ELEŞTİREL SOSYOLOJİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Eleştirel kuram ,Markscı teorinin durumundan,ozellikle bu kuramın ekonomik determinizme eğiliminden rahatsız olan bir grup Alman yeni Marksistlerin urunudur. Frankfurt Okulu ismini,Almanya’da 1923’te kurulmuş olan Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitusu’nden almaktadır.[1]Okul Frankfurt’ta 23 Şubat 1923’te resmi olarak kurulmuştur.Uyeleri bu resmi kuruluştan once de aktiftirler.1930’larda Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte,coğu onde gelen uyeleri Amerika’ya goc ederek bilimsel calışmalarına orda devam etmişlerdir.Bu faaliyetlerini Kolombiya Universitesi’’yle işbirliği icinde olan bir enstitude surdurmuşlerdir.İkinci Dunya Savaşı’ndan sonrra eleştirel kuramcılardan bazıları Almanya’ya geri donmuşlerdir.Diğerleri ise Birleşik Devletler’de kalmışlardır.Eleştirel kuram bugun Frankfurt Okulu’nun sınırları dışına taşmıştır.Sonraki eleştirel kuramsal gelişmeler icin başlangıc noktası olmuştur da diyebiliriz.[2]
Frankfurt felsefecileri,,Horkheimer,Adorno ve Macuse’den Habermas’a kadar iki kuşak boyunca,pozivistik felsefelerde ahlaki akıla empoze edilen sınırları eleştirmekle ilgilenmişlerdir.Pozitivizmin bu anlamdaki eleştirisi,sonradan eleştirel kuram olarak adlandırılacak olan duşuncenin en merkezi ilgilerinden biri olmuştur.[3]Eleştirel kuram icinde başat olan bir tek oğe varsa o da,Hegel ve klasik Alman felsefesindeki anlamıyla - bilgiyi,insanın butunleşmesini ve ozgurluğu ilerletecek bir bicimde dunyanın donuşturulmesiyle birleştiren bir eleştirel yetenek olarak- kavranan Akıl’ın (Vernunft) savunucusudur.Frankfurt felsefesi Marks’ın izinde gitmeye ve boylece Hegel’in Kantcı ikilemleri -yalnızca saf ve pratik Akıl değil,fakat fenomenlerle bilinmez “kendinde şeyler”in benimsenmesini de- aşmasından yararlanarak modern Marksizm’i de yenilemeye calışmaktadır.[4]
Frankfurt Okulu’nun toplum teorisi kesinlikle kotumser iceriktedir.[5]Frankfurt Okulu da kitle toplumu ve kulturune dayalı bir teori geliştirmişti:Kapitalizm giderek merkezileşirken,toplumsal yapısı aadım adım atomlaşmıştı.Burjuvazi on dokuzuncu yuzyılda kamusal kurumları,yani devletten ayrı olan kendi işlerini yurutup kulturlerini orgutleyen kurumların alanlarını genişletmişti.[6]
Eleştirel sosyal teoriyi ortaya koyabilmek icin girişilen ilk cabalardaki kavram sebeptir.Sebep kavramının anlamı,Hegelci gelenekten kaynaklanır.Marcuse’ye gore sebep,var olan toplumların doğasını eleştirmek ve toplumla mucadele etmek icin kullanılabilir.[7]
Eleştirel kuram buyuk olcude sosyal ve entelektuel yaşamın ceşitli yonlerinin eleştirisi uzerinde yoğunlaşmıştır.Marx’ın calışmaları (felsefi duşuncenin eleştirel analizi,kapitalist sistemin doğasına yonelik eleştirel değerlendirmeler) etkilidir.Calışmaların coğu topluma ve ceşitli bilgi sistemlerine yoğun eleştiriden oluşur.Okulun calışmalarının nihai hedefi toplumun doğasını daha analitik olarak sergilemektir.[8] Getirdikleri eleştiriler şu alanlarda yoğunlaşır:
1 - Markscı Kuramın Eleştirisi : Eleştirel kuram markscı kuramdan kok almakla birlikte ona eleştirel olarak yaklaşarak onu yeniden uretmiştir.Bu kuramdan en cok rahhatsız oldukları nokta ekonomik determinizm olmuştur.Bu nedenle ekonomik determinist,mekanistik Marksislere yonelik eleştirilerini yooneltmişlerdir.Bazıları,orneğin Habermas Marksın orjinal calışmalarının bir kısmında icerilmiş olan determinizni eleştirmiştir;fakat coğunluğu eleştirilerini neo-marksistler uzerinde yoğunlaştırmışlardır.Cunku bunlar Marksın calışmalarını fazlasıyla mekanistik olarak yorumlamışlardır.Eleştirel kuramcılar,,ekonomik deterministleri,,ekonomik alanda odaklanmalarını yanlış olmadığını fakat aynı zamanda sosyal yaşamın diğer yonlerini de aynı olcude değerlendirmeleri gerektiğini vurgulamışlardır.Bu dengesizliği duzeltmek icin eleştirel kuramcılar dikkatlerini kulturel alanda yoğunlaştırmaya yonelmişlerdir.Buna ek olarak eleştirel okul,gorunuşte Markscı kuramı uygulayan Sovyetleri de bu bağlamda yoğun eleştiri altına almıştır.
