OZGECMİŞ (SEZAİ KARAKOC 1933- )

Sezai Karakoc 22 Ocak 1933 de Diyarbakır’ın Ergani ilcesinde doğmuştur. Babası Yasin Efendinin koyduğu isim Muhammed Sezai’dir. Nufus kayıtlarına gecerken bir karışıklık sonucu ağabeyinin ismi olan Ahmet Sezai’nin başına eklenmiştir. Resmi kayıtlarda adı Ahmet Sezai Karakoc’tur. Dedeleri Ergani ve yoresinde bir hayli tanınmış etkin kişilerdendir. Babasının babası Huseyin Efendi Plevne savaşına katılmış, Gazi Osman Paşanın takdirini kazanmıştır. Ailenin Lakabı Leventoğullarıdır.
Cocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilcelerinde gecen ve 1938 yılında Ergani’de 3 ay ilkokul oncesi ihtiyat sınıfına devam eden Sezai Karakoc 6 yaşında ilk mektebe başlar ve 1944te Ergani’de bitirir. Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt olur.1947 de burayı bitirerek Gaziantep’te yine parasız yatılı lise oğrenimine başlar. Gaziantep lisesinden 1950’de mezun olur. Felsefe okumak istediği icin İstanbul’a gider. Babasının isteği İlahiyat fakultesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, o zaman parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakultesi sınavına girer. Sınav sonuclarını beklerken de Felsefe bolumune kayıt yaptırır. Şayet sınavı kazanmazsa felsefe tahsili yapacaktır.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakultesini kazanarak başladığı yuksek oğrenimini 1955’te fakultenin mali şubesinden mezuniyetle tamamlar. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Mudurluğu Dış Tediyeler Muvazenesi Bolumune atanır. Bu vazifenin bir istikbal sağlayamayacağı duşuncesiyle Maliye mufettişliği sınavına girer, Kazanır ve 11 Ocak 1956’da mufettiş yardımcılığı gorevine başlar.1959 yılında İstanbul’da Gelirler Kontrolorudur. Bir ara Ankara cağrılıp Yeğen Bey Vergi Dairesinde gorevlendirilirse de kısa bir muddet sonra yine İstanbul’daki gorevine doner. Gorevi icabı Anadolu’yu cok gezer ve bir cok il, ilceyi inceleme, tanıma fırsatı bulur.1960–1961 yıllarında yedek subay olarak askerlik gorevini ifa ettikten sonra İstanbul’daki gorevine kaldığı yerden devam eder.1965’ten 1973’e kadar bir cok kez istifa eder. 1973’ten bu yana da hicbir resmi gorev almaz.
Kurucusu bulunduğu DİRİLİŞ YAYINLARI ve DİRİLİŞ DERGİSİ ile İstanbul’da hizmete devam eder. 1990 yılında “Guller Acan Gul Ağacı” Amblemiyle Diriliş Partisi (DİRİ-P) ni kurar. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yurutur. Ancak 19 Mart 1997’de 2 genel secime girmedi diye parti kapatılır.
Devlet, millet ve medeniyet kavramlarına farklı boyutlarda anlam yukleyen Sezai Karakoc’un kırkbir yıllık ‘Diriliş’ doktrini etrafında duşunsel alanda bir Diriliş Nesli oluşur.
Şiir, sanat ve duşunce ile yuklu hayatına, cilesine, duygu ve duyarlıklarına değinmek cok da kolay değil. Bunun icin buyuk bir calışma gerekir. Kısaca, ‘şiir uslubu bakımından, az cok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir’ demek mumkun.




Gazete, Dergi Sayfalarına, Konferans Salonlarına Sığmayan;
Kamera ve Fotoğraf Makinelerinin Cekimini Sıfırlayan Bir Işık:
SEZAİ KARAKOC

