
Bozkurt Destanı, aslında Cin sulalelerinin resmi tarihlerinde anlatılan dolayısıyla Cince dile getirilen uc farklı mitolojik hikÂyeye verilen ortak addır. Bu uc hikÂyede ortak bir temanın bulunması, bunların Bozkurt Destanı olarak adlandırılması sonucunu doğurmuştur. Aşağıdaki metin, Cin sulalelerinden olan Sui ailesinin resmi tarihinden alınmıştır. Gunumuz Turkcesine yapılan ceviri -metinde kullanılan noktalamalar ve kelime yazılışları dÂhil- Prof. Dr. Bahaeddin Ogel’e aittir.
Bazıları şoyle derler: Bir rivayete gore (Gokturklerin) ilk ataları, Hsi-Hai, yani Batı-Denizi’nin kıyılarında oturuyorlardı. Lin adlı bir memleket tarafından, onların kadınları, erkekleri, (cocukları ile birlikte), buyuklu kucuklu hepsi birden yok edilmişlerdi. (Turklerin hepsini oldurdukleri halde), yalnızca bir cocuğa acımışlar ve onu oldurmekten vazgecmişlerdi. Bununla beraber onun da kol ve bacaklarını keserek, kendisini “Buyuk Bataklık”ın icindeki otlar arasına atmışlardı. Bu sırada dişi bir kurt peyda olmuş ve ona her gun, et ve yiyecek getirmişti. Cocuk da bunları yemek suretiyle kendine gelmiş ve olmemişti. (Az zaman sonra) cocukla kurt, karı-koca hayatı yaşamaya başlamışlar ve kurt da cocuktan gebe kalmıştı.
(Turklerin eski duşmanı Lin Devleti, cocuğun hÂl yaşadığını duyunca) hemen adamlarını gondererek hem cocuğu ve hem de kurdu oldurmelerini emretmişti. Askerler kurdu oldurmek icin geldikleri zaman, kurt onların gelişlerinden daha once haberdar olmuş ve kacmıştı. Cunku kurdun kutsal ruhlarla ilgisi vardı ve (daha once onlar vasıtası ile haber almıştı).
Buradan kacan kurt, (Batı) Denizi’nin doğusundaki bir dağa gitmişti. Bu dağ, Kao-ch’ang (Turfan)ın kuzeybatısında bulunuyordu. Bu dağın altında da cok derin bir mağara vardı. (Kurt, buraya gelince) hemen bu mağaranın icine girmişti. Bu mağaranın ortasında buyuk bir ova vardı. Bu ova, baştanbaşa ot ve cayırlıklarla kaplıydı. Ovanın cevresi de aşağı yukarı 200 milden fazlaydı.
Kurt, burada on tane erkek cocuk doğurdu. (Gokturk Devleti’ni kuran) Aşina ailesi, bu cocukların birinin soyundan geliyordu.
… Taşa oyulmuş yazıtta şoyle deniyordu: Kara – Korum caylarından sayılan iki nehir vardı. Bunlardan birine Toğla diğerlerine de Selenge adı verilirdi. Bu nehirler akarak Kamlancu adlı bir yerde birleşirlerdi. Bu iki ırmağın arasında iki tane ağac vardı. Bu ağaclardan biri fusuk ve diğeri de Farsların naj dedikleri ağaca benziyordu. Kışın bile bunların yaprakları servi gibi dokulmezdi. Meyvesinin tadı ve şekli ise tıpkı cam fıstığınınkine benzerdi. Obur ağaca da Tur ağacı derlerdi. Bu iki ağac da iki dağın arasında yetişerek buyumuştu.
Bir gun bu iki ağacın arasına gokten bir ışık inmişti. Bunun uzerine iki yandaki dağlar yavaş yavaş buyumeye başladılar. Bu durumu goren halk ise hayretler icinde kalmıştı. İclerinde buyuk bir saygı duyarak Uygurlar oraya doğru yaklaştılar. Tam yaklaştıkları sırada kulaklarına cok tatlı ve guzel muzik nağmeleri gelmeye başladı. Her gece buraya bir ışık inmeye ve ışığın etrafında da otuz defa şimşek cakmaya başladı. Diğer bir gun de aynı yerde ayrı ayrı kurulmuş beş tane cadır gorduler. Bunların her birinde birer cocuk oturuyordu. Her cocuğun karşısında da onları doyurmaya yetecek kadar sut dolu emzikler asılıydı. Cadırın tabanı da baştan aşağıya kadar gumuşle doşenmişti.