2 - Pozitivizm Eleştirisi : Pozitivizm eleştirisi kısmen ekonomik determinizmin eleştirisi ile bağlantılıdır.Bu bağlamda pozitivizm butun calışmalarına tek bir bilimsel methodun uygulanabilirliği duşuncesini kabul eder.Butun disiplinler icin fiziksel bilimleri guvenilirlik olcutu olarak ele alır.Pozitivistler bilginin doğal olarak tarafsız olduğunu kabul ederler.Değerlerin dışlanabileceğini duşunurler.
Bu noktadan hareketle eleştirel okul ceşitli acılardan pozitivizme karşı gelmiştir.Pozitivizm sosyal yaşamı maddeleştirir ve onu doğal bir surec olarak gorur.Ancak eleştirel kuramcılar insan eyleminde ve bu eylemin sosyal yapıları etkileme yolları uzerinde odaklanır..Ozetle eleştirel kuramcılara gore pozitivizm aktorleri goz ardı eder ve onları “doğal gucler” ce belirlenmiş pasif butunluklere indirger.Bu bağlamda ele alındığında eleştirel kuramcılar bilimin genel yasalarının hic sorgulanmadan insan eylemine uygulanabileceğini kabul etmez.Diğer bir eleştiri noktası da şudur:Pozitivizm amaclara yonelik aracların yeterliliğinin değerlendirmekle yetinir.Ancak amacları icin benzer değerlendirmeye yonelmez.Doğal olarak bu eğilim icsel olarak konservatiftir ve dolayısıyla mevcut sistemi sorgulamaz.Sonuc olarak mevcut duzen maddeleştirilmiş olur;Olgular kesin cizgiler icinde ele alınır.Pozitivizm aktor ve sosyal bilimciyi pasifliğe surukler.[9]
3 - Sosyolojinin Eleştirisi : Eleştiri accısından sosyolojiyi de bir hedef olarak secmişlerdir.Bilimsel methodu kendi icinde bir amac olarak benimsemesi nedeniyle okulun eleştirisiyle karşı karşıya kalmışttır.Dahası bu bağlamda,sosyoloji status quo’yu kabullenmekle suclanmıştır.Eleştirel okul sosyolojinin ciddi olarak toplumu eleştirmediğini,hatta cağın sosyal yapısını aşmadığını ileri surer.Okula gore sosyoloji mevcut yapısıyla,cağın ttoplumu tarafından baskı altına alınan insanlara gorevini yapmaktan uzaktır.Eleştirel sosyologlar insani olan herşeyi sosyal değişkenlere indirgeme eğilimindedirler.Toplumda,bireylerde odaklanmaktan ziyade bir butun olarak toplumda odaklandıklarında sosyologlar birey ve toplumun etkileşimini goz ardı etmiş olurlar.Aslında coğu sosyologlar bu eleştiriyi haketmezler ama bu goruş eleştirel okulun sosyologlara yonelttiği temel bir saldırıdır.
4 - Modern Toplumun Eleştirisi : Eleştirel okulun coğu calışmaları modern toplumun eleştirisini amaclamıştır.Erken Marksist teori,ozellikle ekonomi uzerinde yoğunlaşırken,eleştirel okul kulturel duzeye yoğunlaşmıştır.Diğer bir deyişle okul,egemenlik uzerine vurgu yapar;ancak bu vurgu modern toplumda ekonomik oğelerden ziyade kulturel oğelerin egemenliği ile ilişkilidir.Eleştirel okul modern toplumda bireyin kulturel olarak baskı altında olduğu duşuncesinde odaklanır.Eleştirel okul modern toplumda rasyonalite tarafından uretilmiş olan baskının ekonomik somurunun yerini aldığı goruşunu benimser.Eleştirel okul cok acık olarak Weber’in formal rasyonalite ve tozel rasyonalite ayrımını kabul etmiştir.Eleştirel okul oncelikle formal rasyonalitenin bir bicimi uzerinde yoğunlaşır:Modern teknoloji.Teknoloji cok etkilidir.İnsanı esir alırken tarafsız gibi gosterilir.Teknoloji bireyselliği yok eder.Bireyin icsel ozgurluğu modern teknoloji tarafından işgal edilmiştir.
5- Kulturun Eleştirisi : Frankfurt okulu ozellikle kulturel alanda odaklanmıştır.Bu eleştirilerini “kulturel endustri” anlayışında ozetlemişlerdir.Kultur endustrisi kitle kulturunu yansıtır.Bu endustriye ilişkin olarak eleştirel duşunceleri iki şey rahatsız eder:
a - Endustrinin sahteliği.Bu endustri onceden hazırlanıp programlanır ve medya
yoluyla da kitlelere ulaştırılır.
b - İnsanlar uzerinde pasifleştirici baskıcı etki.
Eleştirel teori asıl olarak hakikate ulaşmakla,evrensellik ve kurtuluşla ilgiliydi.[10]Frankfurt Okulu’nun epistemolojisinin temelinde,,Hegelci totalik kavramı ile onun toplumun ve tarihin yasaları bicimindeki ifadesi bulunuyordu.Eleşttirel teori farklı duşunce formlarını belirli toplumsal gruplarla ilişkilendirmemektedir.[11]