Sezai Karakoc cok yonlu bir şahsiyet olduğundan anlatılması cok zordur. “O, ulu hocaların oğretmediklerini oğreten oğreti ustası, bir haberci bir muştucudur” der Arif AY.
Kitap Dergisinin ozel sayı kapağında “Kendisi Olabilen ve Kendisi Kalabilen Bir Duşunur Şair: Sezai KARAKOC “ diye takdim edilir.
01 EYLUL 1975 tarihli Ortadoğu Gazetesinin Başyazarı Omer OZTURKMEN bir sayfanın tamamını Sezai Karakoc’a ayırarak, sanatını, duşuncesini yansıtır. Şiirini anlatır. Aynı gazetenin Başyazısı “Cumhurbaşkanına Acık Mektup”tur. Diyalektik, lirik ifadelerle devlet katını Onunla buluşturmak ister. Ancak gazetenin Sezai Karakoc’a ayırdığı sayfanın son iki cumlesi cok carpıcıdır:
“Korkarım gelecek nesiller benimle alay edeceklerdir. Sezai’yi dunyaya sığmayan Sezai’yi bir gazete sayfasına sığdırabildiğim icin. Sezai ozur dilerim senden.”(1)
Rasim Ozdenoren;
“Sezai abiyle tanıştığımda yazı ve şiirlerini aşan bir kişilikle karşılaştım. Boyle bir insanın yazdığı bir dunyada, yazmamın gereksiz ve anlamsız olduğunu duşunduğum icin o donem yazmamaya karar vermiştim. Fakat bu kararımı ne kendisine, ne başkasına soyledim.( 2)
“-Eğer bir gun (yeryuzunde) sahte olculerden, puta tapıcılıktan, madde perestlikten ve haksız yargılardan arınmış, kurtulmuş durust ve samimi bir dunya kurulursa, o dunyanın gecmiş ve gelecek zamanlar icin gosterebileceği en buyuk şair Diriliş Mesajı ile Sezai Karakoc olacaktır. Shakspeare icin, Goethe icin dahi derler, doğrudur. Fakat Sezai Karakoc dehadan da ustun bir yerdedir. Zaten o deha kelimesinden hoşlanmaz. Ona gore deha vahye karşı cıkarılmak istenen insan egosudur. Evet, bu soz onundur ve dehaları boylesine sucustu yakalayan başka bir soz de soylenmemiştir.” (3)
Fikir, Kultur, Sanat ve Edebiyat dunyasında isim yapmış onlarca şair ve yazar uzerinde derin tesirler bırakan Sezai Karakoc kimdir? İslami Duşunce tarihindeki yeri nedir? Turk şiirine, İslam şiirine , dunya şiirine neler kazandırmıştır? Yaşadığı donem itibariyle diğerlerinden ayıran ozellikleri nelerdir?

Sezai Karakoc kimdir?
Edebi Hayatı ve Duşunceleri

Gazete, dergi sayfalarına, konferans salonlarına sığmayan, Kamera ve Fotoğraf Makinelerinin cekimini sıfırlayan Bir Işıktır Sezai Karakoc.
Yunus Emre’nin Mevlana’nın, Hac-ı Bektaşi Veli’nin, Hacı Bayrami Veli’nin, Şeyh Galib’in, Fuzuli’nin 20.Yuzyıldaki goruntusudur. “Mehmet Akif Ersoy biten bir donemin son savaşcısıydı, bizlerde yeni bir donemin ilk savaşcısıyız” ifadesi de ona ait. Necip Fazıl ve “Buyuk Doğu”dan sitayişle bahseder. Yeni bir solukla bu zirvelerle gelecek nesillerin irtibatını sağlamaya calışır.
Coğu zaman Şair kimliğiyle one cıkarılır. Oysaki o şiir icin “hep bana ayak bağı oldu” der. O’nun 4 yaşından beri zihnini meşgul eden imandır, İslam’dır. Nitekim “Bin yıllık omrum olsa, omrum boyunca konuşmam ve yazmam nasibimde varsa, hep Muslumanların birleşmesinden, bir araya gelip şuurlu birliklerini oluşturmalarından bahsederim. Bundan bıkmam ve yılmam. Cunku; bundan daha buyuk bir dava bilmiyorum. Tum faaliyetim İslam’ın bir savunmasıdır”(4) idealiyle yola cıkmıştır. Karakoc’a gore “idealsiz yaşamak bir olumdur.”
