Edirne’nin, ilkcağda Orta Asya’dan goc edip buraya yerleşen Traklar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Daha sonraları, Buyuk İskender zamanında Roma İmparatorlarından Hadrianus tarafından yeniden kurulmuşcasına imar edilen şehir, onun adına izafeten Hadrianapolis olarak anılmıştır. Bir aralar Bulgar egemenliğine gecmiş ve 1361 yılında I. Murat zamanında Lala Şahin Paşa tarafından fethedilene dek Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1453 yılında İstanbul’un fethine kadar 92 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı olan kent, daha sonraki yıllarda “Paşa Sancağı” adıyla Rumeli Beylerbeyliği’ne bağlı bir vilayet olarak kalmıştır. İmparatorluğun universite kenti olarak tanınan 17 yy.’ da Avrupa’nın en buyuk beşinci şehri haline gelmiş olan Edirne, 1990 nufus sayımına gore Trakya’nın İstanbul’ dan sonra ikinci buyuk kentidir.

Odrysler

Ainos (Enez) yakınlarında M.O. 5500-5000 yıllarına rastlayan donemde, Anadolu ozellikleri taşıyan canak comleği ve sur duvarlarıyla bir koloni niteliğinde olan ve Balkanlarda bilinen en eski neolitik kulturlerden de eski bir yerleşim yeri vardı. Sonraları Trakya'ya yerleşen, cesaret ve savaşcılıktaki buyuk becerileri pek cok ulkeyi korkutan Traklar'ı, bu niteliklerinden dolayı Atinalılar da, Romalılar da ordularında ucretli asker olarak gorevlendirdiler. Traklar da, mağaradan, guclu kalelere ciftliklerden kazıklar uzerinde inşa edilmiş balıkcı koylerine ve acık kentlere kadar cok ceşitli yerleşme bicimlerine rastlanırdı.

Apsintiler; Ainos'un (Enez) doğusunda, Drugeriler; orta Hebros (Meric) bolgesinde, Tynler; Salmydessos (Midye) bolgesinde, Kalopothaklar; Ainos'un (Enez) guneyinden Kallipolis (Gelibolu) Yarımadası'na kadar olan alanda yerleşmiş Trak kabilelerinden bazılarıydı. Bunların icinde en unlusu Tonzos (Tunca) vadisinden sahile uzayan bolgede oturan ve guclerinin zirvesinde olan Odrysler'di.

Trakya'da boyle geniş bir alana yayılmış olan Odrys halkının en onemli kasabalarından biri Odrysai idi. Odrysai, Hebros (Meric) ile Tonzos'un (Tunca) birleştiği yerde ve bu nehirlerin oluşturduğu kavisin icinde kurulmuş bir yerleşim ve pazar bolgesiydi. Bolge, Guneydoğu Avrupa'nın Anadolu'ya zorunlu geciş yolu uzerinde bulunması nedeniyle, goc, istila, ticaret ve kultur alış verişi konularında etki altındaydı. Ozellikle gocler ve gecişler neredeYse hic durmadı. M.O. 513'te Pers Kralı Darius İskit seferine, once Bosphorus'daki (İstanbul Boğazı) Anadolu ve Rumeli'den gectikten sonra, Trakya'nın iclerine doğru kıyıdan cok uzak olmayan bir yerden devam etti. Ordunun ilk durak yeri Odrysler'in memleketi oldu. Artık Trakya Pers egemenliğine giriyordu. M.O. 492'de Mardonius'un seferi Persler'in egemenliğini sağlamlaştırdı. Daha sonra da M.O. 480'de Traklar, Kral Kserkses'in ordusuna asker vermek zorunda kaldılar. Kserkses, Melas Korfezi'nde (Saros Korfezi) Kallipolis (Gelibolu) Yarımadası'ndan hareket etti. Ainos (Enez) şehrinden gecti ve boylece Hebros (Meric) Nehri'nin butun ovası Persler tarafından alındı.

