[B]ONSOZ
Gun icinde tek kelime bile etmeden anlattığımız ve neredeyse her sozcuğe, kullandığımız her cumleye bilincli ya da bilincsiz bir şekilde simgesel kodlarla anlamlandırdığımız ve insanlarla kurduğumuz iletişim sureci icerisinde kullandığımız bir dilimiz daha var: Beden Dili.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en onemli ozellik simgesel kodları oluşturmanın yanında onları anlamlandırabilmesi ve bunu değişik iletişim araclarını kullanarak istediklerini, duygu ve duşuncelerini diğer insanlara aktarabilmesidir. Sozsuz iletişim en onemli bolumunu oluşturan gorsel kodların kullanımı iletişim tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu sozlu ve yazılı iletişim araclarının yanında, bedeni ile kendi yaşadığı duygu ve coşkuyu, sevinci ve huznu yansıtarak iletişim kurmaktadır. Oğretmeninizle konuşurken, yoneticinizin odasında, bir otobus durağında ve orneklerini daha coğaltabileceğimiz, bulunduğumuz bir cok yerde, insanlarla etkileşim de bulunduğumuz her an icinde bilincli ya da bilincsiz olarak karşımızdaki insanlarla, sozel olarak kendimizi ifade etmenin otesinde bedenimizi kullanarak iletişim kurarız. Kişiler arası yuz yuze iletişimde mekan, ses tonlaması, jestler, mimikler, bedenimizin duruşu bizim iletişim cevremizi belirlememizde ve anlamanın ortaya konmasında her zaman icin etkili olmuştur.
Karşımızdaki insanların icinde bulunduğu durumu anlayabileceğimiz ve insanoğlu tarafından kulturel farklılıklar olsa da aynı anlamları taşıyan( mutluluk, korku, kızgınlık, şaşkınlık vb.) duygusal bilgiyi dışa vurmamızı sağlayan temel hareketler olsa da, kullanılan beden dili acısından farklılık arz etmektedir. Başka bir deyişle, her toplumun kulturunde kullandığı beden dili, kullanım bicimi o kulturun kendine ozgudur.
Bu gune kadar beden diline ilişkin yapılan araştırmalar yurt dışı kaynaklı olup kendi kulturlerine uygun bilgiler icermesine rağmen ulkemizde yuz ve beden ifadeleri ile ilgili ve kendi kulturumuzu yansıtan araştırmalar da yapılmıştır. Beden dili bugun pek cok iş alanında da kullanılmakta en cok ta muşterilerle birebir ilişki kuran pazarlamacıların karşısındaki kişiyi anlaması gerekliliği şirket icerisinde beden dili ile ilgili eğitimler verilerek yetiştirildiği şirketlerin beden dili konusunda ne kadar onem verdiklerini gostermektedir.
Beden dili, sozsuz iletişim icinde kişiler arası iletişimde sozlu iletişimle birlikte etkin olan tamamlayıcı olmasıyla birlikte daha cok jest ve mimik kodları, vucudun duruşu vb. unsurlarla ilişkilerin belirlenmesinde ve duyguların ifade edilmesinde onemli bir yere sahiptir.
Yoneticisinden, esnafından, oğretmeninden oğrencisine, annesinden cocuğuna, iletişim sureci icerisinde beden dilinin onemli rol oynadığını duşunuyorum.
Bu nedenle “ ABANT İZZET BAYSAL UNİVERSİTESİ Akcakoca Turizm İşletmeciliği Ve Otelcilik Yuksek Okulu Oğrencilerinin İletişim Sureci İcerisinde Beden Dilinin Etkinliğine İlişkin Uygulamalı Bir Araştırma”nın birinci bolumunde iletişim, iletişimin temel amacı, toplumsal ve kulturel sistemler icinde iletişimin işlevi, kişiler arası iletişim ve iletişim ceşitleri, beden dili konusun icinde bolgeler, avuc hareketleri, el ve kol hareketleri, bacakların kullanılışı, baş hareketleri, goz işaretleri, oturma bicimler, cinsel sinyaller ve ilgi işaretleri, yalan, samimiyetsizlik, şuphe ve tereddut, aksesuarlar, etkili bir ses geliştirme başlıkları altında bedenimizin dilini şekillerle destekleyerek acıklamaya calıştım.
İkinci bolumde araştırmamla ilgili bu gune kadar yapılan araştırmalara yer verdim. Ucuncu bolumde araştırmanın yontemi, evren ve ornekleri, araştırmanın modeli ve elde edilen verilerin cozumleme yontemiyle ilgili bilgilere yer verdim. IV. Bolumde alt problemlere ait bulgular ve yoruma yer verdim. V. Bolumde ise orneklerden elde edilen verilere dayanarak cozumleme aşaması sonrasında ortaya cıkan sonuclar ve etkin bir iletişim sureci icerisinde beden dilinin kullanımına ilişkin oneriler verilmiştir.
Bu bilgiler ışığında yaşadığımız hayat icinde etkin, catışmasız bir iletişim sureci gercekleştirirken bedeninizin soylediklerini de dikkate alarak mutluluğu yakalamanız dileklerimle. 05.05.2002
Akcakoca
TEŞEKKUR
Bu araştırmayı ben yaptım. Ama şunu da unutmamak gerekir hicbir araştırma araştırmacının tek başına ortaya cıkardığı bilgiler yığını değildir ve oğrendiklerimizin tumu başkalarından oğrendiklerimizdir. Oncelikle ilk oğretmenlerim olan annem Şefika EVKARALI ve babam Kamil EVKARALI’ya teşekkur etmek istiyorum.
Bu araştırmayı ortaya koymam sureci icinde araştırmacı ruhumu keşfetmemi sağlayan, araştırma yapmayı bana oğreten Değerli Hocam Yrd.Doc.Dr. Ayhan URAL’a, bilgilerini benimle paylaşmaktan hic cekinmeyen, bilgilerinin ışığında yolumu aydınlatan, sorularıyla araştırmama yon veren, en yoğun donemlerinde bile bana vakit ayıran Araş. Gor. Elbeyi PELİT’e, Araş. Gor. Emrah OZKUL’a ve Araş. Gor. Selma GULTEKİN’e teşekkur etmek istiyorum. Ayrıca bu araştırmamda oğrendiklerimi kendimde gozlemlememe izin veren Ben’e, gozlemlediğim butun insanlara, emeği gecen herkese teşekkur etmek istiyorum.
Araştırmam boyunca, sorularımı sıkılmadan cevaplayan, araştırma yapmak ve bilimselliğin icerisinde araştırmamı ortaya koymak icin bilgisini benimle paylaşan, daha iyinin en kalitelisine ulaştırmak adına araştırmacı yonumu geliştirmem adına duygularıyla değil mantığıyla yaklaşan ve beni yetiştiren, bildiklerimle ben olmayı oğrettiği kadar paylaşmakla anlam kazanmasını sağlamamı oğreten Değerli Hocam, Danışmanım Oğr. Gor. İbrahim KILIC’a teşekkur etmek istiyorum.
“Ben yokum, Biz’i sizlerden oğrendim. Şimdi sizlerde her bir ben ile biziz.”
Baki EVKARALI
05.05.2002
Akcakoca
I. BOLUM
Bu bolumde araştırmaya ilişkin problem durumu, alt problemler, onem, sınırlılıklar yer almaktadır.