Hemen hemen her alanda eser veren Sezai Karakoc kendine ozgu bir ekol kurmuştur. Bu ekolun temel dinamiğini oluşturan duşunce sistemi İslam’dır. Ancak, İslam’a yeni bir yorum getirmiş, cağı İslam’a ayarlamaya calışmış, dini; varlığın temel kaynağı, dunya goruşu olarak anlamış, geliştirdiği bu duşunce akımına da Diriliş adını vermiştir. Bu kelime 1960 yılından bu yana Sezai Karakoc ismiyle ozdeşleşmiştir. Diriliş sozcuğunun gectiği her yerde Sezai Karakoc, Sezai Karakoc adının gectiği her yerde Diriliş hatırlanır olmuştur.
Kıyamet gununde dirilme “basubadelmevt” ifadesini hatırlatan “Diriliş”i uyanış, yeni bir hayata başlayış anlamındaki yorumlamak ta mumkun fakat şu tarihi tespitlerle “DİRİLİŞ” kavramı ayrı bir boyut kazanır.
İslam duşuncesinin dayanması gereken değişme ilkesinin hem ozgun, hem cağdaş bir ifadesi DİRİLİŞ kavramındadır. Sezai Karakoc’un onerdiği bu kavram ozgundur, esas itibariyle İslam’ın kutsal metni ve tarihi uygulamalarının ozunden cıkarılmıştır. Cağdaştır, cunku 20.Yuzyıla damgasını vurmuş iki değişme teorisiyle hesaplaşma icerisindedir.
“İslÂm kendisi bir hakikat getirmemiş. Kendisinden onceki mesajları ozgun şekilleriyle diriltmek icin gelmiştir. Kendi ic mantığı Dirilişe dayalıdır.Dirilişi ongormektedir.”Bu hakikatler Adem’e de Nuh(a.s)da inmiştir.İbrahim,Yakup (a.s) ve diğerlerine de.İşte diriliş değişmenin şekli, gelişimin vazgecilmeziydi.
“Yeni bir insan ve toplum oruluşu tezi” olan Diriliş Goruşunu ustadın ifadeleriyle daha iyi anlamaya calışırsak, Once Diriliş Nedir? “O Mevlana’nın Mesnevisi’nden cıkış noktasını alan, eski İran Edebiyatının gucune ermeyi hedef bilen bir edebiyat, Gazali’den Muyiddin-i Arabi’den yola cıkan duşunce ve ilim; buyuk mutasavvıf ve velilerden yola cıkan ruh hayatının ta kendisidir. İşte bu Diriliş olamadıkca İslam Âlemi dirilmez. İslam Âlemi dirilmedikce insanlık dirilmez. Surekli olarak bir gerceği soyleyeceğiz. Bu gerceği anlatacağız. Gucumuz yettikce bu diriliş icin eserler vereceğiz. Dirilişin her cephede gercekleşmesi icin butun ruh gucumuzu ortaya koyacağız. Diriliş bizimle başlamadığı gibi bizimle bitmeyecektir. Diriliş İslam ruhunun yeniden insanlığa donuşu, surekli donuşu demektir. O ruh olamadan duşunce, o ruh olmadan eylem kısa bir sure sonra kurumaya başlar. Ornekler goruldu, tecrubeler yaşandı. Sadece sozu değil, İslami ruhu işe, esere ve davranışa sinmelidir. sırtımızda yapısına taş taşıyacağımız, alın teri katacağımız tek anıt budur. Sustuğumuzda da konuştuğumuzda da .” Bu Diriliş tanımı; İslam Medeniyetinin bir daha dirilemeyeceği fikrinin zihinlerde yer tuttuğu bir donemde Sezai Karakoc tarafından ifade edilmiştir.