Persler'in ulkedeki egemenliğine son verilmesinden sonra, dağınık Trak kabilelerinin birleşmesi gerektiğine inanılarak, onderlik Kral Teres'in idaresi altındaki Odrysler kabilesine verildi. Boylece Odrysler, Hebros (Meric) ve Kypsela'dan (İpsala) Varna'ya kadar olan toprakların sahibi oldular. Odrysler aristokratik, feodal bir devlet olarak kurulup, orgutlendiler.
Roma doneminde (M.O. 342-341) Makedonya Kralı Philip'le yaptıkları savaşı kaybeden Odrysler, giderek zayıflamaya başladılar. M.O. 336'da Philip'in oldurulmesinden sonra, huzursuzluk cıkacağından korkan Buyuk İskender, M.O. 335'de Trakya icine uzun bir sefere kalktı. Sahil boyunca devam edip, kralsız kalan Traklar ulkesinden ve Nestos (Mesta) Nehri'nden gecerek on gun icinde Balkanlar'ın eteğine ulaştı. Doğu Trakya'da sahile yakın bir yerden ilerleyip, Odrysai ve Hebros'dan (Meric) sonra Tonzos (Tunca) boyunca ilerleyerek bir dağ gecidinden gecti. İskender'in olumunden sonra Trakya başlı başına satraplık oldu.

M.O. 280-279'da Trakya, Galatlar'ın istilasına uğradıysa da tekrar guclenen Odrysler, kralları Kotys sayesinde Makedonya ile dostluklarını sağlamlaştırdılar. M.O. 171-168 yıllarında Roma'ya karşı yapılan savaşta Perseus'un tek yandaşı Kotys'di. Makedonya Krallığı'nı ortadan kaldıran Romalılar Trakya'yı etkileri altına aldılar.

Caligula, Rhaimetalkes'i Trakya'ya M.S. 37-38'de kral yaptı. Rhaimetalkes'in oldurulmesinden sonra İmparator Claudius zamanında M.S. 45'te Trakya'nın bağımsızlığına son verildi. Artık Trakya bir eyalet olarak tam anlamıyla Roma İmparatorluğu'na dahil edilmişti.


Hadrianopolis

M.S. 123-124 yıllarında Doğu'ya bir gezi yapan İmparator Hadrianus (117-138), Uscudama veya Odrysai adıyla cağrılan yerleşim yerinin uzerinde yeni yapılar inşa edilmesini buyurdu. Kasaba gelişip kent durumuna yukselmeye başlamıştı. Roma İmparatorluğu'nun en onemli yerleşim yerlerinden biri haline getirilen Odrysai, onu bu konuma yucelten imparatorun adını yaşatmak uzere "Hadrianus'un Kenti" anlamına gelen Hadrianopolis (Adrianopolis) diye adlandırıldı.

Hadrianus'un kente kazandırdığı en onemli yapı kaleydi. Tumuyle bir Roma Castrum'u planına sahip olan kalenin dort koşesinde dort yuvarlak burc vardı. Burcların arasında dort koşeli on ikişer kucuk kule ve dokuz kapı dizilmişti. Surların onune de bir hendek inşa edilmişti. Roma İmparatorluğu'nun altın devrini yaşadığı 2.yy. ve 3.yy'ın ilk yarısında Trakya şehirleri cok gelişti. Hadrianopolis de, askeri alanda, ticaret ve ziraat konularında bu altın donemden nasibini aldı ve surekli olarak gelişme gosterdi.

Onemli bir Roma kalesi durumunda olan Hadrianopolis, Diocletianus'un (M.S. 284-305) M.S. 297'de yaptığı yeni bir yonetim bolunmesinde, Trakya eyaletinin altı vilayetinden birini oluşturan Haemimontus'un başkenti oldu. Diocletianus'un cekilmesinden sonra ic kavgalar başladı.
M.S. 324'de Hadrianopolis yakınında yapılan savaştan Licinius yenilgi alarak cıktı. Savaşın galibi ise, Constantinus oldu. Constantinus Bizantion'a kadar cekilen Licinus'u once yenilgiye uğratıp sonra da katlettikten sonra imparatorluğa egemen oldu. İmparatorluğun başkentini de Roma'dan Bizantion'a taşıdı. O artık bu yeni kentteki İmparator I. Constantinus'du (M.S. 324-337). Onceleri Nea Roma adı ile anılan kent, I. Constantinus'un adıyla ozdeşleştirilerek, Constantinopolis oldu (11 Mayıs 330).

