Oyku 1900
20. yuzyıl zaman ve hız kavramlarının donuşturduklerine tanıklıklar yuzyılıydı. Edebiyatın kuşattığı alan da bu surecin bir parcasıdır. Donuşenlere, değişimle gelenlere tanıklık. Hem icinden, hem de dışından...

1900, oykuculuğumuzun başlangıc noktası değil; bir geciş, bir belirleme, hatta bir cağ yansımasını getiren bir donemec değil. Gelinen yeni yuzyılın başı, yani 2000 icin aynı şeyi soyleyemeyiz. Bu 100 yıllık surecte bir kalıtın oluştuğu gorunen bir gercektir. Yeni yuzyılın boylesi bir anlamı var. Oyku adına alınan yol onemlidir.

Peki, nedir oyleyse, yeni bir yuzyıla girerken; yani 20. yuzyılın ilk gunlerinde oykuculuğumuzun durumu/gorunumu? Sozunu ettiğimiz kalıtın başlama noktası, ivmesi nerededir?

Oncesine bakıyoruz: 1879'li yıllarda Ahmet Mithat'ın Kıssadan Hisse, Letaif-i Rivayat (1870/71), Emin Nihat'ın Musameretname'sini (1872/75) gormekteyiz. Geleneksel "hikaye" anlayışıyla yazılmış ilk ornekler.

Edebiyatın bu zaman diliminde gecirdiği evrelerin (Tanzimat, Servet-i Funun, Fecr-i Ati) oykuyu yeni yuzyıla hazırladığını pek soyleyemeyiz. İlk girişimler, ilk ornekler gelir: Nabizade Nazım uzun oykusu Karabibik'te (1890/91) bir 'ilk'i gercekleştirir; Anadolu'yu, kırsal kesim insanının yaşamından kesitleri yansıtır. Samipaşazade Sezai, Kucuk Şeyler'le (1892), Batı etkisinde yazılmış ilk oyku orneklerini verir, ardılı donemde de etkili olur. Halit Ziya Uşaklıgil ise, oyku turunun 20. yuzyıla taşıyan ikinci addır. Bir İzdivacın Tarih-i Muasakası (1888), Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1890), Bu muydu? (1894), Hayhat (1894), Nakıl (4 ciltlik telif ve ceviri oykuler), Kucuk Fıkralar (1898) kitaplarıyla yuzyılın onunde durur. Yuzyıla ilk adımda, gene bu iki adın kitaplarını goruruz: Rumuz-ul Edep (Samipaşazade Sezai), Bir Yazın Tarihi (Halit Ziya, 1900).

Halit Ziya'nın, roman ve oyku turunde kalıcı yapıtlar kazandırma cabasını pekiştiren bir başka yanı da araştırmacılığıdır. Kasım 1887- Mart 1888 tarihleri arasında "Hizmet" gazetesinde yayımladığı bir dizi eleştiri yazısını, 1891-92'de Hikaye (1) adıyla kitaplaştırır. Oykunun ve romanın, yeni yuzyıla girerken, Turkcede yazılmış tek karşılaştırmalı eleştirel kitabıdır. Bunun, Halit Ziya'nın edebiyattaki acılımlarını, ufkunun genişliğini gosteren bir yanı vardır.

Beşir Fuat'ın, bir duşunce adamı olarak, donem aydınlarının, yazarlarının bu konularda duşunmelerine ve yapılan tartışmalara zemin hazırladığını soyleyebiliriz.

Halit Ziya, bu kitabıyla, oyku ve roman yazarlarına bir pencere acar. Kaygılarını ise şoyle dile getirir: "Şimdi, uzulmemek nasıl mumkun olur ki, diğer milletlerde bu kadar onemli sayılan, bu kadar seckin bir yer tutan, insanlara, insanları tanıtma gorevini uzerine alan hikayeler bizde masallar ile bir tutuluyor. Evet, nasıl uzulunmez ki Batılıların son derece yucelttikleri bu edebi tur bizde henuz cocuk cağında.

