Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Latİn Amerİka UygarliĞi
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●67 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Latİn Amerİka UygarliĞi
-
07-09-2019, 16:35:24Kayıtlı Üye
LATİN AMERİKA
Latin Amerika, Orta Amerika, Batı Hind adaları ve Guney Amerika’yı kapsamaktadır. Buraya “LATİN” denmesinin sebebi ilk buraya genellikle dilleri Latince olan İspanyol ve Portekizlilerin gelmesidir.
Amerika kıtası bize 2 farklı kultur sunmaktadır. Bunlardan birincisi ABD ve ikincisi de Latin Amerika kulturudur. ABD muhteşem başarılarıyla dunya liderliği konumundayken, Latin Amerika hala kendi siyasal birliğini kuramamış, kendi icinde bolunmuş bir Amerika’dır. Eskiden Kuzey Amerika da cok iyi duruma değildi fakat ne zaman ki siyasal butunluğunu sağladı, o zaman atağa kalktı. Bugunku kureselleşen dunyada Latin Amerika da yerini almak istiyorsa siyasal butunluğunu kurmak zorundadır.
Latin Amerika’da kervanlar ilk karayolu ve demiryolunun yerlerini tutmakta olduğu soylenmektedir. Bunlar bugun bile vahşi ve tenha mekÂnlara egemen olmanın ilk şartlarındandır. Cunku buradaki insanlar Batı’dakiler gibi tam bir kok salabilmiş değillerdir. Bunun nedeni bu insanların biraz ilerde bollukta bir mekÂn bulduklarında hemen topraklarını terk etmeleridir.
“İnsanların bu geniş mekÂnda neredeyse kayboldukları duşunulurse buradaki buyuk eyaletlerin kendi bildikleri gibi yonetilmeleri son derece doğaldır” . Latin Amerika koylulerini vahşi doğadan koparıp alabilmek dunun buyuk duşuncesiydi. Fakat bundan daha da onemlisi onların vahşiliklerinin buyuk bolumunu oluşturan sefaletten onları kurtarabilmektir. 19. ve 20. yuzyılda bu insanları barbarlıktan kurtarmanın hayali kurulmuştur.
Fakat bu insanları, vahşi hayvanları terbiye eder gibi terbiye etmek değil de onlara yaşamayı, kendine bakmayı, okumayı oğretmek şeklinde bir hayaldir. Fakat bu hala gunumuzde bile tam anlamıyla gercekleşebilmiş değildir.
Irklar sorunu
Latin Amerika’da yerli, beyaz ve siyah (zenci) olmak uzere farklı ırklar bulunur. Latin Amerika’da butun bu farklı ırklardan olan insanlar bir arada yaşamıştır. Bununla beraber bu ırkların hepside Latin Amerika’nın inşasına katkıda bulunmuşlardır.
“ Bu sarı, siyah ve beyaz ırklar bugun bir aradadır ve hicbirisi diğerini eleyecek, hatta elemeye teşebbus edecek kadar guclu olmamıştır. Bir arada yaşamaya mahkûm olan bu ırklar, bazı surtuşmelere rağmen, birbirlerine alışmayı, karışmayı ve bir hoşgoru ve saygı gostermeyi bilmişlerdir” .
Amerika’ya gelen ilk beyazlar buradaki yerli uygarlıklara tam anlamıyla vahşice davranmışlardır. Aynı zamanda onların alınabilecek her şeylerini de acımadan almışlardır. Yerli insan nufusu inanılmaz bicimde azalmıştır. Yerli insanlar ilkel kaldığı, kabile halinde yaşadığı her yerde Avrupalılarla ilk temaslarından itibaren yerlerinden edilmiştir. Sadece Avrupalıların zor girdiği, ulaşılması zor bolgelerde yaşayan yerliler bu durumdan kurtulmuşlardır(Amazonya bolgesinde yaşayan yerliler gibi). Fakat buna rağmen yerli uygarlıklar hayatta kalmayı başarabilmişlerdir. Silahsız olmaları ve aletlerinin kotu olması nedeniyle kolay birer av olmuşlardır. Ancak bu uygarlıktaki insanlar dayanışmaları sayesinde kurtulabilmişlerdir.
