Depresyonun Farkında Olmayan Depresyonlular
Depresyon “ruhsal cokuntu” demektir ve konuyu iki ayrı kavram hÂlinde incelemek mumkundur: Birincisi, hepimizin zaman zaman yaşadığımız gelip gecici bedbinlik, bezginlik, isteksizlik ve huzunluluk, kendine guvensizlik hisleri. Bunlar coğunlukla kendiliğinden gecen, kafayı başka bir şeye verip aldırış etmeyince duzelen ruh hÂlleridir.
İkinci durum ise gercek bir tıbbî hastalıktır ve belirtileri arasında şunlar sayılabilir: Hayattan zevk almama veya eskiden haz veren şeylerin artık pek bir şey ifÂde etmemesi, kendini cokkun hissetme, konsantrasyon gucluğu, gucsuzluk, bitkinlik, iştahsızlık (bÂzen de aşırı iştahlılık), zayıflama (bÂzen de şişmanlama), uykusuzluk (bÂzen de aşırı uyuma), sabahları sıkıntılı ve aşırı keyifsiz kalkma, kendine guven kaybı, kıymetsizlik ve işe yaramama duşunceleri, kolay ağlama, cinsel arzu azalması, kolay sinirlenme, olum duşunceleri, intihar niyetleri hatt plÂnları veya teşebbus1eri... Ağır vak’alarda tabloya melÂnkolik ozellikler de ilÂve olur: Şiddetli bir isteksizlik ve keyifsizlik, sabaha karşı muazzam bir sıkıntı ve bunalmayla uyanma, terleme, el ayak titremesi ve carpıntı gibi endişe belirtilerinin yoğun olması...
Bunlar iki hafta veya daha uzun suredir mevcutsa ve kişinin işine, gucune, toplumsal ve ailevî hayatına anlamlı derecede olumsuz tesir ediyorsa, artık buna Major Depresif Bozukluk denir ve tedavi gormesi gereken bir hastalıktır. Evet! Depresyon gercekten de verem kadar, ulser kadar, bronşit kadar organik bir hastalıktır ve tıbbî tedavi gerektirir. Burada hasta olan organ beyin ve onun yonetimindeki butun organizmadır. Bir felcten veya beyin iltihabından farkı, beyindeki Ârızanın cok daha molekuler ve işlevsel duzeyde olmasından ibÂrettir. Ayrıca, bu “iki hafta” şartı da tamamen akademik bir husustur; teşhise varmak icin ve Âcilen tedavi gerektiren durumlarda bu sure şartı aranmaz. HattÂ, son senelerde yapılan araştırmaların da işaret ettiği gibi, tekrarlayan kısa depresyonlar Major Depresif Bozukluk’tan daha yuksek oranda intihara yol acmaktadır.
Depresyonda beyin hucreleri arasında bilgi alış verişini sağlayan ve bunların hucre ici etkilerini taşıyan maddelerde bir aksama, hatalı calışma mevcuttur. Son senelerde bu bozukluğun ne olduğu daha da iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Depresyon insanın bağışıklık sistemini bozar, T lenfositleri denen savaşcı hucreleri zayıflatır, kanda kortizol hormonu duzeyini yukselterek bağışıklık zayıflamasına yol acar. Dolayısıyla, her turlu bulaşıcı hastalığa ve hatt kanser gibi habis hastalıklara yakalanma riski de artar.
Depresyonun organizmada yarattığı bu zorlanma yÂni stres sonucunda kan yağları artar, yıpranma ve cokme belirtileri ortaya cıkar, migrenden ulsere, astımdan hipertansiyona, alerjiden kolite kadar pek cok psikosomatik hastalık da ya ortaya cıkar ya da azar.
Ayrıca, tedavi edilmeyen depresyon vak’alarında alkol bağımlılığı, işgucu kaybı, muhtelif toplumsal ve ailevî sorunlar, cinsel problemler ortaya cıkar.
Depresyonu olup da farkında olmayanlar var mıdır?
Evet! cok eleştirici ustbenlikleri (superegoları) olan, zayıflığa tahammul edemeyecek kadar katı, her şeyi mantık ve akılla cizmeye gayret eden, duygularını surekli bastıran, eğer iş adamı ise işko1ik kişi1erde maskeli depresyona sık rastlanır. Bunlar, durumları cok vahimleşmedikce, ağlayıp perişan olmazlar; sabah zor kalkmayı yorgunluğa veya uykusuzluğa yorup vitaminler icerler. Carpıntıları, ceşitli ağrıları, bitkinlikleri ye konsantrasyon gucluğu sorunları icin “alternatif tedaviler”e yonlenir ve maalesef epey somurulurler. Asabî, gergin ve huzursuz olmalarından etraflarını sorumlu tutup onlara daha cok yuklenir, tam bir kısır dongu icine girerler. Bunların onemli bir kısmı tamamen depresyondan ibÂret problemlerini bedensel belirtilermiş gibi yaşayıp fizik tedavi, dÂhiliye, noroloji, beyin omurilik ve sinir sistemi cerrahisi, ortopedi ve benzeri dallardan uzmanlara taşınıp dururlar. Yapılan tetkiklerde ısrarla bir şey cıkmadıkca veya, daha fenÂsı, ehemmiyetsiz birtakım şeyler bulunup da her şey ona bağlanınca, gereksiz bir suru kalp, akciğer, mide, bağırsak ilÂcları, ağrı kesiciler, hatt steroidler verilip bir de bunların yan etkilerinden muzdarip olurlar. Zamanla tam bir hastalık hastası hÂline gelirler.
Depresyonun Teşhis ve Tedavisinde Şunlar Yapılır:
Teşhisi ancak deneyimli bir psikiyatr koyabilir, psikologların bu aşamada bir rolleri yoktur. Bir an evvel enerjik bir şekilde tedaviye başlanmalıdır. Tedavinin “olmazsa olmaz” şartı antidepresan ilÂclar ve psikoterapi kombinasyonudur; gercek bir Major Depresyon’da sÂdece psikoterapinin etkisi hemen hic yoktur. Biz, tedavide, hem sebep sonuc zinciri uzerinde sonucu en kısa yoldan duzelten ilÂclar vererek depresyonu duzeltiyor, hem de duygularını ifÂde etmeyi, ruhsal catışma ve cokkunluklerini bedensel belirtiler olarak değil, olduğu gibi yaşamayı oğretiyoruz bu insanlara. Bunun icin de muhtelif psikoterapileri, gevşeme ve rahatlama yontemlerini, uygun vak’alarda hipnoz ve benzeri alternatifleri gerektiği şekilde kullanıyoruz.
Bu gibi gizli, “maskeli” depresyonlara her gecen gun daha sık rastlamaktayız. Modern dunyanın acımasız yarışmacı akışı, zayıflığa veya hataya izin vermeyen acımasız iş dunyası bu tip depresyonlara zemin hazırlıyor. KezÂ, bağımlı, cekingen ve ice donuk yapısı olan kişilerde de maskeli depresyonlara sık rastlanıyor.
Her medenî insanin bir psikiyatrının olması esprisini bizlerin de yavaş yavaş yakalaması gerekiyor. Amerikalıların kullandığı hoş bir espri vardır: “Everybody should have a shrink and a lawyer”, yÂni “herkesin bir kafa doktoru ve bir de avukatının bulunması gerekir”. Beden sağlığının temelinde ruh sağlığının yattığını artık herkesin fark etmesi gerekiyor...
__________________
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Depresyonun Farkında Olmayan Depresyonlular
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●60 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Depresyonun Farkında Olmayan Depresyonlular