Adams'ın Denklik Teorisi

Motivasyon konusunda ortaya atılan surec teorilerinden (process theories) olan Adams'ın (1963) teorisi (Adams Equity Theory) Festinger'den hareketle uretilen denge teorilerine dayanmaktadır. Burada, bireyin belirli bir davranışı yapması icin, psikolojik gerilim durumunu giderme eğilimi esas alınır. Adams'a gore bireyler, genel olarak bir denklik durumu ararlar, daha acıkcası, orgut icinde takas ilişkilerinde diğerleriyle karşılaştırıldığında adil ya da hakkaniyetli bir muamele gordukleri duygusu taşımaları onemlidir. Bu acıdan girdi-cıktı hesabı yaparlar.

Girdiler, bireyin orgute katkılarıdır (formasyonu, verimi, ustalığı, vb.), cıktılar ise orgutun ona verdikleridir (ucret, prim, mesleğinde ilerleme, saygınlık, vb.). Adams'ın teorisinde girdi-cıktı oranının dengeli olduğu durumda, bireyin harekete gecme yonunde gudulu olmadığı, dengesizlik durumunda ise hareket icin motivasyona sahip olduğu varsayılmaktadır.

Adams'ın teorisi, coğu kez endustriyel alanda orgutlerde uygulanmakla birlikte, tum takas durumlarına uygulanmaya uygun genel bir teori olarak değerlendirilmektedir. Takas teorilerinin genellikle iddia ettiği gibi, oğretmen ve Oğrenci, kadın ve erkek, ana-baba ve cocuk, iki arkadaş soz konusu olduğunda bile, kişiler arası ilişkilerde verilenler ile alınanlar, kayıplar ve kazanclar arasında bir kıyaslama yapılmaktadır.

Adams denksizliğin (az veya cok odullendirilme gibi) rahatsızlık verici bir duygu meydana getirdiğini, Festinger anlamında bir tur bilişsel gerilim yarattığını ve denkliği oluşturma yonunde tepkilere (katkılarını artırmak veya azaltmak, kazanclarını artırmaya calışmak, bilişsel carpıtmalara, yanlılıklara girerek değerlendirmelerini değiştirmek, kıyas cercevesini değiştirmek, vb.) ya da yol actığını one surmektedir.

Alan Teorisi

Alan teorisi (fıeld teory), sosyal psikolojinin onemli figurlerinden biri olan Kurt Lewin tarafından ortaya atılmıştır. Lewin, fiziksel alan kavramını (manyetik alan, cekim alanı, vb.), psikolojiye taşıyarak, birbiriyle karşılıklı bağımlı olan ve dinamik bir sistem oluşturan psişik surecler butununu ifade eden psikolojik alan kavramını geliştirmiştir. Psikolojik alan, belirli bir anda belirli bir birey veya grup icin soz konusudur ve bu birey veya grubun davranışlarını etkileyen temel dinamiktir. Psikolojik alanın oğeleri, yaşam alanı, cevre ve kişi olarak ayırdedilebilir.

Alan teorisi, dar anlamda bir teori olmaktan ziyade, geştaltcı bir perspektiften, nedensel ilişkilerin analizine ve teorik kavramların ve hipotezlerin oluşturulmasına uygun bir yontemdir. Yaşam alanı ile davranışı etkileyen gucler (gerilimler, değerler, enerji, vb.) karşılıklı bağımlılık icinde bulunurlar. Birey veya grup, birbiriyle karşılıklı etkileşen bu oğelerin dinamik bir butunudur.

Alderfer Motivasyon Teorisi

Bu teori, motivasyon konusunda ortaya atılan icerik teorilerinden biridir. Motivasyonu, ihtiyaclara sıkıdan bağlı goren Alderfer (1969), uc grup ihtiyac ayırdeder: Varoluşsal ihtiyaclar (maddi ve fizyolojik plandaki temel ihtiyaclar; beslenme, ucret, iş koşullan, vb. tarafından doyurulan ihtiyaclar); sosyallik ihtiyacları (anlamlı sosyal ilişkiler kurulmasıyla doyurulan ihtiyaclar; sosyal onay ve saygınlık ihtiyacı, vb.); gelişme ihtiyacları (bireyin potansiyelini gercekleştirmesiyle ilgili ihtiyaclar). Tum ihtiyaclar aynı bir cizgi (continuum) uzerinde yer alırlar. Soz konusu ihtiyaclar arasında katı bir hiyerarşik duzen yoktur; bireyler, ihtiyac kategorileri arasında ileri veya geriye giderek enerjilerini ceşitli ihtiyacların doyurulması yonunde kullanabilir.

Aşılama Teorisi

Tutum değişimi ve propaganda alanında McGuire (1964) tarafından ortaya atılan bir teoridir. Tek yonlu iletişime kıyasla, cift yonlu iletişimin daha etkili olduğu yonundeki araştırma sonuclarına dayanan bu teori, hastalıklara karşı insan vucudunun direncini artırmak icin bir miktar zayıflatılmış mikrop zerk etmenin yararlı olduğu şeklindeki biyolojik bir olgudan yola cıkmaktadır.

1950'lerde Kore'de esir duşen Amerikan askerlerine uygulanan beyin yıkama tekniklerinin etkililiğini gozleyen McGuire, insanları propaganda amaclı iknaya karşı daha direncli kılmanın yollarını araştırmıştır. McGuire, ikna amaclı mesajlara karşı iki savunma tarzı ayırtetmiştir:

Bunlardan birincisi, kişinin onceki goruşlerinin yeni argumanlarla desteklenmesine dayalı destekleyici savunmadır (supportive defense). İkincisi ise kişiye, karşı goruşun (kolayca başa cıkılabilecek olcu veya nitelikteki) argumanlarının verilmesine dayanan aşılama yoluyla savunmadır (inoculation defense).

Burada propagandaya hedef bireyleri, aykırı goruşlere karşı aşılamanın mumkun olduğu inancıyla, yukarda değinilen biyolojik olgu, psiko-sosyal alana aktarılmaktadır. Buna gore bir miktar karşı propaganda, alıcı bireyi, daha sonra maruz kalabileceği karşıt etkilere bağışık kılacaktır.

Atıf Teorileri

Ceşitli yazarlar tarafından atıflar konusunda ortaya atılan teorik yaklaşımlar bazı bakımlardan farklılaşmaktadır. Bu hususa dikkat ceken Kelley ve Michela (1980), soz konusu yaklaşımları iki gruba ayırmışlardır: Atıf teorileri ve atıfsal teoriler.

Atıf teorileri (aitribuıion theory), insanların diğerlerinin veya kendilerinin davranışlarım acıklarken hangi mekanizmalara gore atıflar yaptıklarını ortaya koymaya calışan teorilerdir (Jones ve Davis, 1965; Bem, 1972; Kelley, 1967, vb.).

Buna karşılık atıfsal teoriler (attributionnel theory) atıfların, bilişsel, duygusal ve davranışsal planlardaki etki ya da sonuclarını acıklamayı amaclayan teorilerdir (Weiner, 1979; Schachter, 1964; Abramson, Seligman ve Teasdale, 1978). Ancak, bu ince ayrım cok da manidar gorunmemektedir.


__________________