Zenciler
Zenciler buyuk oranda faal endustri merkezlerine gitmişlerdir. Yani yerli emeğin kıt olduğu Atlantik kıyılarına inmişlerdir. Boylece Brezilya’nın kuzeyinde egemen hale gelmişlerdir. Ve bugun de buyuk modern Brezilya kentlerinin neredeyse hepsinde buyuk oranlarda temsil edilmektedirler.
Beyazlar
“Beyazların Amerika kıtasını ellerine gecirmesi 2 uzun aşamada meydana gelmiştir ve her seferinde farklı bir etnik katkı soz konusu olmuştur” . Beyazlar ilk fetihlerle birlikte hayatlarını surdurebildiği ve uygun hazır bir ortamı bulduğu her yere yerleşmişlerdir. Buna 1600’lu yıllarda buyuk somurge kentleri olan Mexico, Lima ve bugunku Bolivya’nın And dağlarının tepelerinde yaşamış olan İspanyolları ornek olarak verebiliriz. “İspanyol somurge sanatı bu somurge kentlerinin yeni zenginliklerinin ihtişamını dile getirmek uzere bugun hala aynı yerinde durmaktadır” . Fakat bunların insani ozunun esas olarak yerlilerden meydana geldiğini unutmamak gerekir. Somurge doneminin buyuk Brezilya kentlerinin ozu ise Afrikalılardır.
İspanya ve Portekiz’den 1820’lerden sonra kurtulan Latin Amerika, Avrupa’nın tum kapitalistleri ve en başta da İngiltere tarafından sistematik bir şekilde somurge haline getirildi. Buradaki yeni bağımsız devletler, Avrupalı endustrici ve bankacıların karşısında cok saf muşteriler haline gelmişti. Mesela İngiltere modası gecmiş, eski savaş aletlerini 1821’de Meksika’ya satmıştır.
Aynı zamanda Latin Amerika bir Avrupalı insan akımına daha acık hale gelmişti. Ustelik bu sefer bu akım sadece İspanyol ve Portekizlilerle sınırlı kalmayacaktır. İlk başta buyuk oranlarda olmayan insan(entelektueller, bilim adamları,muhendisler, işadamları, sanatkÂrlar vb.) akımı 1880’den sonra buharlı gemilerin Guney Atlantik’te sefer yapmaya başlamasıyla buyuk olcude artmıştır. Yani burada buharlı gemiler İtalyan, Alman, Portekizli, İspanyol ve binlerce Avrupalıların kitleler halinde gelmeleri ne olanak sağlamışlardır. Bu insanlar Sao Paolo’nun guneyinde kalan Brezilya kesimlerinin, Arjantin ve Şili’nin yeni talibi olmuşlardır. Bu insan akımı, buyuk alanlar uzerindeki toplumsal duzenleri yok etmişlerdir ve bu yok oluş hızlı bir şekilde meydana gelmiştir
Bu insan gocu bu alanları iskÂn etmeye başlamıştır. Bu insanlar modern Brezilya’yı, modern Arjantin’i ve modern Şili’yi oluşturmuşlardır. Buralarda 1940’lardan once İtalya’nın bir kopyası
bulunabilirdi. Veya uzaktaki kulturune bağlı kalmış bir Almanya’da aynı şekilde gorulebilirdi. Yani buraya gelen beyazlar kulturlerine bağlı kalarak kulturlerini bu bolgelere yaymışlardır. Endustrinin başarısını da buraya gelen beyazlar sağlamıştır. Peru’da yerlilerin dilinde emir verenlere hala ‘ beyaz ’ denilmektedir. Cunku zenginlik ve iktidarın hep beyazların elinde olmuştur. Ve bu durum hala bugun de devam etmektedir.
Latin Amerika’da bu farklı ırklar arasında toplumsal nedenlerden oturu surtuşmeler olmuştur. Fakat genelde ırklar buyuk oranda karışmışlardır. Karışımın en buyuk boyutta olduğu Meksika’da (beyazlar ve yerliler arasında) ve Brezilya’da (zenci ve beyazlar arasında) hoşgoru ve kardeşlik diğer yerlerden daha fazladır. “ Irkların eşitliği ve kardeşliği konusunda kazanımlar yerine gore farklılık gostermektedir. Bu kazanımlar hala toplumsal dengesizlikler engeline takılmaktadır. Ustelik Latin Amerika’da Arjantin gibi tamamen beyaz insanlardan oluşan ulkeler vardır. Bunlar karışım sonucu yeni etnik tiplerin meydana geldiği ulkelerin tamamen zıddındadır. Ancak tam anlamıyla etkin olmasa da bu ırkların kardeşliği butun itibariyle vardır” .