1.1. PROBLEM DURUMU
1.1.1. İletişim Kavramı Ve Tanımı
Yakın zamanlara kadar, dilimize Fransızca’dan ve Fransızca soylenişi ile gecen komunikasyon (communication) sozcuğu ile birlikte ve aynı anlamı karşılamak icin haberleşme kavramı kullanılıyordu. Gunumuzde kullanımı yaygınlaşan iletişim sozcuğu ise haberleşmeyi de iceren daha geniş kapsamlı bir ileti alışverişi anlayışı yansıtmaktadır.Fransızca ve İngilizce’de yazılışı aynı, soylenişi ayrı communication kavramı Latince’deki communicatio sozcuğunun karşıtıdır. Sozcuğun 14. yuzyıl Fransızca’sında, ticaretin(merkantilizmin) geliştiği donemde ticaret ve ilişkiler karşılığında kullanılması, belli bir donemdeki etkinliklerin sozcuklere yukledikleri anlamlar acısından ilginc bir ornektir. Communication’un kokeninde ve Latince’deki communis kavramı bulunmaktadır. Bircok kişiye ya da nesneye ait olan ve ortaklaşa yapılan anlamlardaki bu kavramlardan hareketle iletişim sozcuğunun ozunde, yalın bir ileti alışverişinden cok toplumsal nitelikli bir etkileşimi, değiş tokuşu ve paylaşımı icerdiğini soyleyebiliriz. “ Birisiyle iletişim kurmak”; “Bir haberin, bir bilginin iletilmesi”; “Cağımız iletişim cağıdır”; “Bir dosyanın, belgenin iletilmesini istemek”; “Kitle iletişim aracları, dunyayı kucuk bir koye donuşturdu”; “İnsan-makine iletişimi”; “Sistemler arası iletişim”; “İletişim sistemler”; “Hayvanlarda iletişim ozellikleri” iletişim kavramının kullanımında akla gelebilecek pek cok ornekten yalnızca birkacıdır.Duşunce ve goruşlerin sozlu olarak karşılıklı alışverişidir. Başka bir tanıma gore; Bizim başkalarını başkalarının da bizi anlaması sureci olarak tanımlanmaktadır. Doğan Cuceloğlu ise; “iletişim iki birim arasında bir biriyle ilişkili mesaj alışverişidir” şeklinde acıklamıştır. Birim kelimesi insanı, hayvanı ya da makineleri kapsamaktadır. İletişim sadece insana ozgu bir olay değildir. (http://abone.turk.net/elibal/yazim/i...m.htm)İletişim kavramı o denli değişik alanlarda kullanılıyor ki, birbirinden cok ayrı anlamları yukleniyor. Yazılı kaynakların taranması yontemiyle yapılan bir araştırmada sozcuğun 4560 kullanımı derlenmiş ve daha sonra 15 anlamı belirlenmiştir.Duşuncenin sozel olarak(konuşma ile) karşılıklı değiş tokuşu;
• İki kişinin birbirini anlaması, insanın karşısındakine kendisini anlatabilmesi;
• Organizma duzeyinde bile olsa ortak davranışa olanak veren etkileşim;
• Bireyde benlikle ilgili olarak belirsizliğin azaltılması;
• Duyguların, duşuncelerin, bilgi ve becerilerin aktarılma sureci;
• Bir kişi ya da bir şeyin başka bir kişiye/bir şeye icinden aktarımla, değiş-tokuşla donuşme değişme sureci;
• Yaşayan bir evrenin parcalarının ilintilenmesi, bağlantılarının kurulması sureci;
• Bir kişinin tekelinde olanın başkalarıyla paylaştırılması, başkalarına da aktarılması sureci;
• Askeri dilde iletişim(komutun) iletiyi gonderilmesi ile ilgili arac, usul ve teknikler;
• İletiyi alanın belleğinin, iletiyi gonderenin beklentisine uygun yanıt verecek şekilde uyarılması;
• Organizmanın ortamdaki uyarıya verdiği fark edilir yanıt, ortamdaki değişime uyarlanma yanıtı; bu yanıtla diğerini etkileme;
• Kaynaktan cıktıktan sonra iletiyi alan icin bir uyaran olan davranış;
• Kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaclayan davranışı;
• Belli bir konumdan, yapıdan bir diğerine geciş sureci;
• Guc(iktidar) kaynağı olarak kullanılan mekanizma.
Bu cok değişik anlamlardaki kullanımına karşın “iletişim”deyince akla ilk gelen genellikle insanlar arası iletişim ve bu amacla kullanılan araclardır. Nitekim Turk Dil Kurumu sozluğunde de iletişim:
“1. Duygu, duşunce ya da bilgilerin usa gelebilecek her turlu yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme(...)
2. Telefon, telgraf, televizyon, radyo gibi aygıtlardan yararlanarak yurutulen bilgi alış verişi, bildirişim, haberleşme...” Olarak tanımlanmaktadır.
Bununla birlikte, sozcuğun sibernetikte olduğu gibi, cansız ve calışan sistemlerdeki oğeler arası etkileşim icin kullanılmasını bir yana bırakırsak da, canlılar dunyasındaki etkileşim icin kullanıldığını goz ardı edemeyiz. Cunku, canlılar icinde ileti alışverişi anlamında iletişim kurma yetisine, becerisine sahip tek tur insan değildir.
Ancak canlılar icinde yalnız insan simge(sembol) yaratma ozelliğine sahiptir. Bu ozelliği ile başkalarına yalnız duygularını belirtme değil, duşunce ve bilgilerini de biriktirip aktarma olanağına sahiptir. Boylece, cevresinde bulunamayan nesneler, olay ve olgular ya da nesnel varlığı olmayan duygu ve duşunceler hakkında ileti alışverişinde bulunabildiği gibi, gecmişte olmuş bitmişler ya da gelecekte olabilecekler konusunda da iletişimi gercekleştirebilir. Ayrıca, yine bu ozelliği sayesinde iletilerini değişik mekanlara ulaştırabilir. Orneğin, doyduğunu belirtmek icin “doydum” der ya da elini ağzının hizasına getiri; “guneşi” gostermeden de resmini cizerek, adını soyleyerek, yazarak guneşle ilgili ileti aktarabilir; “guzellik” icin heykel, resim yapabilir, şiir yazabilir; “savaşa cağrı” icin ok, mektup gonderebilir. Bu nedenle insan iletişimini, anlamlarında uzlaşılmış simgeler aracılığı ile bilgilerin, duşuncelerin, duyguların biriktirilip aktarılmasının ve alışverişinin hem ortak hem de değişik zaman ve mekan boyutlarında gercekleştirilmesi, olarak tanımlayabiliriz(ZILLIOĞLU, 1993: s.3-7.)