Gayretli bir cevirmen cıkıp da bize buyuk hikaye yazarlarının veya daha doğrusu insanoğlunun hislerinin araştırıcılarının eserlerini cevirmiyor. Bir yetenekli yazar yetişip de Osmanlılarda, diğer medeni milletlerin bundan bir yuzyıl once beğenilen hikaye tarzını değiştirmeye calışmıyor."(2)

"Hikaye" uzerine duşuncelerini dile getiren Halit Ziya, "hikaye"nin tarihsel oluşumuna değinerek, romantiklerle realistlerin bir karşılaştırmasını yapar. Buradaki amacı da şudur: "...vatanımızda hikayecilikle un yapanlarla hikaye cevirmenlerinin yanlışlarını cıkarmak veya hizmetlerini kucuk gormek değildir, aksine vatanımızda Muhayyelat-ı Aziz Efendi tarzında hikayelerden başka bir şey tanılmadığı bir sırada ilk defa olarak ulusal ve ozgun hikaye yazan saadetli Ahmet Mithat Efendi Hazretleriyle sozu edilenin izinden gidenlere hissemize duşun teşekkuru sunmak isteriz. Fakat şunu da eklemek isteriz ki bu gun en olgun derecesini bulacağı realizm yoluna giren hikaye şimdi bizde gorulenlerin derecesinde kalmamıştır."(3)

Goruleceği uzere, Halit Ziya, romanda olduğu gibi, oykude de 20. yuzyıla gecişte ilk etkileyici addır. Oyku uzerine duşunceleri kadar, oykulerinde yansıttığı insan gercekliklerini anlatma bicemiyle de ilgi cekicidir.

Edebiyatımızda Oyku Yuzyılı Edebiyatımızda oykunun yuzyılı, zaman ve hız kavramlarının,- bir değişim oğesi olarak-, donuşturduğu durumları yansıtan boyutlara sahip. Bu surec, oykunun, edebiyatın asal turlerinden olduğunu ornekleyen birikimi var etmiştir. "Cağdaşlık", "modernlik" gibi kavramlarla oykunun tanımlanmasından, kuşakların/yazarların eğilim/yonelimlerinin belirlenmesinden soz edebiliyoruz bu yuzyılda.

Ozellikle uluslaşma duşuncesi; ulusal edebiyat, ulusal dil kavramlarını getirir. "Yeni Edebiyat" anlayışı, bir bakıma da "yerli edebiyat"ın onunu acar. Oykude Omer Seyfettin, Memduh Şevket Esendal, F. Celalettin, Refik Halit Karay "yerli edebiyat/yerli oyku"nun onculeridirler. Nasıl ki; onceki yuzyılda Ahmet Mithat Efendi, Emin Nihat, Samipaşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil 'kuruluş donemi'nin onculeriydi iseler, oykuye yeni acılımlar getiriyordular; bu yuzyılın başlangıcında da belirleyici adların bunlar olduğunu soyleyebiliriz. "Yerli hikaye"nin oykunun yuzyılındaki "ilk"leridir. Bir bakıma da, cağdaşlaşma yolundaki ilk adımlar bu surecte (1911-1930) gelir. Toplumun yeniden kuruluş donemine tanıklık, oykuyu daha işlevsel kılmıştır. Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Guntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Osman Cemal Kaygılı, Selahattin Enis, Kenan Hulusi Koray, Sadri Ertem, Bekir Sıtkı Kunt oykude boylesi bir amacı guderler..Geciş surecine tanıklık..

Toplumun tanıma, anlama, tanımlama bu surec sonrası oykuculeriyle gercekleşir diyebiliriz. Oykunun topluma, insana donuk yuzunun giderek etkin olduğu; oyku estetiğinin surekli gozetildiği bir donemdir 1930-1950'lı yıllar. Oyku, tursel olarak da, gercek kimliğine kavuşur. Kuşkusuz, bunda, ceviriler doneminin, aydınlanma duşuncesinin etkinliğinin qayı var. Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali turun yuzyıldaki onemli iki adı olarak one cıkarlar. "Yerli hikaye"nin yeni yuzyılda tanımını yapabileceğimiz ornekleri verirler. Oyle ki; bu yuzyıla taşan kalıtın başlıbaşına iki adı, oyku coğrafyamızdaki iki farklı yonelimin ustası. Onların yanıbaşında ise Oktay Akbal, Orhan Kemal, Haldun Taner, Aziz Nesin'i gormekteyiz. Kısa oykunun tur olarak yaygınlığı, etkinliği; işledikleri konu ve temalarla bu turu zenginleştirici kılmaları gozardı edilemez elbette.

