COCUK RUHU

Yazar : İbrahim ALAADDİN
Yayınevi : Maarif Vekaleti Basımevi
Baskı : İstanbul / 1927 / 246 sayfa
----------------------------------------------------------------------------
1.FASIL

1-RUHİYATIN TARİF VE TELAKKİSİ

Her mevzu gibi ruhta iki şekilde tetkik olunabilir: Ya bunyesi, cevheri ve aslı; ya da vazifeleri tezahurleri ve hadiseleri itibariyle. Ruhiyatın asıl meşgul olduğu saha; ruhi vazifeleri, tezahurleri ve hadiseleri itibariyle tetkik etmek ve kanunlarını tesbite calışmaktır. Mamafih son zamanlarda asrın en buyuk mutefekkirlerinden (Bergson) ‘ un ruhiyatı mafeykattabiyat vadisine doğru sevketmiş olduğunu, hatta onun tesiriyle(W-James) gibi evvelce tamamen fenni ruhiyat taraftarı olanların da ruhiyatı felsefe-i bir nazarla telakkiye temayul eylemiş bulunduğunu şurada işaret etmek lazımdır.

Ruhiyat-Felsefe: Ruhiyatın felsefeden bir kısım olmadığını tavzi ve ispat icin muhtelif meseleleri ruhiyatın nasıl ve felsefenin nasıl mutaala ettiklerini gozden gecirmek kifayet eder. Ruhiyat aynı mevzuda tabiatı, felsefe tabiatın haricinde kalanı araştırıyor. Felsefe bu mevzu da kıymeti, ruhiyat şekil ve sureti duşunuyor. Bilfarz felsefe (nasıl olmalıyım?) sualine cevap verir, ruhiyat (neyim?) meselesini tetkik eder.

Ruhiyat ve İctimaiyat: Muteakip bahislerde goruleceği gibi filhakika ferdi ruhun teşekkulunde ictimai muhit belki yegane amildir denebilir.(Durkheim-Ziya Gokalp)

Ruhiyat ve Giriziyat: Ruhiyat ile fizyolojinin bu kadar sıkı bir surette munasebettar olması son asırda iki ilim şubesinin tevelludune sebep olmuştur: ”psiko-fiziyolojik” ve psiko-fizik ki bunların mevzuları fizyolojik veya fizik ahval vasıtası ile tetkik ve mesuha etmektir.

Ruhi Hadiseler, Girizi Hadiseler:

Evvelemirde girizi ve ruhi hadiseler mahiyetleri itibariyle farklıdırlar.
2) Fizyolojik hadiseler ihsasat ile ve ihsasatın kuvvetini artıran alat ile anlaşılır. Ruhi hadiseler ise şuurla anlaşılır.3) Fizyolojik hadiseler gayrişahsi, ruhi hadiseler ise şahsi enfusidir. 4) Girizi hadiselerin mutlak gayeleri ferdin bekasıdır.

2- RUHİYATIN KISIMLARI

Nazari ruhiyatın gayesi ruhun muhtelif hadiselerini tetkik ve bunları kanunlara raptetmektir. Ameli ruhiyatın gayesi de bu kanunları hayatın muhtelif cihetlerine tatbik ve onların mufit ve ameli neticelerini ihtihsal etmektir. Umumi hayat ruhi hadiseleri idare eden kanunları umumiyeti itibariyle keşfetmeğe uğraşır. Ruhi hadiseleri meneleri ve gecirdikleri safhalar itibariyle tetkik eder. Cem’i ruhiyat ruhi hadiselerin cemaatler icinde aldığı şekilleri ve tahavvullerini tetkik eder. Fertler bir gurup cemiyet hatta herhangi bir kalabalık icinde bulundukları zamanı yalnız kaldıkları vakitlerde olduğundan başka turlu duşunurler ve başka tarzda hareket ederler. Ruhiyat, malumatına sahip olmaksızın terbiye ve talime teşebbus: nebatatın bunyelerini bilmeksizin ziraat yapmaya benzer. Ruhiyat ahlakın muhim bir istinatgahı olduğu gibi tabiat ile hukukunda cok kıymetli bir muaunıdır. Ticaret eşyasının revacı icin halk psikolojisinin muhtelif yerlerde ve zamanlarındaki istikametini tayin ve ilanların dikkat ve rağbet celbedecek surette tertibini temin icinde ruhiyata muracaat edilmektedir, filhakika halikı tanımak icin evvela nefsimizi bilmemiz lazım geldiğine gore beşerin ruhuna nufuz: eşyanın, sebeplerin, mebdelerin, nihayet eşyayı halk edenin mahiyetine nufuz edebilmenin yolu oluyor.

2.FASIL

COCUK RUHİYATINDA USULLER

1-DAHİLİ TAFAHHUS HARİCİ TAFAHHUS

1) Dahili tafahhus: Herhangi ruhi hadisenin sahibi tarafından tetkik ve tahlil edilmesi demektir. Ruhun ilmi kendi ruhumuzdan başlar. Başkalarında gecen ruhi vakıaları eğer kendimizde gecmemişse tanımaya imkan yoktur. Dahili tafahhusun cocuk ruhiyatına yardımı yetişkin adamların cocukluk hatıralarını nakil ve tasvir etmeleri sureti ile de vaki olabilir.

2) Harici tafahhus: Ruh hadiselerini harici tezahurleri ve alametleri vasıtasıyla tetkik etmek usuludur.

A) Simadaki ve azadaki hareketlerdir.

Kendi tahassus tarzımıza esir olmamak şartı ile uzun işaretlerle ruhi hadiseleri tayin tarzı; cocuk ruhiyatında belki daha muhimdir. Cunku onların simaları hislerine hıyanet etmek itiyadını henuz kazanmamıştır.

B) Ruhi tezahurleri eserlerden istihrac etmek yoludur. Hulasa insanların ruhunu iyice anlamak icin medeniyet tarihini bilmenin buyuk tesiri vardır.

C) Ruhu harici delaletler ile tetkik etmenin bir yolu da bunyeyi nazarı dikkate almaktır. Ruhun beden uzerine tesiri olduğu gibi bedeninde ruhu uzerine tesiri bulunduğu şuphesizdir. Malumdur ki sima ve kifayetin ahlak ve seciyeler ile munasebetlerinden bahsedilir. Mesela; filan renkteki gozlerin, yahut filan şekildeki kasların, burunların, ağızların, kulakların şu veya bu huya delaletini iddia eder. Sima ilmi denilen, henuz bir ilim addedilmeden uzaktır. Mamafih bazen tahminler dermeyan edilebilir.

D) Harici tafahhusun şekli ruh hadiseleri hareketin tarzında tetkik etmektir.

2-İSTİPSAR, TECRİP

İstipsar; tavi olan ruhi hadiseleri şahsa hissettirmeksizin tetkik ettirmektir ki bir maksat takip etmeyerek edindiğimiz ruhi vukufların coğu bu tarzda temin olunmuştur.

Tecrip; celbolunmuş bir istipsar demektir. Ve en faideli olanı bize bu tecrube edilen şahıs veya cocukların ne yaptıklarından ziyade ne yapmak kabiliyetinde bulunduklarını ispat edebilme sidir. Tetkik olunan mevzuun mahiyeti; noktai nazarı idi ki bu itibar ile usuller hasıl olur.

Tekevvuni Usul: Bir hadiseyi başlangıcından alıp gecirdiği tekamul devirlerini, istihalleri derpiş edererek mutaala etmek ilmin en esaslı musmir bir usuludur ki ruhiyata da tatbik edilebilir

Marazi Usul: Ruhi hadiseleri gayritabi cihetlerini nazarı dikkate alarak tetkik etmektirki başlıca Şarko ve Ribo ismindeki pisikolog doktorlar tarafından kullanılmıştır.

Tahlil ve Terkip Usullerine Gelince: Ruhi tetkikler butun sair fenni tetkikler gibi iki esaslı şekil altında tecelli edebilir. Bu da tahlil ve terkiptir. Yani bir şahsı veya cocuğu ayrı ayrı kabiliyetlerini teftiş etmek suretiyle tatbik eylemek onu tahlil yolu ile anlamak demek olur.

3.FASIL

COCUKLUK VE COCUK

Cocuğun maddiyatı zafı mahz demektir. Diğer cihetten bu celimsiz vucudun nemasındaki suret, tahavvulundeki harika hayrete şayandır. Bir an icinde nasıl olupta değiştiğine insanın inanmayacağı gelir. Hareket ve inkişafındaki kudret; temadisi ve telakisi ile hayale durgunluk verir.