Diriliş Tezi / Diriliş Doktrini:
Ruhun Dirilişi,
İslam’ın Dirilişi,
İnsanlığın Dirilişi,
Orgusu etrafında;
İslam sitesi,
İslam Medeniyeti,
İslam Devleti,

Tekamul safhalarına işaret eder. Duşuncenin Sistematiği budur. Diriliş kokleri cok derinlerdedir. Asr-ı saadete kadar uzanır. Asıl halkaları Muhyiddin-i Arabi, Gazali, MevlÂnÂ, Şeyh Galip, Mehmet Akif, Necip Fazıl’dır. Sistematik duşunce getirmiş olması itibariyle Said Nursi de bu halkanın dışında değildir.
Dirilişi yalnız bir gazete ve dergi olarak gorenler yanılıyor. Diriliş bir mekteptir. Bugun yetişmiş ve yetişmekte olan Musluman aydınlarının coğunun yetişmesinde “Diriliş Mektebi”nin dolaylı dolaysız etkisi olmuştur. Bir edebiyat ve duşunce hareketi olarak “DİRİLİŞ” “Buyuk Doğu’dan sonra ilk tutarlı bir hareket ve mekteptir. “Bir de Dirilişten sonra cıkan ...’Dirilişin Cocukları’ sayılabilecek dergiler vardır: Edebiyat, Mavera Yonelişler, Yedi İklim, Kayıtlar hatta bu cizgide yer alan Yeni Sanat, Deneme, Gelişme gibi dergiler de bu zincirin kucuk halkaları sayılabilir... Bu dergileri cıkaranlar buralarda yazı ve şiirlerini neşredenlerin bircoğu, onceleri dirilişte yazmış, tabiri yerinde ise Sezai Karakoc’un rahle-i tedrisinden gecmiş insanlardır.”(5)
Adına mektep, hareket, akım ne dersek diyelim şu biliniyor ki DİRİLİŞ adı iyice yerleşmiş, artık “Diriliş Neslinden” bile bahsedilir olmuştur. Sezai Karakoc’a gore “Diriliş; yeniden inanmak, yeniden duşunmek, yeniden duymaktır... Sevgi de ruhun dirilişini gercekleştirme yontemidir. Diriliş İslam’dan ayrılışın sonu, ona yeniden kavuşmanın başlayışıdır.”
Sezai Karakoc, Diriliş duşuncesini aksiyona donuşturme amacıyla 26 Mart 1990 yılında DİRİLİŞ Partisini kurar. Kısa adı (Diri-P) amblemi guller acan gul ağacıdır. “Bu ağac sevgi ağacıdır. Goğe bakıyor gulleri... Maveraya bakıyor, sonsuza acılıyor. Dikensiz değil bu ağac Yeşile gomulu bu gulun dikenine katlanan kavuşur.(6)Vatan bu ağacı bekliyor diyerekten “Gercek Parti” kuruluşuyla, Siyaset ilmini, Politika sanatını oğretmek, Siyasette de bir mektep oluşturmak ister gibiydi. Zira Turkiye’de Siyaset hile, politika cok yuzluluk olarak icra ediliyor, bugune kadar kurulan partilerin bir kısmı milletin ruhuna zıt, batının kapitalist ve sosyalist kanatlarının telkinleriyle kurulmuşlardır. Bir kısım parti ise bu tip partilerde tepki olarak doğmuş, yarım yamalak hakkı on yalan icinde geveleyen, hep umut vadeden, milletin duygularını, saflığını somuren partiler olmuştur. Acıklaması Sezai Beye aittir. Bu duşuncelerle “particiliğe hayır, partiye evet”, diyerek diriliş kadrosuyla yola cıkar. Ust uste iki genel secime, birinde orgutlenmesini tamamlamadığından, diğerinde “secim sistemini protesto” amacıyla secimlere katılmadığından Anayasa Mahkemesince 16 Mart 1997 tarihinde kapatılır.
Diriliş dergisinde parti programı, muhtelif sayılarında kuruluş gerekceleri vardır. Diriliş partisinin kuruluşu Turk tarihinde onemli bir hadisedir. Bizden sonraki nesiller bundan buyuk dersler cıkaracaklardır şuphesiz. Ancak şunu soyleyebiliriz ki; Turkiye’de partinin kurulduğu donem toplumsal ve siyasal bozulma, nefasetin, etik değerlerin hice sayıldığı, estetiğin curuduğu bir resim vardır. Yanlış zamanlama diyenler varsa, Âcizane kanaatimce tam zamanlamadır. Burada yanılmayalım. Nitekim DİRİ_P bir mihenk oldu. Milletimizce onay gormedi değil. İlkelerden taviz verilmediği icin, guc odakları, marksist-ateist kuşatılma, parti ve cemaat taassubu onunu kapattı. Kapattı ama faturasını da odedi. Acılım ve atılım kapıları kapandı, irtica ithamlarıyla bazı aydınlar harcanmaya calışıldı, rant savaşları başladı. Vurgun, talan, yalan dolan ulkeyi krize soktu. Yine o tarihi tecrubedir ki her kesin hissesine duşen dersi bir olcude almasını sağladı, nitekim 3 Kasım 2002 genel secimlerinde kirlenen siyasetten rahatsızlanan halk meclisi tasfiye ederek, ak sayfalar acma isteğini tepkisel de olsa ortaya koydu.