ELEŞTİREL TEORİ CERCEVESİNDE J. HABERMAS VE K.MARX

Frankfurt Okulu’nun calışmaları 1960’lı yıllarda yaygın bicimde bilinmeye ve toplum bilimlerinde etkili olmaya başlamıştı.Ancak,yeni bir eleştirel teorisyenler kuşağının uyesi olan Jurgen Habermas’ın gozlemlediği gibi,Frankfurt Okulu’nun Horkheimer ve Adorno tarafından belirlenmiş olan programı,kapitalist rasyonaliteye yonelttiği eleştirinin normatif temelini oluşturması acısından,tarihte nesnel bir teleoloji bulunduğunu ongormuştu.Bu şekilde,gundelik dunyanın tarihsel acıdan karmaşık ve değişken pratikleri,gozardı edilmiş ve merkezileşmiş kultur endustrisinin ideolojik reflekslerine indirgenmiş oluyordu.Frankfurt Okulu’nun teorisinin başlıca temalarından birisine gore,tum kapitalist toplumlar,kapitalist uretim tarzının ayrılmaz bir parcasını oluşturan merkezileşmiş bir devlet aygıtının egemenliğinde,benzer bir yapıya ve ideolojiye sahipti.[12]
Calışmalarında Frankfurt Okulu’nun devletin duzenlediği bir kapitalizm goruşune cok şey borclu olan Habermas,işte bu tur bir indirgemeciliğe meydan okumuştu.Onun modern toplum analizinde,eleştirel teorinin kavramlarının bircoğu birleştiriliyordu:Bilgi, cıkarlara bağlıydı; bilim ve teknoloji giderek uretim ve idarenin denetimine girmişti;toplumsal bilinc teknokratik bir hal almış ve araccı akıla dayalı bir yapıya sahip olmuştu.
Habermas’a gore felsefi bilgi self-refleksiyon ile ic icedir,boylece,biz insan var oluşunun belirli gostergeleri,ozellikle de insan bilgisinin kendisinin doğası ve statusu uzerine,yonelebiliriz.Dolayısıyla,Habermas teknikal ve pratik ilgiler arasındaki ilişkiler ile,bunların bilgi formlarının incelenmesini,kendi başına bir self-refleksiyon olayı olarak gorur.[13]
Eleştirel okulun kulturel duzeyde ilgi alanlarından biri,Habermas’ın meşruluklar(legitimations)[14] olarak belirlediği olgudur.Bunlar politik sistemin anlaşılmasını gucleştirmek ve buğulandırmak,tam olarak ne olduğuna ilişkin olarak bu sistemi kapalı hale getirmek bağlamında yaratılır,oluşturulur. [15]
Eleştirel okulun en iyi bilinen diyalektik calışmaları Habermas’ta dikkati cekmektedir.Habermas’ın bilgi ve insan cıkarları arasındaki ilişkiye ilişkin irdelemeleri,subjektif ve objektif oğeler arasındaki daha geniş caplı ilişkiler diyalektik ilişkiye bir ornektir.Habermas şu noktanın ozellikle farkındadır:Subjektif ve objektif faktorler birbirinden soyutlanmış olarak ele alınamazlar.Habermas’a gore,bilgi sistemleri objektif duzeyde var olur fakat insan cıkarları daha subjektif olgulardır.
Habermas uc bilgi sistemi ve bunlara karşılık gelen cıkarlar arasında bir ayrımlaşma yapar.Her bilgi sisteminin arkasında yatan ve yonlendiren cıkarlar genellikle halktan insanlar tarafından bilinmezler ve eleştirel kuramcıların gorevi bunları,bu arka planı,acıklamaktır.Birinci tur bilgi sistemi analitik bilim veye klasik pozitivist bilgi sistemleridir.Bu tur bilginin arkasında yatan cıkar teknik kontroldur.Bu kontrol cevreye,diğer toplumlara veya toplumda insanlara uygulanır.Habermas’a gore analitik bilim,baskıcı kontrolu sağlayan bir aractır.