Melez Amerika, kendini Avrupa’yla kıyasladığında aşağılık kompleksi duymuş olmasına rağmen 1930’lardan itibaren Latin Amerika yavaş yavaş kendine saygı duymaya başlamıştır. Bu yavaş bir donuşumdur ve hÂl da surmektedir.
Ekonomi
Latin Amerika dunyada ekonomik rekabette en geride yer almaktadır. Fakat şeker, kahve, kakao vb. uretip satmak istiyorsa, ekonomik devrelerde ayakta kalmak zorundadır. Bu durum Latin Amerika ekonomisinin dun olduğu gibi bugunde de olması gereken durumdur.
Avrupa, Amerika yerlilerini kendi cıkarları icin kullanmışlardır. Bolivya’da 4080 metre yukseklikteki Potasi şehrinde odun, yiyecek, maden bulma ve maden eritme gibi zor işler icin yerliler bir şekilde
ikna edilmişlerdi. Aynı şekilde ‘gumuş’ de yerlilerin maruz kaldığı buyuk zorluklarla İspanyol filolarına ulaştırılıyordu. Ve en sonunda da İspanyol filoları gumuşleri konvoylar haline İspanya’ya goturuyorlardı. Bu sistemden tabiî ki Amerika yerlileri değil, İspanyol tuccarlar ve uluslararası capta olan işadamları para kazanıyordu. Buralarda calışan yerliler biraz kıyafet ve karnını doyuracak kadar yiyeceğe razı oluyorlardı. Potasi’de gumuş 17. yuzyılda azalmaktaydı ve bunun uzerine İspanyol Amerika’sı kendi kaderine terk edildi. Portekiz Amerika’sı da 1630’da altını zenci koleler aracılığıyla elde etmekteydi. Buda 1730’lara doğru azalmaya başlamıştı. Zaten bu sıralarda da gumuş madenleri tekrar canlanmaktaydı. Bunun uzerine Brezilya’nın “Genel Madenler Eyaleti” de boşalmaya başlamıştı.
Devre değişmelerini şiddetli bunalımlar izlemektedir. Bunlar tek bir darbeyle bile, sağlıklı bir ulke ekonomisini geriletebilmektedir. Bu konuda bir ornek bugunku Arjantin orneğidir. 1880’lere doğru Arjantin’de refah başlamıştır. Bu ulke bir iki yıl icinde Avrupa pazarına yonelik muthiş bir et ve tahıl ihracatına girmiş ve bunu da eski yapılarını donuşturerek başarmıştır. Arjantin’de 1930’a kadar her şey inanılmaz bir hızla yukselmiştir. Fakat bunalım 1930’lardan sonra baş gostermiştir. Sonrada 1945’ten itibaren dunya piyasasında tarım urunu fiyatlarının bir hayli duşmesiyle, Arjantin ekonomisinin tumu birden bozulmuştur. Yatırımlarda da hızlı bir duşme kaydedilmiştir. İşsizlik artmakta, kırlar boşalmakta, iş imkÂnı olmadığı halde kentler giderek kalabalıklaşmaktaydı. Kurtarıcı endustrileşme hareketi durmuştu. Bundan sonrada bir kurtuluş yolu gozukmemekteydi. Devlet butcesi bile iflasın eşiğine gelmişti. Boylece 2. dunya savaşından once Latin Amerika’nın en zengin devleti olan Arjantin, en hızlı gerileyen ulke durumuna gelmiştir. Arjantin’de guven yerini umutsuzluğa bırakmıştı.
Ekonomik tutarsızlık, modern endustri yolunda bir engeldir. Latin Amerika ekonomik tutarsızlıktan kurtulamadığı icin tamamıyla modern bir endustri kuramamıştır bir turlu.