Sezai Karakoc'u Anlamak

Aramızda samimi, izzetli, başı dik bir şahsiyet olarak bulunuyor. Aşk ile yoğrulmuş, şiirle kanatlanmış, derviş sabrı ile kok salmış bir fikir sisteminin (diriliş) mimarıdır Sezai Karakoc. Bir omur boyunca devam eden uyanık kalabilme ve uyandırma cabası.
Butun eserlerinde bir şarkıyı terennum eder. Eğilip bukulmeden, yiğitce bir duruşla seslenir insanlığa. Sınırların otesindedir. Duşuncesinde sınır taşlarını, dikenli telleri aşıp birlik denizine ulaşır. Başlayan ve devam eden kutlu bir cağrıdır. Bu cağrı, yitik cenneti zamana adanmış sozlerle, hızırla kırk saatle, kıyamet aşısıyla yeniden bulabilme cağrısıdır.
Ahmet Taşgetiren’in tespitiyle;"Bir gun anlaşıldığında Sezai Karakoc, bizim dunyamızda anlaşıldığında cok şeyin değişmiş olacağını mujdeleyebilirim. Onun fikir ve duygu derinliğine, onun ufuk genişliğine ulaştığında bizim dunyamız.."

Bir Mutefekkir Olarak Sezai Karakoc
Sezai Karakoc’un şiirini hakkıyla okuyabilmek icin, onun bir mutefekkirin şiiri oluşunu hatırda tutarak yaklaşmalı, hatta once bu yaklaşım icin gerekli donanımı edinmeliyiz. Karakoc, insanı, vucudu ve ruhuyla; hayatı ve olumuyle; iradesi ve kaderiyle bir butun halinde anladığı gibi varoluşu da metafizik acıdan asıl gercekliğiyle gorup yorumlamış, fikir ve sanat eserlerini de bu buyuk bakış alanı icinde gercekleştirmiştir. Belki bu tur bir ayırım gereksiz hatta yanlıştır ama soylemekte fayda var, Sezai Karakoc oncelikle bir şair değil, bir duşunce ve dava adamıdır. Şiir yazması da bu kapsayıcı kimliğinin bir uzantısı, bir parcası olarak gorulmelidir. Hic şuphesiz Turkce’nin yaşayan en buyuk şairidir Karakoc. Yine de bu durum, onun oncelikle bir buyuk –ve gunumuz icin hayati derecede onemli- duşunce adamı, şiirinin de bir duşunurun şiiri olduğu gerceğini değiştirmez. Bu yapıyı tersinden gormeye, yani Karakoc’u oncelikle şiiriyle ele almaya ve duşuncelerine de oradan ulaşmaya calışmak ise, onun hem sanatını, hem de duşuncesini –ve eylemini- layıkıyla anlamaktan mahrum kalmamıza yol acabilecek ters bir tutumdur.
Son devir duşunce tarihimizde şiir ile fikir ic icedir. Bir fikrin sozcusu olanlar, şiirle duşuncelerini yaygınlaştırmışlar. Şinasi'den başlayarak Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Ziya Gokalp, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet ve bu isimler cevresinde halkalanan diğerleri. Sezai Karakoc, şaire 'onder olma' misyonunu yukler. "Şair, geleceği bu gune ceker. Bizden birkac yuzyıl ilerde yurur (...) Veliliği, onderliği, kahramanlığı, savaşcılığı, aşkı ve olumu, millet adına, insanlık adına kelimeler icin bir daha yaşamak borcundadır. O, yalnız milletin gecmişini değil, geleceğini de yuklenmiştir. Gelecek felaketleri sezip cığlık cığlığa haber vermek, halkı uyarmak, ona yon gostermek, bunu da kalplere ve ruhlara işleyecek bir gucle yapmak odevindedir" der.
Bu ifadelerden hareket edecek olursak şair, bir bayrak şahsiyettir. Sezai Karakoc, duygu kadar duşuncenin de onemini vurguluyor. Şair kişide, duygu ve duşuncenin bir terkip halinde icice olmasını ve boylelikle uyanışın, dirilişin gercekleşeceğini savunur. Sezai Karakoc'un mutefekkir vasfı uzerinde yeterince durulduğu soylenemez. Gozden kacan bir husustur bu. Bir şahsı anlayabilmemiz icin değişik cephelerden incelememiz gerekir.
Sezai Karakoc'un adı "Diriliş" fikri ile anılır. "Diriliş" kelimesi, Sezai Karakoc'un dilinde muthiş bir anlam yoğunluğu taşır. "Diriliş", anahtar kelimedir. Belli bir surec dÂhilinde aşama aşama kendi duşunce sistemini kurmuştur. Kendi ifadesi ile: "Diriliş, aslında bir edebiyat akımından cok, bir hakikat akımıdır. (...) Yeniden inanmak, yeniden duşunmek, yeniden duymaktır. Diriliş, İslam'dan ayrılışın sona erişi, ona yeniden kavuşmanın başlangıcıdır.".
İlhamını İslam dininden alan ve "medeniyet" ekseninde yeniden var olmayı, dirilmeyi amaclayan; İslam'ın aydınlığında hayatı, insanı, kavramları, kurumları, olup bitenleri sorgulayan, tanımlayan ve cozumler ureten bir duşunce sistemidir "diriliş". Dunden bu gune uzanan bir cizgide, "diriliş mektebi"nden soz edilebilir.
Bir Şair Olarak Sezai Karakoc
Sezai Karakoc, şiir geleneğimize bağlı ama ozgun bir şiiri soylemiştir. Hemen her şiirinde hikmet pırıltılarını gorebilirsiniz. Sezai Karakoc'un şiiri, bir yonuyle "hikemî şiir"dir. Bazı mısraları, mısra-ı berceste hukmundedir.
Sezai Karakoc, edebiyat tarihimizde "İkinci Yeni" şairleri arasında gosterilmektedir. Ahmet Kabaklı, "Turk Edebiyatı Tarihi"nde su tespitlerde bulunmuştur: "Şiir uslubu bakımından az cok 'İkinci Yeni'ye bağlanabilir olsa bile sanatında gorulen temalar ve inandığı değerler bakımından şiirimizde daha ileri yeni bir ses."
Sezai Karakoc, İkinci Yeni ile ilişkilendirilmek konuda şu acıklamayı yapmakta: "Benim 'İkinci Yeni' ile ilgim, aynı donemde şiir yazmam ve belki bicim bakımından bazı ortak yanlarımın bulunmasından ibaretti." Yunus Emre, MevlÂna, Fûzûli, Şeyh Galip, Mehmet Akif, Necip Fazıl cizgisinin gunumuzdeki asıl temsilcisi Sezai Karakoc'tur. Sezai Karakoc'ta, klasik şiirimizde Nabi'nin başlattığı bu akımın, değişik bir bicimde devam ettiğini gormekteyiz. Arif Ay'ın deyimiyle: "Hikmet burcunda bir şair/İnsan-ı kÂmil burcunda bir yazar"dır.

