.
Bazen ici boşalır gibi olur insanın, sanki bir vakumla cekerler nefesini, derin derin soluklanır.

Bazen buyuk bir ciddiyetle yaşadığı hayatta ne kadar ufak bir noktacık olduğunu hatırlar insan, bacaklarını karnına cekip korumak ister kendini.
.
Bazen durur da bir geriye bakar insan, tum yaşananların, tum yapılanların, tum sevilenlerin, tum soylenenlerin nereye gittiğini duşunur.

Bazen yuruduğu yollar anlamsızlaşır insanın, nereden geldiğini, nereye gittiğini şaşırır. Tum yollar bir boşluktan gelir, koskoca bir boşluğa gider sanki, midesinin uzerinde bir yerlere duğumler atılır.

Duşunur insan. Sorgular, hesaplaşır, sayfalar acar, sayfalar kapatır, bedeller oder, fedakarlıklar yapar, sorumluluklar ustlenir, gider, gelir, susar, soyler, kaydeder, siler, unutur, hatırlar.

Erdemlidir... Tevazu gosterir... Kendini bilir... Haddini bilir... Kendini cok da fazla buyutmemesi gerektiğinin farkındadır... Bu dunyanın hic kimseye kalmadığını unutmadan yaşar... Yaşadıklarını, sahip olduklarını fazla abartmaz... Her şeyin gelir gecer olduğunu ayrımsar...Kendisini dunyanın merkezinde zannetmez... Dunya uzerinde hakka sahip tek canlının kendi turu olduğunu duşunmez... Koltuklara, unvanlara, daha daha yukarıdaki dallara tutunmaya calışmaz...Soluğu her kesildiğinde, her kendisini ufacık hissettiğinde, her boşluğa duştuğunde bir yerlere imza atması gerektiğini fark eder. Birilerinin elinden tutması gerektiğini, yureğinden bir şeyler koyması, emek harcaması gerektiğini, ardından izler serpiştirmesi gerektiğini bilir. Ama kucuk ama buyuk izler bırakmaya gayret eder, bu koca dunyada. Kuculdukce buyur. Paylaştıkca coğalır.

Erdem yoksunudur... Unutuşun o kalın ortusunu serer yaşadıklarının uzerine... Kendini de haddini de bilmez... Yaptığı en ufak şeyi bile insanların gozunun icine sokmaya calışır... Sanki dunyaya kazık cakacak gibi yaşar... Gulmesi, konuşması, luksu gorgusuzce abartılıdır... Hep orada kalacağını, hep o koltuğa sahip olacağını, hep etrafının o adamlarla dolu olacağını duşunur... Bir yerlere imza atması gerektiğini fark eder... Birilerinin ayağını kaydırmaya, birilerinin eteğinden cekmeye, birilerinin ustune basmaya calışır. Ama buyuk ama kucuk bir şeyler goturmeye calışır bu hayattan. Buyudukce kuculur. Coğaldıkca azalır.
.
Bazen soluğu kesilir insanın, bazen koşeye cekilir, bazen ici boşalır... O zaman durur ve izler. Hayatı 'olmaya' calışarak yaşayanlara bakar. Bitmeyen bir yolculuk gibi gorenlere, başı semaya donuk nereden geldiğini ve nereye gitmekte olduğunu bilerek salına salına donenlere bakar, paylaştıkca coğalanlara, emek harcadıkca hayattan kazananlara bakar insan. Bazen dinler insan, o guzel tevazu sozlerini, o unutmamanın, hatırlamanın, var olmanın, var olmaya calışmanın, 'oldum' dememenin, "bu dunya Sultan Suleyman'a bile kalmadı" diyenlerin, bunu bilenlerin ama gercekten bilenlerin soylediklerini.
.
Bazen durur da izler insan, gelip geciciliğe direnmeye calışanların cabaları, soylenenler, gorulenler, yapılanlar damla damla duşer de yıkar, temizler insanın ruhunu.
.
Bazen ici umutla ve sevincle dolar insanın, sanki bahar havasını, fulyaların kokusunu ceker icine.
.
Bazen ufacık noktaları birleştirerek ortaya cıkardığı o guzel resimlerin olduğu oyunları hatırlar. Kocaman bir adım atmak ister, diğerine doğru.
.
Bazen durur da bir geriye bakar insan, tum yaşananların, tum yapılanların, tum sevilenlerin, tum soylenenlerin nasıl da bir yaşamı inşa ettiğini fark eder ve teşekkur eder yaşadıklarına.
.
Bazen yuruduğu yollar heyecanlandırır insanı. Yeni yollara girmek, yeni hayatlara başlamak, yeni anlamlar yuklemek umutlar salar yureğine.

__________________