ŞİZOFRENİ


Beyinde neler oluyor?
Bir Şizofreni Kızın Guncesinden..
Hasta ve Ailesi İcin Buyuk Acı Kaynağı..
Şizofreni, yuz yıl once tanımlanmış bir psikoz turu. Gecmişi cok daha eskilere dayanıyor. Bugunku bilgilerimizle gecmişe baktığımızda, Orta Cağ Avrupa'sında şeytana tutulmuş diye bilinenlerin buyuk bir bolumunun bu hastalığa yakalanmış kişiler olduklarını soyleyebiliriz.

Şizofreni, ruh hekimlerinin olduğu kadar sanatcıların da ilgisini cekmiş. Bu hastalığa yakalanmış kişileri anlatan cok sayıda kitap yazılmış ve film cevrilmiş. 'Cazibe Hanımın Gunduz Duşleri' ve 'Anayurt Oteli' Turk sinemasında şizofreniyi konu alan başarılı tiplemelere ornek olarak gosterilebilir.

Şizofreni, politikacılar ve ozellikle muhalif gruplar icin de uzun sure ilgi odağı olmuş. Şizofreninin bir ruh hastalığı değil, olumsuzluklarla dolu bir dunyaya karşı atılmış bir protesto cığlığı olduğunu ileri suren bir cok makale ve kitap yazılmış.

Ancak, son yıllarda şizofreniyi cevreleyen entellektuel cember giderek dağılıyor. Hastalar, onları bir beyin hastalığına yakalanmış kişiler olarak goren ruh hekimleri ve kendilerine destek olmaya calışan aile uyeleriyle başbaşa kalıyorlar. Bu gelişmede, hızla ilerleyen araştırma teknolojisi ve ilac tedavisi yoluyla sağlanan başarılar onemli bir rol oynuyor.

Beyinde neler oluyor?
Şizofreniye yakalanmış kişiler uzerinde yapılan araştırmalar, bu kişilerin beyinlerinde onemli değişiklikler olduğunu duşunduruyor. Bazı beyin bolgelerinde kuculme ve hucrelerde duzensizlikler sık rastlanan bulgular arasında. Ayrıca, beyin kan akımının bolgelere gore dağılımı da bu hastalarda değişiklikler gosteriyor. Bir başka bulgu, gelişmiş bir bilgisayar sistemi gibi calışan insan beyninde, mesaj iletimini sağlayan bağlantıların değişikliğe uğraması.

Şizofreni iyileşebilir mi?

Bu hastalığa yakalanmış kişilerin ve yakınlarının en cok sordukları soru, bir iyileşme olasılığının olup olmadığı. Eğer varsa bu iyileşme ne oranda olacak? Kişinin yeniden eski toplumsal ilişkilerine ve işine geri donmesi olanaklı mı?

Şizofreni iyileşebilen bir ruhsal bozukluk. Bu iyileşmenin derecesi kişiye gore değişiklikler gosteriyor. Genc yaşta başlayan ve yıllar icinde giderek ilerleyen şizofreni genellikle daha zor iyileşiyor. İleri yaşta ve aniden ortaya cıkan şizofreninin seyri daha iyi. Ayrıca, son yıllarda kullanıma giren bazı ilaclar, bilinen diğer tedavilerle duzelmemiş kişiler icin de bir iyileşme umudu yaratıyor.

Hastaya nasıl davranılmalı?

Şizofreni, toplumda yuz kişiden birisini etkileyen bir hastalık. Dolayısıyla hemen herkesin bu hastalığa yakalanmış olan bir akrabası, bir arkadaşı ya da bir tanıdığının olduğu soylenebilir. Eğer bu kişilere yardımcı olmak ya da en azından zarar vermemek isteniyorsa bir temel ilkeye ozellikle dikkat edilmeli. Bu ilke, hasta kişiye olculu bir yakınlık gosterilmesi ve aşırı duygusal tepkilerden uzak durulması şeklinde ozetlenebilir. Hastanın yanında tartışmaktan kacınılmalı ve aile uyeleri arasında yumuşak bir iletişim tarzının korunmasına dikkat edilmeli.

Ayrıca, hastaların ilaclarını duzenli bir şekilde alıp almadığına dikkat edilmeli ve gerektiğinde ilac almaları yonunde uyarıda bulunulmalı. İlac kullanmayan bir kişide, bir yıl icinde yeniden hastalanma olasılığı yuzde yetmiş. Duzenli ilac kullananlarda bu oran yuzde otuzbeşe duşuyor. İlac tedavisinin yanısıra, hastanın ailesine evde nasıl davranılacağı konusunda eğitim verilmesi durumunda, hastalanma olasılığı daha da duşerek, yuzde yirmi dolayına iniyor.