378'de İmparator Valens (M.S. 364-378) doneminde Hadrianopolis'in kuzeyinde Gotlar ile yapılan savaş Roma ordusunun yenilgisi ile bitti. İmparator I. Theodosius (M.S. 95) Trakya'daki karışıklıkları onlemek icin Gotlar'a karşı daha ılımlı bir politika izleyerek bir anlamda goc tehlikesini de uzaklaştırmayı amacladı. I. Theodosius, 381 yılının Eylul ayını Hadrianopolis'te gecirdi.
M.S. 447 yılları arasında bu defa da Hunlar Trakya'ya akınlar duzenleyerek bolgeyi kırıp gecirip yağmaladılar.

M.S. 550'de Avarlar'la yapılan savaşta Bizans ordusu Hadrianopolis onlerinde ağır bir bozguna uğradı ve cok sayıda askerini esir verirken, Buyuk Constantine'in kutsal sancağı da Avarlar'ın eline gecti. Savaş sonrasında Anastasios suruna kadar dayanarak etrafı talan eden Avarlar'a bir baskın yapıldı ve kutsal sancakla birlikte bazı esirler kurtarıldı.

Heraklius (M.S. 610-641) sulalesi doneminde Hadrianopolis'in ruhani idaresinde beş metropolitlik vardı.

M.S. 807'de İmparator I. Nicephorus (802-811), Bulgarlar'a karşı bir sefer duzenleyip Hadrianopolis'i geri aldı. Ancak kendisine karşı bir ayaklanma hazırlandığını anlayarak, Constantinopolis'e dondu.

1018'den sonra Bizans icin en buyuk tehlike Pecenekler'den gelmeye başladı. Constantine IX. Monomachus (1042-1055) zamanında birleşip buyuk bir guc oluşturan Pecenekler, Hadrianopolis onune gelerek burada ordugÂh kurup etrafı yağmalamaya başladılar. Hadrianopolis, Bizans Devleti parcalandığı sırada en buyuk toprakları alan Venedik'in hissesine duştu.


1336'da Hadrianopolis'te III. Andronicus'un (1328-1341) kızlarından biri Bulgar Prensi Mikhael ile evlendi. III. Andronicus, 1341'de olduğunde devleti, dokuz yaşındaki oğlu Ioannes'e (1341-1391) bıraktı. Naib olarak da guvenilir bir yonetici olan Cantacuzenos'u gosterdi. Bu guvenilir yonetici, 26 Ekim 1341'de kendini Didymoteikhos'da (Dimetoka) imparator ilan ediverdi (1341-1354). İki imparatorlu ulkede başlayan cekişmeler bir taht kavgasının otesine gecerek, buyuk toprak sahipleri, asiller ve kentin ileri gelenleri ile halk arasında bir sınıf catışmasına donuştu. Hadrianopolis'te başlayan bu ayaklanma hızla Trakya'ya yayıldı. Hadrianopolis'i Cantacuzenos aldı ve 1347'de Constantinopolis'e girerek bu kentte hukum surmekte olan V. Ioannes Palaiologos'a (1341-1391) karşın kendini VI. Ioannes olarak bir defa daha imparator ilan etti. Cantacuzenos'un Hadrianopolis kenti icin 1352'de yeniden ve bu defa V. Ioannes Palaiologos'la savaşması gerekiyordu. Palaiologos Sırp ve Bulgarlardan buyuk yardımlarla birlikte 4000 suvari de almıştı. Cantacuzenos ise bu buyuk guc karşısında galip gelebilmek icin, dostu ve damadı Orhan Gazi'nin (1326-1360) yardımına başvurdu. Suleyman Bey idaresinde 10.000 kadar Turk savaşcısı savaşı Cantacuzenos adına zaferle bitirdiler.

