Gunah kecisi teorisi (scapegoat theory), ic grup yanlılığını, bir frustrasyon yaşayan bireyin, frustrasyon kaynağı cok guclu veya etkilenemez olduğu zaman, saldırganlığını, nispeten daha zayıf olan bir dış grubun uyelerine doğru yoneltmesiyle acıklayan goruştur. Literaturde mevcut en onemli gunah kecisi teorilerinden birisi Girard (1982) tarafından ortaya atılmıştır.

Tarihsel perspektifte mitsel-rituel toplumlardan itibaren pek cok kıyım olayını ve oykusunu gozden geciren Girard'a gore, gunah kecisi anlayışı, kriz fikriyle bağlantılıdır; bir toplumda, tum insanlar aynı şeyi arzuladığında, buyuk capta bir mimetizm meydana geldiğinde ve bu arzular gercekleşmediğinde, nihayet grubun tum uyeleri, ortak arzularından vazgecme konusunda anlaşamazlarsa ve bir kurban feda ederek kolektif katarsise varamazlarsa, toplumun ic dayanışması catlar ve sosyal birliği bozulur.

Tum mitolojilerde, orneğin Odip mitosunda, bir kurban vererek krizden cıkmayı ongoren bir toplum yasası anlayışı vardır; bir kişi feda edilerek tum diğerleri kurtulur. Girard'ın cozumlediği tarihsel olgulardan biri, XIV. yuzyıl ortalarında Fransız şairi Guillaume de Michaut'nun Jugemenî du Roy de Navarre adlı kitabında anlattığı felaketlerle ilgilidir; şairin anlattığına gore gokte birtakım işaretler vardır; taşlar yağmur gibi yağar; insanları oldurur; yıldırımlar şehirleri harabeye cevirir; pek cok insan olur; bu olumlerin bir kısmı Yahudilerin ve onların Hıristiyanlar arasındaki suc ortaklarının eseridir; nehirleri ve su kaynaklarını zehirleyerek bunu yapmışlardır.

Ama ilahi adalet buna son verir; halka sucluları gosterir ve halk Yahudilerle suc ortaklarını toptan halleder, vs. Oykunun gercek dışı yanları ortadadır; ama pek cok diğer tarihsel kaynak, bu tur olayların (Yahudi kıyımı) yaşandığını doğrulamıştır. Olayların cereyan ettiği zaman, veba salgınlarının başlangıc yılları olarak duşunulebilir; bu yıllarda, veba epidemisinin teroruyle ve Yahudilerin sulara zehir kattığı fısıltılarıyla gozu donmuş kalabalıkların kolektif saldırganlıktan vardır.

Ortacağ toplulukları, vebadan oylesine urkmektedirler ki, adını bile anmamaktadırlar; olabildiğince uzun zaman vebadan sozetmezler ve gerekli onlemleri de almazlar. Caresizlikleri oylesine buyuktur ki, hakikati itiraf etmek, durumla başa cıkmaktan ziyade normal hayata benzeyen her şeyden vazgecmek ve toplumu dağıtıcı etkilere teslim olmakla eş anlamlıdır.

Bu durumda halkın tumu bu tur bir korluğe gonullu katılır. Bu umutsuzca apacıklığı inkÂr etme isteği, gunah kecisi aramaya elverişli bir ortam yaratır. Aynı şey La Fontaine'in Vebalı Hayvanlar fablında da vardır; burada da kolektif bir gormezlikten gelme soz konusudur; veba, tanrının bir cezası olarak yorumlanır. Felaketten kurtulmanın yolu, sucluyu keşfetmek ve cezalandırmak ya da kutsallığa feda etmektir. Kuşkusuz bu bakış acısı kurbanın değil, kıyımı yapanların perspektifidir; kıyım yapanlar şiddet eylemlerinin haklılığından emindir; kendilerini "adaletin kılıcı" olarak gorurler; suclu kurbanlara ihtiyacları vardır. Dolayısıyla kıyımlarını saklama gereği duymazlar.

Girard, diğer bazı gunah kecisi bulma olaylarını; orneğin kalabalıklar tarafından doğrudan ortaya konan şiddet hareketlerini (kara veba salgınları sırasında Yahudi katliamları) veya bicimlerinde yasal, fakat aşırı tahrik olmuş bir kamuoyunun teşvik ettiği kolektif rezonanslı şiddet hareketlerini (buyucu avı turundeki kıyımlar) dikkate alarak, kıyım olaylarında birtakım ana-cizgiler ayırteder:

Toplumda krizin gercek olması; şiddetin gercek olması; kurbanların onlara atfedilen suclar nedeniyle değil, krizle cağrışımlı olabilecek bir yakınlık ve "kurban işaretleri" nedeniyle secilmiş olması; krizin sorumluluğunun kurbanların uzerine atılması ve bunlar uzerinde eylemde bulunarak "kirlettikleri" topluluktan ihrac edilmeleri, kovulmaları veya katledilmeleri.

Kriz donemleri, bir yandan normal kurumların zayıflamasını, ote yandan kalabalıkların oluşmasını kolaylaştırıcı donemlerdir; bu donemlerde kendiliğinden bir araya gelen populer topluluklar, zayıflayan kurumların yerini alabilir veya onları etkileyebilirler. Şiddetin hedefi olan kişi veya topluluklar, gunah kecileridir. Gunah kecisi terimi, eş zamanlı olarak, kurbanların sucsuzluğunu, onları hedef alan kolektif bir kutup oluşmasını ve bu kutup oluşturan insanların kolektif erekselliğini ifade eder.

Kıyımın olduğu her seferinde, kıyımı yapanların yaşadıkları krizi acıklama ve krizden kurtulma yolu hep aynıdır: Sucluları ya da krizin sorumlularını bulmak. Etnologların ilgilendiği "ilkel" toplumlarda, herhangi bir salgın hastalık ortaya cıktığında, ilk akla gelen şey bazılarının topluluk kurallarını ciğnemiş olmalarıdır. Potansiyel gunah kecileri, genelde diğerlerine kıyasla gorunur ozelliklere (kambur, topal, cuce, esmer, siyah, vb.) sahip olanlardır.

Gunah kecisi, arkaik toplumlarda, bir başkasının yerine kurban edilen biridir, yani bir ikamedir. Bir şefin gunah işlediğinde, gunahlarından arınması ve affedilmesi icin secilmiş bir kurbandır ve bu anlamda adalet sisteminin bir gereğidir. Zamanla bunun yerine hukuki bir sistem yerleşmiş ve kurbandan vazgecilmiştir (Bu gelişmenin başlıca evreleri, Roma Hukuku, Hıristiyanlık ve nihayet yurttaşların hukuk planında eşitliğini ongoren 1789 Devrimi olarak belirtilebilir).

Ama toplumların kriz anlarında, bir kurban aranması olgusu varlığını surdurmektedir. Girard'a gore mitoslar, 'kıyım metinleri'dir. Genellikle kıyımcıların ağzından anlatılmışlardır ve masum değildirler. Bu tur mitoslar, kahramanları değiştirilir, yer ve tarihleri belirtilmez ise ve kabaca bir makyajı yapılıp anlatılırsa, kolayca cağdaş olgular olarak algılanacaktır.
__________________