TURK MİTOLOJİSİ OĞUZ - KAĞAN DESTANI 1. OĞUZ DESTANININ OZELLİKLERİ Eski Turk tarihinde hukumdarların doğuşu, efsanelere burundurulmuş ve kutsal bir olay gibi anlatılmışlardı. Hukumdarlar boyle kutsallaştırılıp, gokten indirilir iken; elbette ki Oğuz-Kağan gibi, butun Turk kavminin atası olan kutsal bir kişinin menşeleri de, Tanrıya ve goğe bağlanacaktı. Eski Turklere gore her şeyi yaratan ve her varlığın sahibi olan tek kutsal şey, gokteki biricik Tanrı idi. Aslında goğun kendisi olan Tanrı değildi. Cunku gok de, yer gibi, maddî birer varlık ve yuce Tanrı tarafından yaratılmış, dunyanın birer parcası idiler. Gok, bir tane idi ve dunyamızın ustunu, bir kubbe şeklinde kaplıyordu. Fakat bu kubbenin ustunde, daha bir cok gokler vardı. Ayın guneşin ve turlu yıldızlar ile burcların dolaştıkları, ayrı ayrı gokler, uzayın sonsuzluklarını kendi aralarında paylaşıyorlardı. Butun bunların ustunde, bir gok daha vardı ki, bu gokte yaratıcı, buyuk ve tek Tanrı oturuyordu. Eski Turkler, goğun katlarını ust uste koyma yolu ile saymamışlardı. Fakat sonradan, biraz da dış tesirler sebebi ile gokleri, yedi veya dokuz kat olarak tarif etmeğe başladılar. Oğuz-Kağan destanına, Uygur cağından sonra, hafif dış tesirler girmeğe başladı: Gokturk cağında, eski Turk dini ile inancları, bozulmadan devam etmekte ve gittikce de gelişmekte idi. Uygur devleti kurulup da, yeni bir cok dinler Turkler arasına girmeğe başlayınca, durum biraz daha değişti. Cunku Uygurlar, cok daha onceleri Cinin ortalarında gezmişler, ticaret yapmışlar ve bircok insanlarla karşılaşarak, konuşmuşlardı. Bu dış ilişkiler, Uygurlara bircok yeni goruşler getirmiş ve onlarda, buyuk dinlere inanmak ihtiyacını doğurmuştur. Ticaret, eski Turk savaşcılarının dini ile, pek bağdaşan bir meslek değildi. Eski Turk dini, disiplin, otorite ve savaşcılığı, her şeyden ustun tutuyordu. Halbuki tuccarlar, daha geniş ve rahat bir hayata sahip olmak zorunda idiler. İşte bunun icindir ki, bu zamana kadar Turkler goğe ve gokten gelen kutsallıklara inanırlar iken, Uygur cağında durum birdenbire değişiyordu. Uygurlar, koklerini Suriyeden alıp, İranda gelişen Mani dinini aldıktan sonra, aya daha cok onem vermeye başladılar. Aslında ise Turklerde, kutsal olan en onemli şey, gokten sonra dunyamızı ısıtan guneş idi. Uygurların, guneşten aya gecmiş olmaları, yeni bir duşuncenin başlangıcı gibi sayılabilirdi. Bu sebeple, Uygurlar cağında yazılmış Oğuz-Kağan destanlarında, eski Turklerin dedikleri gibi kutsal kişiler, artık Goğun oğlu değil; Ayın oğulları oluyorlardı. Oğuz-Kağan da Ay Tanrı nın bir oğlu idi. Destan, daha başlangıcta, şoyle başlıyordu: Aydın oldu gozleri, renklendi ışık doldu, Ay-Kağanın o gundu, bir erkek oğlu oldu! Eski Turkler de iyi ve guzel olayları, aydınlık ve ışıkla anlatırlardı. Biz, nasıl yeni bir oğlu olan dostumuza, Gozlerin aydın olsun diyor isek, onlar da Oğuz-Kağanın doğuşu dolayısı ile, Ay Kağanın gozleri aydın oldu, renklendi, diyorlardı. Musluman olmuş Oğuz Turklerinin destanları da, Turk mitolojisinin en eski motifleri ile dolu idiler: Fakat Turkler, coktan musluman olmuş ve İslÂmiyetin ana prensiplerine gonulden bağlanmışlardı. Aslında ise, İslÂmiyet ile eski Turk dini arasında buyuk ayrılıklar da yoktu. Buna rağmen, eski Oğuz-Kağan destanları, elbetteki İslÂmilyetin bircok inancları ile uygunluk gosteremeyecekti. Bunun icindir ki, İslÂmiyetten sonra yazılan Oğuz-Kağan destanlarında, biraz daha değişiklik yapılmış ve İslÂmiyete uydurulmuştu. İslÂmiyeti kabul eden Turkler bizce Uygurlara nazaran, eski Turk ananesini ve toresini daha cok korumuşlardı. Tabiî olarak biz Oğuz Turkleri uzerine, daha buyuk bir onem veriyoruz. Cunku Oğuzlar, butun Ortaasya ve Turk Âleminin, en soylu ve en gelişmiş zumreleri idiler. Şehir hayatına coktan başlamış olmalarına rağmen, eski Turk devlet teşkilÂtı ile disiplini, onların ruhlarından henuz daha silinmemişlerdi. Bu sebeple Oğuz Turklerinin destanlarında, Uygurlarınkine nazaran, daha eski ve daha koklu motifler goruyoruz.
__________________