Bu yuzyılda donemlerden/akımlardan soz etmiştik. "1950 Kuşağı" oykuculuğunun yuzyıla damgasını vurduğunu soylemek hic de abartı sayılmamalı. Oyku, tur olarak, eğer yeni yuzyıla taşınacak ise bu kuşakla olacaktır o da. Bilge Karasu oykusu 21. yuzyılda anlaşılacaktır. Vus'at O. Bener de bu yuzyıla uyarılar getirdi ironisi, karamizahıyla..Oykuye yeni bir bicem verdiler. Tahsin Yucel, Nezihe Meric, Orhan Duru, Adnan Ozyalcıner, Demir Ozlu, Onat Kutlar, Erdal Oz, Ferit Edgu, Demirtaş Ceyhun, Feyyaz Kayacan, Leyla Erbil bir kıyıda; Necati Cumalı, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Muzaffer Buyrukcu, Tarık Dursun K., Erhan Bener, Zeyyat Selimoğlu... ote kıyıda imlediğimiz zenginliği bu yuzyılda var ettiler.

Oykunun Altın Cağı
Oykunun yuzyılı 'altın cağ'ını 1960-1970'li yıllarda yaşadı. Toplumsal yapıdaki değişme, zaman ve hızın buradaki belirleyici dinamikleri oykunun onunu acmıştır. Cevirilerin, dunyaya acılmanın, dunyayı tanıma ve yorumlamanın oykuculuğumuzun zenginleştirici/geliştirici boyutları olmuştur. Furuzan, Bekir Yıldız, Sevgi Soysal, Necati Tosuner, Tomris Uyar,Selim İleri, Hulki Aktunc, Nedim Gursel, Adalet Ağaoğlu, Selcuk Baran, Umit Kaftancıoğlu, Osman Şahin, Necati Gungor, Ayşe Kilimci, Nazlı Eray, İnci Aral.. "yeni hikaye"nin yeni yuzleri olmuşlardır. Oykunun coğrafyası genişler, zenginleşir.

Ulkenin yaşadığı değişim/donuşum donemi, yani 1950'lerde başgosteren kapitalistleşme sureci, asıl ivmesini 1960'larda bulur. Gene aynı surecte, iktidardaki sivil-asker catışması, toplumun inşası surecinde başlayan aydınlanmacı girişimlerin kesintiye uğratılması toplumu bunalıma, ikilemlere surukler. Catışmanın odağında yaşanılanlar edebiyatın, dolayısıyla oykunun gelişme dinamiğini etkiler. 1961 Anayasası ile gelinen yer; ozgurlukler ortamını var edebilme girişimleridir.. Demokratik bir toplumu oluşturabilmenin ilk yolu ifade ozgurluğunun sağlanabilmesidir. Yuzyılın son kırk yılında uc askeri darbeye tanıklık eden ulkenin tarihsel toplumsal konumu yeni yuzyıla taşınacak olan oykuculuğumuzun hem ilgi/konu alanı olmuş, hem de belirleyeni..Son yirmi yılın birikimini niteliksel olarak değerlendirebilmenin erken olduğunu duşunuyorum. Onceki kuşakların etkinliği surduğu surece, bu donem oykuculerin; en azından şu adların Ayla Kutlu, Nursel Duruel, Erendiz Atasu, Feyza Hepcilingirler, Sulhi Dolek, Feride Cicekoğlu, Mahir Oztaş, Cemil Kavukcu, Ahmet Yurdakul, Ulku Ayvaz, Ahmet Onel, Buket Uzuner, Mario Levi, Jale Sancak, Ayfer Tunc, Ali Balkız, Mehmet Gureli, Murathan Mungan'ın oykunun , yeni kuşaklar adına, yeni yuzyıla taşıyıcısı olabileceklerini duşunuyorum.

