Hun – Oğuz destanlarındandır. V. asırda Avrupa topraklarında devlet kuran Batı Hunlarının Hukumdarı Attila’nın fetihleri etrafında oluşmuştur. MS V. asırda Avrupa’ya korkulu yıllar yaşatan Attila, Rusya’dan Fransa’ya kadar butun Avrupa’yı almış, Roma’ya kadar uzanmıştır.

Hun Hukumdarı Atilla, Roma ordusunu yendikten bir yıl sonra tahminen 50000 askerle tekrar roma kapısına dayanmış ve Roma’nın ileri gelenleri tarafından Roma Prensesi ile evlendirilmek icin ikna edilmiş, evlendiği Roma Prensesi tarafından zehirlenerek oldurulmuştur. Mezarının tahminen Tuna Nehri’nin yatağında olduğu bilinmektedir. Yeri hala bilinmemekte ve bulunamamaktadır. Ayrıca Macarlar icin de bir ata sayılır.

Destanda onun olumuyle ilgili soylenen ağıtta bir olum feryadı değil, Attila’nın kahramanlıkları anlatılmıştır.

Attila’nın doğumu destanda “…Turk-Hun soyundan Muncuk adındaki beyin, yuzu bir kurt kadar sert, gerekmedikce konuşmayan, asla gulmeyen, av peşinde koşan, at sırtından inmeyen bir oğlu dunyaya geldi.” şeklinde anlatılır ve Turkleri parlak gunlere bu cocuğun gotureceğine dair bir inancın var olduğu kaydedilir. Bu cocuğa “At İlli” denmesi destanda, Turklerin en değerli şeyleri atları ve koyunları olması munasebetiyle acıklanmaktadır.

Attila, amcalarının yanında buyur. Bu amcalarının adı Rua, Ay-bars ve Oktar’dır. Yuldız’dan sonra, 420 sıralarında Hunların başında bulunan, Attila’nın babası Muncuk’la beraber işte bu dort kardeştir. Attila, zayıf iradeli olan, kendisine benzemeyen kardeşi Bilge’yi olene kadar korur. Kardeşi Bilge’nin adı kaynaklarda genelde Bleda olarak gecmektedir. Attila’nın amcası Rua vefat edince, Turk-Hun Devletinin kağanı Attila olur ve ilk iş olarak Roma’ya huzur getirmek amacıyla ordularını dort bir yana sevk eder.

Destana gore Hun cobanlarından birisi, sivri ucu yukarı doğru olan ve toprağa gomulmuş muhteşem bir kılıc bulur ve Attila’ya verir. Kamlar, bunu Allah tarafından dunya hÂkimiyetinin Attila’ya verildiği şeklinde yorumlarlar. Oğuz Kağan Destanı’nda altın yay ve oklar da bu şekilde gomuluyordu.

Daha sonra Orleans’tan Catalanaum ovasına giderken Hunlar tarafından Romalı bir keşiş yakalanır. Attila keşişe “Yarın kim galip gelecek” diye sorar. Keşiş, “Allah’ın kamcısı sensin. Kendi adaletinden ayrılanları Allah seninle cezalandırıyor. Lakin şunu unutma, bu kılıcı bir gun senin elinden alıp, başkasına verebilir. Senin gucun beşeri değil, ilahidir. Savaşlarda Romalıları yeneceksin” der. Ve bundan sonra ona, “Tanrı’nın kırbacı” denmeye başlanır. Avrupalıların, Attila’ya “Tanrının Kılıcı – Tanrının Kırbacı” unvanını yakıştırmalarının sebebi, buradan anlaşılmaktadır. Catalanaum’da Roma ordusu dağılır, Romalıların unlu komutanı Aetius Turklerin elinden guclukle kurtulur. Tarihte bu savaş sonucsuz kalır. Attila, ordugÂhını toplamış ve yurduna doğru hareket etmiştir. Aetius da zayıflamış kuvvetleri bir şey yapmaya cesaret edememiştir.