Cocukluk Neye Yarar?

Edvar Klapared’in dediği gibi biz ihtiyarlarımızın tesiri altında kalarak insanların yetişkin adute bir halde doğmamalarını ve hayatın başlangıcında bir cocukluk devresinin bulunmasını pek tabi goruyoruz. Fakat duşunecek olsak bunda hicbir mantıki mecburiyet olmadığına da hukmederiz. İnsanlar pekala hayata olgun bir halde girebilirlerdi. Mesela hasta bakıcılık sanatının oğrenilmesi icin bilfarz uc veya altı ay calışmak kafi iken tabib olmak icin iptidai ve tali tahsilden sonra beş altı sene mesleki bir tahsile ve daha birkac senede tecrubeye ihtiyac vardır. Namzet olduğumuz san’at ve vazife ne kadar mudil ve mukemmel ise onun cıraklık devreside o kadar imtidatlı bulunmak tabidir. Mahlukatın en mukemmeli olmaya namzet bulunan insan yavrusunun da uzun bir cıraklık devresi gecirmeye mecburiyeti bundandır. Hatta kızların devrelerini daha evvel itmam etmeleri bazı mutefekkirlerin mutealalarına fıtri inkişaf derecesi itibariyle oğlan cocuklara nazaran biraz daha mahdut kalmaya namzet bulunmalarındandır.

Cocukta Bedeni Nema

Binaenaleyh ruhun gerek haricten aldığı intibalar gerek harice verdiği inikaslar bedenin vasıflarına ve halleri kuvvetle merbuttur. Mesela; 14-15 yaşlarında İsvecli bir kız cocuğu henuz top oynar, cember cevirirken onun Suriye’deki bir hemcinsi belki ikinci bebeğinin beşiğini sallamakla meşgul bir hanım olmuştur.

Buyume Buhranları

Buyume ne kadar suratli olursa beden o derece mukavemetsiz bulunuyor. Nitekim hayatı ilk senesinde bilhassa ilk diş cıkarma esnasında bilahare ikinci cocukluğu daha sonra murahikliğe ve buluğa dahil olurken cocuklar daha celimsizce hastalığa daha fazla maruz bulunurlar. Bu esnalardaki cocuk vefiyatı istatistiklerin delaletine gore şayanı dikkat derecede fazladır .

Cocukta Ruhi Nema

Belki cocuk bizzat kendi ruhunda temniye eder ve kendi neması icin şuursuz olarak istimal ettiği iki vasıta vardır ki biri oyun diğeri taklittir. Sureti umumiyede denilebilir ki buyuk ilim adamları ve dahiler, tabiatın umumi kanunlarını cok defa tabiat hadiseleri ile oynarken ve tetkiklerinde hicbir maddi ferde istihdaf etmemişken keşfeylemişlerdir.

a) Oyun uzviyetin inkişafı icin muhtac olduğu bir muşevvik vazifesinide ifa etmektedir .

b) Oyun, bazı sevki tabilerimizi temizliyor, saflaştırıyor ve yumuşatıyor.

c) Oyun, ferdin şahsiyetinde bulunup ciddi sahada tahakkuk edemeyen temayulleri şaka dan izhara vesile veren bir faaliyettir.

Taklit

Nitekim cocuk konuşulduğunu işitmemiş olsa yani taklide imkan bulamasa dilsiz olur. Hatta bundan dolayı cocukluk insanlığın maymunluk devridir derler. Şahsiyet ve şuuruna sahip diğer bazı fertler bulunabilir ki başka medeniyetlere temas ettikleri zaman sebep ve luzumunu bilerek ve iradelerine istinad ederek yalnız fertler addettikleri mevaddı taklit ve iktibas eylerler. Bilhassa bu nevi taklit (insan cemiyetlerinin ) inkişaflarında buyuk bir vazife gorur. Yani cocuk bir taraftan taklidi oğrenmek icin yapar, diğer taraftan da hayatı oğrenmek icin taklit eder. Amerikalı ruhiyatcı “talebesine fiilen iyi misal veren bir muallim; bin ahlak kitabına mureccahtır” diyor. Taklidin kudretini bilen ana, baba ve murebbi yalnız cocuğuna iyi numuneler teminine calışmakla iktifa etmemeli bir taraftan da onda teemmul teşebbus kabiliyetleri hasıl etmeye ve bir şahsiye vucuda getirmeyede uğraşmalı. Taki cocuk munhasıran muhitinin iyi veya fena bir kopyasından ibret kalmasın.

4.FASIL

VERASET VE COCUK RUHU

İnsanların cisim ve ruh itibariyle bu kadar ayrı seciyeler vasıflar gostermesine sebep olan en muhim amiller: Veraset, tabiat ve cemiyettir.

1) İnsanın bir madde bir de manevi hayatı olduğunu biliyoruz. Maddi hayatı uzviyetini manevi hayatı ise kuvaniyetini teşkil eder. Şu halde ebeveynden cocuğa gecmesi melhuz olan seciyeler hem cismani hem manevi sahada olabilir. Acaba hangi bedeni hassalar ve hangi manevi seciyeler verasetle gecer.?

2) Cocuklar babalarından veya annelerinden yahut her ikisinden veya ebeveynlerinin akrabasından, yahut cetlerinden ırklarından maddi ve manevi veraset alabilirler mi ?Bu muhtelif verasetlerin hisselerini tayin mumkun mudur ?

Cismani Veraset

Veraset baştan tırnağa kadar butun aza uzerinde muessir olabilir. Bilhassa simada cok barizdir. Cumle-i asabiyenin nisbeti de verasetle gecebilir.

Fakat aynı ameliyeye uzun bir zaman zarfında devam edilmekten husule gelen arızi, muktesep noksanlıkların ve değişikliklerin bazen intikal ettiğinede tesaduf olunmuştur. Mesela histeri, sara cinnet gibi cumle-i asabiye hastalıkları ekseriyetle ırsidir. Yani fikren cok yuksek vasıflar gosteren ebeveynin cocukları ekseriyetle mutavassıf olurlar. Filhakika veraset yuksek vasıfları mutemadiyen ve mutezayiden nakletseydi butun adamlar cocuklarında ve torunlarında daha ziyade buyuyerek payidar olacaklardı. Halbuki muşahedeler hemen hemen bunun aksini gosteriyor. Yani fevkalade insanların evladı hemen ekseriyetle alelade veya vasfın dununda bulunuyor.

Veraset kanunları

Birincisi: Her mahlukun kendi nevine mahsus olan bedeni ve ruhi evsafa tevaruz ettiği muhakkaktır.

İkincisi: Cocuk; ebeveyninin maddi, manevi seciyelerine varis olabilir. Eskiden bazıları verasette yalnız babanın bazıları da munhasıran annenin hakim olduğunu zannederlerdi. Kezalik oğlanın anneye kızın babaya benzediğini ileri surenler de olmuştur. Bu hususta hicbir kati kanun yoktur.

Irkın ıslahı

Canlı mahluk yumurtaları iki nevi hayati maddeden plazmadan mevcuttur. Biri hayatın vucudunu teşkil etmeye hadim fakat fenaya namzet olan bedeni hayat maddesi, diğeri tenasule delalet eden ve nesilden nesile gecip payidar kalan tohumlu hayat maddesidir. Verasetin menşei ve nakili bu olup o da muktesep vasıfları ihtiva etmez. Doğuş şartlarını duzeltmek suretiyle insan neslini ıslah etmeyi gaye edinen ilim şubesi ojenik adı altında toplanmıştır. İşte bu ictimai veraset dolayısıyla hayatın harici şartları asırdan asıra mudil bir şekil alıyor, halbuki bizim mevruz tabiatımız değişmiyor. Butun ahlakcılar, dinler; ictimai ve ahlaki gayelerle insan fıtratı arasındaki bu ahenksizliği hissetmişlerdir.(Huxley)

O halde ırkın ıslahı icin ne gibi carelere tevessul edilebilir. Menfi careler meyanında zayıfların erken, kavilerin gec teehhulden men edilmelerini soyluyor. Onun yaptığı istatistiklere nazaran 33’e bedel 22 yaşında teehhul edenler bir asır zarfında evvelkilerden 4 defa fazla mahsul vermektedir. Şu halde cemiyetin kuvvetli mutefekkir ve ihtiyatlı sınıfı teehhul hususunda gec kalacak olursa 2-3 asır zarfında kuvvetsiz, duşuncesiz ve ihtiyatsızların nesilleri hakim olacaktır.