Osmanlı Donemi

1354'de bir gece Suleyman Bey Kallipolis (Gelibolu) kalesini aldı ve Osmanlı kuvvetleri Trakya'ya akınlara başladı. Artık Trakya'da Turkler'in ayak sesleri duyuluyordu. 1360'da Didymotheikos (Dimetoka) fethedildi. I. Murad (1359-1389), tahta cıkışından başlayarak Rumeli'nin ele gecirilmesi icin yapılan girişimlere buyuk onem ve hız verdi. Sultan, Corlu ile Keşan'ın da Osmanlı yonetimine gecmesinin ardından, Lala Şahin Paşa'yı Hadrianopolis'in fethi ile gorevlendirdi. Lala Şahin Paşa, Hacı İlbeyi ile birlikte bu gorevi yerine getirerek kenti Bizanslılardan aldı. 1362'nin Temmuz ayında I. Murad doneminde Hadrianopolis artık Turklerindi. I. Murad'ın Celayirli hukumdarı Uveys Han'a gonderdiği fetihnamede kentin adı Edirne olarak yer aldı. Fethedilen bu yeni kenti buyuk bir onurla ziyarete gelen I. Murad, kalenin yonetimini Lala Şahin Paşa'ya bıraktı. Bundan sonra Edirne Turkler'in Rumeli'yi fethetme hareketlerinde cok onemli bir askeri us oldu. 1363'de Lala Şahin Paşa Filibe'yi ele gecirmek amacıyla buradan harekete gecti. Ertesi yıl, Sırp, Eflak ve Macar birliklerinden oluşan haclı ordusuna karşı Sırpsındığı Savaşı, Edirne'nin 25 km. batısında gercekleşti. Sultan Murad bir gece duşunde, ak sakallı, nur yuzlu bir kimseyle yarenlik ederken, o kişi ona Edirne'de bir saray yaptırmasını soylediğinden, Edirne'de buyuk bir saray inşa ettirildi.

Osmanlı'nın "Dar-ul Mulk'u

Edirne fethedildikten sonra buyuk bir hızla Turkleşmeye başladı. Osmanlıların kenti 1365'de başkent yapmaları Edirne icin yepyeni bir devrin başladığını gosteriyordu. I. Bayezid (1389-1403) İstanbul'u kuşatma hareketlerini buradan yonetti.

Yıldırım Bayezid'in olumunden sonra taht kavgası nedeniyle şehzadeleri birbirlerine duştuler. Bu Fetret Devri'nde (1403-1413) kent daha buyuk bir onem kazandı. Bayezid'in buyuk şehzadesi Emir Suleyman Celebi, devlet hazinesini Bursa'dan Edirne'ye taşıyarak burada tahta cıktı. Daha sonra şehzadelerden Musa Celebi, Eflak Voyvodası'nın da yardımı ile ağabeyi ile mucadeleye girerek 1411'de kenti ele gecirdi ve burada kendi adına para bastırdı. 1413'de I. Mehmed Celebi (1413-1421) Osmanlı Devleti'ni yeniden toparlayarak Edirne'yi kardeşinin elinden aldı.


1419'da bu defa da I. Bayezid'in Ankara Savaşı'nda kaybolan oğlu olduğunu ileri suren Mustafa Celebi (ya da Duzmece Mustafa) sahneye cıktı. Taht uzerinde hak iddia ederek Edirne'yi ele gecirdi. Bir sultan olduğu inancı ile de burada kendi adına para bastırdı. Ardından guclu bir orduyla Edirne'den Anadolu'ya gectiyse de, Bursa yakınlarında II. Murad'a (1421-1451) yenildi. Edirne'de bıraktığı hazinesini aldıktan sonra Eflak'a giderken yakalanan Mustafa Celebi, 1442'de yeniden Edirne'ye getirilerek olduruldu. Edirne'de ilk şenlik, işte bu olayın ardından yapıldı. Halk da buyuk bir coşku ile bu şenliklere katıldı.


II. Murad, Edirne'de şehzadeleri Alaeddin ile Mehmed'e cok gorkemli sunnet duğunleri de duzenletti. Sultan, 1444'de tahtı oğlu II. Mehmed'e bırakarak Manisa'ya cekildi. Edirne başkent olduktan sonra tahta cıkan ilk sultan olduğu icin, Edirne Sarayı'nda yapılan ilk culus toreni de II. Mehmed icin gercekleştirildi. Bu ilk tahta cıkışında 12 yaşında olan cocuk sultanın adı, İstanbul'u fethettikten sonra şanına yakışır bicimde Fatih Sultan Mehmet olarak anılacaktı. Manisa'ya cekilen II. Murad, bir haclı ordusunun harekete gecmesi uzerine yeniden Edirne'ye gelmek zorunda kaldı. Bu haclı ordusu Varna'da kesin bir yenilgiye uğrayacaktı.