Destana gore, İmparator III. Valentinianus, kız kardeşi Honoria’nın cocuklarının ileride tahtta hak iddia etmelerinden korktuğundan, onu hapsettirir. Prenses, ancak Turklerin bu cesur ve yakışıklı kağanı sayesinde kurtulabileceğini duşunur ve ona bir nişan yuzuğu gonderir. Attila, bunun sadece kendisini kullanmak niyetiyle gonderildiğini anladığından Honoria’ya yuz vermez, acıkca da reddetmez. Bu fırsatı değerlendirir ve Roma imparatorluğunun yarısından fazlasını nişanlısının hissesi olarak, kendisine ister. İmparator bu işin sonunun kotuye varacağından endişe ettiğinden, aceleyle prensesi bir başkasıyla evlendirir. Tarihi kaynaklarda yer alan bu hikÂyenin sonunda Attila, bu isteğinde ısrar etmiştir, fakat birdenbire siyaset değiştirerek bunu unutur gozukmuştur.

Destanda, Turklerin obur dunyaya inandıklarından, ozellikle olen beylerin mezarlarına, ikinci hayatlarında da kullanabileceklerini duşundukleri, olenin sağlığında kullandığı değerli eşyalarını gomduklerini bilen Margos şehrinin piskoposunun, adamlarına Turk mezarlarını soydurup, kendisine servet edindiği anlatılmaktadır. Turklere karşı yapılan butun bu kotu muameleler karşılıksız kalmaz. Attila, askerlerinin başında Balkanlara doğru ordusunu yurutur ve Margos şehrini zapt eder. Kaynaklarda ayrıca Margos şehrinin ele gecirilmesinde, piskoposun da can korkusundan, Hunlara yardım ettiği belirtilir.

Destanda, leyleklerin ucuşuna gore hareket eden Hunlarla ilgili şoyle bir hikÂye de aktarılmaktadır: “İtalya seferi sırasında, Turkler Aquileia isminde bir şehri kuşattılarsa da, bir turlu alamıyorlardı. Attila umidi kırılmış bir şekilde, surların etrafında dolanırken, leyleklerin yavrularını evlerin uzerinden kaparak, yakında bulunan bir ovaya taşıdığını gordu. Kağanın yanında bulunanlar, bu vaziyetin iyiye işaret olduğunu, leyleklerin şehrin duşeceğini hissettiklerinden, goc etmeye başladıklarına yordular. Bunun uzerine Turk ordusu tekrar hucuma kalktı ve burayı ele gecirdi.” Attila, aldığı haberler neticesinde ve ordunun hızlanması uzerine kat’i kararını vermiş ve şehrin mutlaka zapt edilmesi luzumunu ileri surerek ordusunu harekete gecirmişti.

Hun lideri Attila, yuz bin kişilik ordusuyla Po ovasına dalınca, Romalılar ve Roma senatosu, barış yapmak amacıyla, Papa I. Leo’yu butun Hıristiyan dunyasının adına, Turk kağanından af dilemeye gonderirler. Attila, Hrıstiyanların en yetkili ağzı kendisinden bağışlanmayı istediğine gore, Roma’yı yıkmaya gerek olmadığını duşunur. Kaynaklarda da yer alan bu olay neticesinde Attila da acize yardım, duşkune dokunmamak Turkun karakteri icabı olduğundan Roma’yı Romalılara bağışlamıştır. Turku tanımayan yabancı tarihciler, “Attila, mahcup olarak cekilmektense, Roma elcileri ile hemen uyuşuverdi” demektedirler. Muzaffer bir şekilde İtalya’ya girmiş iken mahcup olmak, cekinmek soz konusu olamazdı. Papa I. Leo’nun, Attila nezdinde neler soylediği, Hun başbuğunu nasıl ikna ettiği ve ona Roma’yı bağışlaması icin nasıl ricada bulunduğu malum değildir. Cunku kendi tarihleri icin pek iftihar edilecek bir sahne olmadığından batı tarihcileri bu ciheti sukut ile geciştirmeyi tercih etmişler, fakat Attila tarafından iyi bir şekilde karşılandıklarını da inkar edememişlerdir.