5.FASIL

CEMİYET VE COCUK RUHU

Bir cocuğu, bir insanı teşkil eden ruhi unsurları tetkik ettiğimiz zaman goruruz ki o unsurlardan hemen hepsi ictimai hayatın izini taşır. İntibalarımız ve fikirlerimiz icinde yaşadığımız ictimai hayatın mahsuludur İnsan yavrusu cemiyetten uzak kalsa ve faraza bu suretle yaşayabilse ruhi kabiliyetleri itibariyle galip ihtimalle hayvanlardan daha duşuk olurdu. (İnsan ictimai bir hayvandır). İctimai munasebetlerimiz medeniyetimizin derecesi ile mutenasiptir.

Ruhi Sirayet

Mitinglerin, matbuatın, sinema filmlerinin tesirleri hislerin sirayeti hususunda acık misaller ihzar ederler. Ruhi sirayet yukarıdan aşağıya muessirdirler. Yani mevki sahiplerinin, gıpta edilenlerin sevilenlerin sirayet tesirleri vardır.

Telkin

Telkin kabiliyeti; maddeten ve manen zayıf olanlarda daha fazla bulunur. Tabii insanlarda telkin edilen unsurlar yarı şuuri bir hale gelmez cok defa bir mahcubiyete ve muaraza arzusuna muradif olur. Telkin kudreti, ruhi sirayette olduğu gibi insanlar uzerine toplu iken daha fazla muessirdir. Telkinin derecesi telkini yapan şahsın nazarımızdaki mevki ve hurmetine tabidir. Yani bizzat inanmayan kolayca inandıramaz.

Cocuk ve ictimai hayat

Psikologların cocuklar icin ictimai olmayan mahluktur derler. Butun mahlukat gibi insanlar da iki esaslı sevki tabiine muttasıftırlar. Biri nefsin muhafazası, diğeri neslin muhafazasıdır. Goruluyor ki cocuğun ictimai bağları sathidir. Halbuki muharriklerin dostlukları pek şiddetli oluyor. 14-18 yaşları arasında bağlanan munasebetler bazen butun hayata suruyor

İctimaiyat

Bir cemaate karışan her fert; alelade zamanlarda kendisine yabancı olan fiillere ve fikirlere kabiliyeti oluyor.

6.FASIL

CUMLEİ ASABİYE

Noronlar:

Cumle-i asabiyeyi teşkil eden orgu iki nevi asabi cevherden murekkeptir ki birine sincabi diğerine beyaz cevherdendir. Asabi hucre koyu renktedir.

Dimağ kıtası

Kafada bulunan butun asabi merkezleri iktifa eden kafatasını dolduran uzvudur.

Vazifesi: İnsana has olan akıl ve irade kabiliyetleri vardır. Bu kabiliyetler dimağ aracılığı ile tecelli eder. Boyle bir hayvan işitir, fakat dinlemez, gorur, fakat bakmaz. Eskiden zannedildiği gibi başın buyukluğu ile zeka arasında pek munasebet yoktur. Ancak antropoloji mutehassıslığının tecrubelerine gore başın intizamı ve bicimiyle ruhi kabiliyetler arasında munasebet ihtimali mevcut olabilir. Umumi surette dimağ uzerinde uc mıntıka tefrik ederler: Hareket, his ve lisan mıntıkası.

Dimağcık: Dimağcığın cıkarılması ile zeka, hassasiyet ve irade hicbir zarar gormuyor. Fakat hareketler intizamını kaybediyor ve gevşiyor.

Asabın Vazifesi: Asab esas itibariyle ister hissi olsun, ister hariki olsun intibaatı nakledici uzuvlardır.

Cocukta cumle-i asabiye

Eğer bıngıldağın kemikleşmesi vaktinden evvel vaki olursa dimağın neması tevakkuf demektir. O takdirde cocuk butun hayatında ruhen muteahhir kalır. Erkeklerde 55 yaşına doğru, kadınlarda da 45’ine doğru dimağın sıkleti eskimeye başlar. Kucuk cocuklar mukemmel bir nebati faaliyete mazhardırlar. Yani akli fillerin haricinde olan hayati fiiller, cocuklarda fevkalade bir mukemmeliyet ve suratle cereyan eder. Akli fiiller ise sevk-i tabiye uzvi ihtiyaclara tabi olmaktan ibaretir. Yavaş yavaş bu nebati hayata bir takım melekeler munzam olur. Uzuvlar neşvu nema bularak kuvvet kazanır. İfra, tetebbu, tefekkur erbabı dimağlarının alın tekamulu butun hayat muddetlerinde ihtiyarlık zamanlarında bile devam eder. Maamafih istihtalelerin en fazla inkişaf ettiği zaman 14 yaşına doğrudur. Nitekim ilk genclikte ve buluğ esnasında cocuğun ruhi hayatı buyuk bir değişiklik ve inkişaf gosterir.

7.FASIL

ŞUUR

Şuur, nefsimizde gecen hadiselerin kendiliğinden vuzuh ile bilinmesidir. Onun icin şuura “dahili idrak” dahi denir. Gozumuz, kulağımız hulasa ihsaslarımızdan her biri harici ait hususlarda ne vazife goruyorsa şuurda nefsimiz dahilindeki hadiseler hakkında aynı vazifeyi ifa ediyor.

Tavi Şuur, Muteemmil Şuur

Fertler icin terbiye, cemiyetler icin de medeniyet mutemmil şuurun tav’i şuur hayatına galebesini temine uğraşır. Şuurun en şeffaf derecesi bir dikkat esnasında mevcuttur. Halletmek istediğimiz bir meseleyi bulmak istediğimiz bir ismi zihnimizde bazen arar, yorulur, terkederiz. Bir muddet sonra o meselenin nasıl halledileceği fikrimize ve cismin lafızları dudaklarımıza kendiliğinden geliverir. İnsan daima kendini tahlil etmek ihtiyacında ve kudretinde bulunmazsa nefsini kolayca tanımaz. Kendimizi kanaatkar ve mutevazi zannederken farkında olmadığımız birtakım tesirlerle en muhteris bir adam gibi hareket etmemiz vakidir.

Şuurun Terbiyesi

Gerek kendi ruhumuzun, gerek etrafımızdaki insanların ruhlarının sırlarını mumkun olduğu kadar nufuz edilebilmek icin arada kendimizi dinlemeye ve muhitimizdeki insanları tetkik ve muşahedeye alışmalıyız. En iyi muallim cocuğu etrafı kadar, hatta etrafından ziyade bizzat kendisini oğretebilen bir insandır. Cunku kendini mumkun olduğu kadar bilgilerin başıdır

8. FASIL

Şu halde ruhi hadisler heyeti umumiyesi itibariyle 3 şekli esasi gosteriyor.

1) Zihni hayat

2) Teessuri hayat

3) Fiili hayat

Zihni Hayat

Fikirlerin vucuda gelebilmesi ve zihni hayatın başlayabilmesi icin iki ameliyeye ihtiyac vardır.

1) Marifetin iktisabı

2) Marifetin hızı

9. FASIL

Zihni hayatın, hatta tekmil ruhi hayatın başlangıcı ihsaslarıdır. İhsaslar tebadul etmedikce temin edilen intibalar cok mahdut olur. Tenbihin şiddeti coğaldıkca ihsasın derecesi azalır. Yani tesirin nisbeti teessurun nisbetiyle mutenasip değildir. Mesela; elimize batırdığımız bir iğne 1 mm’ye bedel 2 mm batırıldığı taktirde husule gelen elemin tezayut nisbeti iki misli değildir.

Muhtelif Hasseler

Lamise
Basıra = Nitekim kırmızıya dikkatle bakınca ve ondan sonra beyaz satıh uzerine nazarımızı tesbit edince mavi goruruz.
Samia
zaika ve samme
Bir de zaikanın samme ile irtibatı vardır. Koku duymadığımız zaman zaikadan nasibimiz mahdut kalır.

10. FASIL

İDRAK

İdrak yahut ittila ihsasların bizde birikmiş olan hayallerle imtizacıdır; şeklinde kabataslak bir surette tarif olunabilir. Zihnimizde birikmiş olan hayaller ihsaslarımızın adetleri ile mutenasiptir. Zihin icin en zengin temsil basari hayallerden teşekkul edenleridir.