II. Murad zaferin ardından yonetimi yine oğluna bırakmasına karşın, yenicerilerin ayaklanması uzerine Edirne'ye gelerek ucuncu kez tahta cıkmak zorunda kaldı. II. Mehmed (1451-1481), II. Murad'ın 5 Şubat 1451'de olumuyle kesin olarak tahta cıktı. Artık onun onunde cok onemli bir hedef vardı. İstanbul’u almak... Bu amacına yonelik harekatı Edirne'den başlattı.

Yeni Başkent İstanbul

II. Mehmed'in bu kutsal amacı 1453'de gercekleşti. 29 Mayıs sabaha karşı yapılan taarruzla İstanbul’un kara tarafındaki surları yıkıldı. Aynı gun, II. Mehmed at uzerinde kente girerek, Ayasofya'da namaz kıldı. İstanbul’un fatihi II. Mehmed artık "Fatih Sultan Mehmed" olarak tarihe gececek, Osmanlı İmparatorluğu'nun yeni başkenti de İstanbul olacaktı. Başkentliği devrettikten sonra da Edirne, imparatorluğun onemli olaylarına sahne olmaktan geri kalmadı. Kent, Gedik Ahmet Paşa'yı Edirne Sarayı'nda idam ettiren II. Bayezid (1481-1512) ile oğlu Selim arasındaki taht kavgasına sahne oldu.


Edirne, 16. yy'da batıya duzenlenen seferlerin merkez ussu oldu. Sultanların coğu zamanlarını gecirdikleri bir yer durumunda olduğundan surekli olarak ilgi gordu. Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanuni Sultan Suleyman (1520-1566), ve II. Selim (1566-1574) kentin bayındırlığına buyuk onem verdiler.

Edirne'nin Parlak Donemleri

17. yy'da ise I. Ahmed'den (1603-1617) başlayarak bu ilgi daha da arttı. II. Osman (1617-1622) ve daha sonra IV. Murad (1623-1640) Edirne koruluk ve ormanlarında buyuk av eğlenceleri duzenlediler. "Avcı" adıyla anılan N. Mehmed (1649-1687) ise coğu zamanını burada surek avına cıkarak gecirdi. 1670'lerde Edirne'yi neredeyse ikinci bir yonetim merkezi yapan N. Mehmed, Rus ve Leh Seferleri'ne de Edirne'den başladı.


Yaşamını Edirne'de surdurmeyi seven bir başka sultan, II. Mustafa (1695-1703) “Edirne Vakası” diye bilinen ayaklanma sonunda 1703'de tahtından uzaklaştırıldı.


Turkler'le Ruslar arasındaki Prut Savaşı'ndan sonra 16 Nisan 1712'de Prut Antlaşması yapılmasına karşın, uzerinden yedi ay gectiği halde Ruslar Lehistan'ı (Polonya) terk etmediler. Bunun uzerine Osmanlı Devleti sefer kararı aldı. III. Ahmed (1703-1730) İstanbul'dan Edirne'ye hareket etti. Bu durum karşısında kaygıya kapılan Rus Carı I. Petro, goruşmeye hazır olduğunu bildirdi. Edirne'de yapılan goruşmeler sonunda 24 Haziran 1713'te Edirne Antlaşması imzalandı. İmzalanan antlaşmaya gore, Ruslar Lehistan'ı iki ay icinde boşaltacaklar, N. Mehmed donemindeki sınır cizgisi esas olarak alınacaktı. Ruslar ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'nda misafir olarak kalan İsvec Kralı XII. Karl'ın da Rus topraklarından bir Turk koruma birliğinin eşliğinde gecirilerek ulkesine donmesini kabul ettiler.