Yazın Hayatı

Şiir Kitapları
ŞİİRLER I: Hızırla Kırk Saat (1967)
ŞİİRLER II: Taha’nın Kitabı/Gul Muştusu (1968)
ŞİİRLER III: Korfez/Şah damar/Sesler (1959–1962–1968)
ŞİİRLER IV: Zamana Adanmış Sozler (1970)
ŞİİRLER V: Ayinler (1977)
ŞİİRLER VI: Leyla ile Mecnun (1981)
ŞİİRLER VII: Ateş Dansı (1987)
ŞİİRLER VIII: Alın Yazısı Saati

Şiirleri;
Adak ışığı, Alın yazısı Saati, Anneler ve Cocuklar, Aşk ve Cileler, Bahce Gormuş Cocukların Şiiri, Balkon, Batış, Ben Kandan Elbise Giydim Hic Değiştirsinler İstemezdim, Ceşmeler, Cocukluğumuz, Denizin Kentini Yaktım, Doğum, Doktorun Karşısında, Donuk Aşk, Ey Sevgili, Hızırla Kırk Saat'ten, İlk, İnci Dakikaları, Kan İcinde Guneş, Kapalı Carşı, Kar Şiiri, Kara, Yılan, Kav, Kopuk'ten, Koşe, Kucuk Na't, Leyla'nın Bir Işığa Donuşmesi, Leyla Koşesi, Masal, Mecnun ve Toz Bulutu, Mecnun, Mum ve Pervane, Mona Rosa II-Olum ve Cerceveler, Mona Roza, Olum ve Cerceveler, Perili Şiir, Ping-pong Masası, Pişmanlık Ve Cileler, RuzgÂr, Sabun Yaşı, Samanyolu’nda Veba, Sepet, Sessiz Muzik, Sevgi, Sila Aşktır, Yoktur, Golgesi Turkiye'de, Şahdamar, Şehrazat, Taha'nın Kitabı, Tahta At, Tut, Veda, Ve Monna Rosa, Yağmur Duası, Surgun Ulkeden Başkentler Başkentine.

Odulleri;
1968 Milli Turk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası,
1970 Surgundeki Macar Yazarları Gumuş Madalya Odulu,
1982 Turkiye Yazarlar Birliği HikÂye Odulu,
1988 Turkiye Yazarlar Birliği Ustun Hizmet Odulu,
1991 Dunya Sanat ve Kultur Akademisi Odulu,
2006 Kultur ve Sanat Buyuk Odulu. (Bkz: http://www.ntv.com.tr/news/396021.asp )
2006 Kultur ve Sanat Buyuk Odulu Sezai Karakoc’un
Kultur ve Turizm Bakanlığınca her yıl verilen Kultur ve Sanat Buyuk Odulu’nun bu yılki (2006) sahibi buyuk şair ve duşun adamı Sezai Karakoc.

Kultur ve Turizm Bakanlığınca odulun Sezai Karakoc’a verilmesi şoyle acıklanıyor:
“Karakoc, insanda insani duyguların canlı algılar halinde yaşayarak gittiği buyuk şiir yatağında akması, insanlık macerasında, ruhun ve milletimiz ozelinde yuksek bir ifadeye kavuşmuş olan tarihi yeniden yapılanma fırtınalarını şiirlerinde yansıtması sebebiyle odule layık goruldu. Şiirlerinde carpıcı benzetme ve imgelerle, daha once denenmemiş sentezlere ulaşan bir sanatcı olarak tanınan Karakoc, Turk edebiyat dunyasında mumtaz bir yere sahip bulunmaktadır.”

( http://www.ntv.com.tr/news/396021.asp )
( http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=192650 )

Hikaye:
Hikayeler I: Meydan Ortaya Cıktığında
Hikayeler II: Portreler

Piyes:
Piyesler I-Armağan

Ceviri şiir:
Batı Şiirlerinden
İslam’ın Şiir Anıtlarından

Duşunce
Ruhun Dirilişi, Kıyamet Aşısı, Cağ Ve İlham 1-2-3-4,
İnsanlığın Dirilişi, Yitik Cennet, Makamda, İslam’ın Dirilişi, Gun Donumu, Diriliş Muştusu, İslam, Diriliş Neslinin Amentusu, İslam Toplumunun Ekonomik Strukturu,
Duşunceler I, Dirilişin Cevresinde, Fizikotesi Acısından Ufuklar Ve Daha Otesi 1-2-3
Yapı Taşları Ve Kaderimizin Cağrısı 1-2-, Unutuş Ve Hatırlayış, Var olma Savaşı

Deneme:
Edebiyat Yazıları I
Edebiyat Yazıları 2
Edebiyat Yazıları 3

İnceleme:
Yunus Emre
Mehmed Akif

Gunluk Yazılar
Farklar
Sutun
Sur
Gun Sati
Soyleyişler
Roportaj: Tarihin Yol Ağzında


Konferans:
Cıkış Yolu: Ulkemizin Geleceği
Cıkış Yolu-2-Medeniyetimizin Dirilişi
Cıkış Yolu 3-Kutlu Millet Gerceği

EK 1;
01 Eylul 1975 Tarihinde, Ortadoğu Gazetesi Başyazarı Omer OZTURKMEN’in
Sezai KARAKOC hakkındaki bu acık mektubu;