İdrakin Galatları

Kezalik orta parmağınızı şehadet parmağınızın uzerine koyupta arasına yuvarlak bilye gibi birşey sıkıştırdığımız zaman parmaklarınızın arasında bir yuvarlağa bedel iki yuvarlağın bulunduğunu zannetmemiz amisenin aldanmasına atfedilen bir idrak galatıdır. Cunku biz birşeyi parmaklarımızın bu vaziyetinde tutmak itiyadında olmadığımız icin mutadımız hilafındaki bu temas, idrak galatına sebep olur. İdrak hatasının bir nevi de beersamlar, vehimlerdir. Bu nevi hatada şu fark var ki diğer galatlarda haricin cok veya az tesiri olduğu halde bunda hic yoktur.

Cocukta İdrak

Cocuk zihniyetinin, cocuk muhakemesinin yetişkin insan muhakemesiyle kıyas edilemeyecek derecede ayrı olması hep bu ıttıla ve idrak farkından ileri geliyor.

İdrakin Terbiyesi: İshasların terbiyesi idrakin terbiyesi demektir ve terbiyenin başlangıcı budur. Fikri hayatın istinatgahı doğru ıttıla almaktan ibarettir. İhsas ve idrakin terbiyesinden bahseden hadsi usul meselesi uzerine kuvvetle dikkati celbetmek lazımdır. Hatta usul, ders verirken talebenin mumkun olduğu kadar fazla ihsaslarını alakadar etmek demektir. Hayatımızın muvaffakiyetleri cok defa muşahedelerimizdeki kudret ve isabetle mutenasiptir.

11.FASIL

HAFIZA

Hafıza şuurumuzda gecen hadiselerin tespiti ve temyizi kabiliyetidir. Ruhumuzda gecen butun hallerin tekrarı mumkun olduğunu kendi ruhi hayatımıza dikkat etmek suretiyle kolayca teslim ederiz.

Hafızanın şekilleri

Tav’i hafıza eski bir ruhi hadisenin kendiliğinden zuhur ve tekerrur etmesi demektir. İradi hafıza gecmiş bir ruhi hadisenin ancak bir tefekkur gayretiyle zuhur ve tekerrur etmesidir. Hafıza kezalik, hıfız, tahattur, teşhis ve hatıraların mekanlarının tayini gibi devreler ve şekiller irae eder. Temrin ile de hafızanın ihtisas peyda etmesini bazı sanat sahibinin gosterdikleri şaşılacak hafıza kabiliyeti ispat eder.

Hafızanın Ehemmiyeti

Ruhi faaliyetin mumkun olması icin hafızaya sahip olmak zaruridir. Hafıza olmazsa intibalar daima tekerrur etmek ihtiyacında olduğu gibi idrakin de kabil olmayacağı aşikardır. Hafızasızlık her an yeniden doğmak demek olur.

Hafızanın Kanunları

1) İntiba ne kadar şedit olursa hafıza o kadar kavi ve medit olur.

2) Ittıla dikkate ne derece maradif olursa o kadar kuvvetle muhafaza edilir.

3) Hıfız alakanın nisbeti derecesinde kuvvetlidir.

4) İttila ne nisbette gayreti ve kudreti istiham etmişse hıfız o derece emniyetli olur.

5) Bir ittila ne kadar uzarsa muhafazasındaki kudrette o nisbette fazla olur.

6) İntiba ne kadar tekerrur ederse hafıza o nisbette emniyetli ve imtidatlı olur.

7) Hafızada fasılalı tekrar, fasılasız tekrardan daha feyizli olur. Cunku fasıla esnasında evvelce tekrar edilmiş şeyler uzerine bizim haberimiz olmaksızın yani şuursuz olarak faaliyette bulunur.

8) Bir intiba ne kadar vazıh ve berrak olursa o nisbette emniyetle hatırda kalır. Acık ve berrak soyleyen bir hatibin konferansını daha kolay muhafaza ve tahattur ederiz.

9) Bir intiba hasselerimizden ne kadar fazlasını alakadar ederse hafızada emniyet o nisbette artar. Nitekim bir defa yazmak bir kac defa okumaya bedeldir. Cunku yazarken hem basıramız hemde adeli ve hareki hissimiz aynı intibağı tekrar ediyor.

10) Bir intiba ne kadar fazla tepki uyandırırsa o nisbette iyi hıfız ve tahattur eder. Unutkanlık hafıza selametinin şartıdır.

Cocukta Hafıza

Cocuk hafızasının daha kuvvetli olduğu itiraz edilemeyecek surette varit olur. Ancak tedeiye ve muhakemeye mustenit olan intibaı yetişkin insanlar daha iyi hıfz eder. Hıfız kabiliyetinin yirmi beş yaşından itibaren azaldığını ruhiyatcıların coğu soyluyor. Hafızasını daima işletmek yuzunden elli yaşına kadar tedenniye uğramadığını iddia eder.

Hafıza ve Terbiye

Hafıza ile zeka arasında zıddiyet bulunduğunu cok soylerler. Bunun icindir ki bircok adamlar hafızasından şikayet ettiği halde kendi zekasından şikayet eden yoktur. Ve mukemmel zekalılar icin sağlam hafıza ihtiyacı muhakkaktır. İyi bir hafıza icin şu evsafı sayarlar.

1) Suhulet ve surat

2) Sadakat

3) Metanet

4) Şumul ve ihata

5) Amadelik. Hatırlatıcı işaretler, bellemek, unutmamak isteğimiz intibaların suni ve indi bir vasıta bir tedai bulmaktır.

12.FASIL

TEDAİ (CAĞRIŞIM)

Tedai demek fikirlerin daha doğrusu ruhi hallerin teselsulu, iştirakı, yekdiğerini celb ve davet etmesi demektir. Teefekkur esnasında boyledir. Tefekkurde biz zihnimize hakimiz, onu sevk ve idare ediyoruz. Mesela muayyen bir mevzu hakkında bir tahrir vazifesi yapacağız. Bulacağımız fikirler mutlaka tedaini konuları takip eder. Hatta en garip ve membaı en fazla bilinmez zannolunan yeni fikirler bile evvelki fikirlerimizin mahsulu, onların telkin ve tedaisi eseridir. Herkesin tedaisi ruhi sermayelerine kendisinde birikmiş muhtelif hayallerin nevine gore oluyor.

Tedai Kanunları

1) Sathi mebdeler 2) Mantıki mebdeler.

Sathi mebdeler:

1) Mekanda yakınlık 2) Zamanda yakınlık 3) Benzeyiş 4) Tezat.

Mantıki mebdeler

1) Eser, muessir 2) Sebep 3) Hadise 4) Vasıta ve netice

Tedainin tesir ve ehemmiyeti: Bizim duşunmemizin tarzını, hissetmemizin şeklini, tedailerimiz tayin ediyor.

Cocuklarda Tedai ve Terbiye

Hafızanın ameli kıymeti zihnin terakkisi hatıralar arasındaki tedailerin keyfiyet ve kemiyetine merbuttur.

Faidesiz ve bilhassa muzır tedailer teşkil etmekten ihtiraz ediniz.
Cocuklarda mumkun olduğu kadar mantıki tedailer tesis etmeye calışınız.
Cocuklarda benzeyiş terakiyle tedar yapmak itikadına dikkat ediniz.
Cocukların tezat terakiyle tedai yapmalarına ve her fikir ve tahiri makusile birlikte oğrenmelerine itina ediniz.
5) Fiiller ve hareketler ile onların ahlaki neticeleri arasında tedai ve munasebet tesis ediniz. Cocukların bir suc işleyip işlemediğini oğrenmek icin tedaiden yararlanılır.

13.FASIL

MUHAYYİLE

Muhayyile zihnimizin hayal teşkil etmek hususundaki kabiliyetidir. Muhayyile; faal bir kabiliyettir. Hafıza daha ziyade munfeil bir melekedir ve muhayyileye depo hizmeti gorur. Muhayyile; mahfuzatın istenilen herhangi bir parcasını maziden hale getirir. Halbuki hafıza adeta maziye rucu eder.

Muhayyilenin Amilleri

Muhayyilenin fikri amilleri eski malumat ve muktesabatımızdır. Muhayyilenin hissi amilleri arasında ruhumuzun ihtiyacları uzviyet ve maneviyetimizin arzuları da muhim bir mevki tutar. Muhayyilenin bu gayri şuuri amirine “ilham” denir. İlham: hayalimizin gayret sarfetmeksizin zahiri bir hazırlıkta bulunmaksızın birşey yapabilmek kabiliyetidir.

Muhayyilenin Ehemmiyeti

Muhayyile ameli hayatın da en muhim membalarından biridir. Muhayyilenin umumi hayata tesiri iyi veya fena bir surette bize hakim olması uc şekilde icmal olunabilir.

