Mekanik icat, ihtiyacın urunudur. İnsanın en onemli ihtiyacı da, once yemek, sonra giyimdir. Bu nedenle de elbise yapımı her cağda insan uğraşılarının belli başlılarından biri olmuştur.
Bu alanda ilk kullanılan madde, ketendi. Keten kumaş, uzun sure 'rakipsiz', 'kral kumaş' sayıldı. Buyukannelerimizin sandıklarında bulunan elbiseleri hatırlamaya calışmak, bunu kanıtlamaya yeter. Yun de onun kadar eskidir, denilebilir. Bununla birlikte merinos yunuyle imal edilenler ancak XVII. yuzyılda Fransa'da, sonra İngiltere'de yayıldı. Bu sıralarda pamuklu kumaşlar biliniyor, pamuk da Kuzey Amerika'da XVII. yuzyıldan beri ekiliyordu. Hatta zencilerin kole oluşlarının nedenini doğrudan pamuk plantasyonlarına bağlamak gerekir. Cunku bu duruma yol acan etken. Guney Devletlerindeki pamuk ve şekerkamışı plantasyonlarında el emeğine duyulan şiddetli ihtiyactı.
Keten, yun ve pamuğa ipeği de eklemeliyiz. Yalnız ipek, herkesin kullanabileceği bir madde değildi; hayat duzeni ne kadar yukselirse yukselsin, ancak luks maddesi olarak onem kazandı. İpek uretiminin en buyuk merkezi, Lyon idi. Ancak Edit de Nantes'ın geri alınmasından sonra Protestanların coğu başka ulkelere, ozellikle İsvicre ve İngiltere'ye goc ettiklerinden, atolyelerini de oralara taşıdılar.
XVII. yuzyılda Fransa'da dokuma sanayii onde gidiyordu. Yeni kurulan modern bir orduya yuz binlerce uniforma yapımı dokuma sanayinin hızla gelişmesine yol acmıştı. 1685’te 1.500 işci calıştıran Van Robais Fabrikaları, 1720'de evde calışan binlerce işcinin yanı sıra 1.8UO işci calıştırmaya başladı, İngiltere'de dokuma sanayinin onemi daha buyuktu. Yun işi ulkenin başlıca kazanc kaynağı olmuştu. (O kadar ki, Lordlar Kamarasının başkanı yun bir cuvalın uzerinde otururdu.)
Toplumsal ve ekonomik onemine rağmen kumaş imalÂtının ortacağdan o gune kadar buyuk bir değişiklik gecirmemiş olması gercekten anlaşılır gibi değil... İplik cokluk evlerde oreke ya da cıkrıkla eğirilirdi; hatta bu, yaşlı kızların geleneksel uğraşısıydı. iplik elde edildikten sonra da antik tezgÂhlarda dokurlardı. CilÂlı Taş Cağı'ndan bu yana gercekleştirilen tek yenilik, Leonardo da Vinci'nin icadı (1490), mekiğin kullanılmasıydı. Atkı ipliği, mekiğin icine yerleştirilmiş bir cubuğun ustune sarılmaktaydı. Zincir iplikleri birbirlerinden uzaklaştıklarında, dokumacı acılan kanala bir uctan mekiği surer, oteki uctan cekerdi. Zincir iplikleri yine birbirlerinden uzaklaşır, dokumacı cıkrığı yeniden atar, boylece surup giderdi.
Bu 'omur torpusu' işte, işciler enikonu ustalık kazanmış olacaklar ki, bir işci yılda yedi top kumaş imal edebiliyor, Van Robais Fabrikası bir partide 1200 top kumaş dokuyabiliyordu. Boylesine bir ustalık, kişisel yeteneklere dayandığından verim son derece duşuktu. Bu nedenle, kaliteden cok miktara onem veren İngilizler, uretimi hızlandırmanın yollarını aramaya koyuldular.