Cumhurbaşkanına Acık Mektup

BİR SEZAİ KARAKOC vardır Sayın Cumhurbaşkanım. Adını, sanını belki de ilk defa benden duyduğunuz 43 yaşındaki bu mulkiyeli genc, uzun muddet maliyede calıştıktan sonra istifa etmiş, kendi halinde, alcak gonullu bir insandır. İnsandır Sezai Karakoc ama alelade bir insan değil. Milletlerin tarihinde ancak beş yuz yılda, bin yılda bir tesaduf edilen ve bu mesut tesadufle o milletlerin kultur ve sosyal hayatlarında buyuk değişikliklere sebep olan bir sanat ve fikir adamıdır o.
KARAKOC BİZİM SANAT ve duşunce hayatımızda Mevlana ve Yunus’tan eşine ve benzerine rastlamadığımız bir şair, bir mutefekkirdir. O yalnız Turkiye’m icin değil, dunya edebiyatında ve cağdaş duşunce Âleminde daha şimdiden başkoşeyi alacak insanustu bir kabiliyet ve bir şahsiyettir. Hepsi orijinal, hepsi birbirinden guzel tam 22 eseri vardır Karakoc’un. Tarihe bakış tarzı, Doğu ve Batı medeniyetleri uzerindeki değer yargıları ve estetik dunyamıza kazandırdığı yeni perspektiflerle o, bizim dunyaya tanıtacağımız ve iftihar edeceğimiz buyuk bir dehadır.
SEZAİ, BATI DUŞUNCE ve sanat hayatında buyuk tesirler bırakan ve hÂl aşılamayan bir Heideger, bir Schopenhauver, bir Remba, T. S. Eliot’u cok cok gerilerde bırakmış. Onları fersah fersah aşmış bir fikir ve sanat mucizemizdir.
İŞTE BOYLESİNE BUYUK bir değer, bir değil bin Nobel’le hakkını veremeyeceğimiz bu buyuk insan, şuanda Cağaloğlunda 8 metre karelik bir odada ve ondan cok daha geniş olmayan bir evde Turk toplumuna yeni sanat eserleri kazandırmanın sancısını cekiyor.
GONLUM EL VERMEDİ Sayın Cumhurbaşkanım. Boyle bir dehayı, bizim devrimizde dunyaya gelen boyle bir kafayı, bir şans eseri olarak aramızda yaşayan bu buyuk insanı tanımamış olmamıza gonlum elvermedi. Onu size ve sizin şahsınızda butun Turk munevverlerine tanıtmak, anlatmak, yalnız Turkiye icin değil, dunya medeniyeti ve insanlık tarihi icin de bir kazanc ve iftihar vesilesi yapabileceğimiz bu ustun insan etrafında bir ilgi halesi kurmak, bana uzun muddettir ağırlığını duyduğum tarihi bir sorumluluk gibi geldi.
NAPOLYON ALMAN TOPRAKLARINA girdiği vakit butun harp planlarını bir kenara itip ilk iş olarak devrin dehası Goethe ‘yi gormek ve onunla tanışmak istemiştir. Kendi devrinde yaşadığı halde buyuk bir fikir ve sanat adamlarıyla tanışmayan, onlarla ilgilenmeyen, onlardan takdir hislerini esirgeyen devlet buyukleri, daha sonraları tarihin acı ve hukmunden kurtulamamışlardır.
Turkiye’nin İki Yuz yıldan beri gecirdiği kultur ve medeniyet buhranının bir gun bizi bugunku siyasi keşmekeşe ve sosyo-kulturel kaosa surukleyeceği beklenen bir gelişme idi. Cıkış yolu ise, ne Batı medeniyetinin yuzyıllardır denediğimiz kapitalizm modeli, ne de son yıllarda yarı aydın kesiminin heveslendiği Marksist rejimidir. Biz bunca denemeden ve zaman kaybından sonra kurtuluşu kendi tarihimizde, kendi kulturumuzde aramak, bu tarihten ve bu kulturden gelen sentezci kafaları bulmak, onlara sarılmak ve tıpkı Japonya’nın yaptığı gibi benliğimizi kaybetmeden kendi kalkınmamızı kendimiz gercekleştirmek mecburiyetindeydik. Bu neden boyle olmamıştır. Burada bunun uzerinde uzun uzadıya durmayacağım. Esasen bunun sebeplerini araştırmak benim ihtisasımda değildir.
BENİM UZERİNDE DURMAK istediğim husus, bin yıllık tarihimizin yukseliş devirlerinde devlet başkanlarımızın ve lider mevkiindeki Turk buyuklerinin kendi devirlerinde yaşayan ilim ve sanat adamlarımıza gosterdikleri hurmet ve onlara sağladıkları itibardır. Eğer bugun hala kulturumuzun ana kaynakları olan bir Gazali, bir Mevlana, bir Yunus Emre, bir İbni Kemal, bir Ak Şemseddin, bir BÂki, bir Şeyh Galip, bir Nedim, hatta hatta bir Yahya Kemal gibi tarihi şahsiyetler aramıza yaşıyorlarsa, bu birazda onların yaşadıkları devirlerde devlet buyukleri tarafından gordukleri itibar ve alakadır.
CANKAYA KOŞKUNDE ZAMAN zaman siyasi şahsiyetlerle veya yakınlarınızla yaptığınız goruşmeler ve akşam sohbetleri gibi ayda yılda bir defa olsun toplumumuzun Sezai Karakoc capındaki değerli fikir ve sanat adamlarıyla da bir araya gelmenizi gonul ne kadar isterdi. Her Allah’ın gunu kavga, itham, iftira ve cekişmelerle gecen bu siyasi atmosferde zamanımızın bir kısmını boyle kultur ve sanat sohbetlerine ayırmanız, hem memleketimizin kultur hayatına bir canlılık getirmiş, hem de zatı Âlinizin dinlenmesi icin guzel bir fırsat yaratmış olmaz mı?
CANKAYA KOŞKUNDE NEDEN bir hukuk muşavirliği, bir basın muşavirliği olsun da bir kultur muşavirliği olmasın. Gonul isterdi ki, Cumhurbaşkanlığı gibi guzide bir devlet muessesesinde Turk kulturu ve Turk tarihi alanlarında otorite olan şahsiyetlerden kurulu bir kultur muşavirliği bulunsun, haftada veya on beş gunde bir toplanmaları sağlansın. İşte sayın Cumhurbaşkanım o zaman Sezai Karakoc’u onunla beraber nice ilim, kultur ve sanat adamlarımızı tanımak, onlarla istişarelerde bulunmak gibi hayırlı bir fırsat elde etmiş olurdunuz.
EMİN OLUNUZ BOYLE bir teşebbus, hem zatı Âliniz, hem de Turk kulturu icin buyuk bir kazanc olacaktır.
BUGUNKU NUSHAMIZ İC sahifelerinde Sezai Karakoc’un sanat ve fikir cephesini elimden geldiği kadar anlatmaya calıştım. Okumak zahmetine katlanmanıza rica edeceğim sayın Cumhurbaşkanım. Umarım ki curetimi bana bağışlarsınız..
EN DERİN SAYGILARMLA...

