Amerikan Edebiyatı

Amerikanın Avrupalılar tarafından keşfinden uzun bir zaman sonra doğan Amerika edebiyatı, diğer milletlerin edebiyatı gibi bir mitolojiye sahip değildir. Bu kara parcasında, Amerika bulunmadan evvel, oturmuş olan milletlerin belki kendilerine mahsus bir edebiyatı vardı. Fakat ilkel bir hÂlde yaşamış olan bu milletlerin edebiyatını araştırmak ve mitolojik malumat toplamak icin elde yazılı anıtlar kaynağı bulunmadığından bu cihette olduğu gibi kalmıştır ve araştırmalar tam bir netice vermemiştir.
Amerikan edebiyatının lisanı, ananası ve mazisi İngiliz edebiyatıyla aynı kaynaktan gelmiş olmasından dolayı bir cok munekkitler bu edebi*yatı İngiliz edebiyatının bir parcası olarak gosterirler. Yalnız bu edebi*yat yeni topraklarda ve yeni tesirler altında ve muhtelif milletlerin Amerika’ya goc ederek Amerikalılaşması neticesinde inkişaf etmiştir. Bundan oturu kendine mahsus has bir seciyesi olan ayrı bir edebiyattır. Bu edebiyat İngiltere’ye karşı yapılan ihtilÂl harbinden sonra başlamıştır.
Şimal Birleşik Amerikanın tanınmış devlet adamlarından Bejimin FRANKLİN (1706 - 1790) Amerika edebiyatına bu gune kadar hic kayıp olmayan damgayı basar. O zeki, ince istihzaya sahip, hedefini bilir, populer ahlÂka maliktir ve bitaraf bir Allaha inanır. Quaeker, ne Protestan ve nede Katolik olan teğmen Montrefor'u semaya yukseltir. Franklin cemiyet nizamı ile ve binlerce Amerika hayatının itilÂf ve mukavelelerini tanzim ve tertip etmiştir.
Amerikanın ilk edibi, Amerikan edebiyatının babası sayılan Waşington Irving'dir.İlk eseri (Knicker bocker's history of New - York) 1809 da ve ondan Sonrada Steck Book ismindeki eseri cıkmıştır. Eserlerinde canlı tasvir ve hikÂyeleri ile efsaneleri belirtmekte gosterdiği mahareti ile dikkat nazarı celp etmiştir. 1821 de (Casus) ismindeki eseriyle tanınmış olan James Fenimore Cooper gelir. Bir Avrupa seyahati ona Avrupa ile Amerika’yı karşılaştırma fırsatını verdi ki bu Amerikanın pek hoşuna git medi ve hucuma uğradı. Onun kuvvetli ve cesaretli kritiği kendisine bir cok duşmanlar kazandırdı ve bu yuzden senelerce Cooper, ormanları denizleri ve tabiatı o kadar kuvvetle tasvir etmiştir ki actığı bu yeni dunyadan ilham alarak ortaya William Cullen isminde yeni bir şair cıkmıştır.
Amerikanın en buyuk şairi Edgar Allan (1809 - 1849) dur. O, ruhun iki ziyası, fecrin, sararmış ve korkunc olumun ve vahşi umit*sizliğin şairidir. Onun kahramanları katiller ve mecnunlardır. Prometheus gibi cıplak olarak ıstırabın kayalarında cekiclenmiştir. O esrarengiz hikayeleriyle, tatlı, sade, zeki uslup ve lisanıyla verdiği musiki ve ahenkle Amerikan edebiyatına şaheserler hediye etmiştir. O cam gi*bi berrak ve anlayışlı bir şuurun iblisane fantezilerini birleştirir. Ciğer*lerinden rahatsız olan eşinin olumu ve cok saygı gosterdiği kayın vali*desinin kendisine himaye gostermemesi uzerine - gencliğinde olduğu gibi -oyuna ve ickiye dondu. Gunun birinde şuuruna hÂkim olamayacak dere*cede icmiş olarak sokakta bulundu ve goturulduğu hastanede oldu. Amerika onunla mubalÂğalı bir rasyonalizm vucuda getirdi. 1812 har*binden dahilî harbe kadar gecen zaman icinde bir cok hatipler yetişti. Millî şuur gunden gune kuvvetlendi. Bunun neticesinde yeni duşuncele*re, tecrubelere sahalar acıldı. Bu sırada Avrupa’da yeni fikir cereyanları gorulmeğe başladı; bu cereyanlar Amerika’da da tesirini gosterdi. 1840 senesine doğru hakikî Amerikan edebiyatı başladı. Bu zaman icinde şairler, hikayeciler ve romancılar Amerikan edebiyatının altın devrini kurdular. Bu devrin en seckin simalarından biri de filozof Emerson'dur. Zamanında onun kadar halkı duşunmeğe alıştıran ve şiirle felsefeyi ka*rıştıran kuvvetli bir filozof yoktur. Bu devrin yeni edipleri arasında bil*hassa Henry Wadsworth ve kuvvetli şiirler meydana getirmiş olan Goethe, Jean Paul ve Freiligrath'ın tesiri altında kalan H. W. Longfellow (1807 - 1882) dir.
__________________