İkinci bilgi sistemi insani bilgidir.Bu bilginin cıkarı,amacı dunyayı,yaşamı anlamada temellenir.Bu bilgi şu genel goruş cercevesinde hareket eder:Gecmişimizi anlamak genel olarak bugun olanı anlamamıza yardım eder.Bu bilginin karşılıklı ve kendini anlamaya yonelik pratik bir cıkarı vardır.Bu bilgi ne baskıcı ne de ozgurleştiricidir.Ucuncu bilgi sistemi turu eleştirel bilgidir.Habermas ve Frankfurt Okulu’nun benimsediği bilgidir.Habermas ve diğerleri tarafından oluşturulan eleştirel bilginin,kitlelerin kendi alt-bilinclenmesini(self-cousciousness)[16] sağlayacağı ve umit edilen ozgurleşimle sonuclanacak bir sosyal harekete yol acacağı duşunulmuştur.
Habermas’ın Marx’ın teorilerine ilişkin goruşlerini şoyle ozetleyebiliriz:Habermas’ın temel amaclarından biri tarihsel materyalizmin yeniden uretimidir.Marx’ın başlangıc noktasını(insan potansiyeli,duyumsal insan etkinliği,insansal varoluş) kendisine başlangıc noktası yapmıştır.Ancak Habermas’a gore Marx insani oluşumun birbirinden analitik olarak farklı iki bileşeni arasında bir ayırım yapmamıştır.-İş(veya emek,amacsal rasyonel eylem) ve sosyal(veya sembolik) etkileşim(veya iletişimsel eylem)- Habermas acısından Marx ikinci oğeyi ihmal etmiş ve bu ikinci oğeyi de “iş”e indirgemiştir.Marx’ın yaklaşımındaki sorun insanın kendi kendine ureten eyleminin emeğe indirgenmesidir.Habermas,bu bağlamda şoyle der:İş ve etkileşim ayırımı benim başlangıc noktamdır.Tum calışmalarında bu ayırım sureklilik gosterir.Bu kavramlar yerine şunları kullanmak eğili gosterir:Amacsal-rasyonel eylem(purposive-rational action) ve iletişimsel eylem(communicative action)[17]
Amacsal-rasyonel eylemi de ikiye ayırır:Aracsal eylem(instrumental action) ve stratejik eylem(strategic action).Bu iki eylem bicimi tasarlanmış kişisel cıkar elde etmeyi icerir.Aracsal eylem,secilmiş bir amaca ulaşmada en iyi aracları rasyonel olarak hesaplayan tek bir aktorle ilgilidir.Stratejik eylem,bir amaca ulaşmak icin amacsal rasyonel eylemde birbirleriyle işbirliği yapan iki veya daha fazla kişiyi icerir.Her iki eylem turunde amaclanan;aracsal yetkinliktir.
Habermas’ı Marx’tan ayıran temel nokta şudur:Amacsal-rasyonel eylem(iş) değil fakat iletişimsel eylem en kapsayıcı ve ozellik belirten insan olgusudur.İletişimsel eylem sosyo-kulturel yaşamın olduğu kadar insani bilimlerin temelidir.Marx iş uzerinde yoğunlaşırken,Habermas iletişimde odaklanmıştır.Ceşitli tarihsel aşamalarda,ozellikle kapitalizmde eleştirel olarak işi analizde Marx iş ustunde yoğunlaşmakla kalmamış aynı zamanda ozgur ve yaratıcı işi olcut almıştır.Habermas’ın temel aldığı alan amacsal-rasyonel eylemden ziyade iletişimsel alan olmuştur.Habermas’ın hareket noktası carpıtılmamış iletişimdir,yani zorlayıcı,baskıcı olmayan iletişim.Bu olcutten hareketle Habermas carpıtılmış iletişimi eleştirel olarak analiz edebilmiştir.Habermas iletişimi carpıtan sosyal yapılarla ilgilenmiştir.Marx ise işin carpıtılmasının yapısal kaynaklarını irdelemiştir.Hareket noktası olarak farklı olcutler kullanmış olsalar da yine temel alınan bir olcute sahiptirler.Bu durum onlara ceşitli tarihsel olgulara ilişkin değerlendirmelerinde tutarlılık kazandırmıştır.Habermas ozellikle Weber’i ve onceki eleştirel kuramcılar gibi kuramcıları olcut yoksunluğuna sahip olmaları ve relativizme kaymaları noktasında eleştirmiştir.[18]
