Bu destanlarda Hun Hukumdarı Me*te’nin doğuşu, kağan oluşu, Turk birliğini kuruşu; olumunden once de ulkesini oğulları arasında paylaştırması anlatılır. Ebul Gazi Bahadır Han’ın Secere-i Terakime’sinde Hun-Oğuz destanıyla (Mete Destanı) ilgili bolumler bulunmakta*dır. Uygur harfleriyle yazılı olan ozgun nushası Paris kutuphanesindedir.

Oğuz Kağan destanı, M.O. 209-174 tarihleri arasında hukumdarlık yapan Hun hukumdarı Mete’nin hayatı uzerine kurulmuştur. Tum Turk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli gunumuze ulaşamamıştır.

Bugun, elimizde Oğuz destanının uc farklı bicimi bulunmaktadır:

XIII. ile XVI. yuzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve İslÂmiyetten onceki inancı yansıtan varyantın ilk orneği temsil ettiği kabul edilebilir.

XIV. yuzyıl başında yazıldığı bilinen Reşîdeddîn’in CÂmi ut-TevÂrih adlı eserinde yer alan Farsca Oğuz Kağan Destanı İslÂmi varyantların ilkini temsil etmektedir.

Oğuz Kağan Destanının ucuncu varyantı ise XVII. yuzyılda Ebu’l-Gazî Bahadır Han tarafından Turkmenler arasındaki sozlu rivayetlerden ve onceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır.

Oğuz Kağan Destanının İslÂmiyet Oncesi Rivayeti

Ay Kağan’ın yuzu gok, ağzı ateş, gozleri elÂ, sacları ve kaşları kara perilerden daha guzel bir erkek evladı oldu. Bu cocuk annesinden ilk sutu emdikten sonra konuştu ve ciğ et, corba ve şarap istedi. Kırk gun sonra buyudu ve yurudu.

Ayakları okuz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omzu, goğsu ayı goğsu gibiydi. Vucudu baştan aşağı tuyluydu. At suruleri guder ve avlanırdı. Oğuz’un yaşadığı yerde cok buyuk bir orman vardı. Bu ormanda cok buyuk ve guclu bir gergedan yaşıyordu. Bir canavar gibi olan bu gergedan at surulerini ve insanları yiyordu. Oğuz cesur bir adamdı.

Gunlerden bir gun bu gergedanı avlamaya karar verdi. Kargı, yay, ok, kılıc ve kalkanını aldı ve ormana gitti. Bir geyik avladı ve onu soğut dalı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gordu. Daha sonra Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gordu. Bu sefer kendisi ağacın altında bekledi. Gergedan geldi ve başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargı ile gergedanı oldurdu. Kılıcı ile başını kesti. Gergedanın bağırsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile oldurdu ve başını kesti.

Gunlerden bir gun Oğuz Kağan, Tanrı’ya yalvarırken karanlık bastı. Gokten bir gok ışık indi. Guneşten ve aydan daha parlaktı. Bu ışığın icinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan cok guzel bir kız duruyordu. Bu kız gulunce Gok Tanrı da guluyor, kız ağlayınca Gok Tanrı da ağlıyordu. Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi. Gunler ve gecelerden sonra bu kız uc oğlan cocuk doğurdu. Cocuklara Gun, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler.

Oğuz ormanda ava cıktığı gunlerden birinde gol ortasında bir ağac gordu. Ağacın kovuğunda gozu gokten daha gok, sacı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu. Yeryuzu halkı bu kızın guzelliğini gorse dayanamaz oluyoruz derlerdi. Oğuz bu kıza aşık oldu ve onunla evlendi. Gunlerden gecelerden sonra Oğuz’un bu kızdan da uc oğlu oldu. Bu cocuklara Gok, Dağ ve Deniz isimlerini koydular.

