DEPRESYON: CAĞIN HASTALIĞI

--------------------------------------------------------------------------------

Depresyon en sık rastlanan ruhsal bozukluk
Depresyonun nedenleri
MANİ: DEPRESYONUN NEGATİFİ
Depresyonun Mantığı
Kendini karanlık bir buluta girmiş gibi hissediyor, icinden hic bir şey yapmak gelmiyordu. Sanki beynindeki saat durmuş, akıp giden zamanın dışında kalmış, unutulmuştu. Geceleri yatağa girdikten donra saatlerce donup duruyor, arada uykuya dalsa bile genellikle gun ışımadan uyanıyor, bir daha da gozune uyku girmiyordu. Birisiyle konuşurken dalıp gidiyor, dikkatini konuşulan konuya veremiyordu. Son gunlerde olur olmaz şeyler icin ağlamaya başlamıştı. İcinde hic gecmeyen bir mahsunluk, bir terkedilmişlik duygusu vardı. Gecmişini gozden gecirdiğinde pişmanlık duyuyor, gelecek icin umut besleyemiyordu. Olum bir kurtuluş gibi gorunuyor, ancak cocukları aklına geliyor ve duşunduklerinden korkuya kapılıyordu.

Sonunda, eşinin baskısıyla bir psikiyatriste gitmeyi kabul etti. Goruşme sırasında oldukca sakindi. Yalnızca bir kez, intihar planlarından ve cocuklarının annesiz kalmalarından duyduğu korkudan soz ederken ağladı. Depresyon tanısını yadırgamadı. İlac kullanması ve goruşmelere gelmesi gerekiyordu.

İki hafta sonra, kendisini cok daha iyi hissediyordu. Ancak, tam olarak iyileşmesi bir ayı buldu. Bu arada, aslında yıllardır ılımlı bir depresyon icinde yaşamakta olduğunun farkına vardı. Genclik yıllarındaki heveslerini ve heyecanlarını yitirmesinin aradan gecen yılların doğal bir sonucu olmadığını, otuz beş yaşında da geleceğe yonelik umutlar beslenebileceğini gordu.

Depresyon en sık rastlanan ruhsal bozukluk
Yukarıdaki oykunun kişisel bazı bolumleri var. Herkesin depresyonu aynı ozellikleri gostermiyor. Kiminde karamsarlık ve umutsuzluk, kimindeyse genel bir ilgisizlik ve yaşamdan zevk alamama on plana geciyor. Bazıları uykusuzluk ve iştahsızlıktan yakınırken, bazen tam tersine aşırı bir uyku ve tıkınırcasına yemek yeme davranışı goruluyor.

Ancak, şu ya da bu bicimde, depresyon toplumda en sık rastlanan ruhsal bozukluk. Her on erkekten birisi ve her beş kadından birisi yaşamı boyunca bir kez depresyon geciriyor. Bu yuksek oranlar nedeniyle, depresyon psikiyatrinin soğuk algınlığı olarak biliniyor.

Depresyon her yaşta gorulebiliiyor. Kadınlarda en sık otuzbeş kırkbeş yaşları arasında, erkeklerde ise kırkbeş altmışbeş yaşları arasında ortaya cıkıyor. Depresyon riskinin en duşuk olduğu grup evli erkekler. İkinci sırada evli kadınlar geliyor. Bir başka deyişle, evlilik depresyona karşı koruyucu bir rol oynuyor. En riskli grup ise ayrılmış ya da boşanmış kadınlar.

İstatistiklerdeki en carpıcı sonucsa, kuşkusuz, depresyon oranlarının yıllar icinde gosterdiği buyuk artış. Son yirmibeş yılda toplumda depresyon gorulme sıklığının on ile yirmi kat arasında arttığı bildiriliyor. Depresyon ozellikle gencler arasında giderek yaygınlaşıyor. Bu nedenle, bazı araştırmacılar, dunyanın melankoli cağına girmekte olduğunu ileri suruyorlar.