Yıkımlar

1745'deki buyuk yangından sonra, 1751 yılındaki deprem Edirne'nin bir anlamda gozden duşmesine neden oldu. Bu donemden başlayarak Edirne eski debdebesinden uzaklaşıp gerilemeye başladı.


III. Selim'in (1789-1807) Nizam-ı Cedit Islahatı'na karşı cıkan Rumeli'nin ileri gelenleri ve derebeyler, Edirne'de 1801'de ve 1806'da devlete karşı iki kez ayaklandılar (Edirne Kıyamı).


1828-1829 Turk-Rus Savaşı'nda kent duşman eline gecti. 22 Ağustos 1829'da Ruslar'ın kente girmesi Edirne'nin yaşadığı zor gunler oldu. 14 Eylul 1829'da Edirne'de imzalanan barış antlaşması sonucunda yeniden Osmanlı yonetimine gecmekle birlikte, savaş Edirne'yi olumsuz yonde etkiledi. Musluman halk başka yerlere gocmeye başladı. Sultan II. Mahmud (1808-1839), halka moral vermek uzere 1831'de kente geldiğinde on gun kalıp yıkımların giderilmesi icin emirler verdi. Bu gezinin anısına Hayriye, Nısfiye ve Rubiye adlarında Edirne damgalı paralar bastırıldı.


1877-1878 Turk-Rus savaşında, 20 Ocak 1878'de Edirne tekrar on uc aydan fazla surecek olan Rus işgali altına girdi. Bir cok bolgesi yakılıp yıkıldıktan sonra 13 Mart 1879'da yine Osmanlı Devleti'ne bırakıldı.


20. yy'ın başlangıc yılları da Edirne'ye zor gunleri getirdi. 1912'de Balkan devletlerinin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı giriştiği Balkan Savaşı'nda Edirne yuz altmış gun Şukru Paşa'nın kahramanca savunmasına karşın, aclıktan Bulgar ve Sırp kuvvetlerine 26 Mart 1913'de teslim oldu.

22 Temmuz 1913'de Enver Bey komutasındaki kuvvetler hic bir direnişle karşılaşmadan Edirne'ye girdiler. Kent yıkık ve harap durumdaydı. Diğer Avrupa devletlerinin Turkler'i Edirne'den cıkarmak icin verdikleri tum cabalar sonucsuz kaldı ve Edirne 10 Ağustos 1913'te imzalanan Bukreş Antlaşması gereğince Osmanlı toprağı sayıldı.

Sınır Kenti


Batıya acılan kapı Edirne parlak donemlerinde geciş yolu uzerindeki konumuyla ve ticaretinin canlılığıyla Osmanlı'nın cok onemli merkezlerinden biriydi. Kentin onemi yalnızca onun ticari gucunden gelmiyordu. Bu kent, İstanbul'da etkisini gostermeye başlayan Batı cıkışlı sanat modalarını hemen benimseyip, Balkanlar'a yayılmasını sağlamak gibi bir gorevi de ustlenmişti.


17. yy'da Edirne 350 bin nufusu ile İstanbul, Paris ve Londra'dan sonra Avrupa'nın dorduncu buyuk kentiydi. İmparatorluğun gerilemesi, gecirdiği buyuk yangınlar (1745, 1751) ve ozellikle 19. yy'da uğradığı işgaller (1829 ve 1878 Rus, 1913 Bulgar, 1920-1922 Yunan) kentin sosyal ve ekonomik dengelerini etkiledi. 1828-1829 Osmanlı- Rus savaşları sırasında Musluman halkın coğu goc etti. Onlardan boşalan yerlere koylerden Hıristiyanlar yerleştirildi.


Edirne'nin en neşeli insanları kuşkusuz her zaman Cingeneler oldu. Erkekleri kalay ve at arabacılığı işleri ile, kadınları ise genellikle bohcacılıkla uğraşırlardı. Musluman nufusun icinde sayılan Cingeneler, davul, zurna, klarnet, kanun, darbuka, def, ud ve cumbuş gibi enstrumanları kendilerine ozgu bir tavırla ve yorumla calarlardı.


