OGRETMEN EGITIMINE ALTERNATIF BIR MODEL:
OGRETME ROL YAPMAKTIR
Bu yazi ogretimi bir eser sahnelemek olarak yeniden tanimlamayi ve buna gore ogretmen egitiminin yeniden modelize edilmesini savunmaktadir. Bu gorus yazarin, stajyer ogretmen egitimi sirasinda yaptigi arastirmalar sonucu olusturdugu teori uzerine kurulmustur. Bu teori; iyi bir ogretmen egitim programinin, ogretmenlerin dogaclama ve oyunculuk yetenegi ile iletisim becerilerine gore yapilmasinin sart oldugunu onermektedir.
SUNUS
Agustos 1996’da Egitim Tetkik Ofisi’ne (ERO), Yeni Zelenda’da ogretmen egitimi standartlarinin celiskili ve basarisiz oldugu, Yeni Zelenda okullarinda stajyer ogretmenlerin yetersiz gorundugu ve egitim kolejlerinin ERO standartlarina uygun hale getirilmesi gerektigi rapor edildi. Medya tarafindan Yeni Zelenda Yardimci Ogretmenler Birligi Baskani Martin COONEY’e, egitim kolejlerinde ogretmen aciginin giderilmesinin degil de, stajyerlere dans ve drama on egitimi verilmesinin nedeni soruluyordu. Sonunda 1996 Aralik ayinda yapilan ve beni katilmaktan hastaligin kurtardigi NZARE (Yeni Zelenda Egitim Arastirmalari Birligi) konferansi toplandi. Bende konferansa bir bildiri yazdim. O bildirinin burada, Uluslararasi alanda tartisilmasini oneririm.
Arastirmam 1995 yili boyunca yapilan calismalara katilan stajyerlerin oyuncu, ogretmen ve antrenor olarak ustlendikleri uc rolu incelemek olmustur. Ayrica stajyerlerin pedagoji egitimlerinde; deneyim edinmeleri ve sahnelemenin yansimasindaki rekabet rolu tartisilmistir.
Temmuz ayinda Victori’da yapilacak Egitim Arastirma Enstitusu’nun Drama Kongresi’ne sunmak icin bu dusuncelerimin bir kismini 1997 yili basinda tekrar calistim. Amacim yalnizca Egitimde Dramanin yetenek ve deneyim yonunden ogretmen egitim programina saglayacagi genel yararlari arastirmak ve boylece bu pratigi 1997’de Wellington Egitim Koleji’ndeki yardimci ogretmen egitim programimizda nasil benimsedigimizi aciklamaktir. Arastirmanin baslarinda ortaya cikan ana temalardan biri ogretme ile sahneleme (rol yapma) arasindaki iliskidir. Calismamdan cikan temel teori, oyunculuk deneyimine sahip bir kisinin, ogretmenlerden istenen rollere daha uygun olacagidir. Cunku oyunculuk deneyimi onlara rol yapma yontemlerini ogretmistir.
Bu onermenin bir uzantisi da kisitli zamanda yapilan, bir yillik ogretmen egitim programinda; planlama ve yonetme gibi cok ozel konulara odaklanmak yerine, oyunculuk becerisinin gelistirmek, stajyerlerin kendilerini ve digerlerini daha derinlemesine anlamalarini saglamak icin harcamak daha yararli degil midir?
Burada, ogretimin bir sanat (ozellikle de dogaclama sanati) olarak ve ogretmen adaylarinin rol yapan sanatcilar olarak tekrar incelenmesini onerim. Arastirmami, bir yillik yardimci ogretmen egitim programinda drama, dogaclama calismak uzere secilmis yuksek okul mezunlariyla yapmamla birlikte, bu modelin butun ogretmen egitim programlari icin uygun oldugunu iddia ederim.
Konuyu asagidaki sekilde organize ettim. Birincisi, calismamim hedefi olan kurs ve kursiyerler hakkinda temel malzeme (bilgi) sagladim. Ikinci olarak literaturun bir tekrarini iceren, oynama ve ogretme arasindaki iliskiyi ve rolu irdeleyen bir tartisma sundum. Sonra, ogretmen egitiminde rekabetin rolunu, ogretim hakkinda ogrenmeyi ve yansimanin oyunculuktaki yerini tartistim. Bu onermelere ilaveten etkili ogretim uzerine bazi dusunceler acikladim. Son olarak, ogretmen egitiminde bireysel ve profesyonel gelisme hakkinda iliskiyi tartistim.