Bu yolu, 1733'te John Kay buldu (1704-1764). icat ettiği bir aygıt sayesinde kordonla hareket ettirilen mekik bir yuvanın icine giriyordu. Boylece mekik yalnız daha cabuk gidip gelmekle kalmıyor, (hızından oturu "ucan mekik" deniyordu.) dokumacının bir elinin de serbest kalmasını sağlıyordu.
"Ucan mekiğin" icadı hemen kaygı verici bir sorun yarattı: Kumaşlar daha hızla dokunduğundan iplik kıtlığı başgosterdi. Bu defa da iplik bukme işi ağır gidiyordu, oreke ve cıkrığın yerine artık makine kullanmak zorunlu olmuştu. John Wyatt'ın onculuğunu yaptığı boyle bir makine, 1738'de Alman Ludwig Paul tarafından geliştirildi. Wyatt icat etmenin zevkiyle yetinen alcak gonullu bir insandı, yaptığı makine ilgi gormedi ama, 1767'de James Hargreaves buna bazı değişiklikler getirerek bir kişinin tek başına 120 iplik birden bukmesine elverişli bir makine yaptı ve buna kızı "Jenny"nin adını verdi. İşsiz kalmaktan korkan işciler 'Jenny'ye karşı cıkınca iflÂs eden Hargreaves, fabrikasını kapatmak zorunda kaldı.
Bir başka mucitin, dokuma tarakları fabrikatoru Thomas Highs'in de durumu bundan daha parlak olmadı, icat ettiği dokuma makinesi, "wateroframe" (1768) elle değil de hidrolik carkla işlemesi bakımından gercek bir ilerleme kaydettiği halde başarı kazanamadı; ama hic değilse kucuk bir iplik imalcisi olan Samuel Crompton'un (1753-1827) dikkatini cekti. Crompton, Highs'in makinesinin bazı oğelerini Jenny'ninkiyle birleştirdi; boylece "Mııle Jenny" adiyle tanınan 'melez' bir makine ortaya cıktı (1774). Hayli alay ve kıskanctık konusu olmakla birlikte, aslında muslin dokumaya bile elverişli, ince ve sağlam iplikler eğiriyordu.
"Mule Jenny"nin yararlan oylesine ortadaydı ki, iplik imalatcıları benimsemek zorunda kaldılar. Ama kazancını başkası cebe indirdi...
Richard Arkwright (1732-1792) adlı acıkgoz bir iş adamı gittikce artan kumaş talebi karşısında, oncekileri aşan mukemmellikte bir tezgÂh imal etmeyi kafasına koydu. Boylece hem "Mule Jenny," hem de "Waterframe"in ozelliklerini birleştiren bir tezgÂh cıktı ortaya. Arkwright hemen işe girişerek fabrikalar kurdu ve seri imalÂta başladı. Sonunda kraldan soyluluk unvanı alacak kadar zengin oldu. XVIII. yuzyılın sonlarında halk, ona ulus capında yuce zanaatcılardan biri gozuyle bakıyordu.
Arkwright olduğunde, dokuma sanayii ters yonde yeni bir devrim gecirmekteydi. Bu defa da dokumacılar, fabrikalardan taşan ipliği tuketemeyecek kadar ağır calışıyorlardı. İplikciliğin hızını izleyebilmek icin dokuma tezgÂhlarının makineleşmesi zorunlu hale gelmişti. Ucan mekik bile şimdi kaplumbağa kadar yavaş geliyordu. Bu iş, icli şiirlerin yazarı, Edmond Cartwright adlı bir papazı (1743-1823) iyice sarmıştı. Sonunda bir cozum yolu bulmadı da değil: El tezgÂhının dort hareketini birleştirdi; Watt'ın sanayide yeni yeni kullanılmaya başlanan buharlı makinesiyle hareketini sağladı (1785). Cartwright yetenekli, iyi niyetli bir insandı. Bu nedenle olacak, Arkwright’ın tersine iflÂs etti ve sonunda Parlamentonun ulusal armağan olarak 1809'da sunduğu parayı kabul etmek zorunda kaldı
__________________
Kumaşın icadı
Tarih0 Mesaj
●36 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Kültür
- Tarih
- Kumaşın icadı