Bir Şizofreni Kızın Guncesinden..
Renée, uzun sure şizofreni tanısıyla tedavi gormuş bir genc kız. İyileştikten sonra hastalık donemine ait anılarını yazıyor. Aşağıda bu ilginc gozlemden iki kesit bulacaksınız. İlki hastalığın başlangıc donemine, ikincisiyse ileri aşamalarındaki yaşantılara ışık tutuyor.

Birinci kesit: şizofreniye giriş

"Bu olayın başıma geldiği gunu cok iyi anımsıyorum. Zaman zaman yaptığım gibi, yalnız başıma gezmeye cıkmıştım. Birdenbire, o an onunden gecmekte olduğum okuldan muzik dersindeki cocukların soylediği Almanca bir şarkı yukseldi. Dinlemek icin durdum. İşte o anda icimde, cozumlenmesi guc ancak daha sonraları hissettiklerimin tumune benzer garip bir duygu uyandı: Bu gercekdışılık duygusuydu. Okulu tanıyamıyormuşum gibi geldi; bir kışla kadar buyumuştu, şarkı soyleyen cocuklar da şarkı soylemeye zorlanan tutuklular olmuşlardı. Sanki okul ve cocukların şarkısı dunyanın geri kalan bolumunden kopmuştu. Yine o anda gozlerim ucsuz bucaksız bir başak tarlasına takıldı. Guneşin altında parlayan bu sarı sonsuzlukta kaygan taştan yapılmış kışla okuldaki tutuklu cocukların şarkısı bende oylesine yoğun bir kaygı uyandırdı ki hıckırarak ağlamaya başladım."

İkinci kesit: şizofreninin derinliklerinde

"Onumden peş peşe, geniş kaftanlar giymiş insanların durmadan, sessizce gectiklerini goruyordum. Onları yakalamaya calışınca ellerim boşlukta asılıp kalıyordu; ortada hic bir şey yoktu. Kafamın icinde cığlıklar, haykırışlar, kulağı sağır edici gurultuler patlıyordu. Ancak o durumda da yine işitsel olarak bir şey duymuyordum. Yalnızca icimden, duyduğum o anlamsız sozleri bağırarak tekrarlamak geliyordu: 'Trafalgar Savaşı, Ateşle yok etme - Ateşle yok etme - kesin, kesin - Gao gao' gibi. Bir sure sonra nesnelerin garip gorunumu ortadan kalktı, beni cevreleyen dunyayı bir duşteymiş gibi algılamaya başladım. Ardından kendime zarar verme doğrultusunda buyruklar, daha doğrusu durtuler gelmeye başladı. Ellerimi, kollarımı acımasızca ısırıyor, başımı duvarlara vuruyor, goğsumu oylesine cok yumrukluyordum ki cevremdeki insanlar yetişip beni kendime karşı koruyana kadar curuk icinde kalmış oluyordum. İcimde gorulmemiş bir yok edici guc buyuyor ve beni her ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmayı istiyordu. Aynı zamanda kendimi korkunc derecede suclu hissediyordum. Oylesine bir sucluluktu ki bu.. Butun enginliği ve dehşeti icinde 'Ben sucluyum' diye bas bas bağıran bir sucluluk. Neden dolayı suclu olduğumu bilmiyordum. Tek bildiğim, acık secik, derin ve ucsuz bucaksız bir sucluluk icinde olduğumdu."

Hasta ve Ailesi İcin Buyuk Acı Kaynağı
Dışarıdan bakınca, psikozlu hastanın kendine ozgu bir dunyada mutlu olduğu sanılabilir. Gercekte ise psikoz son derece acı verici bir hastalıktır. Hasta duyduğu hayali sesler, gorduğu goruntuler ya da mantıksız korkuları nedeniyle cok rahatsızdır.

Ruh hastalıklarının en ağırı olan psikoz, genellikle hastanın sosyal uyumunu da bozar. Psikozun etkisi altında olan insan calışma gucunu buyuk oranda kaybeder. Yakınları ile ilgilenmek, konuşmalara katılmak zor gelmeye başlar. Sevdiklerine karşı ilgisizdir. Dışarı cıkmak, insan icine girmek istemez. Bazen zamanının buyuk bolumunu yatakta gecirir. Bircoğu işini kaybeder.

Bu durum onun hem aile hem de sosyal yaşamını buyuk olcude etkiler. Ailesi onun maddi ve manevi katkılarının eksikliğini hisseder. Kimi zaman da kendilerine nedensiz yere duşman kesilmesi ve tedavi olmak istememesi bu uzuntuyu daha da arttırır. Bazen ailenin hastalığı utanılacak bir şey olarak algılayıp gizlemeye calıştığı, bu nedenle de tedaviyi geciktirdiği gorulur.

Gunumuzde psikozlar oldukca etkili bicimde tedavi edilebilmektedir. Ancak hastalığın tekrarlama olasılığı yuksektir. İyilik halini surdurmek ve tekrarları azaltmak icin tedaviyi uzun sure duzenli bir şekilde surdurmek gerekir.
__________________