Oykunun yuzyılı, oykuculuğumuzun gelişiminde onemlice donemecleri var etmiştir. Bunları adlar ve 'kuşak'lar bağlamında imlemeye calıştık. 21. yuzyılın oykunun yuzyılı olacağını soylemek icin 'kahin' olamk gerekmiyor, kanımca. Başta da imlediğim gibi; zaman ve hız kavramlarını karşılayacak tek tur, oykudur de ondan!

1999'da Oyku
Oykunun yuzyıldaki bu gorunumunun son urunlerine goz atacak olursak, imlediğimiz surecte one cıkabilecek adların yazma cabalarının zenginleştiğini gozleriz.

1950 Kuşağı bu kulvarda ilk sıradaydı gene. Bilge Karasu'nun ardında bıraktıkları iki kitap olarak okura sunuldu: Lağımlaranası ya da Beyoğlu, Oteki Metinler. Fusun Akatlı'nın yayıma hazırladığı her iki kitap, Karasu anlatısının gizlerini veriyor bize. Buna coğrafyasının, iklimin renkleri demek belki daha doğru. İlk kitapta yer alan anlatı/oykuler onun yerlilik/kimlik, ait olunan yazı coğrafyasına acık gondermeleri olan metinlerdir. Onun "cekirdeğe ulaşma cabası"nın birer yansıması her biri. Beliren bir başka boyut ise, Bilge Karasu'nun duşunce boyutunun yansılarını bulabilmemizdir. Oteki Metinler'de bu yan daha da on plandadır. Şunu soyleyebilirim: Karasu anlatısı icin 'anahtar metin'lerdir ardında bıraktıkları. Onu daha iyi anlamak, daha iyi yorumlayabilmek icin, yer yer acık, yer yer de kapalı metinler oyku tadıyla okunuyor.

Komşular, Tahsin Yucel'in oykuculuğunde, Aykırı Oykuler'den sonra geldiği cizginin sureğinde urunleri iceriyor. Beş oykunun yer aldığı kitap, Tahsin Yucel oykusunun tipik ozelliklerini sunuyor bize. Toplumdaki cozulme, yozlaşma, değişim ve yabancılaşmanın bireylerin dunyalarına yansıları..Bunların da ironik bicimde anlatımı..Oykusunun ana damarını hicbir zaman bırakmadan, kente donuş, bakış..Buradan uclananlarla toplumun profilini cizer adeta. Kitaba adını veren oykudeki "Albay Atmaca" tiplemesi bunun guzel bir orneğidir. Yucel, oykusunun yeni yuzyıla taşınacak izleklerini ustalıkla işliyor.

Ferit Edgu, İşte Deniz, Maria; Muzaffer Buyrukcu, Dumanı Tuten Cay Gibi ile oykudeki soluklu cabalarını surdurduklerini imliyordular..

Peride Celal, Melahat Hanım'ın Duzenli Yaşamı'yla toplumumuzun son yıllardaki değişim uğraklarına bireylerin dunyalarından yola cıkarak bakmaya calışıyor. Değişenle cozulenen, yozlaşmayla gelenlerin tarumar ettiği hayatlar..Bunları ustalıkla resmediyor, Peride Celal. Bir sızı, bir icleniş bırakıyor..

Attila İlhan, bu kez, bir oyku kitabıyla okurun karşısında: Yengecin Kıskacı. Dort uzun oykusunde okuru farklı boyuta taşımayı amaclıyor. Yazarın deyimiyle; "ucuncu boyut"..Yani; oykulemeden uzaklaşarak, "gorselliğin ağır bastığı bir tipleme, olaylama ve kurgulama tekneği"ni yeğlemek.. İlhan, anlatısının gorsel zenginliğiyle oykuye yeni bir bakış acısı getirebiliyor..Gene de romancılığının actığı tuzaklara duşmekten kendini alamıyor yazar.

__________________