Muhayyile faaliyetin membaıdır.
Muhayyile aynı zamanda bir hata membaı da olabilir. İptidai insanların itikatlarında bunun izlerine cok tesaduf edilir.
3) Muhayyile felaketlerin menşei olduğu gibi en yuksek saadetlerin de membaı add olunabilir. Umit ve mefkure muhayyileden doğar. Kezalik ihtiyat ve basiret dediğimiz hassa ki insanlara mahsustur.

Cocukta Muhayyile

Bu muhayyilede daima icat ihtiyacı gorulur. Demek ki biz cocuklarda muhayyile vucuda getirmek ihtiyacında değiliz. Yalnız onu mufit sahalara sevk ederek vaziyette bulunuyoruz.

14. FASIL

DİKKAT

İnsan boynunu kolayca tahrik ettiği icin insanda kulk cevirme kabiliyeti dumura uğramıştır. Alındaki buklumler dışarıya muteveccih dikkati, kaşlar arasındaki buklumlerde teemluyani iceriye donmuş dikkati gosterir ki bir şahıs veya resimde bu hatların bulunması bize dikkati ispat eder.

Dikkatin Alametleri

Dikkatin muhim bir alameti de hareketsizliktir. Dikkat esnasında kanın dimağa daha fazla cıktığını hissederiz. Dikkatin diğer bir seciyeside nobetli ve kesik olmasıdır. Devamının bulunmamasıdır.

Dikkatin Ehemmiyeti

Mademki hayat muhite intibak ile kabildir. Dikkat bu intibakın mumkun olduğu kadar mukemmeliyetiyle teminine yarıyor. Nitekim dikkat sayesinde marifet daha kolaylaşır. Bundan maada dikkat iradeyi temin eder.

Dikkatin Sebepleri

Dikkatin en esaslı sebebi alakadır. Dikkatin ikinci bir sebebide itiyatsızlık ve intibaksızlık keyfiyetidir.

Dikkatin Nevileri

Bir ecnebi memlekette gezerken sizin lisanınızı soyleyen bir adama tesaduf etseniz sokakta giderken yanınızda adınızın soylendiğini işitseniz hasıl olan dikkatimiz tav’i iradesidir. Az bildiğimiz bir lisandan bir romana başlasak ilk zamanlar dikkatimiz daimi gayretlerle yenilenmek ihtiyacıdır. Dikkati vucuda getiren deha değil, dehayı meydana getiren dikkattir. Dikkat eğer şuurun icine muteveccih ise tefekkur ve teemmul boyle olmayıp ta dışarıdan eşyaya ait ise muşahede ve istipsar namını alır

Zihin Yorgunluğu

Oğleden sonraki saatler zihni meşguliyetler icin daha az musaittir. Hele yemeklerden sonra calışmak zihni yorgunluğu cok arttırıyor. Bazılarının zannettiği gibi calışmanın değişmesi zihni yorgunluğa mani olmaktadır. Ancak mevzu değişince yeni bir alaka uyarır. Gayret ve iradi dikkat yenileştiği cihetle biraz daha az yorulduğumuz zehabını verir .

15.FASIL

TECRİT VE TAMİM

Zihin hadiselerinin iman kabiliyetlerinin arasında tecrit ve tamim ameliyelerinin de muhim mevki vardır. Şu halde muşahhas fikir ancak muayyen olan ve vasıfları temyiz ve tefrik edilmemiş bir şeye tekabul eder. Halbuki mucerret fikir muşabehetlerin ve farkların bertaraf edilmesinde terekkup eden vazıh ve şuurlu bir fikirdir. Tecrit vasfı ait olduğu şeyden zihnen ayırarak mustakil bir halde mulahaza edebilmek kudretidir. Tamim muhtelif cisimlerde ve eşyadaki muşabe vasıfları yekdiğerine yaklaştırarak bir mefhuma cemetmek kabiliyetidir.

Tecrit ve Tamimin Ehemmiyeti

Tecrit ve tamim ile teşekkul etmiş kulli mefhumlar bulunmasa lisan mumkun olmazdı. Fikirler duşunmenin şartı olduğu icin eğer kulli mefhum teşekkul etmezse insan icin duşunmekte kabil olmaz. Tamim tecrubelimizden mustefit olmamızın sebebidir. Kezalik ilmin tecessusude ancak tecrit ve tamim sayesindedir. Hayatta daima yanlış tamimlerimizin neticesinde zarara uğrarız.

Tecrit ve Tamimin Terbiyesi

Tecrit dikkatin neticesidir. Tecrit ve tamim terbiyesi vazıh ve kati mefhumlar teşkili ile olur. Muhakemeli insan yetiştirmek de esastır ve bu esas ancak cocuklarla fazla yaşamakla, fazla meşgul olmakla, onlarla daima ve uyanık bir halde konuşmakla mumkun olur.

16.FASIL

HUKUM VE MUHAKEME

Hukum

Şuurun herhangi mefhumlar arasındaki munasebeti tasdik etmesi fiilidir. Eskiden hukumlerin fikirlerin teşekkulunden sonra vucuda geldiği zannediliyordu. Halbuki birtakım hukumlerimiz fikirlerin vazıh teşekkulunden evveldir. İlk hukumlerimiz hareketlerle ifade edilmiş ameli sahadaki hukumlerdir ve tekerrur neticesinde itiyat halini alabilir.

İtikat

Her hukumde icabi veya selbi bir itikad mumdemictir. Halka hitap eden hatipler bir itikad vucuda getirmek veya mevcud itikadı kuvvetlendirmek icin daima fikirden ziyade hisleri tahrik etmeyi duşunurler. Cok defa fikri munakaşalar hissi ihtilaflardan cıkar. Evvelce inandığımız meseleleri sarsacak yeni vak’alar karşısında adeta bir elem duyarız. Yeni hadiseler eski itikadlarımızı kuvvetlendirdiği zaman inşirah hissederiz .

İstikra: Zihnin hususiden umumiye, hadiselerden kanuna yukselmesidir.

Talil: Zihnin umumiden hususiye, kanundan hadiseye inmesi demektir

Hukum ve Muhakeme Hataları

Hukum ve istialallerdeki hatalar, delillerdeki ve vesikalardaki noksanlara istinad edebilir. Yahutta fikrin mantıki faaliyetindeki acemiliğinden ileri gelir. Hukumlerde ve muhakemelerdeki hataların en buyuk kaynakları ihtiraslarımız ve itiyadlarımızdır. Akli mebdeler iki buyuk esasa dayanır ki birincisi “ayniyet” ikincisi de “sebebiyettir” Akıl; muhakemelerinin istinatgahı ilmin şartı, ahlakın esası ve beşeri hareketlerin nazımıdır.

Cocuklarda Hukum ve Muhakeme

Cocuk konuşmaya başlamadan evvel dahi bahsettiğimiz. şekilde hukum ve muhakeme yapmaya kabiliyetlidir. Hukum ve muhakemenin terakkisi lisanın teşekkuluyle artar. Cocuk aile muhitindeki birbirine uymayan hadiseleri, yalancılıkları hissetmekten hali değildir. Hatta kendininde bircok defa aldatıldığının farkına varır. Bu suretle ictimai hayat şuphelerimizin ve tereddutlerimizin bir kaynağı olur.

17. FASIL

LİSAN

Gerek bizdeki, gerek Avrupadaki din alimlerine gore lisan; Cenab-ı Hakk’ın ilham-ı eseridir. Lisanda bir diğerinden tamamen ayrı tur hayal bulunabilir; evvela; kelimelerin sem’i hayali mevcuttur. İkincisi kelimelerin şifahi-hareki hayalleri vardır. Ucuncusu her kelimenin yazılışındaki şekle ait bir beşeri hayali mevcuttur ki okumak oğrenmiş olanlar. Dorduncusu kelimelerin (tahriri hareki) hayalleri vardır.

Lisanın Vazife ve Ehemmiyeti

Amalar, sağırlar ve dilsizler birtakım işaretler kullanmaya başlamadıkca fikri terakki gosteremezler. Kelimesizlik fikirsizlikle muradiftir. Bir lisanın tetkik etmekle o lisanı soyleyen milletin mantığı, zihniyeti hakkında bir fikir edinmek mumkundur. Şu halde lisanın yardımcı olmasa zihin tahlil ve terkip ameliyelerini yapamıyacaktı. Lisan hafızaya da pek ziyade yardım eder. Bundan dolayıdır ki lisan zihnin daha suhulet ve suratle işlenmesini mumkun kılmaktadır. Lisan vasıtasıyla hislerin, fikirlerin, tecrubelerin ve bilgilerin bu teatisi insan zekasının fevkalade inkişafına ve insanlığın nihayetsiz terakkisine sebep olmuştur. Şu halde lisan aynı zamanda hem taklidi hem de icadidir.