1.1.1.1.İletişimin Temel Amacı
Kuşkusuz, butun insanlar her iletişim eyleminde bilgilenmek, ikna etmek, bilgilendirmek, yonetmek, eğlenmek vb. bir dizi nedeni ve amacı va5rdır. Bu amacların bir kısmı, karşılığını/odulunu hemen elde etmek istediğimiz amaclardır; bir kısmı uzun vadeli beklentilere dayanır. Schramm, amaclarla ilgili beklentileri “gecikmeden odullendirilme”ye ve “sonradan odullendirme”ye yonelik beklentileri olarak sınıflandırır. İletişimde bulunanlar bazı iletileri daha uretirken ya da aktarırken odullenmiş olurlar. Orneğin, ozanın şiir yazarken, muzisyenin beste yaparken ya da konser verirken, oğretmenin ders anlatırken, yoneticinin bir toplantıda yeni iş projelerini acıklarken aldıkları keyif ve bunun hedef aldıkları kişilerce de paylaşılacağını ummaları gecikmeden odullendirme beklentisi ile ilgilidir. Buna karşılık ozanın yada yayınevi yetkililerinin şiirlerin beğenilip satışı artıracağını, oğretmenin mesleki becerisinden oturu ilerde ovgu ile anılacağını ya da meslektaşları tarafından taktir edileceğini, yoneticinin yeni projeleri kabul ettirip işinde daha ust bir konuma ya da gelire kavuşacağını umması, iletişimde geleceğe yonelik bir yatırımın, başka deyişle sonradan odullendirme beklentisinin orneklerini oluştururlar. boyle, iletişim amacları, karşılığı hemen beklendiğinde “tuketime” yonelik; daha sonraki odullendirmeler hedeflendiğinde”aracsal”olarak ayırt edilebilir.Beklentilerin zamansal boyutu ne olursa olsun, bireylere gore amacları cok ceşitli olan iletişimin temel bir amacından soz edilebilir mi? Bu soruya yanıt verebilmek icin, insanın doğumundan başlayan iletişim yaşantılarına kısaca değinmek yaralı olacaktır.Yeni doğan bir bebek kendi başına hicbir şeyi yapamaz. Ne kendi, ne de başkalarının davranışları ne de fiziksel cevresi uzerinde herhangi bir denetimi, amaclı olarak etkileme gucu yoktur. Kısa bir sure sonra fizyolojik bazı becerileri gelişir, başını, kollarını ve ayaklarını isteyerek oynatmaya başlar. Sonra cıkardığı seslerle cevresinde istendik davranışlar yaratabildiğini gozler ve bunu kullanır. Bir yaş civarında istediği şeylere uzanır, istemediklerinden uzaklaşır. Boylece, cevresini belirlemeye ve etkilemeye başlar. Yurutme becerisini kazanması bu yonde temel bir adımdır.Daha sonra konuşmayı oğrenir. Once sozcuklerle, sonra tumcelerle derdini anlatmayı, istediklerini belirtmeyi becerir. Bu, aynı zamanda konuşma yoluyla cevresinde daha fazla etkin olabildiğinin bilincine varması demektir. Başka deyişle deneme yanılma ve taklit yoluyla cıkardığı ve başkalarınca anlamı olan seslerin onceki sescil ve sessiz davranışlarından daha etkili olduğunun kavrar. Bir kez konuştuktan sonra durmadan soru sorar, bu sorulara aldığı yanıtlarla canlı ve cansız cevresini tanımlamayı ve anlamlandırmayı surdurur. Okulda, yeni bilgilerle birlikte, belli bir bicimde akıl yurutmeyi oğrenir. Genişleyen cevresinde diğer insanları tanır, değerlendirir, yargılar; fizik cevresi ile ilgili goruşleri genişler, bicimlenir. Bu arada kendisi hakkındaki duşunceleri ve değerlendirmeleri de onem ve yoğunluk kazanır. Genclik ve yetişkinlik cağlarında yaşadığı ortama, koşullara ve icine girdiği ilişkilere gore belirlenen cevresiyle etkileşimde bulunur ve bu durum yaşamı boyunca surup gider. Butun bunlar iletişim yaşantılarıdır. Bu yaşantılarla birey emir vermeyi/almayı, başkalarından istemeyi/onların isteklerine yanıt vermeyi oğrenir, olgular ve olaylar hakkında ve bunların nasıl gercekleştikleri, bozuldukları/geliştikleri, değiştikleri hakkında az/cok bilgilenir. İnsan bunca zahmetli, doyum verdiği kadar hatta belki de ondan daha cok sıkıntılı ve uzucu ilişki ve iletişim yaşantısına neden katlanır ve bunları surekli coğaltmaya calışır? Ek olarak neden bu konulara ilişkin duşuncelerini, bilgilerini genişletip derinleştirmeye uğraşır?
Berlo’ya gore”amaclı olarak etkilemek, değiştirmek icin iletişim kurarız”. Boylece, birey icin iletişimin temel amacı, kendisi ile cevre arasında başlangıcta kendisi yeniden olumsuz olan ilişkiyi etkileyebilmek, yonlendirebilmek, eş deyişle, dış guclerin hedefi olmak yerine, kendisini guclu kılabilmeyi sağlayabilmektir. Bu bağlamda iletişim, insanın cevresi ve kendi yaşamı uzerinde etkin ve belirleyici olabilme cabasını yansıtır. Bireyin bu cabasının ardında başkalarından hemen ya da sonraki bir zamanda kendi isteklerine uygun yanıtlar, tepkiler alabilme beklentisi yatar. Bu beklentimizin bilincinde olup olmamamız ya da gecmişte kurduğumuz iletişimlerdeki temel amacımızı anımsayıp anımsamamamız onemli değildir. Cocukluğumuzdan beri gozlemlerimiz ve uygulamalarımız bize sozel ve sozel olmayan iletişim kodlarını kullanarak cevre uzerinde etkili olunabileceğini oğrettiği icin bu konuda alışkanlık kazanırız. Kısaca iletişimin kişi acısından ozel amacları ne olursa olsun, temeldeki amacı cevre uzerinde etkin olmak, başkalarında davranış, tutum geliştirmek ve değiştirmektir. (ZILLIOĞLU, 1993: s.9-13.)
1.1.1.2. Toplumsal Ve Kulturel Sistemler Ve İletişim İşlevleri
İletişimle toplumsal kulturel sistemler arasındaki ilişki karşılıklıdır. İletişim toplumsal/kulturel sistemleri yeniden uretimi ve değişiminde rol oynadığı gibi toplumsal/kulturel sistemlerde iletişim sistemlerini ve bireylerin ilişkilerini belirler. Bunun yanında iletişim toplumsal/kulturel sistemler hakkında bilgi vererek bireylerin iletişim davranışlarında ongoru sağlar.İletişim bir aktarma ve paylaşma sureci olduğu kadar bazı kişi ve grupların başkaları uzerinde guc kazanmasında da rol oynar.İletişimin işlevleri psikolojik ve toplumsal işlevler olarak sınıflandırılabilir. Psikolojik işlevler: Ben merkezli; aracsal; oyun ve benliğin geliştirilmesidir. Toplumsal işlevler ise haberdar etme; eşgudum; kuşaklar arası aktarma ve eğlence işlevleridir. Bireysel iletişimde toplumsal boyuttaki iletişime gecişte uc aşamadan soz edilebilir. Birincisi kucuk gruplar icinde bireylerin gercekleştirdiği iletişim; ikincisi bu iletişimlerin zamanda ve mekanda birbirine eklendiği aşama; ikinci aşamada ki iletişimlerin kitle iletişim boyutunda genişlediği aşamadır. (ZILLIOĞLU, 1993: s.89.)
1.1.1.3. Temel İletişim Surecleri
İletişim bir surec icerisinde gercekleşen bir olaydır. Bu surec icerisinde kod, kodlama, kod acma, yorumlama, geri iletişim yer almaktadır. ( Cuceloğlu, 1992: s.72-78)
a- Kod: Mesajın işaret haline donuşmesinde kullanılan simgeler ve bunlar arasındaki ilişkileri duzenleyen kuralların tumune kod adı verilir. Şu anda bu yazıyı Turkce kod kullanarak yazıyorum. Karşılıklı konuşurken aynı anda değişik kodlar kullanılır. Yuz ifadesi, soyleyiş tarzı, el ve kolların hareketleri de ayrı ayrı kodlar aktaran mesajlardır.
b- Kodlama: Mesajın iceriğinin kod simgelerine donuşturulmesine kodlama denir. Belirli bir niyet ya da duygunun değişik kodlarla ifade edilebileceğini yukarıda belirtmiştik. Orneğin kızgınlık duygusu kullanılan kelimelerle, soylenilen kelimelerle ifade edilebileceği gibi kişinin yuz ifadesiyle de belirtilebilir.
c- Kod acma: Kodlanarak gelen mesajın iceriğini yeniden elde etmek icin yapılan cozumleme surecine kod acma denir.
d- Yorumlama: Yorumlama yeniden bir değerlendirmeyi gerektirir. Kod acılarak elde edilen mesajın iceriğine, o andaki butun ilişkiler ve koşullar cercevesi icinde yeniden anlam verilmesine yorumlama denmektedir. Bazı durumlarda kod acılarak elde edilen anlamla yorumlama sonucunda elde edilen anlam arasında pek bir fark yoktur. Bazen de tamamen farklı bir yorumlama yapılabilir. Bazen bizim soylemek istediğimiz şeyle karşıdakinin anladığı arasında farklılıklar meydana gelebilir.
e-Geri iletim: Kaynak birimin gonderdiği mesaja karşılık hedef birimin gonderdiği cevaba geri iletim adı verilir.
f- Kişinin kendisinin gonderdiği mesajı kendisinin alması surecine kendine geri iletim adı verilir. Eğer kişi kendi soylediklerini duyamaz ise 3-4 dakikadan fazla konuşamaz.
