Bilicsel yaklaşım
Bilgiyi işleme kuramı anlamalı sozel oğrenmede icsel, bilişsel surecleri anlamaya ve tanımlamaya odaklaşmıştır. Bu kuram iki temel oge uzerinde durur. Bunları duyusal kayıt, kısa sureli bellek ve uzun sureli belleği iceren yapılar ve kodlama, tekrarlama, geri getirme gibi bilişsel sureclerdir.
Cevre bilgi işleme sisteminde girdi kaynağıdır. Gorme, işitme, koklama, tatma ve hissetme gibi alıcılar duyusal sistemlerdir. Bunlar, cevre ve organizma arasında fiziksel işbirliği sağlarlar. Bilgi alıcılardan duyusal kayıda girer, uyarıcı kısa bir an icin depolanır. Duyusal kayıttan dikkat ve algı surecleri ile alınan bilgi kısa sureli belleğe gecer. Kısa sureli bellek veya calışan bellek 7±2 birimlik bilgiyi ortalama 20-30 saniye tutar. Kısa sureli belleğin kapasitesi ve suresi gruplama ve tekrar surecleri ile artırılır. Bilgi kısa sureli bellekte işlenerek uzun sureli belleğe gecirilir. İşlenmeyen bilgi kaybolur.
Uzun sureli belleğe ulaşan bilgi anısal, kavramsal ve işlemsel bellekte depolanır. Bilgi uzun sureli bellekten geri getirme surecleri yoluyla kısa sureli belleğe getirilir. Kısa sureli bellekten tepki ureticilere gonderilen bilgi buradan vericilere gider ve boylece birey performans gosterir.
Tum bu sureclere yurutucu kontrol tarafından rehberlik ve kontrol sağlanır. Bu calışma, son yıllarda giderek onem kazanan bilişsel oğrenme yaklaşımlarından bilgiyi işleme kuramını incelemeyi amaclamaktadır. Anahtar kelimeler; DUYUSAL KAYIT, KISA-SURELİ BELLEK, uzun-sureli bellek, unutma, geri getirme, yurutucu biliş.
1. GİRİŞ
Eğitimde bilişsel oğrenme kuramlarının etkin kullanımı, son yıllarda duzenli olarak artmaktadır. Bilişsel oğrenme araştırmaları oncelikle,anlamlı sozel oğrenmede icsel bilişsel surecleri anlamaya ve tanımlamaya calışır. Bu surecler, adres hatırlama ya da karmaşık bir problem cozme gibi bircok gorevlerde kullanılır (Eggen ve Kauchak, 1992). Bu nedenle araştırmacılar dikkat, algı, bellek, unutma ve geri getirme gibi bilişsel surecleri incelerler.
Oğrenmeyi bilişsel acıdan inceleyen kuramlardan biri olan bilgiyi işleme kuramı, insan oğrenmesinde oğrenme surecini bilgisayara benzetmektedir. İnsan zihni bilgiyi alır, işler, bicim ve iceriğini değiştirir, depolar, gerektiği zaman geri getirir ve tepkiler uretir. Bir başka soylemle, surec bilgiyi bir araya getirir, kodlar, bilgiyi korur ya da depolar ve gerektiği zaman geri getirir. Tum surec bilgisayarda "program" bireylerde ise "yurutucu kontrol" tarafından denetlenmektedir (Woolfolk,1997).
Bilgisayar, yapılması cok guc durumlarda ustun performans gosterir ve karmaşık problemleri buyuk bir hızla cozer. Ancak insanın zihinsel yetenekleri bilgisayardan cok daha yetkindir. Orneğin; kucuk bir cocuk, karşısındaki insanın duygularını anlayabilir ya da bir yetişkin daha once hic karşılaşmadığı bir problemi cozebilir. Bilgisayarların yetkin bellekleri ve buyuk hızları olmasına karşın, insan zihninin bilgiyi anlama ve işleme yeteneğine ulaşması pek olası gorunmemektedir (Slavin,1988 ).
Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dort soruyu yanıtlamaya calışır (Senemoğlu,1997; 270 ):
1. Yeni bilgi dışardan nasıl alınmaktadır?.
2. Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir?.
