ODEV KONUSU: AĞLAMANIN PSİKOLOJİK FİZYOLOJİK VE SOSYOLOJİK BOYUTLARI Ağlamak: Duyguların suyu Bu nasıl bir kaynak boyle? Duyguların inişi ve cıkışıyla besleniyor, gozlerde buğuya, rahatlatıcı bir sele ya da hıckırıklara donuşuyor. Bedenimiz ve ruhumuz bu ıslak temizliğe neden ihtiyac duyuyor? Araştırmacılar, ağlama davranışıyla ilgi sorulara yanıt ararken şaşırtıcı gerceklere ulaştılar. Yaşlı bir kadın, vatanı Srebrenicadan kacmak zorunda kaldığı icin sessiz sessiz ağlıyor. İstatistikler, insanın yaşamı boyunca 95 litre, yani yaklaşık 10 kova gozyaşı doktuğunu soyluyor. Bu veriler, kuşkusuz genel bir bilgi sunuyor. Cunku konuya ilişkin rakamlar insana ve kulturlere gore değişiyor. Yetişkinler, duygu yoğunluklarını gozyaşına aktarmak icin genellikle 19-22 saatleri arasını seciyorlar. Oturup ağlamaya başladıklarında, kadınlar yaklaşık 5 dakika boyunca 50 damla gozyaşı akıtırken, erkekler olayı nemli gozlerle sınırlı tutmayı tercih ediyorlar. Bir damla gozyaşı 15 miligram ağırlığında. Oyle kucuk gorunduğune bakmayın, yarattığı etki cok buyuk. Ozellikle ağlayan bir kadın ya da bir cocuk, herkesin şefkat ve koruma duygularını harekete geciriyor. Ancak, bazen ters etki de yaratabiliyor. Araştırmacılar 274 tecavuz olayını mercek altına almışlar ve gormuşler ki; kurban ne kadar cok ağlarsa, suclu da o oranda saldırganlaşıyor. Ağlama, insanın doğuştan getirdiği bir davranış motifi. Avusturyalı davranış bilimci Irenaeus Eibl-Eibesfeldt, yeni doğan bebeklere bant kayıtlarından sesler dinletmiş. Bazı seslere butun bebekler ağlayarak tepki vermişler. Yine, kor doğan bebekler de, goren bebekler gibi icgudusel olarak gulmuş ve ağlamışlar. Ağlama, cocuklar icin cok onemli bir iletişim aracı. Yaşamın zor koşullarıyla yuzleşince sığınabilecekleri tek liman gozyaşları. Cocuk doktorları, yeni doğan bebeklerin ağlarken, yuzde 12 oranında daha cok enerji kullandıklarını belirtiyorlar. Ağlamak icin yetişkin insanlar da dikkate değer bir zaman ve enerji harcıyorlar. Bu zahmete katlanmanın mutlaka bir nedeni olmalı değil mi? Var da. Bebekler, gozun kornea tabakasını nemli tutan ve enfeksiyonlara karşı koruyan gozyaşını doğuştan itibaren uretiyorlar. Ama, gozyaşı bezlerine giden sinirler altı haftalık olduklarında olgunlaşıyor. Gercek gozyaşı dokmeye o zaman başlıyorlar. Bebekler, engel tanımadan ve toplumsal kuralları gozetmeksizin ağlıyorlar. İhtiyac duydukları ilgi kendilerinden uzun sure esirgendiğinde, gulme davranışı giderek kayboluyor, ağlama davranışı kalıyor. Yardıma muhtac bebek icin ağlama, onemli bir iletişim aracı. Anne, bebeğinin ses tonunu tamamen icgudusel olarak tanıyor ve sut uretimindeki artışla tepki veriyor. Terk edilmişlik duygusundan kaynaklanan ağlamanın, doğuştan gelen bir hayatta kalma stratejisi olduğu duşunuluyor. Tensel temas yaşayamayan bebek, unutulduğunu ya da terk edildiğini sanıyor. Kulakları tırmalayan bir ağıtla ebeveyninin ya da cevresinin dikkatini cekmeye calışıyor. Bir başka varsayıma gore, bebekler hayatta kalabilmek icin bu yolla kardeşlerini dışlamaya calışıyorlar. Yeterli besin maddesinin bulunamadığı donemlerde kardeşler onemli bir rakipti..
__________________