1.1.1.4. Bir İletişim Modeli
Konuşan iki kişiden birisi kaynak diğeri de hedef birimi oluşturur. Bu iki birim arasında mesajın gidip geleceği kanallar vardır. Ornekte kaynak ve hedef birim insan olduğundan birimler yapı ve işlev olarak birbirlerine benzerler. Her birimde merkez, gonderici ve alıcı vardır. İletişim modelindeki oğeler ve surecler ise şunlardır.
1- Kaynak Ve Hedef Birimler
2- Kanal
3- İletişim Ortamı
Bunlara yakından goz atmak gerekirse;
1-Kaynak ve hedef birimler:
• Merkez: Gonderilecek mesajların iceriğinin (duygu, duşunce, niyet, gudu, eylem vb. ) oluştuğu ve gonderilmek uzere secildiği bolumdur.
• Gonderici: Merkezdeki iceriği sozlu ya da sozsuz işaretler haline donuşturerek kanala bırakan oğedir. Bedenin hareketleri ve duruşu mesaj niteliği taşıdığından tum beden bir gonderici olarak calışır.
• Alıcı: İşaret bicimine donuşmuş olarak kanaldan gelen mesajları alan ve merkeze aktaran oğedir.
2- Kanal: Kaynak ve hedef birimler arasında yer alan ve işaret haline donuşmuş mesajın gitmesine olanak sağlayan yola, gecide kanal adı verilir. Bilindiği gibi telefonla sadece işitsel kanalla iletişim kurulabilir. Karşımızdakinin yuz ifadesini goremeyiz. Buna karşılık yuz yuze iletişimde aynı anda birden fazla iletişim kanalı ile iletişim kurarız. İletişimde kullanılan kanal sayısı arttıkca iletişimin etkisi de o derecede artar. İşaret mesajın gondericiden gectikten sonra temsil edildiği fiziksel bicim. Şu anda burada yazılan kelimeler fiziksel işaretlerden meydana gelmektedir.
• Cıktı: Kaynak birimin gonderdiği işaretlerin tumune cıktı adı verilir.
• Girdi: Hedef birimin alıcısının yakaladığı işaretlerin tumune girdi adı verilir.
• Gurultu: Kaynak birimin gonderdiği mesaj ile hedef birimin aldığı mesaj arasında fark varsa bu farka gurultu denir.
3- İletişim ortamı: İletişim surecinin etkileyebilecek nitelikleri olan ve iletişim durumu icinde bulunan kişi nesne ve olayların tumune iletişim ortamı denir. Burada bir noktaya değinmekte fayda vardır. Algılamanın kalitesi de iletişimde cok onemli rol oynar. Orneğin karşısındaki kişi ile iletişimde bulunan bir insan kendisinin ve karşısındakinin psikolojik fiziksel ve sosyal duzeyde durumlarının bilincinde bulunmaya ozen gosteren ve algıladığı durumların sayısını ve kalitesini arttıran insanın insan ilişkilerinde daha başarılı olabileceğini soyleyebiliriz. Bir de şoyle bir durum soz konusudur; insanın bir algılama kapasitesi vardır ve bunun otesinde her şey kendisine anlamsız gelecektir.
1.1.1.5. Kişiler Arası İletişim
İki kişi arasında yuz yuze gercekleşen iletişim. Kişiler arası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir. İletişimi gercekleştirenler birbirlerinde surekli geri bildirim alırlar. Roller gorece esnektir. Cunku taraflar nobetleşe gonderici ve alıcı olarak iletişimde bulunurlar. Bu iletişimin gercekleşmesi sırasında bireyler genellikle aynı fiziksel ortam icerisinde bulunurlar(Mutlu, 1994: s.132). Gelişen teknolojiyle beraber kişiler telefon ve chat gibi iletişim alanındaki teknolojiden yararlanarak iletişim kurmaktadır. Kişiler arası iletişimi bir şema ile gosterecek olursak;
İletişim birey A'dan birey B'ye olduğu gibi aynı şekilde Birey B'den Birey A'ya doğru da olabilir(Usluata , 1991:s.47) Burada bireyler arasında surekli bir geribildirim gercekleşmektedir. Geribildirimin olmadığı takdirde iletişim gercekleşmez, iletim gercekleşir. İletişim cift taraflı iletim ise tek taraflıdır.
Kişiler arası iletişimin diğer bir tanımına gore de başkalarını tartıp, varılan yargıya gore davranma sanatıdır(Usluata , 1991:s.48)Başka bir tanıma gore de kişiler arası iletişim(Dokmen, s.23) kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimdir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi-sembol ureterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi surdururler. Bazı araştırmalara gore ise her turlu iletişimi kişiler arası iletişim saymamak lazımdır.
Yapılan bir araştırmaya gore bir iletişimin kişiler arası iletişim sayılabilmesi icin 3 şart aranır
1. Yuz yuze olması
2. Katılımcılar arasında bir mesaj alışverişinin olması
3. Soz konusu iletişim sozlu veya sozsuz nitelikte olmasıdır.
Orneğin yazışmalar kişiler arası iletişim sayılmaz. Bu cok sayıda tanımın buluştuğu nokta kişiler arası iletişimin psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olduğudur. Bu arada bir noktayı belirtmekte yarar var; sadece sosyal roller arasında kurulan ilişkiler kişiler arası iletişim değildir. Kişiler arası iletişimin olması icin mutlaka o sosyal rolun dışına cıkılmalıdır. Orneğin hoca ile oğrenci arasındaki iletişim sadece derse yonelikse bu kişiler arası iletişim değildir. Ne zaman ki dersin dışına cıkılıp kişisel konulara girilince o zaman kişiler arası iletişim gercekleşmiş oluyor. Yine bir tanıma gore de kişiler arası iletişim (Usluata, s.52)kişileri başkalarından ayıran ozellikler, kişisel tutumlar, duşunceler, beğeniler belirlenecek bicimde bir bilgi alışverişi yapıldığında gercekleşmektedir.
