Dilin doğuşu konusunda bircok kuram ileri surulmuştur. Dilin doğuşuyla ilgili kuramlar şunlardır:

Yansıtma Kuramı:
Bu kuram konuşmanın insanın doğadaki sesleri taklit etmesinden doğduğunu savunur. Hav hav, şırıl şırıl, miyav, me vb. doğada bulunan seslerin insanlar tarafından tekrarlanması konuşmayı oluşturmuştur. Bu kurama gore hav hav sesi kopek, şırıl şırıl sesi su, miyav sesi kedi sozcuklerinin kaynağıdır. Bu ise ancak kokenbilimin sozcuklerin en eski bicimlerini araştırmasıyla kanıtlanabilir.

Bu kuram ileri surulduğu donemde Sokrat, Platon gibi duşunurlerin karşıt goruşleriyle curutulmeye calışılmışsa da yandaşlar da bulmuştur.

Unlem Kuramı:
Bu kuramı ileri suren Demokritos konuşmanın insanın duygusal yapısıyla bağlantısı olduğunu savunmuştur. Bu kuramın diğer temsilcileri: Epicuros, Lucretus, Vico, Rousseau'dur. 1970'lerde bir Sovyet bilim adamı da bu kuramı savunur. Bu kurama gore dilin temeli, insanın ilkel coşkularının bilincsiz anlatımlarıdır. İlkel insan, coşkusunu bir takım davranışlarla dışa vururken, bu davranışların coşkusunu anlatmaya yetmediği yerde sesler cıkartmaya başlamıştır. İşte bu sesler gelişerek dili oluşturmuştur.

Bu kuramı savunanlar olduğu gibi karşı goruşler de uretenler olmuştur. 1769 yılında Alman Herder "Rousseau'nun soylediğini hayvanlar da yapıyor; ama konuşamıyorlar." diyerek kuramı curutmeye calışmıştır. Herder'e gore, dil duşuncenin urunudur. Bu ise sadece insana ozgudur. Dil Tanrı vergisi değildir. Diğer yetenekler gibi bir yetenektir. İnsanlar konuşma yeteneğiyle doğar. İnsanın konuşması duşunceden, hayvanınki ise icgududendir. Herder, dil-duşunce arasında sıkı bir bağın olduğunu vurgulayarak konuşmanın unlemlerden doğduğunun kabul edilemeyeceğini belirtir.

İş Kuramı:
Bu kurama gore konuşma insanların birlikte iş yaparken cıkardıkları seslerden doğmuştur. İş yapılırken tek duzelikten kurtulmak, birlikte calışmayı gudulemek, canla başla calışılmasını sağlamak icin insanların cıkardıkları "ha, hı, he, ho, hu, eh" gibi bir takım sesler konuşmanın temelini oluşturur. Bu kuram da konuya tam bir acıklık getirememektedir.


Beden Dili Kuramı:
Bu kurama gore insan anlaşmak icin el-kol hareketleri yaparken birtakım sesler de cıkartır. İnsan hareketle ses arasında bağlantı kurduğu zaman konuşma doğmuştur. Bu kuramın temel dayanağı gunumuz insanının bile konuşurken el-kol hareketlerinden yararlanmasıdır. Kuramın savunucularından Sir Richard Paget (Taşer, 1987, s. 32) bu konudaki goruşlerini şoyle dile getirir: "İnsanı, konuşmaya iten temel neden, elleriyle yeterince konuşamamak değildi; cunku bu işi vucut hareketleriyle de rahatca yapabiliyordu. Ellerini surekli avda ve ekim-dikimde kullanacağı aracları yapmakta kullanırken duşuncelerini anlatacak başka yontemler bulmak, sozgelimi, dil ve dudaklarlarından yararlanmak zorunda kalmıştır. Boylece elle yapılan hareketlerin yerini giderek ağzın, dilin, dudakların hareketleri, hareket bicimleri almıştır."

Toplumsal Denetim Kuramı:
Bu kuram konuşmanın insanın kendi dışındaki kişileri denetim altına alarak kişisel gereksinimlerini karşılama isteği sonucunda doğduğunu ileri surer. Bu kuramın ilginc yanı şudur: Konuşma, insanın coşkusal deneyleri, yaşamı ile rasgele eyleminden doğmuştur; bu eylem, simgesel bir yoldan, oteki bireylerin davranışlarını denetim altına almak, kendi kişisel istekleriyle gereksinmelerini doyurmak amacına yoneliktir (Weaver ve Ness, 1957) .
__________________