İletişimde sozcukler yardımıyla duşuncelerimizi aktardığımız kanısı yaygındır. Cevremizden gelen algılarımızda da sozcuklerin birinci derecede rol oynadığını duşunuyoruz.

Oysa, hem algılarımızda hem aktarımlarımızda sozcuklerden daha cok imgelerden yararlanırız. Her sozcuk icin zihnimizde bir resim belirir. Ve zihin bu resimlerle duşunur. Sozcuğu duyarız, zihindeki resmiyle eşleştiririz ve duşunme hareketi başlar. Boyle olunca insanlar arasında bir ayrılık ortaya cıkar. Cunku her sozcuğun her insanın zihnindeki karşılığı olan resim (imge) başkadır. Dolayısıyla aynı konuşma farklı insanlarda farklı duşunmelere neden olabilir. Orneklersek: okuduğumuz bir metinde “ guzel bir kadından” soz edilir. Kimisi sarışın, ince belli birini anlar. Kimisi zenci, uzun boylu birini. Kimisi de kalcası buyuk balık etinde birini. İşte imgenin gucu ve zenginliği burada belirir. Şiir, roman, oyku vb. sanatların zenginliğidir bu. Okuyan herkesin okuduğuyla kendi hayatı –imge dunyası- arasında bağ kurmasını sağlar. Okuyucu kendi hayatıyla bağ kurdukca sanat hedefine ulaşmış olur.

Sozcukleri değil de imgeleri kullanan sanat dallarında durum daha da karmaşıktır. İmge seslendiği toplumun kultur tarihiyle bağ kurarsa inanılmaz bir etki yaratır. Anlatılmak istenenin imgeyle anlatılması bir anlamda bilinci bir kenara bırakmıştır. Kullanılan imge doğrudan zihindeki imgeyle ortuşur. Boyle olunca etkisi cok buyuk olur. Bu konuda en iyi orneği dinlerde bulabiliriz. Hıristiyanlıktaki hac imgesi, Muslumanlıktaki hilal imgesi gibi .

Gunumuzde fotoğraf sanatı ve reklamcılık imgelerin en cok kullanıldığı yerlerdir. Orneklersek bir fotoğraf bir savaşın sona ermesini sağlamıştır. Vietnam savaşı sırasında cekilen fotoğrafta; Amerikan askerinin elinde bir tabanca, bir Vietnamlının başına dayamış. İkinci karede Vietnamlı yerde olu yatıyor. İşte bu iki kare Amerika’da kamuoyunun aniden savaş aleyhine donmesine neden olmuştur. Hicbir sozcuğun gezmediği bu iki karede, insanlar olumu, vahşeti, caniliği, yaşamın değerini, insanlığı... daha aklınıza gelebilecek bir cok iyi-kotu kavramı hissetmişler ve savaş aleyhtarı olmuşlardır. Fotoğrafcı hic ummadığı bir verimle karşılaşmıştır. Ve savaş kısa sure sonra sona ermiştir.

Reklam alanında boyle ornekler yok mudur? Reklam dunyası buyuk olcude imgeler dunyasını kullanır. Bizlerse fark etmeden tuketici dunyasının birer koyunu oluveririz. Orneğin; Ericson’un son reklamında iki kız barda otururlar. Bara yeni gelen her erkeğin cep telefonunun rengini tahmin etmeye calışırlar. Cep telefonu bir başkası ile konuşmanızı sağlayan teknolojinin son harikası bir alettir. Renginin fonksiyonu ile hicbir ilgisi yoktur. Ama reklamda siyah renk ile karizmatik kişilik arasında bir bağ kurulmak istenmektedir. İceri giren her erkek siyah hakim giysiler icindedir. Ama hic birinin telefonu siyah değildir ve kızlar hayret ederler! Bir duşunun gercekten de siyah karizmanın sembolu yapılmamış mıdır? Ve siz siyah cep telefonu alırsanız, birdenbire karizmatik biri olursunuz (sinir oluyorum, benim telefonum siyah değil). Daha onceleri de aynı bağ renkli telefonla, genclik arasında kurulmamış mıydı?
__________________