Kişiler arası iletişimin en karmaşık aracı olan konuşma; bilgi aktarma, başkalarının davranışlarını yonlendirmeyle, buyruklarla , kimi kez şakayla, kimi kez saldırgan kırıcı sozlerle karşıdakini etkilemek icin kullanılır. Kişiler arası iletişim kendini iki şekilde gosterir. Sozlu ve sozsuz. Sozlu iletişimde konuşma en onemli yeri tutarken sozsuz iletişimde ise , yuz anlamları, goz hareketleri, bedenin duruşu, giyinmeyi , sesin ozelliklerini iceren bu iletişim beden dili olarak bilinir( Usluata, s.54) Kişinin bedensel duruşu kişinin icinde bulunduğu duygusal durumu acıklayabilir. Orneğin , kızgınlık, ilgisizlik , utanma, kararsızlık vb(Usluata, s.55)
Grup iletişimi de kişiler arası iletişimi etkileyen onemli bir faktordur. Orneğin aile bir gruptur ve bu grubun icerisinde kişiler arası iletişim gercekleşmektedir. Grup icerisinde de alt gruplar oluşabilir ve de bunlar daha cok daha derin ilişki icerisinde olabilirler(Arkonac, s.25) Aynı grubun uyesi olan kişiler arasında mutlaka iyi ilişkilerin olması beklenemez. Orneğin sizinle aynı siyasal goruşte olanların oluşturduğu grubun icerisinde hoşlanmadığınız ve iletişim kurmak istemediğiniz kişiler olabileceği gibi sizin karşıt olduğunuz grup icerisinde yer alan fakat cok hoşlandığınız ve iletişim kurmak istediğiniz insanlar da olabilir. Karşıdaki insanla iletişim kurmaya nasıl başlanılacağı, iletişimin surdurulup surdurulmeyeceğine karar vermeden once diğer kişinin tutumlarının duygularının kişilik yapısının hakkında bilgi sahibi olunması başarılı bir iletişim icin gereken unsurlardandır. Aksi takdirde şakacı bir insana cok ciddi davranırsanız başarısız sonuclar elde etmiş olursunuz ve o kişiyle iletişimi surdurmekte buyuk gucluklerle karşılaşabilirsiniz.
Bir insanın diğer bir insanla iletişime gecmesinin sayılamayacak kadar cok nedeni olduğu soylenebilir. İnsanlar genellikle bir ihtiyacını karşılamak icin iletişimde bulunurlar. Bunun yanında şu nedenlerin de iletişim kurmada etkili olduğu soylenebilir:
1. Tanıma: İnsanlar daha onceden tanıdığı kişilerle daha kolay iletişimde bulunurlar.
2. Cekici bulma: İnsanın icerisinde cekici bulduğu kişiye karşı daha cok iletişim kurma isteği olduğu soylenilebilir.
3. Zorunluluk: Bazen bazı işlerimizi gormek icin bazı insanlarla iletişim kurmak zorunluluğu doğar. Orneğin kutuphaneden kitap odunc almak isteyen bir insanın zorunlu olarak kutuphane calışanları ile iletişim kurması gerekebilir.
4. Benzer ozelliklere sahip olma: İlgi alanları birbirine yakın olan insanların daha kolay iletişim kurdukları soylenebilir. Orneğin aynı futbol takımının taraftarı olan insanlar daha kolay iletişime gecebilirler.
1.1.1.6. Sozlu İletişim
İletişimimizin en temel kodunu oluşturan(konuşma) dilinin doğası ve kaynağı antik yunan felsefesinden beri yoğun tartışmaların odağını oluşturmuştur. Gunumuzde benimsenebilecek goruş dilin bir simge sistemi, kod olduğu goruşudur.Dil toplumsal ve kulturel bir etkinliktir. Bu nedenle bir dilin yapısı ve sozcuk dağarcığı kulturel sistemle yakından ilişkilidir. Buna bağlı olarak ta bireylerin algılama bicimlerini etkiler. Bir dil anlamlandırma haritası dile getirilmek istenen anlamlar icin secenekler sunduğu gibi, bu anlamları bicimlendirir ve sınıflandırır. Dil kuralları ve dildeki deneyimlerin, sozcuklerin kullanılış sıklığı iletişimde artık bilgiyi sağlar. boylece ortak dil yaşantılarına sahip olanlar icin iletişimde ongoruyu olanaklı kılar. Dillerin kokeninin ortak olup olmadığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, gunumuzde konuşulan diller değişik dil aileleri icinde sınıflandırılırlar.Dil, anlatım aracı olduğu kulturlerin mekandaki ve zamandaki farklılaşmasına farklı olarak değişir. Ulusal diller uluslaşma ve sanayileşme sureclerine koşut olarak ve yonetimin merkezleşmesinin sonucu olarak bir lehcenin diğerlerine egemen olmasıyla ortaya cıkmışlardır. Ekonomik, siyasal acıdan guclu olan bir ya da birkac ulkenin dilin uluslararasında ortak bir anlaşma dili olması bir yana bırakılacak olursa, tum uluslara ve kulturlere ortak evrensel dilin kullanımı-bazı oneri ve cabalara karşın-olanaklı gorulmemektedir. (ZILLIOĞLU, 1993: s.145.)
1.1.1.6.1. Karşımızdakini Dinlemek
İtiraf edelim ki, birbirimizi her zaman dinlemeyiz. Bunun sonucu, kimi zaman “ Ben ne diyorum, sen ne diyorsun!” diye atışmaya kadar bile gidebilir.
Etkin iletişim kurabilmek icin birinci temel beceri karşımızdakini dinlemektir. Ve turlu turlu dinleme şekilleri vardır. Orneğin:
• Gorunuşte Dinleme: Dinlermiş gibi yapmak, aslında ne soyleyeceğimizi aklımızdan gecirmek gibi başka şeyler duşunmek.
• Savunmada Dinleme: Dinlerken soylenenler icinde bize yonelik bir eleştiri ya da saldırı olup olmadığını araştırmak.
• Secerek Dinleme: İlk once gorunuşte dinlemedeyken daha sonra ilgimizi ceken bir konudan soz edildiğinde kulak kesilmek.
•Tuzakcı Dinleme: konuşanın sozlerine, bir acığını yakalayıp uzerine cullanmak amacıyla kulak vermek.
• Denetci Dinleme: Kaşımızdakilerin bize nasıl tepki gosterdiğini ve istediğimiz sonucu alıp almadığımızı olcmek icin dikkat kesilmek.
• Nezaketen Dinleme: Dinlememek ayıp olduğu icin dinlermiş gibi yapmak.
• Urkek Dinleme: Karşınızdakini dinlemek istemediğimizi acıkca soyleyemediğimiz icin dinleme pozu takınmak.
• Yaltaklanmacı Dinleme: Karşımızdakinin hoşuna gitmek icin dinliyormuş izlenimi yaratmak(Dicleli ve Akkaya, s.44)
1.1.1.7. Yazılı İletişim
Yazılı iletişim, insanın zaman ve mekandaki iletişim sınırlılıklarını genişletmede en etkin ilk iletişim bicimidir. Uzaktan haberleşmede bilgi ve deneyimleri zamanda biriktirmede sozlu iletişime gore daha guvenilir bir yol olan yazı ile iletmenin kokeni mağara resimlerindendir.Figuratif mağara resimlerini izleyen stilize cizimler bir tumceyi ya da tumce grubunu temsil eden bireşimli yazı kavramları dile getiren ideografik yazı, sesleri karşılayan simgelerden oluşan fonotik(alfabetik) yazı, yazı tarihinin bilinen ve genelde birbirini izleyen aşamaları sayılırlar. Bu aşamalar aynı zamanda insanın simgesel duşuncesini gecirdiği değişimleri de yansıtır.Ekonomik gereklerle ortaya cıkan yazı toplumsal/kulturel ilişki ve kuramlar uzerinde etkili olmuştur. Buna karşılık bu kuramlarda yazının evrim ve yayılma sureclerinin yonunu ve hızını belirlemişlerdir.Avrupa da on beşinci yuzyılda matbaanın icadı ve yoğun kullanımı yazılı iletimin hızla coğalmasının bilgi ve duşuncelerin yayılmasına neden olmuştur. Ancak bu yayılmanın hızı okur yazarlık oranıyla belirlenmiştir. Okur yazar olmama sorunu ise gunumuzde de tumuyle ortadan kalkmış değildi. (ZILLIOĞLU, 1993: s.174.)