Butun boyların reisleri ve halkları bu garip şeyi gormek icin yerlerini bırakıp koşmuştu. Bu manzarayı gorunce saygıyla diz cokup selam verdiler. Biraz sonra da cocukları alarak dışarı cıktılar. Besleyip buyutul- meleri icin de onları sutannelerine ve dadılarına verdiler. Her fırsatta onlara saygı gosteriyor ve ikramda bulunuyorlardı. Cocuklar artık sut cocuğu olmaktan cıkıp da konuşmaya başlayınca Uygurlardan anne ve babalarını sordular. Onlar da cocuklara o iki ağacı gosterdiler. Bunun uzerine halk, cocukları alıp ağacların yanına gitti. Cocuklar ağacları gorunce onlara tıpkı evladın babasına gosterdiği saygıyı gosterdiler. Ağacların karşısında diz coktuler ve yeri optuler. Bunun uzerine ağaclar da dile gelip şoyle dediler: “Guzel huy ve iyi ozelliklerle bezenmiş cocuklar boyle olurlar ve anne ile babalarına boyle saygı gosterirler. Omrunuz uzun, adınız unlu ve şohretiniz de devamlı olsun!”
O bolgelerde yaşayan butun kavimler bu cocuklara hukumdar oğullarıymış gibi saygı gosterdiler. Cocukların doğdukları yerden şehre donulunce onların her birine birer ad koydular. En buyuğunun adı Sonkur-Tegin, ikincisinin adı Kotur-Tegin, ucuncusunun adı Tukel-Tegin, dorduncusunun adı Or-Tegin, beşincinin adı da Boku-Tegin oldu. Cocukların doğuşundaki kutsal durumu gorenler, bunlardan birinin hukumdar olarak secilmesi kanaatine vardılar. Cunku bunlar, Tanrı tarafından bu iş icin gonderilmiş olmalıydılar.
Bozkurt Destanı’nın diğer varyantları şu şekildedir:
Turkler’in ilk ataları Batı Denizi’nin batı kıyısında otururlardı. Turkler, Lin adlı bir ulkenin ordularınca yenilgiye uğratıldılar. Duşman cerileri butun Turkleri erkek-kadın, kucuk-buyuk demeden oldurduler. Bu buyuk ve acımasız kıyımdan yalnızca 10 yaşlarında bulunan bir oğlan sağ kaldı geriye. Duşman askerleri bu cocuğu da buldular ama onu oldurmediler; bu yaşayan son Turk’u acılar icinde can versin diye, kollarını ve bacaklarını keserek bir bataklığa attılar. Duşman hukumdarı, ceri (asker) lerinin son bir Turk’u sağ olarak bıraktığını oğrendi; hemen buyruk verdi ki bu son Turk de oldurule ve Turkler’in koku tumuyle kazına…
Duşman cerileri cocuğu bulmak icin yola koyuldular. Fakat dişi bir Bozkurt cıktı ve cocuğu dişleriyle ensesinden kavrayarak kacırdı; Altay dağlarında izi bulunmaz, ıssız ve her tarafı yuksek dağlarla cevrili bir mağaraya goturdu. Mağaranın icinde buyuk bir ova vardı. Ova, baştan ayağa ot ve cayırlarla kaplıydı; dortbir yanı sarp dağlarla cevrili idi. Bozkurt burada cocuğun yaralarını yalayıp tımar etti, iyileştirdi; onu sutuyle, avladığı hayvanların etiyle besledi, buyuttu. Sonunda cocuk buyudu, ergenlik cağına girdi ve Bozkurt ile yaşayan son Turk eri evlendiler. Bu evlilikten 10 cocuk doğdu.
Cocuklar buyuduler; dışarıdan kızlarla evlenerek urediler. Turkler coğaldılar ve cevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ulkesine saldırdılar ve atalarının ocunu aldılar. Yeni bir devlet kurdular, dort bir yana yeniden egemen oldular. Ve Turk kağanları atalarının anısına hurmeten, otağlarının onunde hep kurt başlı bir sancak dalgalandırdılar…
Bununla birlikte Destan ile ilgili uc farklı soyleyiş de bulunmaktadır.
Birinci soyleyiş
Hun Ulkesinin kuzeyinde So adı verilen bir ulke vardı. Burada, Hunlarla aynı soydan olan Gokturkler otururdu. Bir gun Gokturkler So Ulkesinden ayrıldılar. Bu sırada başlarında Kağan Pu adlı bir yiğit vardı. Kağan Pu’nun on altı kardeşi bulunuyordu. On altı kardeşten birinin annesi bir kurttu.
Annesi Gokturklerce en kutsal yaratıklardan biri olarak bilinen ve boyle kabul edilen bir kurt olduğu icin delikanlı, ruzgÂrlara ve yağmura soz gecirir, bu iki kuvveti buyruğu altında tutardı.
Bununla beraber, So Ulkesindeki yurtlarından ayrılan Gokturkler duşmanlarının baskınına uğradılar. Bu baskında duşmanlar butun Gokturkler’i yok ettikleri gibi on altı kardeşten sadece birisi kurtulabildi. Kurtulan delikanlı annesi kurt olan idi. Bu delikanlının da, birisi yaz diğeri de kış ilÂhının kızı olan iki karısı vardı. Baskından sonra her ikisinden ikişer oğlu oldu. Zamanla kalabalıklaşıp coğalan halk, cocuklardan en buyuğunu kendilerine Hakan sectiler; o zamanki adı Gokturk dilinde değildi. Hakan secilir secilmez Gokturkce olmayan bu adını bıraktı ve Turk adını aldı. Ondan sonra Turk on kadınla evlendi, bir cok cocukları oldu. iclerinden Asena adını taşıyan biri hakanlık tahtına gecince boyun adı da Aşine oldu.