3. Bilgi uzun sureli nasıl depolanmaktadır?.
4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır ?.
Bilgiyi işleme kuramı iki temel oğe uzerinde durmaktadır. Birincisi uc yapıdan oluşur; duyusal kayıt, kısa sureli bellek / calışan bellek ve uzun sureli bellektir. İkincisi ise bilişsel surecleri icerir. Bunlar icsel, zihinsel eylemlerdir ve bilginin bir yapıdan diğerine gecişini sağlarlar.
Birey her an cevresinden gelen uyarıcıların etkisi altındadır. Ruzgarın sesi, guneşin pırıltısı, egzoz dumanı, ciceğin kokusu, yemeğin tadı gibi. Derslikte bir oğrenciyi duşunursek, oğretmenin sesi, tepegoz saydamından tahtaya yansıyan yazılar, kitaptaki şema ve yazılar, diğer oğrencilerin fısıltıları, dışarıdan gelen sesler, sandalyeden gelen uyarıcı onu bombardımana tutar. Başka bir soylemle, dunya bilgi doludur. Sesler, kokular, tatlar, şekiller, sozcukler ve muzikle. Tum bu uyarıcılar bilgiyi işleme surecini başlatır.
Bilgiyi işleme kuramının birinci adımı bireyin duyu organları yolu ile cevreden gelen uyarıcıları alması ile başlar. Duyusal kayıda gelen bilgilerin coğu atılır ve bir kısmı da cok kısa bir sure tutularak algılanır ve tanınır. Duyular dikkat ve algı surecleri aracılığı ile kısa sureli belleğe gecirilir. Depolama yetikliği cok sınırlı olan kısa sureli bellek aynı zamanda calışan bellektir. Cunku burada bilgi etkindir ve işlenir. Bilgi bazı sureclerin yardımı ile uzun sureli belleğe gecer. Kimi psikologlar bilginin uzun sureli bellekte asla kaybolmadığına inanarak, geri getirilememesinin bilginin yanlış yerleştirilmesine bağlamaktadırlar (Woolfolk, 1993). Bilgi, gereksinim olduğunda uzun sureli bellekten araştırılır ve geri getirilir. Bu işlem bazen bilincli olarak yapılır, bazen de otomatik olarak.
Uzun sureli bellekteki bilgi, kısa sureli bellekten gelen bilgi ile birleşir. E.Gagne (1985) uzun sureli belleği, calışan belleğin tezgahında bir gorevi tamamlayarak hazır hale getirilen, arac-gereclerle dolu cok buyuk bir rafa benzetmektedir. Raf (uzun sureli bellek ) inanılmaz boyutta olduğu icin aranılanı hızla bulmak zor olabilir. Tezgah (calışan bellek) kucuk olmasına karşın herhangi bir şey hemen oradadır, ancak tezgah dolduğu zaman bilgi kaybolur (Akt: Woolfolk, 1993 ). Sistemin son elemanı yurutucu kontroldur. Yurutucu kontrol tum sisteme rehberlik ve yonetim gorevini yuklenmiştir.
2. BELLEK TURLERİ
Bilgiyi işleme kuramına gore uc tur bellek vardır. Bunlar ; (1) duyusal kayıt, (2) kısa sureli bellek, (3) uzun sureli bellek.
2.1. Duyusal Kayıt
Cevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıda gelirler. Duyusal kayıdın kapasitesi cok geniş olmasına karşın bilginin kalış suresi cok kısadır. Ancak dikkat ve algı surecleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa sureli belleğe gonderilir.
Gozlerimizin onunde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden geriye kalan golgeyi farkederiz. Elimizle diğer kolumuza hafifce vurursak, vurmayı hemen duyumsarız. Başka bir soylemle biz vurma ve kalem izini gercek kalktıktan sonra duyumsarız. Bu durumlar, duyu girdisinin duyusal kayıtta cok kısa kaldığını gostermektedir (Lindsay ve Norman, 1977).
Duyusal kayıdın icerdiği bilgi ozgun uyarıcının tam bir kopyasıdır. Gorsel duyular duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi, kısa bir sure icin kodlanır. Aynı şekilde işitsel duyular da ses kalıpları olarak kodlanır. Kimi yazarlar bilginin duyusal kayıtta kalış suresinin yarım saniyeden daha az olduğunu belirtirler (Gage ve Berliner, 1988; McCown ve Roop, 1992).
