Yığınsal İletim Kuramları Yığınsal iletim yapısıyla toplum arasındaki ilişkileri acıklamayı amaclayan kuramlar genel olarak dorde ayrılabilir:  Yığınsal kultur kuramları  Ozgurlukcu-coğulcu kuramlar  Frankfurt Okulunun Eleştirisel Kuramı  Marxcı kuramlar a) Yığınsal Toplum Kuramı Genellikle “yığınsal toplum kuramcıları” olarak adlandırılan, cok değişik yapıda duşunurlerin oluşturduğu kuramı on dokuzuncu yuzyılın ortalarından başlayarak gelişen, yığınların eleştirisine dayanmaktadır. Seckinci, devletin yuceltilmesi ve bunun ustun nitelikli bireyler tarafından yurutulmesinden yana olan ve demokratik katılmaya acıkca karşı cıkan Nietzshe ve Ortega-Gasset gibi duşunurler, basın ve genel eğitim alanlarındaki gelişmeleri seckinlerle yığınlar arasındaki dengeyi bozan bir tehlike olarak gorurlerken, İngiltere’de M. Arnold gibi duşunurler 19yy. siyasal bunalımlarını bir kultur sorunu olarak değerlendirmekte, bir birleştirici değer yargıları sistemi olan kulturel yapının cokmesini, gelişen yığınsal kulture ve yığınsal iletime bağlamaktadır.diğer yandan, Hannah Arendt ve C. Friedrich duşunurler de, 20.yy da gelişen Nazizm ve Stalinizm gibi totaliter rejimlerin nedeni olarak yalnızlığa ve yabancılaşmaya itilen, parcalanmış 19.yy yığınlarının boyle yığınsal akımlara acık olmasına bağlamaktadırlar. Boylece, “yığınsal kultur” kuramcıları, halkın kendiliğinden yarattığını savladıkları ozgun halk kulturunden ayırdıkları “yığınsal kultur”u siyasal baskının bir aracı olarak gormektedirler. MacDonald’ın ozlu anlatımıyla bu kuram şoyle ozetlenebilir: “Halk Sanatı aşağıdan yukarıya doğru gelişmiştir... Yığınsal kultur yukarıdan zorlanmıştır, iş adamlarının kiraladığı teknisyenler tarafından uretilmiştir, izleyicileri ise secenekleri satın almak ya da almamak olan bir sınırlı katılımla, edilgen tuketicilerdir... Halk Sanatı, efendilerinin “yuksek kulturu” karşısında halkı koruyan bir kale duvarıydı, oysa yığınsal kultur bu duvarı yıkarak, niteliksizleştirilmiş bir “yuksek kultur” biciminde, siyasal bir baskı aracına donuşmektedir. b) Ozgurlukcu-Coğulcu Kuram Yığınsal kultur kuramı, kultur ve yığınsal iletişim aracları konularında cok etkili olmuş bir yaklaşımdır. Unlu ABD’li toplumbilimci Daniel Bell Marxcılık dışında, batı duşuncesinde buyuk olasılıkla en etkili kuramının “yığınsal toplum” kuramı olduğu kanısındadır. Ancak, kuramın dayandığı seckinler-yığınlar ayrımı belirsizdir, organik butunluğu olan toplumsal yapının neden parcalandığını, seckinlerin egemen kulturunun yerini neden bir yığın kulturunun aldığını kuram acıklayamamaktadır. Bu nedenle kuramın eleştirisine dayanarak ve ozellikle ABD’de Shils ve Bell gibi toplumbilimcilerin cabalarıyla, yığınsal iletim araclarının işlevini cok olumlu değerlendiren bir ozgurlukcu-coğulcu kuram gelişmiştir. Seckinci Amerikan toplumbilimcilerinin “yoneticilerin secimlerle yonetime katılan bireylerin oylarıyla onaylanmalarına” dayalı demokrasi yaklaşımlarında, yığınsal iletim aracları coğulcu-ozgurlukcu toplum vazgecilmez oğelerine donuşmuşlerdir. Yığınsal iletim aracları artık yığınsal kultur aracılığıyla siyasal bağımlılık yaratan tek-yapılı baskı aracları değil, tam tersine, değişik goruşlerin kamuoyuna yansımasına, coğulcu toplumda baskı gruplarının goruşlerinin yonetici seckinleri etkilemesine yardımcı olan, devletin “dorduncu kuvveti” idiler. Yığınsal iletim araclarının coğulcu, her goruşu ozgurce yansıtmaya elverişli yapıları coğunluğun goruşunu yansıtmaya yardımcı olduğu gibi, onlara daha once yalnızca seckinlere acık olan kultur urunlerinin ulaşmasını da sağlıyordu. Bu urunlerin sayısı “yığın kulturu” urunleri olabilirdi, ama nitelikli urunler de yayılıyordu. Ancak, coğulcu kuramlar iki onemli noktayı goz ardı etme eğilimindedirler. Birincisi, yığınsal iletim araclarının tek yonlu yapısının, her tur goruşun kamuoyuna yansımasını sağlayan bir aynadan cok, kamuoyunu belirli bir yonde etkilemeye yonelik bir arac olmaya daha elverişli olduğu gerceğidir.
__________________