Depresyon ve intihar

Depresyonun en dramatik sonuclarından birisi intihar. Depresyon geciren kişilerin yuzde onbeşi yaşamlarını intiharla noktalıyorlar. Bu oran genel toplum ortalamasının yaklaşık otuz katı. Dolayısıyla, depresyonda intihar girişimlerine yonelik onlemler yaşamsal bir onem taşıyor. Gelişmiş ulkelerde bu amacla kurulmuş intihar onleme merkezleri var. Soz konusu merkezler ulkemizde de bazı buyuk kentlerde kurulma aşamasında. Alınan diğer onlemler arasında, basındaki intiharı kışkırtıcı yayınların denetlenmesi, buyuk kopruler gibi intihar icin sık tercih edilen yerlerde onlem alınması, ateşli silah bulundurulması konusunda bazı kısıtlamaların uygulanması sayılabilir.

Depresyonun nedenleri
Kişiyi depresyona surukleyen nedir? Neden, yaşam insanın gozune cekilmez bir yuk gibi gorunmeye başlar? Coğu zaman, kişinin başından bazı olumsuz olaylar gecmiştir. Bir yakınının olumu, ağır bir hastalık, evlilikle ilgili sorunlar, ayrılık, işsizlik gibi bir cok neden saptanabilir. Ancak bunların varlığı soruyu tam olarak yanıtlamıyor. Cunku, bir cok kişi bu tur sorunlarla karşılaşırken, yalnızca bazıları depresyon geciriyor? Dolayısıyla, bazı kişilerde depresyona bir yatkınlık soz konusu.

Bugunku bilgimize gore, depresyondaki en onemli yatkınlık etkeni kalıtım. Yapılan araştırmalar, depresyon geciren kişilerin akrabalarında da depresyonun sık gorulduğunu gosteriyor.

Ote yandan, depresyona yatkın kişilerde bazı kişilik ozellikleri dikkat cekiyor. Kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye calışıyorlar. Bunlar genellikle aşırı duyarlı, titiz, sorumluluk duygusu yuksek kişiler. Surekli mukemmeli arıyor, ulaştıkları başarıları yetersiz goruyorlar. Onurlarına fazla duşkunler. Ofkelerini genellikle belli etmiyor, sıkıntılarını iclerine atıyorlar.

Ayrıca, depresyon ilaclara ya da bedensel hastalıklara bağlı olarak da ortaya cıkabiliyor. Tansiyon ilacları, tuberkuloz tedavisinde kullanılan bazı ilaclar ve steroidler soz konusu ilaclar arasında sayılabilir. Beyin kanamaları ve beyindeki damar tıkanıklıklarından sonra da sıklıkla depresyon ortaya cıkıyor. Depresyona yol acabilen diğer hastalıklar kanser, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, ağır kansızlık ve tiroid bezi hastalıkları. Bobrek yetmezliği nedeniyle diyalize giren hastalarda da depresyon sık goruluyor.

Cinsiyete ozgu farklar

Yapılan araştırmalar kadınların depresyon konusunda erkeklere gore daha acık sozlu olduklarını gosteriyor. Kadınlar genellikle duygularını kolay acığa vuruyor, yaşadıkları sıkıntıyı dile getirip yardım talebinde bulunuyorlar. Erkeklerse, 'erkek adam ağlamaz' deyişini haklı cıkaracak şekilde davranıyor, depresif duygularını ve umutsuzluklarını gizlemeye, guclu erkek imajından taviz vermemeye calışıyorlar.

Beyinde neler oluyor

Depresyon, hangi nedene bağlı olursa olsun bir beyin hastalığı. Depresyon gecirmekte olan kişiler uzerinde yapılan incelemeler, bu kişilerin beyinlerinde depresyon sırasında bazı değişiklikler olduğunu gosteriyor. En sık rastlanan bulgu, sinir hucreleri arasındaki iletişimi sağlayan kavşaklardaki tıkanıklık. Gecişten sorumlu maddelerin uretimindeki ya da karşı tarafa iletilmesindeki bir bozukluğun depresyona yol acabileceği ileri suruluyor.

Tedavi

Depresyon ilac tedavisine iyi yanıt veren bir bozukluk. Hastaların buyuk bolumunde iki uc hafta icinde belirgin bir iyileşme goruluyor. Eğer uygun dozda ve yeterli sure ilac kullanımına rağmen istenen duzelme sağlanamazsa bazı ek ilaclar ve son care olarak da elektroşok tedavisi deneniyor.

