1. GUZEL SANATLAR İCİNDE EDEBİYATIM YERİ
BİLİM VE SANAT
İnsanoğlu ilk gunden beri evreni, kendini, olay ve olguları algılama ve algıladıklarını diğer insanlarla paylaşma ihtiyacını hissetmiş; bunun icin farklı yollar bulmuş, ceşitli yontemler geliştirmiştir. Bunların en onemlileri hic şuphesiz bilim ve sanattır.
A. BİLİM
Bilimi "evrenin ya da olayların bir bolumunu konu olarak secen, deneysel yontemlere ve gercekliğedayanarak yasalar cıkarmaya calışan, bunu duzenli bilgi haline donuşturen calışmalar butunu" olarak tanımlamak mumkundur. Bilim, yuzyıllar suren bilimsel bilgi uretme surecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını oluşturmuştur. Bunları şoyle sıralayabiliriz:
1. Bilim olgusaldır. Cunku doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak gozlenebilen olguları ve olayları konu edinir. Orneğin maddenin hal değiştirdiğinde kutlesinin sabit kalması olgusal bir durumdur. Bu durum maddenin hal değiştirdiği her tepkimede gozlemlenebilir.
2. Bilim mantıksaldır. Cunku ulaşılan sonuclar her turlu celişkiden uzak olup birbirleriyle tutarlıdır. Bilim mantıksal duşunme surecinde "tumevarım" ve "tumdengelim" yaklaşımlarından yararlanır.
3. Bilim objektiftir. Ancak bilimdeki objektifliği, mutlak anlamda değil, sınırlı ve ozel anlamda bir objektiflik olarak algılamak gerekir. Bu da, bilimsel nitelik taşıyan her sonucun, belli kişi ya da grupların tekelinde değil, kamunun soruşturmasına acık ve elverişli olacak bir bicimde ifade edilmesi demektir.
4. Bilim eleştiricidir. Bilim ne denli akla yatkın gorunurse gorunsun, ileri surulen her iddia karşısında eleştirici yaklaşımdan vazgecmez. Bilimdeki her kuram ya da goruş, olgular tarafından desteklendiği surece "doğru" kabul edilir. Yeni olguları acıklama gucu gosteremeyen ya da bazı gozlem verilerinin doğrulamadığı bir kuram, daha onceki statusune bakılmaksızın eleştirilir.
5. Bilim genelleyicidir. Bilim tek tek olgularla değil olgu turleri ile ilgilenir. Elde edilen sonuclar genel olarak ifade edilir. Orneğin yerin cekim gucunun olması, tek tek olguları değil kapsamı sınırsız olgu sınıflarına ilişkin ozellikleri ifade eder.
6. Bilim secicidir. Bilim evrendeki olup biten butun olguları değil, onemli gorduğu olguları konu edinir.
7. Bilim birikimli bir surectir. Yeni bilgiler daha onceki bilgiler uzerine inşa edilir. Bu durum bilimde devamlılığı ve gelişmeyi sağlar.
8. Bilim evrenseldir. Bilim adamı yaptığı deney, gozlem ve elde ettiği bulguları, diğer meslektaşları tarafından doğruluğunun kontrol edilebilmesi ya da araştırmanın aynen veya kısmen tekrarlanabilmesi duşuncesiyle acık secik raporlaştırır.
B. SANAT
İnsanlık tarihi boyunca pek cok kişi sanatı kendine gore tanımlamıştır. Bu tanımların ortak noktalarından yola cıkılarak şu soylenebilir: Sanat, insanların, kendileri ve doğa karşısındaki duygu ve duşuncelerinin cizgi, renk, bicim, ses, soz ve ritim gibi unsurlarla guzel ve etkili bir bicimde ve kişisel bir uslupla ifade edilmesidir.
Turkcede iyi ve guzel yapılan her iş icin "sanat" sozcuğunden yararlanılarak "askerlik sanatı", "guzel konuşma sanatı" gibi soz obekleri oluşturulmuştur. Bu sozlerde "sanat" sozcuğunun yer alması aslında sanatın ozelliklerine ilişkin ipucları da vermektedir. Bir iş ya da hareketin, guzel, gelişmiş ve etkileyici bir bicimde gorunmesi, onun bir sanat olarak algılanması sonucunu doğurmuştur. Bu, şu demektir: İnsan yaptığı işi ne kadar yuceltebiliyor, ona estetik bir parıltı katabiliyorsa, sanat olgusuna da o kadar yaklaşıyordun Yani sanatın ayırıcı ozelliklerinden biri, onun gunluk, basit ve sıradan şeylerin ustunde olmasıdır.