TEMEL
Wellington Egitim Kolejindeki sahne sanatlari kursu Yeni Zelenda Aoteoroa’da bu turun ilkidir. Nya Toi’nin, “Temel Kurslarda Yeni Zelenda’nin Onemi” adli 1993 basimi eserinin, sanatin tamamlayicisi olacagi umuldu. 1940’larin Yeni Zelenda’sindaki geleneksel sanat egitiminin vazgecilmez bileseni, muzik ve gorsel sanatlar egitimi idi. Simdi ise bunlarla beraber, dans ve dramanin da, ogretmenleri hazirlamakta kullanilmasi oneriliyordu. Yeni kurs etkinlikleri sanatsal kurslar alaninda dans, drama, edebiyat, muzik, gorsel sanat ve mesleklerin vazgecilmez ogeler oldugunu ortaya koymaktadir. Sanat; dil, matematik, fen, teknoloji, sosyal bilim ve saglikli psikoloji egitimiyle birlikte yedi hayati ogrenim sahasindan biridir.
Ogretmenlerin dans ve drama egitimi almadan, egitimlerini tamamladiklarini soylemek mumkun olamayacakti.
Wellington Egitim Koleji Yeni Zelenda’nin en unlu sanatcilarina egitim vermekle unludur. Oyun yazari Roger HALL soyle demistir; “Altmisli yillarda, Wellington ulkedeki en iyi ogretmen koleji idi. Bunu herkes bilirdi. Bunu yeterinden fazla anlatirdik. En onemlisi birey olarak bizim gelismemizden sonra egitimin saglayacagi felsefesiydi. Ulkenin minnettari oldugu borc, hesaplanamaz olcudedir”.
Kursa baslayan 14’u kadin 9’u erkek 23 ogrenci mevcut programa kabul edilmislerdir. Fakat haftanin bazi gunleri ayri bir programla calismislardir. Diger ogrenciler okullarda staj yaparken, onlar sahne sanatlari calismalarina alinmislardir. Arastirmam aslinda kursun bir degerlendirmesi olacakti. Fakat Mart’ta butun kursiyerlerle yapilan roportajlarla, metodoloji teorisine (Glaser ve Straus, 1967) dayanan durdurulmus aktif arastirmanin (Hitchcock ve Hughes, 1989) kullanilmasiyla teorik bir calismaya donustu. Baslangicta hedef, kursun oyuncu stajyerler (arastirmacilar) uzerindeki etkilerini incelemekti. Temmuz’da kesfetmeye basladigim temel teori yoluyla cok daha ozel bir hedef dogdu.
Teori, stajyerlerin yil boyunca oyuncu, stajyer ve ogretmen olarak uyguladiklari uc ana rol uzerine merkezlenmisti. Stajyerler bu rolleri nasil tanimlayacaklar, kullanacaklar ve tamamlayacaklardi. Yil boyu edindikleri deneyimler nasil yansiyacak ve rekabeti nasil kabul edip, paylasacaklardi (Harre – Hindwarsh, 1989).
1995 Temmuz’unda Griffith Universitesi’nde yapilan egitim arastirma enstitusu kongresindeki bir drama seansina katildim. Bu seansin bana sagladigi en onemli yarar, rol yapmayi kullanarak, ogretim ve drama arasindaki arastirma zincirini kurmaya baslamam oldu. Rolleri ve stajyerlerin bu rolleri algilama yetenegi hakkinda bir cok bilgi edindim. Haziran’da yapilan yilin kursu icin bir metafor olarak, sinifin ortak uretim surecine girmeye basladigini gordum.