1.1.1.8. Sozsuz İletişim
İletişimimizin temel bir yonunu sozsuz iletişim oluşturur. Başka deyişle, gunluk yaşamda gercekleştirilen başvurulan simgesel kodlar icinde sozsuz olanlar, anlam yaratma ve paylaşmada coğu kez bilincinde olmaksızın, ama kacınılmaz olarak surekli kullanılırlar.
Bununla birlikte, sozsuz iletişimin bilimsel bir ilginin ve araştırmaların odağı haline gelmesi yeni sayılır.sozel ve yazılı dillerin iletişimin temel turleri sayıldığı, soz ve yazı sanatının yuceltildiği toplumlarda bu gecikme doğaldır. Bunda, kişiler arası yuz yuze iletişimin konuşma ile başlayan bir olgu olduğu-yanlış- varsayımı da etkili olmuştur. Kısaca, iletişimin doğası ile ilgili bu yanılgı, insanın işitme ile birlikte en cok gelişmiş olan gorsel kanalları aracılığı ile acımladığı sozsuz iletişim kodlarına uzun sure gerektiği kadar onem verilmemesine yol acmıştır. Oysa sozsuz iletişimin en onemli bir bolumunu oluşturan gorsel kodların kullanımı insanın iletişim tarihi kadar eskidir. İlkel ve geleneksel toplumların insanı, gunluk uygulamalar icin olduğu kadar, din kokenli torenler icinde son derece yetkin gorsel kodlar geliştirmiştir.ayrıca, kişiler arası yuz yuze iletişimde doğal olarak yer alan ses tonlaması, yuz ifadeleri, mimikler, beden hareketleri, jestler sozlu iletişimin cercevesini ve anlamını belirlemede her zaman etkili olagelmiştir.ote yandan, oluşmasında gorsel kodlar sezgisel değerlendirme aracı olarak onemli bir işlev ustlenir. (ZILLIOĞLU, 1993: s.178-179.)
1.1.1.8.1. Sozsuz İletişimin İşlevi
Kişiler arası iletişimde sozsuz iletişimin onemli işlevleri vardır. Bu işlevleri iki ama gruba ayırabiliriz. Bunlardan birincisi, sozsuz iletişim yoluyla bir takım anlamlar iletilebilir. Orneğin yakamıza taktığımız rozetle mesleğimizi, başımızı sallayarak bir goruşu onaylamadığımızı, dostumuzun elini tutarak onu sevdiğimizi ifade edebiliriz. Sozsuz iletişimin ikinci işlevi ise, sozlu iletişimi desteklemesi, onun akıcılığına katkıda bulunmasıdır. Konuşan kişi yuzunu ve bedenini kullanarak sozlu anlatımı destekler. Dinleyen ise, sergilediği yuz ve beden ifadeleri ile konuşana geri bildirim verir. Bu sırada ise konuşan kişi, karşısındakinin soylediklerini anlayıp anlamadığını ya da sıkılıp sıkılmadığını, onun davranışlarına bakarak tatmin etmeye calışır. Sozsuz iletişim turlerinden iki tanesi, kişiler arası iletişimi başlatmada onemli rol oynar. Bunlardan birisi goz kontağı, diğeri ise vucutla yonelmedir( Dokmen, s.34)
1.1.1.8.2. BEDEN DİLİ
Konu insan davranışları olunca, bunların belirli kalıp ve sınıflara nasıl sokulabildiği sorusu akla Einstein’ın unlu sozlerini getiriyor: “ Bilim, duygusal deneyimlerimizin kaotik ceşitliliğini, mantıksal acıdan standart bir duşunce sistemine karşılık getirme cabamız. Bu sistemde tekil deneyimler, kuramsal yapıya oyle bir şekilde karşılık gelmeli ki, benzersiz ve inandırıcı bir sonuc ortaya cıksın. Duyusal deneyim, insanın dışındaki bir konu cercevesinde gercekleşir. Ancak onu yorumlayacak kuram, insan elinden cıkma ve olağanustu bir cabayla zahmet gerektiren bir uyum surecinin sonucu: varsayıma dayalı, asla tam anlamıyla kesin olmayan ve her zaman sorgulamaya, kuşkuya hedef olmaya mahkum bir sonuc.”
Neden vucut dili?
1.Başkaları uzerinde olumlu bir etki yaratarak amacımıza ulaşmak
2.Karşımızdakileri daha iyi anlayarak etkili bir iletişim kurmak.
3. Kendi beden hareketlerimizi denetleyerek, sosyal ortamlara daha cabuk uyum sağlamak
4.Başkalarının gercekte ne soylemek istediğini anlamak.
( http://www.ekocerceve.com/bireyselge..._2/ayrinti.php)
Bazen bir hareket bin soze bedeldir. Bir kişiyle iletişim kurduğumuzda soylediklerimiz ne kadar onemli ise hareketlerimizle o kişide bıraktığımız intiba da o kadar onemlidir. El, kol hareketleri, mimikler, dokunma, vucut pozisyonu... İş yaşamında başarılı olmak isteyen kişi, iletişim kurduğu kişilerin sadece soylediklerini değil, yuzu, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da duymalıdır.
Araştırmacılar da benzer bir cabayla kinezik adı altında inceledikleri iletişimsel beden hareketlerini, yuz ifadelerini ve jestleri, bir sisteme oturtma amacıyla birkac grupta toplamışlar. Sozcuk ve cumleler yerine kullanılan beden hareketlerini, amblemler: sozlu mesaja eşlik eden anlamlarını guclendiren hareketleri “tanımlayıcılar”; yuz ve ya beden de duygu ifadesine neden olan hareketleri “ duygusal gosterimler”; iletişim akış ve hızını denetleyen hareketleri “duzenleyiciler”; gerilimi denetleme hareketlerini “ ayarlayıcılar” olarak sınıflamışlardır. Amblemler, anlamlarının ulkeden ulkeye, bolgeden bolgeye değişebilmesine bağlı olarak, tumuyle evrensel kabul edilmiyor. Sozgelimi bircok batı ulkesinde “her şey yolunda” veya “tamam” anlamına gelen baş parmağı gosterme işareti İran, Afganistan, Nijerya da, ayrıca İtalya ve Yunanistan’ın bazı bolgelerinde hakaret niteliğinde.amblemlerin onemli bir ozelliği de, sozcuk oğrenir gibi oğrenilmeleridir. Cunku bunlar bedenin doğal cıktıları olmaktan cok, simgesel gosterimler. Tanımlayıcılarsa daha evrensel olmakla birlikte bazı evrensel yanlış anlamaların da kaynağı. Başını hafifce yukarı aşağıya sallayarak onu dinler gorunen kocasının, kendisiyle hemfikir olduğunu sana bircok kadın, farkında değil ki aslında “ sen devam et, bende arada kulak kabartırım.” Diyor. Tabii butun hareketlerin bu sınıflardan birine mutlaka dahil olacağını soylemek mumkun değil.
