sahibidir.
Hanefi mezhebinin kurucusu olan Ebu Hanife (İmamı Âzam) zamanı*nın medenî kanunları olan fıkhı kendisine mahsus bir ozel orgu ile duzenleyen ve tespit eden buyuk bir Âlimdir. Asıl adı Numan'dır ve Kufe'de doğmuştur. Emeviler namına Irak'ta hukumetin başında bulunan vali, Ebul Hanife'ye Kufe kadılığını teklif etti. Bu vazifeyi kabul etmediğinden dolayı başına (110) kamcı vuruldu. Emevilerin devrilmesi uzerine iktidarı ele alan Abbasiler ilk once İmam'a hurmet gosterdiler. Teklif edilen buyuk kadılık mesnedini kabul etmeyince zindana atılarak her gun kamcı ile dovulmeye mahkûm edildi ve bu kamcı miktarı gun başına on tane ziyadeleştirildi. Bu suretle gunluk kamcı adedi yuzu buldu. İmanı buna dayanamadı ve (767) yılında zindanda dovulmenin tesiriyle oldu.
Fezarî ise astronomdur, İslÂm tarihinde ilk usturlabı yapan olmakla ve daha bir takım aletleri imal etmekle maruftur.
__________________