ROL YAPARAK OGRETME
Rolun Tanimi
Arastirmama baslamadan once; ne rol yapma fikrini ogretmek icin bir metafor oldugunu, ne de kurs veren ogretmenler olarak, ogrenim arastirmasinin bir yolunun da baslangicta rol yapma tecrubesine hazirlanmaya calismak oldugunu bilmiyordum. Cunku aktorluk ve idarecilikte deneyimli bir cok kursiyer, onlari rol uzerinde yogunlastirdigim zaman, ogretme ile benzerlikleri kabul ederler. Onlar rol yaparak ogretmenin, ogretimin dogasinda oldugunu kesfettiler.
Beni sinirlayan seylerin, rol yaptigimda ogretmeye yardimci olabilecegini dusunurum. Bu, sahsen beni etkileyecek seylere nasil izin verecegim gibi bir siniri olmaktir. Diger stajyerlerle, sinifta kendisi olmak hakkinda yaptigim bir tartismayi hatirlarim. Bunun yasamsal onemi oldugunu dusundugumu soyluyordum. Onlar ogretimde, birinin rol yaptigini farz etmesinde veya bir oyunu sahnelemesinde, ogretmenin kendisi olmadigina isaret ettiler. Sonucta, ogretmenlerin oynadiklari rollerle butunlesmeyi saglamalari gerektigine hem fikir oldugumuzu dusunurum (Anna, Gazete, Temmuz 1995).
Arthur icin ogretim oyunculukla esanlamlidir. Dogrusu onun ogretmenlik egitimi, tiyatro egitimi yerine gecebilir.
Bir film icin yaptigim konusmamda onlara, profesyonel tiyatro egitimim olmadigini fakat, ogretmenlik calismalarimda ben ve birer ogretmen olarak siz “oyuncuyuz” dedim. Sayet sinifta basarili olmazsaniz, her gun uyanmali ve belli bir dereceye kadar oynamalisiniz (rol yapmalisiniz). Kendimi uyanmis ve bu yil dusundugum metodlari kullanarak sinifin onunde dersimi verirken gorurum. Bunu farkli ve gercek olmayan bir rol almisim gibi gormem. Benim icin ogretim oyunculuk demektir (Arthur, roportaj, Kasim 1995).
Esther bu iliski hakkinda daha az emindir. Bir ogretmen olarak sizin de rol aldiginiz ogretimin bir unsurunun da oyunculuk oldugunu ogrendim. Bir ogretmen rolunde olmaktan daha cok kendim olmayi kesfetmeyi istedim ve cabaladim (Esther, roportaj, Kasim 1995).
Diger stajyerler oyunculugun ogretime uygulanmasini analiz ettikleri zaman, ikisini de tanimlamak icin cok caba harcadilar. Her stajyerin, rolun nasil tanimlanacagi ve ogretmenligin rol yapmak veya bizzat rolun kendisi olup olmadigi hakkinda bir tanimi vardi. Yeni ogretmenler icin rol yapmak bilincli ve kontrollu bir istir. Ancak, deneyimle birlikte roldeki degismeleri her zaman kontrol edemememiz, hayal gucu ozelligini ortaya cikarir. Bu amac dahilindedir. Stajyer ogretmenlerin rollerini basarili olarak yapmalari isteniyorsa, iyi bir egitim almalari gereklidir (Dogaclama, rol ve drama egitimi). Bir rol uygulandigi zaman dramada ne olacagini belirlemek icin, Avusturalya’li drama egitmeni Bruce BURTON (1991), “Gercek ve uydurma arasindaki ic oyun” diye tanimladigi Augusto BOAL’in ‘metaxis’ terimini kullanir.
Katilimci once uydurma (hayali) bir durumu veya rolu tasarlamali ve sonra bu gercekmis gibi davranmalidir. Bu deneyim birinci elden bir ogrenmedir. Cunku burada, katilimci dogrudan ve aktif olarak etkinlige katiliyor. Diger durumda ise katilimci, oyuna kendini kontrol altinda tutarak katiliyor ve bu sekilde birey bilincle gozleyen ve kontrol eden bir seyirci olmaktadir (Burton, 1991, s. 7).
Canli rolun bu analizi, oyuncu – seyirci – oyuncu iliskisi nedeniyle ogretmen egitimine faydali bir model saglar (Boal, 1995). Oyuncu bir yansitici pratisyendir. Boylece rol yapan kisi, rolunu oynuyorken ayni zamanda oyunun etkisini analiz ediyor ve sonucu degerlendiriyor.