İkinci soyleyiş
Hunların bir boyu olan ve adına Aşine denilen Turk boyu Hazar Denizinin batı taraflarında yerleşmişti. Turklerin ilk atası olarak biliniyordu. Rahat ve huzur icinde otururlarken bir gun ansızın duşmanların baskınına uğradılar. Baskının sonunda kimse sağ kalmadı.
Her nasılsa kucucuk bir cocuk bu baskından sağ kalmış bir koşeye sığınmıştı. Duşmanlar onu da gorduler. Fakat, cılız ve kucuk bir cocuk olduğu icin kimse ondan korkmadı ve ona aldırmadı. Hatta iclerinden acıyanlar bile cıktı. Ama duşman yine de her ihtimali duşunup, cocuğu oldurmektense kolunu bacağını kesip orada oylece bırakmayı uygun gordu; duşundukleri gibi yaptılar. Kolunu bacağını kesip, yan olu hale getirdikleri cocuğu alıp bataklıkta bir sazlığa attılar; bırakıp gittiler.
O sırada, nereden cıktığı bilinmeyen bir dişi Bozkurt gorundu, geldi, cocuğu emzirdi. Yaralarını yalayıp iyi etti. O gunden sonra da, avlanıp getirdiği yiyeceklerle cocuğu besleyip buyuttu, gucunu kuvvetini arttırdı. Zamanla Bozkurt’un beslediği cocuk gurbuzleşti.
Gunlerden sonra bir gun, baskın yapıp Aşine soyunu yok eden duşman başbuğu, kolunu bacağını keserek sazlığa attıkları cocuğun yaşadığını oğrendi. Adamlar gonderip durumu oğrenmek, sağ kaldı ise oldurtmek istedi.
Duşman başbuğunun gonderdiği asker geldiğinde, kolu bacağı kesik gencin yanında bir dişi Bozkurt gordu. Dişi Bozkurt tehlikeyi sezmişti, dişleriyle gerici yakaladığı gibi denizin ote yanına gecirdi; orada da durmayıp Altay Dağlarına doğru goturdu. Orada, her tarafı yuksek dağlarla cevrili bir yaylada bir mağaraya yerleştirdi, onunla evlendi; on oğlan doğurdu! Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gur suları, meyve ağaclan, av hayvanları vardı. Oğlanlar orada buyuduler, orada evlendiler. Her birinden bir boy turedi. Bunlardan birinin adı da Asine boyu idi. Asine, kardeşlerinin icinde en akıllı, en gozu pek, en yiğit olanı idi. Bu yuzden Turk Hakanı o oldu. 3 Soyunu unutmadı. cadırının onune her zaman, tepesinde bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti.
Aradan cok yıllar gecti. Aşine boyuna Asence adlı bir başka yiğit hakan oldu. Bunun zamanında ise Aşine boyu, bulundukları yerden cıkıp daha guzel yurtlara yerleştiler.
Ucuncu soyleyiş
(Usunlar ile ilgili destan) Bir not halindedir. Cin devlet adamlarından Cjan-Ken’in, Milattan once 119 yılında, Cine gore batı ulkelerinde yaptığı gezi sonunda gorduklerini ve duydukların yazıp o zamanki Cin imparatoruna sunduğu notlan arasında kayıtlıdır. “Hun Ulkesinde bulunduğum zaman duydum ki Usun Hanı, Gunmo unvanını taşıyor. Gunmo’nun babası, Hunlann batısındaki bir ulkeye sahipti. Gunmo’nun babası bir savaşta Hunlar tarafından olduruldu. Yeni doğmuş olan Gunmo’yu kırlara attılar. Kuşlar cocuğu sineklerden koruyor; bir dişi kurt sutuyle besliyordu. Hun Hakanı buna şaştı. Bu cocuğu saydı. Onu kendi terbiyesine aldı, buyuttu. Babasının ulkesini ona geri verdi.”
Bozkurt Destanı ve Ergenekon Destanı, Buyuk Turk Destanı’nın bir parcasıdır ve Gokturkler cağını konu alır. Ergenekon Destanı, Bozkurt Destanı’nın ana cizgileri uzerine kurulmuş olup, bu destanın serbestce genişletilmiş bicimidir diyebiliriz. Daha doğrusu Bozkurt Destanı ile kaynağını belirleyen Turk soyu, Ergenekon Destanı ile de gelişip guclenmesini, yayılış ve buyuyuş donemlerini anlatmıştır. Cin tarihlerinin de yazmış olduğu Bozkurt Destanı’nın bittiği yerde, Ergenekon Destanı başlar. Bozkurt Destanı’nın devamı, Ergenekon Destanı’dır.
Edebiyatogretmeni.org
__________________