19. yy sonlarında, Muslumanlar'ın nufusu 79 bin, Rumlar'ın 77 bin, Ermeniler'in 5 bin, Bulgarlar'ın 32 bin, Yahudiler'in 9 bin civarındaydı.
Edirne Paşa Sancağı adı ile Rumeli Beylerbeyliği'ne bağlıydı. Tanzimattan sonra kurulan eyaletin merkezi oldu.
Edirne bu defa da, Birinci Dunya Savaşı'ndan sonra 1920'den 1922'ye kadar iki yıldan fazla Yunan işgalinde kaldı. Ancak 25 Kasım 1922'de Mudanya Mutarekesi'nden sonra Turk ordusu Edirne'ye girdi. 24 Temmuz 1923'deki Lozan Antlaşması'yla da o artık Turkiye Cumhuriyeti'nin Trakya bolgesinde Yunanistan ve Bulgaristan sınırı boyunca uzanan, bağrında pek cok Turk anıtını taşıyan sınır kentiydi.

Şenlikler

Edirne, 16. yy'a kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun kent şenliklerini yaptığı tek yerdi. Bu yuzyılın başından başlayarak şenlik kenti İstanbul oldu. Boyle olmakla birlikte, IV. Meh- med'in 1675'de Edirne'de şenlik duzenlettiği bilinmektedir.


Bu kentte ilk şenlik II. Murad'ın Duzmece Mustafa'yı yakalayıp oldurttuğu olay sonrasında yapıldı. II. Murad, Edirne'de Şehzadeleri Alaeddin ile Mehmed'in gorkemli sunnet duğunleri şenliklerini de burada yaptırdı. 1444'de yine II. Murad, Ramazan Bayramı nedeniyle uc gun uc gece spor gosterilerinin ağırlıkta olduğu şenlikler duzenletti. 1450'deki ise, Sultan'ın oğlu Şehzade Mehmed'in Sitti Hatun'la evlenmesi nedeniyle yapılan ve yaklaşık uc ay suren şenlikti.
1457'de Fatih Sultan Mehmed'in şehzadeleri Bayezid ve Mustafa'nın sunnet duğunu şenliklerinde, spor gosterilerinin yanısıra, bilim adamlarının sohbet ve tartışmalan da yapıldı.


Bunlardan başka, 1472'de Cem Sultan ile Şehzade Abdullah'ın sunnet duğunlerinde ve 1480'de şehzadeler, Selim, Şehinşah, Mahmud, Âlem, Korkud, Ahmet ve Oğuz Han'ın sunnetlerinde şenlikler yapıldı.


Şenliklerin en unutulmazı kuşkusuz, başkent İstanbul olmasına karşın Edirne'den ayrılamayan IV. Mehmed'in (Avcı Mehmed) 1674 yılında yaptırdığı şenlik oldu. 1674'de on iki yaşında olan şehzadesi Mustafa (sonradan Sultan II. Mustafa) ve iki yaşındaki şehzadesi Ahmed'in (sonradan Sultan III. Ahmed) sunnet duğununun arkasından, on yedi yaşındaki kızı Hatice Sultan ile vezir ve musahib Mustafa Paşa'nın evlenme duğunleri yapıldı. Ziyafet ve şenliklerle on altı gun suren sunnet duğunu ve on dokuz gun suren evlenme duğunu, Edirne kentinin tarih sayfalarına guzel anılar ekledi.


Bu şenliklerin hazırlıkları altı ay oncesinden başladı. Gecit torenindeki nahıllar, yapma bahceler, şekerlerden yapılmış hayvan heykelleri.goz kamaştırıcıydı. Seyirlik oyunlarında ise, cambazlar, yılan oynatanlar, golge oyuncuları, kuklacılar, gozbağcılar butun hunerlerini gosterdiler. At yarışları, ok atıcılığı, cirit, kılıc ve gureş karşılaşmaları da gunlerce surdu.
18. yy'dan başlayarak butun kentlerde kır gezinti alanlan ve cayırlar halkın eğlencesi icin acıktı. Edirne'de ise, Meric boyunca uzanan meyva ve sebze bahceleri, geceleri buralara gelen halkla neşelenip renklenerek bir gezinti yerine donuşur, Meric'in cağıldayan sularına, insan seslerinin cıvıltıları katılırdı.

Kaynak : Ansiklopedi.
__________________