FELSEFİ DUŞUNCENİN AVRUPA DAKİ SERUVENİ Uygarlık tarihini en iyi bir şekilde tahlil ve analiz etmek gerekse en onemli kaynağın duşunce tarihini incelemek den gectiği goz ardı edilmemiştir. Duşuncu tarihi ise bize Avrupa tarihini inceleme olanağı verir. Şu bilinmelidir ki, dunya tarihin de duşunce akımlarının cıkış yeri, belli bir donem duşunce tarihine damgasını vurmuş olan İslam duşunurlerini goz ardı edersek hep Avrupa olmuştur. Nesnel bir bakış acısından Avrupa tarihini inceleme calışmasında yukarıda bahsedildiği gibi en onemli kaynak duşunce tarihi olacaktır. Avrupa‘da meydana gelen ve tarihin konusuna giren butun olaylar, savaşlar, anlaşmalar, sosyal ve kulturel yaşantı vb. alanların temelinde Avrupa’da yeşeren duşunce akımlarının onemli etkisi olmuştur. İnsanoğlu, dunyaya ilk ayağını bastığından itibaren cevresini yani doğayı incelemek istemiştir. Kendisinden bağımsız olarak gelişen doğa olaylarının etkisinde kalmış hayret etmeye ve merak duygusu gelişmeye başlamıştır. İşte ilk filozoflar da bu donemde ortaya cıkmıştır. Sofi’nin dunyasında bahsedildiği gibi filozof; evrenin siyah silindir şapkasından cıkarılan tavşanın sık tuylerinin diplerin kalmak istemeyip yaşadığı dunyayı, doğayı incelemek ve neden sorusunun sormak icin ince tuylerin en tepesine cıkmaya calışmıştır. Avrupa tarihinde felsefenin gelişmesi icin ilk once insanların mitsel dunya goruşlerinde uzaklaşmaları gerekecekti. Doğa olaylarını nedenlerini kendilerinin yaratmış oldukları tanrılarda aramışlardır. Mitoloji olarak bildiğimiz bu durum icinde Avrupa da ve ozellikle Yunanlılarda mitsel bir dunya anlayışı vardı. Asırlar boyunca kuşaktan kuşağa tanrıların oykulerini anlatmışlardır. Bu mitlerin ilk eleştirisini M.O. 570 yıllarında yaşamış Ksenofanes dir. “İnsanlar kendilerine bakarak tanrıları yaratmışlardır” der. İşte tam bu cağlarda Yunanlılar Yunanistan, Guney İtalya ve Kucuk Asya’ da pek cok şehir devleti kurdular. Bedensel caba gerektiren tum işleri koleler gorurken, ozgur yurttaşlara politika ve kulturle uğraşacak bol zaman kalmıştır. Bu kent ortamı insanların duşunce yapılarında hızlı bir ilerleme sağlamıştır. İnsanlar artık toplum hakkında daha sorgulayıcı konuma gelmişlerdir. Mitsel duşunce yapısından hızla uzaklaşılarak deneyim ve sağduyuya dayalı bir duşunuş bicimine gecildi. Bu donem icerisinde filozoflar genellikle doğa olaylarını acıklama ve yorumlamayı amac edinmişlerdi. Tabi ki bu durum toplumda ilim adamların belirli bir sınıfsal ozellikler iceren bir yapının oluşmasına neden olmuştur. Doğa olaylarının inceleyen ve ilk filozof olarak bilinen Anadolu’ da bir Yunan kenti olan Miletos’ ta yaşamış Thales’ tir. Thales Doğa olayların oluş şekilleri konusunda duşuncelerini geliştirmiştir. Onu bu konularda izleyenler ise Anaksimandros ve Anaksimenes dir.Bir anlamda bugunun modern kimyanın ve fiziğin temellerine atan ilk filozoflar olmuşlardır.Bunları izleyen filozoflarda evrenin oluşumu, maddenin ozu, değişim surecleri , hayatın anlamı konularında calışmalar yapmışlardır. Bu donem icerisinde filozoflar hem duşunsel gorevlerini hem de bilim adamlığı gorevleri birlikte yurutuyorlardı. Pek coğu kimya, fizik, matematik konularında uzmanlaşmışlardı. Ornek vermek gerekirse tarih bilimin ilk tanınmışları Yunanlı tarihciler Herodotos (İ.O. 484-424) ve Thukydides (İ.O. 460-400) idi. Bu donem icerisinde Avrupa uygarlığına en onemli katkı sağlayan uc onemli filozof olan Sokrates, Platon ve Aristoteles duşunceleri iel felsefenin gelişimine ve ardıllarının her zaman referans alacakları kişiler olarak tarihe damgalarını vurmuşlardır. Bu uc filozof dan kısaca soz etmek gerekirse, Sokrates’ ten itibaren yunan kulturel hayatı Atina’ da toplanmaya başlar. Bundan da onemlisi Sokrates’ den itibaren felsefe projesinin kendisinde bicim değiştirmeye başlamış olmasıdır. Sokrates’in tek yazılmış eserine rastlanmamıştır. Buna rağmen Avrupa duşuncesine cok buyuk etkisi olmuş kişilerden birisidir. Pek cok felsefi akımının kurucusu olan Sokrates, her turlu haksızlık ve otoriteyi eleştirerek toplamda gucu elinde bulunduranları savunmaya itiyordu. Sokrates’in oğrencisi olan Platon ise hocasının olumunden sonra toplumda gecerli olan değerler ile doğru yada ideal olan değerler arasında ne buyuk celişkiler olabileceği sonucuna vardı. Platon mutlak ve değişmez olan ile değişen arasındaki ilişkiyi incelemiştir. En onemlisi Platon “duyular dunyasının arkasında bir başka gerceklik olması gerektiğine inanıyordu. Bu gercekliğe idelar dunyası adını veriyor
__________________
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Avrupada Felsefi Duşunce
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●63 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Avrupada Felsefi Duşunce