Destanda, Kriemhild adlı Hıristiyan bir bayanla Attila’nın evlenme hadisesi de yer almaktadır. Kriemhild, Alman asilzadelerinden birisinin dul eşidir. Hıristiyan olmasına rağmen Attila onunla evlenir ve onu başkentine goturur. Asıl niyeti Nibelungen hazinesini ele gecirmek olan Kriemhild, son derece kurnaz hareket ederek Attila’nın kardeşi Bilge ve oğlunun oldurulmesine neden olur. Butun sarayı ateşe verir ve kendisine hazinenin yerini soylemeyen soydaşının da kafasını kestirir. Onun yuzunden on binlerce insan yok olur. Attila, durumu oğrendiğindeyse, iş işten gecmiş olur.

Attila’nın, tarihi kaynaklarda da yer alan İldiko ile evliliği ve olumu ise destanda şu şekilde anlatılmaktadır: “Attila ne yapılırsa yapılsın, Avrupalılarca durdurulamıyordu. Onu mertlikle alt edemeyenler yine bir hile aradılar ve nihayet bunu da buldular. Attila’nın evvelce ortadan kaldırdığı Got şeflerinden birinin kızına ulaşıldı ve ona, Attila’yı zehirlemesi teklif edildi. Zaten kız da bir fırsat bekliyordu. Babasını olduren bu Turk’ten mutlaka intikamını almalıydı. İldiko, Attila’nın evlenme teklifine hemen olumlu cevap verdi. Altmış yaşına gelmiş olan Attila, muhteşem bir duğunle, evlendi. Daha onceden kıza zehir verilmişti. Zifaf gecesi kız, yatmadan evvel Attila’nın iceceği kımıza zehiri koydu. Sabah olduğunda kaganın cadırından ses, seda cıkmıyordu. Attila’nın kardeşleri ve cocukları merak ettiler. Sonunda cadıra girilmeye karar verildi. İceri baktıklarında, Attila’nın cansız vucuduyla karşılaştılar. Onun zehirlendiğini anlayan Hunlar, kadını oracıkta boğuverdiler.”

Cermen efsanesi İldiko’nun ismini Hildegund şeklinde yazmakta ve Frank kralının veya Burgund kralının kızı olarak gostermektedir. Attila’nın olum sebebi hakkında ceşitli rivayetler vardır: Bir havadise gore Atilla uyurken İldiko kocasını bir hancerle oldurmuştu. Bazıları da İldiko’ya saray adamlarından birisinin yardım ettiğini soyluyordu. Alman efsaneleri ise, destanda da belirtildiği gibi, İldiko’nun Atilla’dan oc almak uzere bu cinayeti işlediğini yazarlar, cunku İldiko’nun ailesini oldurmuştu. Butun bu efsanelere rağmen Atilla’nın devlet adamları, oğulları ve Hun reisleri Atilla’nın tabii bir olumle, duğun gecesi cok ictiğinden, burun kanamasından olduğunu ilan ediyordu. Devletin yıkılmaması, Hun birliğini, muazzam imparatorluğu bozmamak icin bu şekilde bir haber yaymak zarureti vardı.

Boylece Turklerin sahip olduğu en kudretli hukumdarlardan bir tanesi olan Attila, savaş meydanlarında yok edilemeyince, bir kadının marifetiyle haince ortadan kaldırılır. Onun bu ani olumu, her şeyin ters gitmesine sebep olur. Cocukları birbiriyle anlaşamaz, kabileler arasında kavgalar cıkar ve tekrar geldikleri bozkırlara geri donerler.

Edebiyatogretmeni.org
__________________