Marx ve Habermas arasında ve hareket noktası olarak temel alınan olcut acısından diğer bir paralellik daha vardır:Her ikisi icin bu temel hareket noktaları,onlar icin sadece analitik olarak başlangıc noktası olmayıp aynı zamanda onların politik amaclarını temsil eder.Diğer bir deyişle Marx icin amac komunist toplum,carpıtılmamış işin ilk defa var olacağı toplum,Habermas icin politik amac carpıtılmamış iletişimin var olduğu bir toplumdur.Hemen gercekleştirilmesi gereken amaclar acısından Marx carpıtılmamış iş acısından(kapitalist) engellerin ortadan kaldırılması arayışı icindeydi;Habermas ise ozgur iletişime yonelik engelleri ortadan ladırmayı amaclar.[19]
Marx’da olduğu gibi,Habermas icin de geleceğin ideal toplum temeli cağdaş dunyada mevcutturc.Başka bir bicimde soyleyecek olursak,Marx icin insani oluşum oğeleri kapitalist toplumda “iş” te ickindir.Habermas icin carpıtılmamış iletişimin oğeleri cağdaş iletişimin her eyleminde bulunmaktadır.
Bu nokta bizi Habermas’ın calışmalarında temel konuya yani “rasyonelleşme” ye getirir.Bu konuda Habermas hem Marx hem de Weber’den etkilenmiştir.Rayonelleşme konusunda Habermas’ın amacsal-rasyonel ve iletişimsel eylem arasında yaptığı ayırım onemini korur.O’na gore,calışmalar amacsal-rasyonel eylemin rasyonelleşmesi uzerinde odaklanmıştır.Bu odaklanma uretim guclerinin genişlemesi ve teknolojik kontrolun yaşam uzerindeki etkisinin artışıyla sonuclanmıştır.Rasyonelleşmenin bu bicimi Weber ve Marx’ta olduğu gibi modern dunyada temel,belki de tek temel sorundur.Ancak,burada sorun genel olarak rasyonelleşmenin değil amacsal-rasyonel eylemin rasyonelleşmesidir.[20]Habermas icin amacsal rasyonel eylemin rasyonelleşmesine yonelik sorunun cozumu iletişimsel eylemin rasyonelleşmesinde yatar.İletişimsel eylemin rasyonelleşmesi egemenlikten,ozgur ve acık eyleme yol acar.Burada rasyonelleşme ozgurleşmeyi,iletişim uzerindeki sınırlamaların kaldırılmasını icerir.
Sosyal normlar duzeyinde boylesi rasyonelleşme bireysel esneklik ve duşunumsellikte artışlara yol acacak olan normativ baskı ve katılıktaki azalmayı icerir.Bu yeni,,daha az sınırlayıcı veya sınırlayıcı olmayan normativ sistemin geliştirilmesi Habermas’ın sosyal evrim kuramının kalbinde yatar.Yeni bir uretim sistemi yerine rasyonelleşme yeni,daha az carpıtan normativ sisteme yol acar.Bu acıdan Habermas Marxist koklerini keserek maddi duzeyden normativ duzeye geciş yaptı diye eleştirilmiştir.Ancak Habermas bu eleştiriye karşı gelerek yanlış anlaşıldığını ileri surmuştur.Bu evrimin son noktası Habermas icin rasyonel bir toplumdur.
KAYNAKCA