Sanatcıyla bilim adamı arasındaki farkı anlatmak icin bir ornek verelim. Bir gok olayı olan "yıldırım" karşısında bilim adamının tavrı, bu doğa olayının nedenlerini araştırmak, bundan korunmanın yollarını bulmaya calışmaktır. Bilim adamı bu duyarlıkla calışarak paratoneri bulmuş ve bunun etki alanını formullerle ifade etmiştir. Ama bir sanatcı, "yıldırım"la bu şekilde ilgilenmez. O, dış dunyadan algıladıklarını kendi sanatsal gercekliğinde yeniden oluşturur. Bir şair sozcuklerin cağrışım gucunden, dilin anlatım olanaklarından yararlanarak kendi duygu ve hayallerini dile getirir. "Yıldırım" sozcuğu de şair icin bu noktada bir ileti aracı, bir ifade birimi olur.
Tolstoy, "Sanat, insanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi icin hareket, ses, cizgi, renk veya sozcuklerle belirlenen bicimlerle ifade etme ihtiyacından doğmuştur." der.
İnsanoğlu, duygularını ve duşuncelerini sesler, cizgiler ve renklerle simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, sanat eserleri de oluşmaya başlamıştır.
Her sanat eseri, insanla ya da insanın icli dışlı olduğu bir şeyle ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parcasının resmidir ya da bir insan goruntusudur; bir tiyatro oyunu, belli olayların canlandırılmasıdır, bir şiir ya da muzik parcası, ya doğanın ya da insan ruhunun estetik bir anlatımıdır.
SANATIN SINIFLANDIRILMASI
Sanat genel olarak iki gruba ayrılır: Endustriyel sanatlar (zanaat), guzel sanatlar.
İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak icin yapılan, oğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işlere "zanaat" denir. Dokumacılık, kuyumculuk, kunduracılık birer zanaattır.
Edebiyat, muzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro vb. insanda coşku ve hayranlık uyandıran sanatlar ise guzel sanatlar olarak adlandırılır.
Zanaatkar, maddeyi, faydalı olsun diye; guzel sanatlar alanında eser veren bir sanatcı ise guzel ve ozgun olsun diye işler. Bu amac farklılığı guzel sanatlarla zanaatlar arasındaki ayrımın en yalın ifadesidir. Sanatın endustriyel sanatlar ve guzel sanatlar şeklinde sınıflandırılmasında temel etken, ortaya cıkacak urunde yaratıcılığın, ozgun bir ifade edişin, biriciklik niteliğine sahip oluşun bulunup bulunmamasıdır. Soz gelimi, bir heykeltıraş da ağaca bicim verebilir, bir marangoz da; fakat heykeltıraşın ağaca bicim verişteki ifade tarzı ile marangozun bicimlendirmesindeki ifade tarzı aynı değildir. Heykeltıraş, bicimlendirmesini alışılmışın dışında, yeni ve ozgun bir bicimde yaparken, marangoz alışılmış, bilinen veya tekrar edilen bir bicimlendirme yapar. Bu anlamda her ikisi de aynı malzemeyi ele alıp ona şekil vermesine karşın sadece heykeltıraş guzel sanatlar alanında eser veren bir sanatcıdır. Marangoz ise bir zanaatkardır, tıpkı bir boyacı ve demirci gibi.
GUZEL SANATLAR
PLASTİK (Gorsel) SANATLAR (Maddeye Bicim Veren Sanatlar)
Resim
Heykel
Mimari
Kabartma
Hat
Tezhip
Minyatur
FONETİK (İşitsel) SANATLAR (Sese, Soze Bicim Veren Sanatlar)
Edebiyat
Muzik
RİTMİK (DramatikK) SANATLAR (Harekete Bicim Veren Sanatlar)
Tiyatro
Bale
Dans
Opera
Sinema
edebiyatogretmeni.org
__________________
Edebiyat / Dil Bilimi Edebiyat ve Guzel Sanatlar
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●43 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Edebiyat / Dil Bilimi Edebiyat ve Guzel Sanatlar