Psikoterapi, daha cok hafif depresyonlarda tercih edilen bir yontem. Hastalığın şiddetli doneminde genellikle pek yarar sağlamıyor. Ancak, ilaclarla belirli bir yatışma sağlandıktan sonra tedaviye eklenmesi, kişinin kendisini ve depresyona zemin hazırlayan kişilik ozelliklerini daha iyi tanıması yonunden onem taşıyor.

MANİ: DEPRESYONUN NEGATİFİ
Mani, insanı karamsarlığın derinliklerine surukleyen depresyonun bir negatifi. Bir aşırı neşe ya da taşkınlık hali. Maniye giren kişinin ruhu bir ırmak gibi gurultuyle akmaya başlıyor. Bu guclu ve engel tanımaz akış kişiye akıl almaz şeyler yaptırıyor. Orneğin, orta yaşlı mazbut bir kadının aşırı makyaj yapıp, gozalıcı ve seksi giysilerle ortalıkta dolaşmasına, olur olmaz yerlerde kahkahalar atıp, acık sacık fıkralar anlatmasına yol acabiliyor. Ya da olculu ve saygılı tavırlarıyla bilinen bir memur, boyle bir nobet sırasında, mudurun odasına girip, ona hayat hakkında tumturaklı bir nutuk cekebiliyor.

İcini kaplayan taşkın duygular, kişiyi boyuna konuşmaya ve hareket etmeye zorluyor. Bir kac saatlik uyku kendini dinlenmiş hissetmesine yettiği icin gunluk uyku suresi azalıyor. Hesapsız harcamalar, iş yatırımları ve tehlikeli bir şekilde araba kullanma manide sık gorulen diğer sorunlar.

Maniye giren kişi, genellikle bir aşırı guven duygusu icinde yuzuyor. Bu guven duygusu kimi zaman onu, psikozun gercek dışı dunyasına kadar goturuyor. Kendini ulkenin tum sorunlarını cozecek bir politik lider ya da bir peygamber olarak gorebiliyor. Nutuklar atıyor, vaazler veriyor, hatta Tanrının onu gorevlendirdiğini belirten sesler duymaya, cevrede bazı kutsal işaretler gormeye başlıyor.

Maninin sonu depresyon

'Cok gulen cok ağlarmış' atasozunu doğrulayacak şekilde, manik atak geciren kişilerin neredeyse tamamı daha sonra bir depresyon geciriyor. Bu nedenle, mani ayrı bir hastalık olarak gorulmuyor. Mani ve depresyon aynı ruhsal bozukluğun iki farklı evresi olarak kabul ediliyor. Sanki, duyguları duzenleyen zemberek bozulmuş gibi, kişi aşırı uclara savrulup duruyor. Neşe ve taşkınlığın doruklarına tırmanıyor, sonra karamsarlığın derinliklerinde kayboluyor. Arada, normal donemler olsa da, sarkac bu şekilde maniyle depresyon arasında sallanıp duruyor.

Maniye kim daha yatkın?

Mani ve depresyon evrelerinden oluşan ruhsal bozukluk 'İki Kutuplu Duygu Bozukluğu' olarak adlandırılıyor. Bu bozukluk, yalnızca depresyon donemlerinin gorulduğu 'Tek Kutuplu duygu Bozukluğu'ndan bir cok yonden farklılıklar gosteriyor. Bir kere toplumdaki yaygınlığı depresyona gore oldukca duşuk; yuzde bir dolayında. Daha erken yaşlarda ortaya cıkıyor. Kalıtımın rolu bu bozuklukta daha belirgin. Birinci derece akrabalarda bu hastalığı geciren birisi varsa, kişinin hastalanma olasılığı toplum ortalamasının altı katına yukseliyor.

Tedavi ve korunma:

Mani tedavisinde etkinliği gosterilmiş cok sayıda ilac var. Ayrıca, kişiyi iyileştikten sonra yeniden hastalanmaktan korumak icin kullanılan ilaclar da oldukca etkili. Ancak, yıllarca koruyucu ilac kullanma zorunluluğu genellikle hastalar icin sorun oluyor. Bir cok hasta bu nedenle bir sure sonra ilacı bırakıp yeniden hastalanıyor.

Depresyonun Mantığı
Depresyondaki olumsuz duşunceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin urunu. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin, diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar cıkıyor. Umuda cıkan tum yollar ozenle kapatılmış. Soz konusu sistem altı temel mantık hatasına dayanıyor.