Omer OZTURKMEN


EK 2: Mona Roza Şiiri

Mona Roza, siyah guller, ak guller
Geyvenin gulleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yuzunden kana batacak
Mona Roza siyah guller ak guller

Ulur aya karşı kirli cakallar
Urkek urkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugun bende bir hal var
Yağmur iğri iğri duşer toprağa
Ulur aya karşı kirli cakallar

Acma pencereni perdeleri cek
Mona Roza seni gormemeliyim
Bir bakışın olmem icin yetecek
Anla Mona Roza, ben oteliyim
Acma pencereni perdeleri cek..

Zeytin ağacları soğut golgesi
Bende cıkar guneş aydınlığa
Bir nişan yuzuğu, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin agacları soğut golgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde acar
Ve vardır her vahşi cicekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen ruzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde acar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar cicegini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de cabuk geciyor Mona
Saat on ikidir sondu lambalar
Uyu da turnalar girsin ruyana
Bakma tuhaf tuhaf goğe bu kadar
Zaman ne de cabuk geciyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahcenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki be Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki be Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yuzume Roza
Henuz dinlemedin benden turkuler
Benim aşkım sığmaz oyle her saza
En guzel şarkıyı bir kurşun soyler
Kırgın kırgın bakma yuzume Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artik inan bana muhacir kızı


Yağmurlardan sonra buyurmuş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gun gozlerimin ta icine bak
Anlarsın oluler nicin yaşarmış
Yağmurlardan sonra buyurmuş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tuyune
Bir tuy ki can verir bir gulumsesen
Bir tuy ki kapalı gece gune
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza, siyah guller, ak guller
Geyvenin gulleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yuzunden kana batacak
Mona Roza siyah guller ak guller

Sezai Karakoc



KAYNAKLAR:
1-Ortadoğu Gazetesi-01.09.1975-Omer Ozturkmen
2-Yeni Şafak Gazetesi, İlyas DİRİN
3-Ortadoğu Gazetesi, Sayfa :6-Omer Ozturkmen,01.09.1975
4-Kelimenin Dirilişi,Edebiyat,S.2 Mart 1969
5-Doğunun Yedinci Oğlu:Sezai Karakoc, Sayfa:198-Turan Karataş
6-Diriliş Işığı, Parti gazetesi 1.syf.
-Ahmet Necdet,Modern Turk Siiri,Yonelimler, Tanikliklar, Ornekler
Broy Yayinevi, Ekim 1993.



Kaynak İnternet Adresleri:

http://www.sezaikarakoc.com
http://www.siraze.net/antoloji/sezaikarakoc/index.htm
http://www.siir.gen.tr/siir/s/sezai_karakoc/index.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sezai_Karako%C3%A7
http://www.siirperisi.net/sair.asp?sair=86
http://www.subjektif.com/sair_siir/mona_roza.htm
http://www.subjektif.com/sair_siir/sezai_karakoc.htm
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=827
http://www.ntv.com.tr/news/396021.asp
http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=192650
__________________