Postur, yani duruş, kişi hakkında onemli ipucları veren, kişi acısından da soylemek istedikleri icin cok verimli bir aractır. Kıpırtısız dimdik bir asker, oğretmenin karşısında buzulmuş bir oğrenci, bacak bacak ustune atmış mağrur bir hanımefendi.... Salt oturuşu ya da yuruyuşune bakarak tanımadığımız birini cekingen, pısırık yada kendinden fazla emin olmayarak değerlendirdiğimiz, mutlaka olmuştur. Postur’un iletişimsel değerini en iyi takdir edenler tiyatro ve sinema oyuncuları, başta da pandomimciler olsa gerek. Ancak araştırmacılar icinde cok yeni bir konu değil. William James, beden posturu yoluyla ifadeyi konu alan ve 347 farklı posturu incelediği 1932 tarihli calışması sonucunda yuz ifadesi, jest ve posturlerin, cozumlemeye yonelik olarak ayrı ayrı incelenebilirseler de ,ifadenin butunu acısından birbirleriyle bağlantılı olduklarını vurgulamıştır. Gunumuzde kabul edilen modellerde aslında pek farklı değil: En cok benimsenen model, posturu acık/kapalı ve ileri/geri şeklinde tanımlıyor. Annesi onu azarlarken kollarını kavuştur mu, yuzunu yana cevirmiş duran bir cocuk, annesinin mesajına “kapalı” bir cocuktur. Sizi dinlerken tumuyle size donuk, “ileri” uzanmış biri de iletişime buyuk olasılıkla acıktır. Bu iki grubun farklı kombinasyonları da soz konusudur.İş dunyasındaki hemen hemen butun insan kaynakları kursları, sozsuz iletişim ya da beden dili uzerinde durmaktadır. Muzakere kurslarında, eğitmenler birinin karşısındakini nasıl bir kitap gibi “okuyabileceğini” vurgulamaktadır. Eleman secme kurslarında oğretmenler adayların yalan soyleyip soylemediğinin nasıl belirlenebileceğini oğretmektedirler. Değerlendirme atolye calışmalarında danışmanlar değerlendirilenlerin, kendi geri bildiriminden nasıl hoşnut olduklarını ya da duş kırıklığına uğradıklarını gostermek icin video geribildirimi yontemi kullanmaktadırlar. Hicbir satış kursu, satışları en yukseğe cıkarmak icin muşterilere neyi ve nasıl gozlemlemeleri gerektiği konusunda oğut vermeden gecmez.
Yuz ifadeleri, beden dilinin hem anlamı en acık sozcuklerini, hem de neden- sonuc ilişkisine oturtması en guc bolumunu oluşturuyor. Ozellikle gozlerin ve bakışların kazandığı onem, bazı araştırmacıların ilginc cıkarımlar yapmalarına bile neden olmuştur. Yuz ifadesiyle ilgili olarak 19. yuzyılda Charles Bell’le, ozellikle de ifadenin anatomi ve fizyolojisiyle ilgili olarak yayımladığı kitabıyla başladığı kabul ediliyor. Bell’in calışmaları, duygusal ifade uzerine incelemelerde Darwin ve kendisinden sonra gelenlerin yıllar boyunca duygularla dolaysız ilinti kurdukları yuz ifadelerini şimdilerde bu yonuyle sorgulayanlar, ifadelerle duygular arasında bire bir ilişki zorunluluğunun olmadığını savunanlarda yok değil. Evet diyorlar, yuz ifadelerinin duyguları yansıttığı tumuyle mantıksız değil; ancak, aslında her şeyin duyguları yansıttığı gerceğinin goz onune alınması koşuluyla. Hele gercek duyguları gizleyebilme ozelliğinin bile duygulardan kaynaklandığı duşunulecek olursa! Diğer karşı cıkışlar da, hepimizin aynı yuz kaslarına sahip olduğumuz ancak bu kasların, ifadede farklı kulturlerde farklı kombinasyonlarla kullanılacağı yolunda. Darwin donemi ve sonrasındaki bilim adamlarının, duyguların yapay ve hatta batı kulturunun bir icadı olduğu iddiaları da kayda değer. Darwin bu konuda uc ilkeyi ortaya atmıştır. Bunlardan birincisi, hareketlerde oluşan bazı ifadelerin amaca yonelik olduğu “kullanılabilir alışkanlıklar” ilkesi; bir diğeri, bazı ifadelerin, diğerleriyle zıt olmaları nedeniyle secildiği”antitez” ilkesi; ucuncusu, “sinir sisteminin doğrudan hareketi” ilkesidir. (Tozar,s.70-72)
Buna karşın, beden dilimizi kullanma yetisini kazanmak icin fazla zaman ayırmıyoruz. Bir hastayla konuşmak istediğinizde girip yanında ayakta mı duracaksınız? Gulumseyecek misiniz? Elinizi uzatıp ona doğru mu yaklaşacaksınız? Bir işe ve ya yere muracaat ettiğinizde, karşınızdaki kişi sizin sinirli olmanızın nedenini bilmeyecektir. Her ne olursa olsun, beden dilimiz, kafanızdaki duşuncelerinizi bir şekilde ortaya koyacaktır. Ancak, bu dışa vurumun tercume edilmesi gerekmektedir. Fakat beden dili tek başına gercekleri anlatıcı kriter olarak da gorulmemelidir. Beden dilinin olumlu ya da olumsuz olarak nitelenen bir sozluğu olduğu bilinmektedir. Desmond Morris’in, beden dili kitabında insan jestlerinin ne anlama geldiği anlatılmıştır. Morris 600’den fazla mimiğin anlamını sıralamıştır(Tekeli, s.27)
1.1.1.8.2.1. BOLGELER
Hayvanlar, kuşlar, balıklar ve primatların bolgelerini belirleme ve korumalarıyla ilgili binlerce kitap ve makale yazılmışsa da insanların da kendi bolgeleri olduğu ancak son yıllarda keşfedilmiştir. Bunu oğrenip ne anlama geldiğini anladıktan sonra kişi başkalarının ve kendinin davranışlarıyla ilgili inanılmaz bir anlayış elde etmekle kalmaz aynı zamanda başkalarının yuz yuze gelindiğindeki tepkilerini tahmin edebilir. Amerikalı antropolog Edward T. Hall insanların mekansal ihtiyacları konusunda onculerden biriydi ve 1960'Iarın başında 'proksemik' ('yakınlık' anlamına gelen 'proximity' den) sozcuğunu uydurdu. Bu alandaki araştırmaları hemcinslerimizle ilişkilerimizi daha iyi anlamamızı sağlamıştır.Her ulke iyi tanımlanmış sınırlarla belirlenmiş ve bazen de silahlı nobetcilerle korunmuş bir bolgedir. Genelde her ulkenin icerisinde il ve ilceler gibi daha kucuk bolgeler vardır. Bunların da icinde daha kucuk olan ve semtleri ve icinde yaşayanlar icin kapalı bir bolge olan pek cok sokağı iceren şehirler vardır. Her bolgede yaşayanlar o bolgeye karşı bir bağlılık duyarlar ve bolgelerini korumak icin vahşet ve oldurme yollarına başvurdukları gorulmuştur.Bir bolge aynı zamanda bir kişinin sanki vucudunun uzantısıymışcasına kendinin olarak benimsediği bir alan veya boşluktur. Her birimizin citlerle cevrili evi, arabasının ici, yatak odası veya sandalyesi ve hatta Dr. Hall'un keşfettiği gibi vucudunun etrafında tanımlanmış bir boşluktan oluşan kendi mallarını cevreleyen alanı iceren kendi bolgesi vardır.
1.1.1.8.2.1.1. Kişisel Alan
Coğu hayvanın vucudunun etrafında kendi kişisel alanları olarak sahip cıktıkları belli bir boşluk vardır. Bu boşluğun buyukluğu temelde hayvanın yetiştiği alanın ne kadar sıkışık olduğuyla ilişkilidir. Afrika'nın uzak bolgelerinde yetişen bir aslanın bolgesindeki boşluk o bolgedeki aslan populasyonunun yoğunluğuna bağlı olarak elli kilometre veya uzerinde bir capa sahip olabilir. Aslan bolgesel sınırlarını işeyerek ve dışkılayarak işaretler. Ote yandan esaret altında yetiştirilen bir aslanın kişisel alanı sıkışık koşulların doğal bir sonucu olarak sadece birkac metrelik bir buyukluğe sahip olabilir.Diğer hayvanlar gibi insanın da kendisiyle taşıdığı portatif bir 'hava kabarcığı' vardır ve bu kabarcığın buyukluğu yetiştiği bolgedeki nufus yoğunluğuyla ilişkilidir. O halde bu kişisel bolge mesafesi kulturel olarak belirlenir. Japonlar gibi bazı kulturler kalabalığa alışıkken bazı başka kulturler 'geniş acık alanlara' alışıktırlar ve mesafeyi korumayı severler. Statu de bir kişinin diğerlerine gore gerek duyduğu mesafeyi etkileyebilir ve bu da daha sonraki bir bolumde tartışılacaktır.