Cocuk ve Ecnebi Lisan

Kucuk yaşlarda ecnebi dil oğrenmek fikri ve hissi hayat namına cok zararlı olur. Cunku lisan; fikre bir alettir. Ecnebi bir lisan oğrenmeğe sevkedilen yavru bir fikir icin alet istimaline ve bu suretle hem mahdut, hem de muphem fikirler istihsalenine mecbur ediliyor demektir. Telaffuzun o kadar mukemmel olmaması hicte ehemmiyeti haiz değildir. Cunku bir yabancı dili onun sahibinden farkedilemeyecek surette soylemek ancak kendi milliyetini sallamak ihtiyacında bulunanlar icin gaye olabilir. Halbuki asıl lazım olan vasıfları kazanmayan bir genc yalnız birkac lisan konuşmakla ancak otel kapıcısı olabilir.

18.FASIL

ZEKA

Cocukların zekasını tayin icin psikoloji henuz kati bir olcu bulamamıştır. Sayfa 280-281 ‘de okunması lazım olan a, b, c şıkları var.

Hissi Hayat

Bir his hali eğer (yanık, kesik, baş ağrısı) gibi munhasıran maddi bir sebep- ten ileri gelmiş ise ona (maddi haz ve elem) denir. Hisler; heyecanlardan daha az şedit fakat daha cok imtidatlı olur. Teessuri hadiseler; temayullerin tatmin edilip edilmemesinden doğar. Bir temayul fazla şiddetle ve şahsın tekmil fikirlerini ve hareketlerini aynı noktaya tercih edecek bir şekilde uzarsa (hasislik, aşk ) o zaman ihtiras namını alır.

19. FASIL

HAZ VE ELEM

Butun hissi haller nisbi olup seciyeleri ancak tezat ile meydana gelir. Hazdan sonra elem, elemden sonra az daha şiddetlidir.

Uzvi Alametler

Haz; kan deveranı tahrik eder, bilhassa dimağdaki deveranı coğaltır. Elem; bilakis kalp hareketlerini eksiltir. Elem, faaliyetin azalmasını ve bazen tamamıyla hareketsizliğini mucip olur, haz bilakis hareketi teşvik eder.

Haz ve Elemin Tesiri

Haz temayullerin tatmininden elem ise tatmin edilmemesinden ileri geldiğine gore haz ferdin kudretinin artmasını, elem ise azalmasını mucip olur.

20. FASIL

HİSLER VE HEYECANLAR

Heyecan tabii hadisenin zuhuru anında birdenbire hasıl olan ruhi hal icin kullanılmalıdır. Bu ruhi halden sonra bizde bir miktar neşe veya kader bakiyesi kalmış olabilir ki gunlerce haftalarca ve bazen daha fazla temadi etmek ihtimalinde olan ve artık teessus etmiş gibi bulunan meserret veya kadere heyecan demek doğru olmayıp his veya hissiyat namına vermek muvaffak olur. Heyecanlar; şumul itibariyle haz ve elemlerden ayrılırlar. Gerci hissiyat heyecan hislerden doğar, fakat daha cok metin olmakla beraber daha az şedit olur.

Ruhi Şartlar: Hisler, fikirlerden daha evvel vucuda gelir. Fakat hislerin inkişafı fikirlere tabidir.

Uzvi Şartlar: Neşeli hislerin ve heyecanların hepsinde kaşlar, goz kapakları ve ağız zaviyeleri yukselir, huzunlu olanlarda da bu ifade makus olur. Burun deliklerinin hafif yukselmesi istinfafı, daha fazla yukselmesi ise istihkarı gosterir. Simanın hareketleri ve bedenin vaziyetlerini tetkik belki saklanmak istenen emelleri, ihtirasları da ifşa eder.

Heyecanın Mahiyeti: Kezalik uzun tefsirler; şuurla olmadıkca heyecan hasıl olmuyor. demek ki şuur; heyecan icin bir hareket noktası oluyor

Heyecan ve hislerin tesir ve ehemmiyeti

Heyecanın rolu maddi haz ve elemin tesirine mubihtir. Hissiyata gelince; hisler insan icin en mukemmel faaliyet vasıtasıdır. Zekanın bulduğu hakikatler hissiyat olmadıkca akim kalır ve onları ancak kalp semeradar eder.

Korku

Korku, ferdin (varlığını muhafaza) (sevk-i tabisinden) doğan tedafui bir heyecan ve bir nevi buhrandır. Filhakika korkunun en sade şekli kacmaktır ve bu firar bir maniaya uğramazsa sukun avdet eder. Şuphe, ihtiraz, mehabet hafif derecelere haşyet, dehşet ve azap daha ağır dereceleri ifade eder.

Fobi

Birinci kısmında bulunanlar eşyaya temastan korkanlardır. İkinci kısmında mekan korkusu cekenler vardır. Ucuncu kısımda bulunanlar yıldırım, hava cereyanı gibi marazi bir şekilde korkanlardır. Dorduncu kısımda da canlı mahluklardan marazi bir tarzda korkanlar bulunur.

Cocukta Korku

Korku cocuğun tarih itbariyle ilk heyecanıdır. Korkuya karşı en buyuk ilac bilgidir. Geceleri uyku esnasında korkular hazmın gucluğunden ileri geldiği icin bunu izale etmek uzere cocuğun midesine ihtimam ediniz.

Mahcubiyet

Mahcubiyetin sureti umumiyede sebebi her ne şekilde olursa olsun kendine itimat etmektir. Filhakika mahcup mizaclı adamlarda ekseriyetle buyuk bir faikiyat arzusu vardır. Mahcubiyet esnasında karışık ve muphem bir ruhi hal icinde kalırız ki bu ruh halinde başlıca 3 unsurun tefriki mumkundur

İtminansızlık
Zihin karışıklığı
3) Başka yerde bulunmak ve vaziyetten kurtulmak arzusu. Bundan maada mahcup adamlarda heyecanlarını gizlemek ve mahcubiyetlerini ortmek tabiiliğini muhafaza edemez. Bazı mahcupların cemiyet icinde bu heyecanlarının aksi tesiriyle mufrit, munasebetsiz hareketlerine, hatta arsızca ve kustahca davranışlarına rastlanılır.

Cocukta Mahcubiyet

İlk genclik cağlarında mahcubiyet artmaktadır. Mahcubiyet cocuğu ictimai muhite intibate etmekten meneder. Cocuklarda yılışık, arsız, kustah tezahurleri nasıl tadile ve ıslaha mecbur isek mahcup, muhteriz ve beceriksiz tezahurleri de oylece duzeltmekle vazifedarız.

Hiddet: Hiddet buyuk bir ekseriyet itibariyle arzumuzun husulune bir irade veya kuvvetin mani olmasından tevellut eder

Şekil ve Dereceleri

Ribota’ya gore hiddette başlıca uc şeklin tefriki mumkundur. Birincisine hayvani şekil yahut taarruz, ikincisine hissi şekil yahut muvazalı taarruz, ucuncusune de mefkureli şekil yahut muvakkat taarruz isimleri verilebilir. Kavilerin hiddeti hakiki haddettir ki bağlamakla ve şiddetli hareketle tezahur eder. Zayıfların şiddeti daha ziyade menfi şekilde inatcılık, aksilik etmek, surat asmak ve kendi kendini yemek suretinde kendini gosterir. İtiraz merakı zayıfların hiddetidir.

21.FASIL

ŞAHSİ TEMAYULLER

Hislerimizin ve heyecanlarımızın membaı muhtelif temayullerimizdir. Şu halde hututu umumiye itibariyle temayulleri (arzuları) şahsi (diğergam) ve gayrı şahsi (mefkurevi) olmak uzere uc kısımda tetkik edilir.

Korunmak: Korunmak meyli insanı hayatı sevmeye, elemden ve olumden kacmaya sevk eden mudil bir meyildir. Bununla beraber korumak meyli tabisinin bazen terbiye ve cemiyetten gelmiş fikirlere ve maksatlara mevkiini terk ettiğini goruruz. Muterakki cemiyetlerde fertlerin hurriyeti genişledikce intihar coğalmaktadır.