Moates ve Schumacher (1980) ise, duyusal belleğin işitsel bilgi icin yaklaşık dort saniye; gorsel bilgi icin yaklaşık bir saniye suren, uyarıcının tam bir kopyasının tutulduğu bilgi deposu olduğunu savunmuşlardır (Akt; Eggen ve Kauchak, 1992). Boylece duyusal kayıt her duyu icin farklı kodlama bicimlerinin olduğu, sınırsız kapasitesi ile bilginin cok kısa tutulduğu bir bellek turudur.
Duyusal kayıdın varlığı insan yaşamında kritik bir oneme sahiptir. Birey okuduğu ya da işittiği bir cumlenin sonu gelmeden başlangıctaki sozleri unutsaydı cumleyi anlamlandırması olanaksız olurdu. Duyusal kayıdın kapasitesinin sınırsız olmasına karşın gerekli bilgiler işlenmezse kaybolur ya da varolan bilgi yeni bilgi tarafından itilir. Birey dikkat ve algı surecleri yoluyla bu bilgiyi işleme şansına sahiptir. İşlenen bilgi bir sonraki sisteme yani kısa sureli belleğe gecer. Kısa sureli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan kaybolacaktır.
2.2. Kısa Sureli Bellek
Duyusal kayıttan dikkat ve algı surecleri sonunda ayrılan bilgi, sistemin ikinci oğesi olan kısa sureli belleğe gecer. Kısa sureli belleğin hem bilgi tutma suresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. Miller (1956) kısa sureli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7?2 birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir (Akt; Tuckman, 1991;116). Ancak bireyler her birimin buyukluğunu artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler. Gruplama (chunking) adı verilen bu işlemle kısa sureli belleğin sınırlılığı artırılır. Orneğin; 5 7 2 8 9 1 0 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak gruplanırsa 4 birim haline gelir. Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi miktarı ne buyuklukte olmalıdır sorusu henuz yanıtlanmamıştır (Senemoğlu, 1997; 275).
Kısa sureli bellekte bilginin kalma suresi yaklaşık 20-30 saniyedir (Woolfolk, 1993; McCrow ve Roop, 1992; Slavin, 1988). Bilginin kısa sureli bellekte daha uzun sure kalması, bilgi uzerinde duşunmek ve onu yinelemekle sağlanır. Kısa sureli bellekte zihinsel tekrarın (rehearsal) oğrenmede onemi buyuktur. Kısa sureli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla buyuk bir olasılıkla uzun sureli belleğe gecer. Kısa sureli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geciş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kaybolur. Ozetle, daha fazla bilginin kısa sureli bellekte daha uzun sure kalması icin; (1) gruplama, kucuk parcaları ilişkilendirerek geniş parcalar haline getirme, (2) zihinsel tekrar gerekir.
Kısa sureli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun sureli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Orneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında, kuşun imgesi kısa sureli belleğe gecer, aynı anda uzun sureli bellekten kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tur olduğu belirlenir. Kısaca,tanımlama aynı anda gelir, cunku, kuşa ilişkin tum bilgiler uzun sureli bellekte depolanmıştır (Slavin, 1988; 150).
Kısa sureli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır. Birincisi, bilgiyi kısa sure icin de olsa depolamaktır. İkinci onemli işlevi de, zihinsel işlemlerin yapılmasıdır. Bu nedenle calışan bellek olarak da adlandırılır (Eggen ve Kauchak, 1992 ). Kısa sureli belleğe gelen bilgi; (a) bireye gerekli değilse unutulur, (b) bilgiyi korumak icin tekrar edilir, (c) tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun sureli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilerek bilgi işlenir.
