Turk dili bugun batıda Balkanların uclarından doğuda Buyuk Okyanus'a, kuzeyde Kuzey Buz Denizinden, guneyde Tibet'e kadar uzanan cok geniş bir alanda dağınık olarak konuşulmaktadır.
Turk dili tarihî gelişim seyri icinde dilin kendi doğal yapısından kaynaklanan değişmeler yanında ceşitli coğrafî dağılımlar, farklı sosyo-kulturel cevrelerle ilişki gibi dış faktorlerle butun dillerde olduğu gibi bir yandan değişmiş, bir yandan da kollara, diyalektlere ayrılmıştır.
20. yuzyıl oncesine kadar genel Turk dili alanında diyalekt farklılıklarının derecesi cok buyuk değildi. Ancak bu durum, bugun oldukca değişmiştir. Genel Turk dilinin lehcelerini "dil" konumuna getirme yonunde calışmalar olarak tanımlanabilecek Sovyet donemi merkezî dil planlaması calışmaları ile dil plÂnlaması kapsamındaki mahallî uygulamalar 20. yuzyılda Turk lehceleri arasındaki anlaşılabilirlik oranının duşmesine yol acan onemli dış faktorlerden biri olmuştur. Diğer taraftan Rus dilinin bir ust dil olarak butun sosyo-kulturel ve ekonomik, resmî olarak-olmayarak butun kurumlarda konuşulması, yazılması, kısaca kullanılması, Sovyet alanı Turk dilinin ceşitli lehcelerini konuşanları ana dili kaybı tehlikesiyle karşı karşıya da getirmiş, kısıtlı ana dili kullanımı, Turk lehcelerinin tabiî gelişmelerini onlemiştir.
Lehceler arası etkileşimin de ortadan kalkmış olması Turk lehceleri arasındaki ayrılıkların keskinleşmesine yol acmıştır. Bununla birlikte butun bu farklılaşmaya rağmen genel olarak Turk dili ve alt kollarının temel yapısı itibariyle ses, şekil, soz dizimi ve sozvarlığı yonunden bir butunluk arzettiğini de soylemek yanlış olmayacaktır.
Turkler dunya uzerine geniş sahalara yayılmışlar ve bunun sonucu olarak da kendisi ile menşe bakımından yakınlığı olan veya olmayan pekcok dille temasa gecmişlerdir. Bu temaslar neticesinde Turkce ile bu diller arasında karşılıklı alıntılamalar ve etkileşmeler olmuş, Turkce temasta oldukları bu dillere kelimeler vermiş ve başka dillerden de kelimeler almıştır. Turkler tarih sahnesine cıktıkları donemlerde bugunku Moğol, Mancu ve Tunguzların atalarıyla, guneyde Cinlilerle, batıda Fin-Ugorlarla temas hÂlinde bulunmuşlardır. Daha sonra batı ve guneybatıya yayılan Turkler Hint, İran ve Bizans medeniyetleri ile tanışmışlar ve İslÂmiyet ile tanışmalarından sonra da Arap ve İran muhiti ile sıkı ilişki icine girmişlerdir. Arapca ve Farscadan bircok kelime Turk diline girmiştir. Ayrıca Cin, Sanskrit ve Slav dillerinden de Turkceye bircok kelime girmiştir. Ancak tum bu saydığımız dillerle Turkcenin yapıca ilişkisi yoktur. Bunun yanında Fin-Ugor, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dilleri icin aynı şeyi soyleyemiyoruz. Bu dillerin bazılarıyla Turk dilleri arasında onemli benzerlikler vardır. Ozellikle Turkce ve Moğolca arasındaki benzerlikler dikkat cekicidir. Bu diller arasındaki benzerlikleri inceleyen Avrupalı dil bilginleri, soz konusu dilleri derin bir surette inceleyerek onların akrabalığı ve ortak menşei konusunda ceşitli teoriler ortaya atmışlar ve bu dilleri Ural-Altay ve Altay adları altında toplamışlardır.
Bağımsız yaşını cok eski tarihlere kadar goturebileceğimiz Turk dilinin kokeni ve başka dillerle olan akrabalığı meselesi oldukca uzun sayılabilecek bir donemden beri dilcilerin ilgisini cekmektedir. Başlangıcta Turkcenin Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna ait olduğu fikri etrafında şekillenen koken tartışmaları, bu alandaki araştırmaların derinleştirilmesinden hemen sonra terk edilmiş, Turk-Moğol-Tunguz karşılaştırmalı dil araştırmaları alanındaki mustakil calışmalar derinleştirilmiştir. Altay dil ailesinde yer alan bu dillerin temelde ortak bir dilden gelip gelmediği konusuna bugun icin cozumlenmiş bir mesele olarak bakılmamakla birlikte, buyuk olcude kabul goren bir yaklaşım olduğunu ifade etmek gerekir. Bugun genel kabul goren goruşe gore esas olarak Turkce; Moğolca ve Mancu-Tunguzca, bunun yanında son yıllarda dÂhil edilen Kore ve Japon dilleri ile birlikte Altay dil ailesinin bir uyesidir.
Dunyada konuşulan diller bugun belirli dil aileleri icinde değerlendirilmektedir. Eklemeli bir dil ozelliğine sahip olan Turkce biraz once soylediğimiz gibi Altay dil ailesi icinde değerlendirilir. Dil ailesi terimi ozel bir dil icin kullanılır. Bir dil ailesi bir ana dilden gelişme yoluyla ayrılmış bulunan dillerin teşkil ettiği topluluktur. Bu gruba giren dillerin ortak bir kokten gelmesi gerekir. Yani bir dil ailesinden soz edilirken genetik akrabalık soz konusu olmalıdır. Boyle bir dil ailesinde, alt kollar geriye gittikce ortak bir dilde birleşirler. Bu cercevede Altay dil ailesine baktığımızda dar anlamıyla Turk, Moğol, Mancu-Tunguz, geniş anlamıyla Kore ve Japon dilleri Altay dil ailesi olarak adlandırılır. Altay dil teorisi ile ilgili calışmalar bugun Altayistik alanında dunyada ilgi goren ve bircok calışmanın olduğu bir alandır. Ben burada bu teoriyle ilgili tartışmalara konumuzla doğrudan ilgisi olmadığı icin girmeyeceğim.
Turkce ile birlikte Moğol, Mancu, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin ortak bir kokten, Ana Altay dilinden geldiği teorisini kabul ettiğimiz takdirde Turkce icin en eski donem kuşkusuz Altay dil birliği donemi (Altay donemi) olacaktır. Yani Altay devri, Turkce-Moğolca, Mancu Tunguz ve Kore dillerinin ana bir dil oluşturduğu hipotetik, farazî bir donemdir. Bu donemin başlangıc ve bitiş tarihleri bilinmemektedir. Bu donemle ile ilgili bilgilerimiz de bugun karşılaştırmalı dilbilim calışmalarının bize verdiği hipotetik şekillere dayalı bilgi ve varsayımlardan oluşmaktadır.
Geniş bir coğrafyada konuşulan Turkce, Altay dil birliğinden ayrıldıktan sonra belirli karakteristik ozelliklerle ayırdığımız bazı tarihi donem ve dallanmalara uğramıştır. Genel hatlarıyla Turk dilinin tarihi donemlerini şu şekilde tasnif edebiliriz:
__________________
Edebiyat / Dil Bilimi Turkcenin tarihi gelişimi ve devirleri
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Edebiyat / Dil Bilimi Turkcenin tarihi gelişimi ve devirleri