1. Keyfi cıkarsamalar: Yeterince kanıt olmamasına karşın, yaşanan olaylar ve icinde bulunulan koşullar hakkında olumsuz sonuclar cıkarılır. Orneğin, sınava hazırlanmakta olan bir kişi, ortada bir neden yokken, başarılı olamayacağı kararına varabilir. Ya da, depresyona giren bir işadamı, iflasının kacınılmaz olduğu inancına saplanabilir.

2. Secici odaklanma: İcinde bulunulan durum ya da yaşanan deneyimlerin kotu yanları uzerinde odaklanılır. Dolayısıyla, gunboyunca bir cok olumlu ve olumsuz olaylarla karşılaşan kişi, akşam olduğunda yalnızca yaşadığı olumsuzlukları anımsar ve berbat bir gun gecirdiği kararına varır.

3. Kişiselleştirme: Kişi, kendisiyle ilgili olmayan ya da cok az ilgili olan olayları uzerine alınır. Orneğin, yolda karşılaştığı ve muhtemelen onu gormemiş olan bir arkadaşının selam vermemesini, 'Mutlaka onu kıracak bir şeyler yapmış olmalıyım' biciminde yorumlayabilir.

4. Aşırı genelleme: Tek bir olaydan genel sonuclar cıkarılır. Kişi, otobus zamanında gelmediği icin, hic bir işinin yolunda gitmediği yargısına varabilir. Ya da arkadaşı zamanında telefon etmediği icin, artık hic kimsenin onunla ilgilenmek istemediği sonucunu cıkarabilir.

5. Ya hep ya hic biciminde duşunme: Her turlu olay 'ya hep ya hic' kuralına gore değerlendirilir. Mukemmel olmayan her şeyin berbat olduğu yargısına varılır. Kişi, yalnızca siyah beyazdan oluşan, diğer tonları olmayan bir yargılama sistemine sahiptir.

6. Kucumseme veya buyutme: Kişi başarılı olduğu işleri kucumserken, hatalarını abartır.



DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARTIK TEDAVİ EDİLEBİLİYOR

İkbinucyuzyıl once adı konup tanımlanmış bir insani sorun olan aşırı duygulanma halleri, yani aşırı uzulme ve aşırı coşma, ancak son elli yıldır etkili bir şekilde tedavi edilebiliyor. Cağımızın cozumlenebilir sorunu olan cokuntu ve taşkınlık, artık, hekimlerin diğer tedavi edilebilir hastalıklar gibi gorduğu bir sorun. Aslında acısını da ceken bilir. Bir duşunun: Bir zamanlar ne denli iradeli bir insan olsanız da gun gelip, bir nedenle caresiz, cekilmez cozumsuz bir insan oldunuz ve hatta size bu işten kurtulmak olası değil gibi geliyor ve bunu cozmenin tek yolunun ortadan yok olmak olduğu bile aklınıza geliyor. Eşiniz dostunuz artık eskisi gibi kolay anlaşılır bir insan olmadığınızı ima ediyor ve sizin kendinizden yakındığınız kadar onlar da sizden yakınıyor. Sonra birisi diyor ki, dostum, boşuna bu cektiklerin, bunun caresi var! İnanmak ne kadar da zor. Oysa bunun cok uzun bir oykusu vardı, bunlar nasıl duzelir? Yarı inanır yarı inanmaz bir halde bir uzmana gidiyorsunuz, ve tanı konuyor: "Bu bir depresyon..." Sunulan careye inanmamakla birlikte sizi denemeye davet eden cağrıya kulak verdiğinizde bir ay gibi bir surede, dunyaya bakarken kullandığınız gozlukler değişiyor. Kendinize guveniyor, dunyayı yaşanır bulur oluyorsunuz. Eskiden kafanızda binlerce kez evirip cevirdiğiniz sorunlar size artık cozulebilir geliyor. Bunu da hekimin size yazdığı bir receteye ve/veya sorduğu bazı sorulara borclusunuz.

Yanlış anlamadınız, cokuntu ve taşkınlık artık tedavi edilebiliyor. Yeterki siz bir uzmanın sizi değerlendirmesine izin verin. Bunu deneyenlerin yaklaşık yuzde yetmişi care buluyor. Bu hic de duşuk bir oran değil.

__________________