Uyarıcı saldırısı altında kalan birey bircok işlerde otomatik hale gelerek problemlerini kolaylıkla cozebilir. Otomatiklikle bireyler hızlı, guc harcamadan, ozerk, tutarlı, uygun ve ozgur olarak bir işi yerine getirirken, calışan belleğin bir başka durumla calışmasına izin verirler. Yururken konuşma ve dinleme gibi. Matematikte temel işlemler, sozcuk dağarcığı, yabancı dil bilgisi diğer gorevlerin uygun olarak yerine gelmesini sağlarlar. Otomatik işlemler uzun sureli bellekten gelir. Eğer otomatiklik başarılı değilse oğrenciler problem cozme ya da yazma gibi karmaşık işlemleri yerine getirirken yetersiz kalırlar ve daha fazla bilişsel guc harcarlar (Samuel, 1981; Akt; Eggen ve Kauchak, 1992; 313 ).
2.3. Uzun Sureli Bellek
Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, ozellikle iyi oğrenilmiş bilgiyi, uzun sure saklayan kısmına uzun sureli bellek adı verilmektedir. Ashcraft (1989) uzun sureli belleği, kitaplara milyonlarca girişi olan bir kutuphaneye benzetmektedir. Duzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun sureli bellek, bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi sınırsızdır, bazı kestirimlere gore, sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır (Akt; Eggen ve Kauchak, 1992; 314 ).
Uzun sureli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve miktarda (Woolfolk, 1993) depolar ve asla unutmayız (Slavin, 1988). Bu konudaki problem, gerektiği zaman doğru bilgiyi bulmaktır. Uzun sureli bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi, uygun bicimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse, geri getirmede zorluklarla karşılaşılır. Anderson (1990) iyi oğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yuksek olduğunu belirtmektedir (Akt; Woolfolk, 1993). Slavin (1988) ise uzun sureli bellekte bilgilerin asla unutulmadığını, bireyin bilgiyi bulma yeteneğini kaybettiğini soylemektedir.
Uzun sureli bellekte bircok farklı bilgi bulunur. Gorsel imgeler, duygular, tatlar, sesler, kokular, problem cozmek icin stratejiler, dili anlamaya yarayan kurallar, olaylar, cocuklukta gecirilen deneyimler gibi (McGrow ve Roop, 1992). Ozetle uzun sureli belleğin kapasitesi cok geniştir, hatta doldurmaya yaşamımız yeterli değildir (Slavin, 1988). Ancak kısa sureli bellekte olduğu gibi, uzun sureli belleğe bilgi hızla girmez, biraz zaman ve guc gerekir.
Kimi kuramcılar, uzun sureli belleği anısal bellek (episodic memory) ve anlamsal bellek (semantic memory) olarak iki temel bolumden oluştuğunu ileri surerken, kimi kuramcılar da bunlara işlemsel belleği (procedure memory) eklemektedirler.
Anısal bellek, kişisel yaşantılarla ilgili bolumdur. Belirli bir zaman, yer ve olaylarla ilgilidir. Orneğin; yemekte yediklerimiz, ozel bir gunde giydiğimiz giysi, yaptığımız gezi anısal bellektedir. Ashcraft (1989) anısal belleği ozyaşamsal bellek olarak adlandırmaktadır. Yaşamımızda başımızdan gecen tum olaylar, şakalar, dedikodular anısal bellekte tutulur (Akt; Eggen ve Kauchak, 1992; 315). Anılar guc sarf edilmeden oğrenilir. Fakat anıların birbirine karışma eğilimi vardır. Bu nedenle, bilgiyi geri getirmede zorluk cekilir. Ancak, onemli ve travmatik olaylar ayrıntılı hatırlanır. Bunun yanı sıra olağan ve surekli yinelenen olayların anımsanması zordur, cunku yeni olaylar oncekini bozabilir.
Anlamsal bellek uzun sureli belleğin kurallar, genellemeler, kavramlar, problem cozme becerileri gibi genel bilgilerin yer aldığı bolumdur. Paivio (1971) anlamsal bellekte sozel ve gorsel kodların birlikte ağ gibi birbirine bağlanarak bilginin depolandığını belirtir. Bircok psikolog da bilginin hem gorsel hem de sozel olarak kodlanmasının anımsamayı kolaylaştırdığını kabul etmektedir.