Gelişmemiş veya belli bir gelişme doneminden sonra terkedilmiş olanlara nazaran, deniz kıyısına sahip, buyuk ihracat guzergÂhlarına bağlı olan kıyı kesimleri daha uygar, daha gelişmiştir. Bunun sebebi Avrupa’ya mal goturen gemilerin kalktığı limanların bu kıyı kesimlerde yer almasıdır. Endustri de genelde bu kıyıda yer alan bolgelerde gelişmiştir. Buradaki bu sermaye birikimi Avrupa ve ABD ile ilişkilerin artması, tarımsal urunlerin ihracatına dayalı sektorun bir endustri sektorune donuşmesine bir anlamda olanak sağlamıştır. Brezilya’nın Sao Paolo kenti buna guzel bir ornektir.
Genel olarak baktığımızda Latin Amerika 2 farklı ekonomiye sahiptir. Gelişmiş, medeni hayata mensup, endustrileşmiş bir ekonomi ve tamamen kohne, tarımsal hayata mensup bir ekonomi vardır. Bu ekonomiler arasındaki farklılığın hemen değişmesi beklenemez. Cunku ozel yatırımlar, devlet yardımları, krediler vb. gibi butun şeyler kıtanın daha onceden gelişmiş kısmına gitmektedir. Durum boyle olunca diğer zayıf ekonominin bu aşamada duzelmesi beklenemez. “Sefalet ve kargaşa, duzenin ve luksun hemen otesinde başlamaktadır. Buda Latin Amerika yonunden buyuk bir sorun teşkil etmektedir” .
Latin Amerika’da sendikalar vardır.Ama bunların endustrileşmiş ulke sendikalarıyla bir ortak yonu bulunmuyor. Yani cokta bir işe yaradıkları sozlenemez bu noktada. Bunlarda bize Latin Amerika icin ‘gelecek’inde zor olacağını gosteriyor. Latin Amerika’da hÂl bulunmayan en onemli unsurlardan birisi tutarlı siyasi partilerdir. “Şu ana kadar genelde kapitalist olan dunyanın dengesi acısından vazgecilmez bir şart olan orta sınıfın yerini bulabilmesi ve yerleşebilmesi icin zaman ve zengin-fakir arasında daha esnek olan bir ekonomi gereklidir” . Yani bu zengin-fakir arasındaki bu inanılmaz ucurum birazda olsa kapatılmalıdır. Siyasi partilerin yaslanabileceği orta sınıfın zayıflığı, Latin Amerika hukumetlerinin istikrarsızlığını gostermektedir. Latin Amerika’da partiler arası bir mucadele değil de insanlar arası bir mucadele vardır. Ve bu buyuk mucadelede ordu da buyuk bir rol almaktadır. Latin Amerikalıların genel olarak kesinlikle rahatsızlık hissettiklerini soyleyebiliriz ama bu kotumserlik manasına gelmez. Bu istikrarsızlık kendini tamamlamaya calışan bir uygarlığın istikrarsızlığıdır.
Latin Amerika’nın uzun sure tanıdığı tek bir uygarlık vardır. O uygarlıkta bir iki kişinin onculuğunde taklit edilen Batı uygarlığıdır. Bunu Latin Amerika’nın edebiyatına bakarak anlayabiliriz. Bir suru Latin Amerikalı yazar Avrupa kitaplarının sanki kopyalarını yazmışlardır. Boylece Latin Amerika, Avrupa duşuncesini dikkatle takip etmiştir. Bunun sayesinde de Latin Amerika’da temeli Avrupa’da olan bir humanizma ve Comte’un pozitivizminin uzantıları gorulmektedir. Fakat bu Batı’nın aynısını kopya etme devri gecmişte kalmıştır. Artık Latin Amerika, Avrupa kulturunu değiştirmeden bir suru ozelliğini kendine uydurmadan kabul etmiyor. Ozellikle 2. dunya savaşından sonra Avrupa’ya ve ABD’ye duyulan guvensizlik, onları kendi zenginliklerini bulmaya itmiştir. “Latin Amerika yalnızca uygarlığın hazinelerini goturmek icin ilgi duyulan vahşi insanlar olmaktan kurtulmuşlardır” . Artık onların hayatlarına, duşuncelerine, atasozlerine ilgi duyulmaktadır. Latin Amerika ozgun bir uygarlıktır ve bugunde hala kendi uygarlığını inşa etmektedir.
__________________