Temelluk Meyli: Korunma sevki tabisinin gıda ihtiyaclarının ve diğer ihtiyacların neticesi ve şekillerinden biridir. Temelluk meylinin bazı mevat ve eşyaya ihtisası; koleksiyon zevk ve merakının vucuda gelmesine ifrati hassiliğe tedrisi de kileptomoni denen sirkat illetine muncer olabilir.

İstiklal Meyli: İnsan mudahalesiz, serbestce yaşamak ister. İstiklal meyli insanlık kabiliyet ve haklarının idrakıyla inkişaf eder.

Cocuk İtaatsizlikleri: Cocukta itaatsizlik buyuk bir ekseriyet itibariyle bizim arzularımıza karşı muhalif temayul de bulunmasındandır. Cocukların buyumeyi pek ziyade arzu etmelerinin saiki emre tabi olmamak arzusudur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi cocuk itaatsizlikleri ve isyanları ekseriyetle ebeveyinin ve murebbiyenin hatalarının neticesidir.

İzzeti Nefis: Benliğin itminanını ve memnuniyetsizliğini ifade eden muhtelif şekilleri ve dereceleri vardır. Mutedil, makul derecesini, mufrat ve mutereddi olan şekil ve derecelerini kibir ve gurur, izzeti nefis hissi medeni cemiyetler icin de yaşayan fertlerde daha munkeşif bir haldedir.

Cocukta İzzeti Nefis: Medihlerden memnun ve zemlerden muteessir olmak hissi cocukta hayli erken uyana bir histir.

Gurur ve Tefahur: Kibir ve gurur hali ferdin kendisini daha yuksek ve kıymetli gormesine yarayan bir cok uzvi hareketlerle de tezahur eder. Tefahur başkalarının hakkımızdaki taktir ve methine karşı fazla temayulu ifade eder.

Cocukta Gurur ve Tefahur: Mamafih cocuklarda tefahurun itiyat haline gelmesi ekseriyet itibariyle terbiyelerindeki hatalardan neş’et etmektedir.

Rekabet: Cemiyet-i beşeriyenin siniridir. Bazı filozoflarca rekabetin meşru olan şekli kendi nefsiyle rekabet şeklinde olanıdır ki ferdin başkalarıyla eşit veya onlara faik olma hususundaki arzusunu değil belki kendi nefsinin dunku veya bugunku haline tevaffuk hususundaki meylini ifade eder.

22. FASIL

DİĞERGAM TEMAYULLER

Ana muhabbetine butun muhabbetlerin ve diğergamlıkların membaı denilebilir. Bir millet tıpkı bir fert gibi yaşamak ve inkişaf etmek ister. Filhakika fertlerde gorulen temayuller cemiyetlerde ve milletlerde de muşahede olunur. İnsan cemiyetlerine mahsus temayullerin bir sevk-i tabii haline gelmesi icin başlıca 3 şartı vardır:

Tesanut ve yardımlaşma
Mumaselet (lisanlarda, ırklarda benzeyiş)
3) Tecazup, yani surur ve kederi beraber karşılamak, tarihte birlik bazı mutefekkirler de diğergamlığın mevcut olduğunu (Stuart Mill ve Herbert Spencer) kabul etmekle beraber bunun hodgamlıktan cıkmış olduğu fikrinde bulunurlar. Hodgam temayullerin tedai tariki ile diğergam şekillere tahavvul ederek mustakil kaldıklarını ve bu suretle menfaat hissinden uzak şekil aldıklarını soylerler.

Tecazup: Diğergamlığın en iptidai şeklidir. Muntazam adımlarla yanımızdan gecen bir taburun bizde de muntazam adımlarla yurumek ihtiyacını hasıl etmesi bu kabildendir. Bilhassa, birşeye veya bir mefhuma karşı dostca bir tecazup duymamız onda bizim zevklerimize itiyatlarımıza ve mefkuremize muvaffak noktalara tesaduf etmemizdendir.

Dostluk: Dostluğun esaslı seciyesi zevk ve telakkide kendimize benzer addettiğimiz bir şahsa sırrımızı emanet etmek ihtiyacıdır. Hakiki dost gorduğu iyilikten fazlasını yapmak, aldığından fazlasını vermek ister. Dostluk birbirine benzeyen şartlar icinde bulunan şahıslar arasında doğar. Fazla, yaş, mevki ve servet farkı cok defa dostluğa manidir. Zamanımızda dostluğun arkadaşlık şekline dokulduğu ve ana yerini verdiği goruluyor. Zaten arkadaşlık ilk mektepte fakat dostluk lisede teşekkul eder. Muranikler dostluk hediyelerine arkadaş yadigarlarına da cok onem verirler. Hediyeler teati etmek ve bunları buyuk bir ihtimam ile saklamak bir şereftir.

Aşk: Dostluğun cinsi meyle mustenit olan bir şeklidir. Aşkta fikri ve hissi bircok vasıflar ve şekiller gorulebilir.

Cinsiyet ve Meyiller: Bazı ruhiyatcılar meyli tabiilerimizi (insiyaklarımızı) iki esaslı grupta toplar ki birincisi (varlığın muhafazasına) diğeri (varlığın idamesine) taalluk eder. Varlığın idamesi, yani neslin muhafazasına taalluk eden insiyak da tabii cinsiyet meylidir. Uzvi bir şekilde tatmin edilmeden evvel dahi mutalaa ile musiki ile hulya ile muayyen veya muphem suretteki fikri istidaplarla da tatmin ediliyor.

Freud ve Pensexualisme Nazariyesi: Freud, cinsiyet insiyakını butun sevk-i tabilerimizin kaynağı addeder. Gizli cinsi meyillerin şuur sahasına cıkmasına mani olan bir kudretimiz olduğunu tasavvur etmiştir ki buna “Uzaklaştırma Tesmiye “ der.

23. FASIL

GAYRİŞAHSİ TEMAYULLER

Bizi muhtelif neviden mefkurelere doğru sevk eden temayullerdir. Hakikate, guzelliğe, iyiliğe ve nihayet Cenab-ı Hakka muteveccih olmak uzere gayri şahsi temayullerimizi bazı esaslı kısımlara tefrik edebiliriz.

Tecessus ve İlim Meyli:

Anlamak, bilmek ihtiyacı yani sevkitabii halindeki tecessus meyli butun hayat muddetince imtidat eder. Şu halde ilim meyli ilim aşkı; bizi eşyayı tanımaya sevkeden tecessus meylidir. İnanmadan evvel şuphe etmek alimler icin bir vazife olup bu babdaki şuphe hakikate karşı hurmet ifade eder. Avcıların bircoğu ava sahip olmaktan ziyade o yolda yaptıkları faaliyetlerden haz aldıkları gibi ilim ve marifeti araştıranlardan bir coğuda hakikate tasarruftan ziyade hakikat uğrunda yaptıkları gayretlerden zevk alırlar.

Yalancılık

İklimin mizac ustundeki tesirleri meyanında bazı iklimlerin yalancılığa muşabih temayulleri husule getirmesi ihtimalide vardır. Bizde İranlının mubalağası, Arabın laf ruşveti Ermeninin tefahuru, Rumun desisesi, Yahudinin hilekarlığı kabilinden bazı kıtalar ve kavimler hakkında umumi kanaatler vardır. Yalan ekseriyetle zaafın silahıdır. Cocukta hakiki manası ile yalancılık, muhiti aileyi ve arkadaşları taklit ile hasıl oluyor. Buyuk bir ekseriyet itibariyle cocuğa yalanı buyukler oğretiyor. Yalan esas itibariyle kendini korumak meyli tabiisinden doğmuş olduğuna gore yalancılığın saiklerini bu meyilden muştak olan butun hodgam temayullerde aramalıdır. Cocuklara, hatta yalancı cocuklara bile itimat gosteriniz !. İtimatsızlığın yalancılığı telkin demek olduğunu unutmayınız.

Bedii Temayul

İnsanın guzelliğe karşı meftuniyetini ifade eder. Bedii heyecanı tatmin eden nefis sanatların başlıca menbaı olduğunu soylerler. Din ve oyun.

Ahlaki Temayul: Ahlak hissi; bir şeyi yapmak ve ya birşeyden cekilmek hususundaki vazıh, yahut muphem şuurdur. (Ribat) Bir fikir veya muhakemeye mustenid olmaya muhtac olmayıpta adeta sevki tabi halinde bir kuvvettir.

İctimayıtcılar: İctimayıtcılar; ahlaki hissin menşeini ictimai muhitin fert uzerinde mutevali tesirlerine atfederler.