Anlamsal bellekte bilgi onerme ağları (propositional networks) ve şemalar biciminde depolanır. Onerme, doğru ya da yanlış olduğuna karar verilebilecek bilginin en kucuk parcasıdır (Woolfolk, 1993; Eggen ve Kauchak, 1992).Onerme ağı ise bilgi birimleri setidir. Başka bir soylemle, birbirine bağlı duşunceler, kavramlar, ilişkiler setidir. Bilgiyi daha geniş olcude duzenleyen veri yapıları da şema olarak adlandırılır. Şema birbirine bağlı duşunceler, ilişkiler ve işlemler setidir. Şemalar bilgi ağlarını icerir ve karar verme, problem cozme durumlarında bilgi ağlarını yonlendirir ve kullanır.
İşlemsel bellek, belli bir işlemin nasıl yapıldığına ilişkin bilgilerin saklandığı bellek bolumudur. İşlemsel bellekte işlemlerin basamaklarının oluşması uzun zaman alır, ancak oluştuktan sonra anımsanması cok kolaydır. Orneğin;yuzmenin oğrenilmesi zaman alır ancak unutulmaz. İşlemsel bellek durum-etkinlik kuralları deposudur. Bireyler tum durum-etkinlik kurallarını gerekli bir bicimde belirtemezler ama gerekeni yaparlar. İşlem ne denli cok yinelenirse o denli doğal tepkiye donuşur (Woolfolk, 1993).
3. BİLİŞSEL SURECLER
3.1. Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Sureli Belleğe Aktarılmasını Sağlayan Surecler
3.1.1. Dikkat
Uyarıcı ya da uyarıcılara tepkiye yonelmedir. "Algının aktif ve secici bir yanı olup, kişinin belli bir uyarıcı ya da uyarıcı durumunu algılamasında etkin hazırlık ve yonelmelerden kuruludur" (Koptagel, 1984; 238). Başka bir soylemle, dikkat, hangi bilginin kısa sureli belleğe gecip gecmeyeceğini belirler, Bilgiyi işleme sureci dikkat ile başlar. Dikkatin yonelmediği uyarıcılar kaybolur.
Birey icten ve cevreden gelen uyarıcıların bir kısmına bilincli olarak, bir kısmına ise hic bir caba sarf etmeden, kendiliğinden ayırdına varır (Baymur, 1984). Başka bir soylemle, dikkat secici ve kendiliğinden olabilmektedir. Secici dikkat bireyin denetimi altındadır. Bireyler, cevrede belirli bilgi kaynaklarına, bilişsel guclerini yoneltme yeteneğine sahiptirler (McCrow ve Roop, 1992). Etkili oğrenme, bireyin secicilik yeteneğine dayanır.
3.1.2. Algı
Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir. Bir uyaranın anlamlandırılabilmesi icin oncelikle bireyin, o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir. Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hicbir bilgiye sahip değilse, uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır. Algı buyuk olcude gecmiş yaşantılara dayalıdır.
Algıyı etkileyen bir başka etken de beklentilerdir. Orneğin; oğrenciler calışacakları materyalin zor olduğunu duşunuyorlarsa, materyali buyuk bir olasılıkla zor bulacaklardır. Beklentiler bir olay ya da objeye hazır olmayı etkiler. Algılama "bireyin zihinsel kuruluşu, gecmiş yaşantıları, gudulenmişlik duzeyi ve pek cok başka icsel faktorlerden etkilenir" (Senemoğlu, 1997; 297). Bu durumda dikkat ve algı surecleriyle kısa sureli belleğe giren bilgi, gerceğin aynısı değildir, bireyin oznel bilgileri, gerceği yorumlamadaki beklentileriyle algılanan kendi gerceğidir ( Eggen ve Kauchak, 1992; Koptagel, 1984).
3.2. Kısa Sureli Bellekte Bilgiyi Saklama Surecleri
Kısa sureli bellekte bilgiyi saklama surekli tekrar (maintenance rehearsal) ve gruplama (chunking) ile olanaklıdır. Kısa sureli belleğin zaman sınırlılığı surekli tekrar, kapasitesi ise gruplama yapılarak artırılabilir.