1-SWİNGEWOOD,Alan,(1998),Sosyolojik Duşuncenin Kısa Tarihi,Bilim ve Sanat Yayınları,Ankara

2-Prof.Dr.Ulgen OSKAY,Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu,

3-GİDDENS,A.,Pozitivizm ve Eleştiricileri,(BOTTOMORE,T. ve NİSBET,R.,Sosyolojik Cozumlenenin Tarihi kitabındaki makalesi),

4- KEAT,R. ve URRY,J.,(1994),Bilim Olarak Sosyal Teori,İmge Kitabevi Yayınları,Ankara
5- SKINNER,Q.,(1995),Cağdaş Temel Kuramlar,Vadi Yayınları,Ankara

[1] SWİNGEWOOD,Alan,(1998),Sosyolojik Duşuncenin Kısa Tarihi,Bilim ve Sanat Yayınları,Ankara,s.332-333

[2] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu,

[3] GİDDENS,A.,Pozitivizm ve Eleştiricileri,(BOTTOMORE,T. Ve NİSBET,R.,Sosyolojik Cozumlenenin Tarihi kitabındaki makalesi),s.271

[4] GİDDENS,A.,a.g.e.,s.272

[5] SWİNGEWOOD,Alan,a.g.e. ,s.333
6 SWİNGEWOOD,Alan,a.g.e. ,s 334

7 KEAT,R. ve URRY,J.,(1994),Bilim Olarak Sosyal Teori,İmge Kitabevi Yayınları,Ankara,s.271
8 Prof.Dr.Ulgen OSKAY,Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu,





[9] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu,

[10] SWİNGEWOOD,Alan,(1998),Sosyolojik Duşuncenin Kısa Tarihi,Bilim ve Sanat Yayınları,Ankara,s.335

[11] SWİNGEWOOD,Alan,a.g.e.,s.335-336

[12] SWİNGEWOOD,Alan,(1998),Sosyolojik Duşuncenin Kısa Tarihi,Bilim ve Sanat Yayınları,Ankara,s.339

[13] KEAT,R. ve URRY,J.,(1994),Bilim Olarak Sosyal Teori,İmge Kitabevi Yayınları,Ankara,s.279

[14] Legitimations şoyle tanımlanabilir:Mevcut sistemin varlığını desteklemek icin politik sistem ve teorik olarak diğer herhangi bir sistem tarafından uretilen duşunce sistemidir.

[15] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu

[16] Freudcular tarafından eklemlenmiş mekanizmalar

[17] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,Ege Universitesi Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu

[18] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,a.g.e.

[19] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,a.g.e.

[20] Prof.Dr.Ulgen OSKAY,a..g.e.
__________________