1.1.1.8.2.1.1.1 Bolge Mesafeleri
Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, Kuzey Amerika ve Kanada'da yaşayan orta sınıf, şehirli kişilerin etrafındaki hava kabarcığının yarıcapı genel olarak aynıdır. Dort farklı bolgeye ayrılabilir.
1 Mahrem Bolge (15 ila 45 cm. arasında)
Kişiler bu bolgeyi kendi mallarıymışcasına koruduklarından tum bolgeler arasında en onemlisi budur. Sadece o kişiye duygusal olarak yakın olan kişilerin bu bolgeye girmesine izin verilir. Burada bir de sadece fiziksel temas sırasında girilebilen ve vucuttan uzaklığı 15 cm olan bir alt-bolge vardır. Bu da yakın mahrem bolgedir.
2 Kişisel Bolge ( 46 cm ila 1.22 rn. arasında)
Bu da kokteyllerde, ofis partilerinde, sosyal etkinliklerde ve arkadaş toplantılarında başkalarıyla aramızdaki mesafedir.
3 SosyalBolge (1.22 ila 3.6 metre arasında)
Yabancılar, orneğin evimizde tamirat yapan tesisatcı veya doğramacı, postacı, bakkal, işyerindeki yeni eleman ve cok iyi tanımadığımız kimselerle aramızdaki mesafe budur.
4 Ortak Bolge (3.6 metrenin uzerinde )
Kalabalık bir gruba hitap ettiğimizde durmayı tercih ettiğimiz rahat mesafe budur.
Bolge Mesafelerinin Pratik Uygulamaları
Normal olarak mahrem bolgemize başka birisi aşağıdaki iki nedenle girer. Birincisi yakın bir akraba veya arkadaştır ya da bize cinsel olarak yaklaşmaya calışmaktadır. İkincisi ise karşımızdakinin saldırgan olması ve bize saldırmak uzere olmasıdır. Kişisel ve sosyal bolgelerimize yabancıların girmesine dayansak da bir yabancının mahrem bolgemize girmesi vucudumuzda fizyolojik değişikliklerin olmasına neden olur. Kalp kanı daha hızlı pompalar, kanımıza adrenalin akar ve olası bir 'kac veya saldır' durumuna hazırlık yapılırken beyin ve kaslara daha fazla kan pompalanır.Bu da yeni tanıştığınız birinin omzuna elinizi koymanızın veya ona sarılmanızın karşınızdaki sizi gucendirmemek icin gıiIumsese bile onun size karşı olumsuz duygular beslemesine yol acacağı anlamına gelir. İnsanların yanınızda rahat olmasını istiyorsanız altın kural 'mesafeli davran'dır. Başka insanlarla ilişkilerimiz yakınlaştıkca bolgelerinde daha yakına girmemize izin verilir. Orneğin, yeni bir eleman diğer personelin başlangıcta kendisine soğuk davrandıklarını duşunebilir ama aslında onu daha iyi tanıyana kadar sosyal bolge mesafesinde tutmaktadırlar. Diğer calışanlar onu daha iyi tanıdıkca kişisel bolgelerine ve hatta bazı durumlarda mahrem bolgelerine girmesine izin verirler.
Opuşmekte olan iki kişinin kalcalarının mesafesi bize aralarındaki ilişki hakkında bilgi verir. Sevgililer bedenlerini birbirlerininkine bastırırlar ve birbirlerinin mahrem bolgelerinde hareket ederler. Bu yılbaşı gecesi bir yabancıyı veya en iyi arkadaşınızın eşini opmekten farklıdır. Bunların her ikisi de pelvislerini sizinkinden en az 15 santim uzakta tutarlar.Mesafe/mahremiyet kuralının istisnalarından biri mekansal mesafenin kişinin sosyal statusuyle ilgili olduğu durumdur. Orneğin bir şirketin muduru astlarından biriyle hafta sonları balığa gidiyor olabilir ve balığa gittiklerinde birbirlerinin kişisel veya mahrem bolgesinde dolaşıyor olabilirler. Ancak, buroda mudur, yazılı olmayan sosyal tabaka kurallarına uymak icin 'balık' arkadaşını sosyal mesafede tutar.Konserler, sinema, asansorler , tren veya otobuslerin kalabaIık olması başka kişilerin mahrem bolgelerine girilmesini kacınılmaz kılar ve insanların bu mudahaleye tepkilerini seyretmek eğIenceli olabilir. Batı kulturlerinde insanların sıkışık bir asansor veya toplu taşıma aracı gibi kalabalık bir durumda katı bir şekilde uydukları bir dizi yazılı olmayan kural vardır. Bu kurallar arasında şunları sayabiliriz:
• Tanıdığınız birisi dahil olmak uzere kimseyle konuşmamalısınız.
• Asla başkalarıyla goz teması kurmamalısınız.
• 'Poker suratı' takınmalısınız - hicbir şekilde duygular belli edilmemelidir.
• Elinizde kitap veya gazete varsa ona gomulmuş gorunmelisiniz.
• Kalabalık ne kadar fazlaysa o kadar az hareket edebilirsiniz.
• Asansorlerde başınızın uzerindeki kat numaralarını seyretmek zorundasınız.
Sabah ve akşam saatlerinde işe giden insanları tarif ederken 'mutsuz', 'uzgun' ve 'umutsuz' gibi sozcuklerin kullanıldığını sık sık duyarız. Bu ifadeler genellikle yolcuların yuzundeki boş, anlamsız ifadeler yuzunden kullanılırsa da gozlemci yanlış hukumlere varmaktadır. Gozlemcinin aslında gorduğu kalabalık bir kamu alanında mahrem bolgelerine kacınılmaz olarak mudahale edilmesinde gecerli olan kurallara uyan bir grup insandır.
Bu konuda şupheniz varsa kalabalık bir sinemaya tek başınıza bir daha ki sefere gidişinizde nasıl davrandığınıza dikkat edin. Yer gosterici sizi tanımadığınız suratlardan oluşan bir kalabalıkla cevrili olan koltuğunuza doğru yonlendirirken nasıl onceden programlanmış bir robot gibi kalabalık yerler icin yazılı olmayan davranış kurallarını uygulamaya başlayacağınıza dikkat edin. Yanınızdaki tanımadığınız kişiyle koltuğun kol dayanağı icin bolgesel bir savaşa başladığınızda kalabalık bir sinemaya tek başına gidenlerin neden ışıklar sonup de film başlamadan yerlerine gecmediklerini anlarsınız. Kalabalık bir asansor, sinema veya otobusteyken etrafımızdaki insanlar insan olmayan varlıklara donuşur - yani bizim acımızdan yok olurlar ve biz de mahrem bolgemize mudahale edildiğinde saldırıya uğramış gibi davranmayız.Ortak bir amac icin savaşan kalabalık bir grup veya protestocular bolgelerine mudahale edildiğinde bireylerle aynı şekilde davranmazlar, hatta cok daha farklı bir durum
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Beden Dili
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●55 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Beden Dili