3.3. Bilginin Uzun Sureli Belleğe Aktarılmasında Kullanılan Surecler
3.3.1. Acık ve ortuk tekrar
Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun sureli belleğe gecer. Orneğin;oğrenciler tekrar yolu ile ulkelerin başkentlerinin adlarını, sozcuklerin soylenişini tekrarla oğrenirler. Berk (1989)'e gore, tekrar bilginin uzun sureli belleğe gecişinde cocukların kullandığı ilk bellek stratejisidir.
Tekrar iki bicimde;sesli ve zihinde yapılır. Tekrar surecinde bireyin rolu onemlidir. Şoyle ki, tekrar sureci ile oğrenen birey pasif değil, etkin olmalıdır. Ayrıca aralıklı tekrar surekli tekrardan daha etkilidir. Aralıklı tekrarın uzun sureli bellekte tutulma olasılığı daha yuksektir. Bir başka soylemle, aralıklı tekrar uzun sureli bellekten geri getirmeyi kolaylaştırmaktadır.
3.3.2. Kodlana
Bilgiyi işleme kuramında en onemli surec kodlamadır. Kodlama olmadan cevreden gelen bilginin coğu gecici olarak depolanır. Kodlama, uzun sureli bellekte varolan bilgi ile kısa sureli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.
Uzun sureli bellekte bulunan şemalara yeni gelen bilginin eklenmesi ve varolan şemanın yeniden duzenlenerek bağlanması oğrenme surecinde onemlidir. Ancak kodlamanın etkili olması gerekir. Kodlamanın etkili olması ise anlamlandırma ile olanaklıdır. Anlamlılık, uzun sureli bellekteki bir duşunce ve diğer duşunceler arasında mumkun olduğunca bağlantılar, ilişkiler kurmakla gercekleşir.
Bilginin anlamlılığını artırarak kodlama surecini zenginleştirmede dort temel oğe vardır (Eggen ve Kauchak, 1992): 1. Etkinlik, 2. Orgutleme, 3. Eklemleme, 4. Bellek destekleyici ipucları.
1. Etkinlik; oğrenen kişinin etkin olmasıdır. Bilgiyi işleme kuramına gore, birey bilginin pasif bir alıcısı değil, kendi oğrenme sorumluluğunu taşıyan etkin bir kişidir. Birey, bilgiyi bir sunger gibi icine cekmez, onun yerine uzun sureli belleğinde depolamak icin bilgiyi duzenler ve yapılandırır.
2. Orgutleme; duzenleme ya da bilgiyi gruplama, tutarlı yapılar oluşturma, kodlamaya yardım eden onemli bir surectir. Orgutleme, geniş ya da karmaşık bilgiler icin oğrenme ve anımsamayı kolaylaştırıcı bir surec olarak işlev gorur. Yapıda yer alan bir kavram hem genel acıklamaları hem de belirli ornekleri oğrenme ve anımsamada bireye yardımcı olur (Woolfolk, 1993).
Bir okuma materyalini orgutleme, okuyucunun bolum ve alt bolumlerini yeniden duzenlemesidir. Orgutlemenin bir başka ozelliği de parca, bolum ya da başlıkların aşamalı bir ilişkiyi icermesidir. Kucuk parcalar butun ile uyumludur ve birlikte buyuk parcayı oluştururlar (Tuckman, 1991).
3. Eklemleme; bilginin uzun sureli belleğe yerleştirilmesinde en etkili strateji olan eklemleme, bilgi birimleri arasında ilişkiyi ve anlamdırmayı artırma surecidir (McCrow ve Roop, 1992; Eegen ve Kauchak, 1992). Weinstein ve Mayer (1986) eklemlemeyi yeni materyalle daha tanıdık, bilinen materyal arasında ilişki kurma olarak tanımlamaktadırlar. Eklemleme uzun sureli bellekte varolan şemaya yeni bilgi ilişkilendirildiğinde oluşur. Yeni bilgi varolan şemaya eklenerek hem yeni bilgiye anlam verilir, hem de mevcut şemanın anlamı artırılır.
4. Bellek Destekleyici İpucları (Mnemonic Devices); orgutleme ve eklemleme etkili kodlama stratejileridir. Ancak tum bilgiler bu stratejileri kullanmaya uygun olmayabilir. Orneğin; bilgi tek ya da yenidir, boylece eklemleme yapılamayabilir. Boyle durumlarda bilgiyi uzun sureli belleğe yerleştirmek icin bellek destekleyici ipucları kullanılır.