Oğuz Kağan buyuk bir toy(şenlik) verdi. Kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Ceşit ceşit yemekler, şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve ictiler. Toydan sonra Beylere ve halka Oğuz Kağan şunları soyledi:

Ben sizlere kağan oldum
Alalım yay ile kalkan
Nişan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran
Av yerinde yurusun kulan
Daha deniz, daha muren
Guneş bayrak gok kurıkan
Oğuz Kağan bu toydan sonra dunyanın dort bir tarafına elcilerle şu mektubu gonderdi: “Ben Uygurların kağanıyım ve yeryuzunun dort koşesinin kağanı olmam gerekir. Sizden itaat dilerim. Kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim. Kim baş eğmezse, gazaba gelirim. Onu duşman bilirim. Onunla savaşır ve yok ettiririm.”

Yine o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan’a pek cok altın gumuş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu. Oğuz Kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri cok olan Urum Kağan vardı. Urum Kağan Oğuz Kağanı dinlemezdi. Oğuz Kağan’ın isteklerini gene kabul etmedi. Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağını actı ve askerleriyle birlikte Urum Kağana doğru yurudu. Kırk gun sonra Buz Dağın eteklerine geldi. Cadırını kurdurdu ve sessizce uyudu. Tan ağarınca Oğuz Kağanın cadırına guneş gibi bir ışık girdi .O ışıktan gok tuylu gok yeleli buyuk bir erkek kurt cıktı. Kurt: “Ey Oğuz, sen Urum uzerine yurumek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin onunde yuruyeceğim.” dedi. Bunun uzerine Oğuz cadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler. Gok tuylu gok yeleli buyuk erkek kurt İtil Muren denizi yakınındaki Kara dağın eteğinde durdu.

Urum Han’ın ordusu ile Oğuz Kağanın ordusu arasında buyuk savaş oldu. Oğuz Kağan savaşı kazandı, Urum Han’ın hanlığını ve halkını aldı. Oğuz Kağan ve askerleri Gok tuylu ve gok yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler. Oğuz Kağan’ın beylerinden Uluğ Ordu Bey İtil Irmağını gecmek icin ağaclardan sal yaptı ve boylece karşıya gectiler. Oğuz’un bu buluş hoşuna gittiği icin bu Uluğ Ordu Bey’e “Kıpcak” adını verdi.

Gok tuylu gok yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler. Oğuz Kağan’ın cok sevdiği alaca atı Buz Dağa kactı. Oğuz Kağanın cok uzulduğunu goren kahraman beylerinden biri Buz Dağa cıktı ve dokuz gun sonra alaca atı bularak geri dondu. Oğuz Kağan atını ve karlarla ortunmuş kahraman beyi gorunce cok sevindi. Atını getiren bu beye: “Sen buradaki beylere baş ol. Senin adın ebediyen Karluk olsun.” dedi. Bir sure ilerledikten sonra gok tuylu ve gok yeleli erkek kurt durdu. Curcet yurdu adı verilen bu yerde Curcetlerin kağanı ve halkı Oğuz Kağana boyun eğmeyince buyuk savaş başladı. Oğuz Kağan, Curcet Kağını yendi ve halkını kendisine bağladı.

Oğuz Kağan, ordusunun onunde yuruyen bu gok tuylu gok yeleli erkek kurtla Hint, Tangut, Suriye, guneyde Barkan gibi pek cok yeri savaşarak kazandı ve ulkesine kattı. Duşmanları uzuldu, dostları sevindi. Pek cok ganimet ve atla birlikte evine dondu.

Gunlerden bir gun Oğuz Kağan’ın tecrubeli bilge veziri Uluğ Bey ruyasında bir altın yay ve uc gumuş ok gordu. Altın yay gun doğusundan gun batısına kadar uzanıyordu. Uc gumuş ok da kuzeye doğru gidiyordu. Oğuz Kağan bu ruyayı dinleyince yurdunu evlatları arasında paylaştırdı.

Edebiyatogretmeni.org
__________________