Mahremiyet sozcuğu, etimolojik kokeninde (Latince inumus) 'en ic', 'en derin ic' anlamına gelmekte ve gunluk dilde de 'ic bilinc ya da bir kişinin en gizli gercekliğinin bilgisi' gibi anlamlar taşımaktadır. Genel olarak mahremiyet, bir kişinin en derinliğinde var olan şeylere gondermektedir.

Ceşitli yazarlar mahremiyet tanımlarında 'geri cekilme' (Bates), 'diğerlerinin birey ustundeki gucunun sının' (Kelvin), 'kişisel kontrol' (Johnson), 'kişiler arası etkileşimleri duzenleme sureci' (Altman) gibi farklı kavramlara dayanmaktadırlar. Yapılan anketlere gore Batı toplumlarında mahremiyetin iceriği, cinsellik, diğerine duyulan sevgi ve angajman, ruyalar veya hayaller gibi konuları kapsamaktadır. Bir başkasıyla bu tur konuları paylaşma, onunla mahrem, ozel ilişki kurma anlamına gelmektedir.

Mahremiyeti ozgul bir inceleme konusu olarak ele alan araştırmacılar, tanımlarında kabaca dort boyut ustunde durmaktadırlar: Birincisi, mahremiyetin kişilere gore değişen bir ihtiyac olarak gorulmesidir (McAdams, 1988), bu ihtiyac, sıcak ve karşılıklı ilişki arayışı şeklinde kendini gostermektedir.

İkincisi, oldukca istikrarlı kişisel bir kapasite olarak gorulmesidir; bu kapasite, diğer bir kişiye angaje olma ve bu angajman uğruna bir takım ozverilerde ve kompromilerde bulunmayı kabul etme şeklinde ifade edilmektedir (Erikson, 1963).

Ucuncusu, iki bireyin birbirine yaklaşmaya calıştıkları bir surec olarak kavramsallaştırılmasıdır (Hatfıeld, 1984); bu surecte iki kişi, birbirlerini en derin hususlarında tanıyabilmekte ve bir karşılıklı bağımlılık (ihtiyaclarını doyurma bakımından diğerine muhtac olma durumu) oluşmaktadır.

Dorduncusu, mahrem ilişkilerin belirli karakteristik Oğelere ya da ozelliklere gore tanımlanması-dır. Mahrem ilişkiler, diğer ilişkilerden bazı bakımlardan farklılık gostermektedir: Bunlar arasında duyguların yoğunluğu, kendisi hakkında karşıdakine verilen enformasyonların nicelik ve niteliği; diğerine ve ilişkiye angajman, ilişkinin uzun sureli olacağına inanc, karşılıklı bağımlılık gibi hususlar sayılmaktadır.

Mahremiyetin anlaşılmasında kulturel boyutlar da onem taşımaktadır. Zira tum kulturlerde mahremiyeti duzenleyici kurallar bulunmakla birlikte, mahremiyetin duzenlenme şekli ve mekanizmaları kulture ozgudur, Hall'in deyişiyle 'her kulturde farklı duyumsal dunyalar (gorme, koklama, duyma, dokunma, vb.) yuceltilir ve farklı mekanizmalar kullanılır'. Hatta aynı kultur icinde de rol ve statuye bağlı olarak farklı kural ve mekanizmaların işlediği gorulur.

Sosyal psikologlar, mahrem ilişkilerin gelişmesi konusunda ceşitli teorik yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Literaturde mevcut yaklaşımlar arasında Levinger Modeli (1988), Murstein Modeli (1976, 1987), Secord ve Backman Modeli (1974, 1981), Scanzoni Modeli (1979) ve ceşitli bağımlılık modelleri (Maslow, 1954, 1968; Fromm, 1956; Berscheid ve ark. 1977, 1978) zikredilebilir.
__________________