Bellek destekleyici ipucları, icerikle doğal olarak varolmayan ilişkileri kurarak kodlamaya yardımcı olurlar. Bir başka soylemle doğal bağlantının varolmadığı durumlarda, cağrışımlar oluşturarak bağlantı yaratırlar. Bellek destekleyici ipucları iki bicimde sınıflandırılır. Birincisi, imajlar kullanmak, ikincisi ise sozel sembollerdir. İmajların kullanıldığı bellek destekleyici ipuclarında bilgi, bilişsel resimler icine kodlanır. Sozel semboller kullanmada ise yeni bilgi ile daha anlamlı sozel yapılar arasında bağlar oluşturulur.
4. GERİ GETİRME VE UNUTMA
Oğrenme surecinde on bilginin geri getirilmesi oğrenme duzeyini etkiler. Cunku yeni bilgiler on bilgi ile ilişkilendirilirse anlamlı hale gelir. Oğrenme hem sunulana hem de buna uyum sağlayan mevcut bilgiye bağlıdır. Boylece geri getirilip kullanılan varolan bilgi birimi oğrenileni etkileyebilir. Orneğin; bir oğrenci yeni bir programlama dilini oğrenirken hesap makinelerinin nasıl calıştığına ilişkin on bilgiyi geri getirecektir (Mayer, 1988; 16).
Doğru kodlanmış bilgiler, bireyde mevcut şemalarda ilişkilendirilmiş ise, anımsama daha kolay olmaktadır. Şoyle ki, bilginin başlangıcta iyi eklemlenmesi, cok sayıda ilişki kurulması, iyi orgutlenmesi onun geri getirilmesini kolaylaştıracaktır (McCrow ve Roop, 1992; Koptagel, 1984; Erden ve Akman, 1995; Eggen ve Kacuhak, 1992). Geri getirme uzun sureli bellekten, bilginin aranıp bulunarak etkin duruma getirilmesidir.
Ashcraft (1989)'a gore, uzun sureli bellekte gercekte unutma yoktur. Unutma geri getirmede başarısızlıktır. Araştırmalar, uzun sureli belleğin depolama kapasitesinin sınırsız olduğunu gostermektedir. Başka bir soylemle, saklama problem değildir, bireyler bilgiyi unutmazlar. Problem geri getirmededir, uzun sureli belleğe bilginin yerleştirilmesinde ve kısa sureli bellekte dikkatin odaklaştırarak geri getirmededir (Gage ve Berliner, 1988; 288).
Kimi psikologlar, unutmayı beyin ve sinir sistemindeki izlerin zamanla aşınıp kaybolmasından ileri geldiğini, kullanılmayan, yinelenmeyen bilginin, noronlar arasındaki bağın ortadan kalkması ya da zayıflamasıyla yok olduğunu ileri surmektedirler (Baymur, 1985). Bu durum manyetik banda kayıtlı ses ya da goruntuye benzetilmektedir. Bilgi sinir sistemine kayıtlıdır, manyetik bandtaki kayıtların zamanla silinmesi gibi, bilgiler de sinir sisteminde zamanla zayıflamaktadır (Cuceloğlu, 1991; Woolfolks, 1993).
Anımsamada onemli bir etmen, bireylerin yeteneklerindeki ayrılıklardır. Bilgiyi korumada yetenekli oğrenciler, ortalama yetenekli ve duşuk yetenekli oğrencilerden daha iyidirler. Bu ayrılıklar oğrencilerin oğrenim başında oğrenme duzeyleri aynı olduğunda ortaya cıkar (Gage ve Berliner, 1988).
Bireyin tutumu da anımsamada rol oynamaktadır. Bireyin oğrenme ve oğrendiği şeyi anımsama isteği akılda tutmayı kolaylaştırır (Koptagel, 1984). Freud, bazen kasıtlı olarak belli bilgi ya da yaşantıları unuttuğumuzu ya da bastırdığımızı soyler. Ancak bu neden acı veren yaşantıları unuturken, tarafsız (notr) olanları unutmadığımızı acıklamamaktadır( Woolfolk, 1993). Genellikle hoşnutluk duygusu uyandıranların iyi, acı yaşantıların az hatırlandığı, bireyin kayıtsız kaldığı durumların ise cabuk unutulduğu kabul edilir (Kotagel, 1984; Baymur, 1984; Selcuk, 1996).