Adalet Hissi: İtikatler, ananeler adetler sarsıldıkca ve ferdin icinde bulunduğu ahlaki amiller kudretlerini kaybettikce onların yerine kaim olmağa başlayan fikri bir amil hasıl oluyor ki buda adalet mefhumudur. Adalet hissi insanda başlangıcta mudafaa meyli tabiisinden ibarettir. Hulasa adalet ve ahlak temayulu başlangıcta hislerde, sonraları fikirlerde teessus ediyor.

24.FASIL

İHTİRASLAR

Bir temayul fazla bir şiddetle ve mutemadi bir şekilde tezahur ederek ferdin tekmil fikirlerini ve hareketlerini aynı noktaya tevcih edecek bir tarzda bulunursa ihtiras ismini alır. Temayullerden biri ifrat kesbeder ve diğerlerinin zararına inkişaf ederse ihtiras meydana geliyor. İhtirasların

1- Husulunde herhalde verasetin bir hissesi vardır. İhtirasın husulune

2- Bir sebep olarak ilk heyecanın şiddeti zikrolunabilir.

3 - Sebep ihtiyattır. Mesela; kumarbazlık ihtirası oyunun tekerrurunden ve kumarın bir itiyad haline gelmesinden tevellut ediyor.

4 - Sebep gayrettir. Cunku bir meylin tatmini icin sarfedilen gayret o meylin şiddetini artırıyor.

İhtirasların şekilleri

Şahsi ihtiraslar: Oburluk, şehvetperestlik, sarhoşluk, tembellik.
Diğerkam ihtiraslar: Ecnebi duşmanlığ.
Gayrişahsi ihtiraslar: İlim, sanat, taassup
İhtirasın Mahiyeti

Kudretli ihtirasla yaşayan adamlarda daima bir mefkure yaratıcılığına tesaduf edilir. İhtirasa uğradığımız zaman şeniyeti değil başka bir şeyi goruyoruz demektir. İhtiraslıların umumi bir vasıflarıda butun ruhi faaliyetlere hakim olması ve bir sabit fikir teşkil etmesidir. İhtirasın sabit fikir vucuda getirmesi netice olarak ruhta sebat ve devamını intac eder. Bir noktaya ait olan ihtiras diğer temayulleri ya busbutun boğmada yahut tali derecede bırakmaktadır. Hassasiyeti cok adamların ihtiras kabiliyetleride coktur. Harici tesirlerde ihtirasların husulune yardım edebilirler.

İhtirasın Rolu

İhtiras ferdin butun kudretlerini tek bir maksat icin temerkuz ettirir. Faaliyette vahdet vucuda getirir. İhtirasın kıymeti gayeye gore değişir. Ekseriyetle ihtiras akıl ve zekaya yol acar. Aklın yalnız başına bulmakta teahhur edeceği keşifler ihtiras delil olur. İhtirasın fikri terakkiye ve makul faaliyete olması mumkundur.

25. FASIL

FİLİMUNAKİSLER VE SEVKİTABİLER

Tavi olan, yani kendiliğinde irade ve intihabımızın tesiri olmaksızın vucuda gelen faaliyetlerin en iptidaisi fiil munakisler onlardan daha mudilide sevkitabiilerdir.,

Sevkitabii

Hayvanın mensup olduğu neve şamil olan fıtri ve mudri bir faaliyet temayuludur. Sevkitabiiye mustenit faaliyetlerden daha murekkep daha mudil. Fiili munakisler daima değilse de buyuk bir ekseriyet itibariyle şuursuzdurlar. Fiili munakis harici bir tenbihin vucuduna mutavakkiftir. Halbuki sevki tabii dahili bir tenbihe merbut bulunur. Fiili munakis her zaman tezahur edebilir. Fakat sevki tabiiye mustenit fiiller kesik ve nobetlidir. Fiili munakiseler butun hayat muddetince bakidirler. Munakiseleri vesile ve vaziyet ne olursa olsun yek diğerine muşabih olarak tezahur ederler. Sevkitabii ilk tezahurunde bile mukemmelidir. Yani tecrubeye muhtac değildir. Sevkitabiinin tezahur şekli umumi surette değişmez. Sevkitabiye mustenit faaliyetler ırsi ve nevidir .

Sevkitabii faaliyetleri ancak taalbak ettikleri sahalar icin mukemmel olup başka sahalarda mufit olmazlar. Sevkitabii faaliyetleri kesiktir.

Munakislerle Sevkitabilerin Rolu: Fiili munakıs gayet cabuk ve maksada en munafık bir faaliyeti tarzı olduğu icin cok defa mahlukun muvaffakiyeti ve tehlikeden halası icin en musip ve en kestirme faaliyeti vucuda getirir. Sevkitabiiler heyecanların başlıca muharrikleridir. En heyecanlı insanlar en ziyade sevkitabiilerile yaşıyanlardır.

26. FASIL

İTİYAT

İtiyat şahsi bir temayuldur. Evvelce yapılmış bir faaliyetin tekrarı temayuludur. Ruhi hayatın teferruatından değil, belki buyuk bir kanundur.

İtiyadın Şekilleri: Faal ve munfeil ihtiyatlar vardır. Faal itiyatlar aynı hareketlerin tekrarı ile mumkundur. Muktesep ve imtidatlı kaabiliyetlerdir. Munfeil ihtiyatlar ise aynı tesirlere tahammulden ibarettir. İtiyadın asıl sebebi faaliyetlerdir. İlk hareket tarzıda onemlidir.

İtiyadın Neticeleri: Hareketlere cabukluk kolaylık ve mukemmellik verir. Netice olarak emniyeti artırır, yorgunluğu azaltır. Ayrıca coğu faaliyetlerimizde şuurun kaybına sebeb olur ve insiyakı meydana getirir.

27 . FASIL

İRADE

İrade: İptidai ve salim bir fikir edinmek icin onun itiyat ile tamamen zıt olduğunu duşunmelidir. İrade bilakis bir teceddut faaliyetini yani evvelkilerin tekerrurunden ibaret olmayan yeni bir faaliyet şeklidir. Fiili munakisi sevkitabiinin ve itiyadın bulunmadığı ve yardım etmediği mevkilerde, bunlardan mahrumiyetimizin derecesine gore iradeye muhtac oluşumuz tav’i ile şuurlu faaliyetler arasındaki farkı gosterir. İradi faaliyet; benliğimizin sebep olduğuna kani olduğumuz faaliyetlerdir.

İradi Faaliyetlerin Şekilleri: İradi faaliyet 2 şekil iktisap eder: 1)Harici muhitte bir tahavvul vucuda getirmek uzere tezahur eder. 2)Hareket mevcut olmakla beraber bu hareket butun ruhi kabiyetlerin bir noktaya tevcihini, şuurun teksifi suretindedir.

İrade ve Seciye: İrade fiilinin zuhuru icin birtakım fikir ve hislerin tesadum ve mucadelesi vakidir. Onda şahsi mizan, seciyenin muhim bir hissesi vardır. Fikir ve hayallerin kudreti ve vuzuhu iradenin tecellisi uzerinde cok muessir olabilir

İradi Fiilin 4 Anı: Klasik ruhiyat kitaplarının bir iradi fiili 4 ana safhaya ayırabiliriz. Bu tefrika gore evvel emirde bir meseleye ait muhtelif fikirlerin telakkisi mevzu bahistir. Bunu fikirlerin ve temayullerin teemmul ve muvazenesi takip eder. Ucuncu olarak bir cihetteki sebep ve amiller tercih olunarak karar verilmiş olur. Dorduncu derecede icra gelir .

NEFSE HAKİMİYET

Nefsimize tam bir hakimiyet temin edebilmek icin hareketlerimize, hislerimize, fikirlerimize hakim olabilmeliyiz. Hareketlerine sahip olan bir şahıs kısmen hissiyatına hakim olmağa başlamış demektir. Muvaffakiyetle takip edilen her cehd-u gayret nefse hakimiyeti inkişaf ettirir. İrade dahi şuurlu ruh hayıtımızın terkibi ve tam bir şuura mukarin olan şahsiyetimizin ifadesidir. Her iradi fiilde tefekkur ve teemmulun bir hissi vardır. Tahlil edildiği zaman gorulur ki bir iradi fiil yine insiyaklardan doğar. İradi faaliyet her an fertte hurriyet, ceht ve mesuliyet hislerini uyandırır ve insiyaki olarak yaptığı faaliyetler hakkında teemmulunu davet etmek suretiyle onlardaki hataları bulmağa ve tashih etmeğe imkan hazırlar. İrade fiilin esaslı şartları vardır ki teemmul ve hurriyettir.
__________________