Ogretmenin oyunculuk gibi bir nosyonunun olmasi, bazi stajyerleri tam anlamiyla hosnut etmemekle birlikte, literaturun bir kismi (Heck ve Williams, 1984; O’Hanlon, 1993; Knowles ve Cole, 1994 gibi) bu nosyonu desteklemektedir. O’Hanlon’un rol tanimi; kendini anlama ve ogretim icin sanata (tiyatroya) ihtiyac oldugunu icerir.
Ogretmenlerin ve profesyonellerin butun hareketleri bir rol davranisi olarak gorulebilir. Ancak rol almak kendini kanitlamaktir. Ogretim, rolun profesyonel tanimini gorevlilere verir. Bu bir cok tekil rolden yalnizca biri olabilir. Kisi, her biri belli ozellige uygun hazirlanmis roller listesini anlamistir. Ogretme rolu, rol yaptigimizdaki davranisimizi sonradan etkileyen ogretmenler gibi bizi kendimizi anlatir (O’Hanlon, 1993, s.244).
Ogretimin bir rol sanati oldugunun kabulu icin tartisan literaturun (ana olarak Kuzey Amerika) kucuk ama ikna edici bir kismi vardir. Ornegin, Dawe (1984), Parks (1992) ve Jagla (1994), ogretimi yalnizca bir sanat olarak kabul edersek, uygulanmakta olan ogretmen egitim modeli teknigini curutebilir miyiz diye tartistilar. Parks ve Dawe daha ileri giderek, ogretim bir oyunculuk olduguna gore, ogretmenlerinde artistler gibi yetistirilmesi geregini savunurlar. Jagla (1994) ve Clandinin (1993) ogretim ve ogretmen egitimini, ogretmenlerin daima karsilastiklari beklenmeyen ve prova edilmemis gorevlerini iceren bir dogaclama sanati olarak yeniden tanimliyorlar.
Wellington Egitim Koleji’nde ders veren Pauline BOYLES, bu dogaclama sanatini tanimlamak icin dans metaforunu kullanmistir.
Temelde, ogretimi, ogrenmeyi bir dans gibi gorurum. Adimlarinizi devamli degistirirsiniz, baskasinin adimlariyla hareket edersiniz, zamanlamayi devamli degistirirsiniz, onlarin yolunda hareket edersiniz (Boyles, 1996).
Egitimcilerin diger bir grubu, ogretmenlerin ogrencileri motivize etmek ve onlara ilham vermek kapasitelerini artirmak icin, rol yeteneklerini tesvik edeceklerdi. Heck ve Williams (1984) stajyerlere, sinifi bir tiyatro sahnesi olarak gormelerini ve ogrenim sartlarini maksimize edecek bir tiyatro pratisyenin mekan ve plan fikrini kullanmalarini onerir. Parks (1992), ogretmenin oyunculuk kalitesini saptamak icin belli artistik ozelliklerinin kullanilmasini onerir.
Tauber ve Mester (1994) ve Haigh (1995) Ogretme yeteneklerini arttirmak icin butun ogretmenlere oyunculuk dersleri verilmesini israrla anlatirlar. Bu; ses, hareket, mekan ve benzeri teknikleri kullanmayi icermelidir. Bir temsilden once oyuncularin yaptigi hazirlik, ogretim icin yapilacak hazirlikta da kullanilabilir. Tiyatro calismalariyla stajyer ogretmenler kendi oyunculuklarini analiz edebilirler ve boylece basarisizliktan bogulmalari azalir. Herhangi bir andaki zayif oyunculugu kabul edebilirler ve bunu tamir edilemez kisisel bir hata olarak gormeyebilirler.
Oyuncu ve dinleyiciler arasindaki iliski, Beckerman (1990) ve Warrington’un (1994) tanimi dahilindedir. Ogretmen ve ogrenci arasinda oldugu gibi, bu iliski arasinda da paralellikler saptadim.
__________________
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Ogretmen Egitimine Alternatif Bir Model
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●83 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Ogretmen Egitimine Alternatif Bir Model