Unutma ile ilgili goruşlerden biri de karışma kavramı ile ilgilidir. Karışma, bir oğrenme durumunda onceden oğrenilenlerin ya da yeni oğrenilenlerin oğrenmeyi bozmasıdır. Yeni oğrenilenlerin onceki oğrenilenleri bozduğunda ortaya cıkan duruma, geriye ket vurma (retroacive interference) adı verilir. Bu durumun tam tersi, onceki oğrenilen bilgilerin daha sonra oğrenilenleri engellemesi de ileriye ket vurma (proactive interference) dır (Eggen ve Kauchak, 1992; Senemoğlu, 1997; Koptagel, 1984; Baymur, 1984).
5. YURUTUCU BİLİŞ
Bircok bilişsel psikolog bazı bireylerin neden diğerlerinden daha fazla oğrendiği ve oğrendiklerini anımsadığı sorusunu yanıtlamaya calışmaktadır. Sorunun yanıtı yurutucu kontrol (executive control) surecinde yatmaktadır. Yurutucu kontrol bireyin tum biliş sureclerini denetleyen sisteme verilen addır.
Yurutucu kontrol sistemi bireyin kendi oğrenmesinin iki temel yonunu denetlemektedir. Bunlardan birincisi gudusel sureclerle ilgilidir. Gudusel surecler bireyin bir şeyi elde etmeye niyet etmesi, onu elde etmeyi amaclaması gibi birey tarafından bilincli olarak denetlenebilen durumlardır. İkincisi ise, bilgiyi işleme ile ilgili tum sureclerdir (Senemoğlu, 1997).
Yurutucu biliş (metacognition), bilişe ilişkin bilgidir. Yurutucu biliş oğrenenlerin benimsedikleri belli oğrenme stratejilerini kullanma yetenekleri ve kendi duşuncelerine ilişkin duşunmeleridir (Arends, 1997). Flavell (1985)'e gore yurutucu biliş, bireyin kendi biliş yapısı ve oğrenme ozelliklerinin ayırtında olmasıdır. Bireyin nasıl oğrendiğinin farkındalığıdır.
McCrow ve Roop (1992) yurutucu bilişin iki işlevi olduğunu one surmektedirler. Birincisi koşullu bilginin uygulanmasıdır. Orneğin, okulda oğrenilenlerin evde uygulanması gibi. İkincisi ise, duşunme surecini değerlendirme ve yonetmektir. Yurutucu bilişli bir oğrenci, duşunme biciminin ayırtındadır, nasıl calışacağına karar verirken yalnızca materyali oğrenmeye odaklanmaz, aynı zamanda bilişsel guc ve zayıflıklarının da farkındadır.
Yurutucu biliş, bireylere oğrenme durumlarında oğrenip oğrenmediklerini sınamalarına yardımcı olur. Eğer oğrenme gercekleşmezse yurutucu biliş, duruma uygun doğru surecleri işe koşar. Ozetleme, eklemleme, şematize etme, duzenleme gibi. Yurutucu biliş, oğrenmenin gercekleşip gercekleşmediğini surekli izler.
Bireyler yurutucu biliş yetenekleri acısından ayrılırlar ve bu ayrılık gelişme surecinde ortaya cıkar. Yurutucu biliş yetenekleri, 5-7 yaşlarından gelişmeye başlar ve okul yılları suresince gelişir. Yurutucu biliş yeteneklerinde bireyler arası ayrılıklar, biyolojik ve yaşantı farklılığı nedeniyle oluşmaktadır. Ancak, yurutucu biliş becerilerinin kazanılmasında oğretimin etkisi, olgunlaşmanın etkisinden daha fazladır (Gage ve Berliner, 1988).
__________________
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Psikolojide yaklaşımlar
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●47 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Psikolojide yaklaşımlar