CLARK LEONARD HULL (1884-1952)

Onde gelen davranışcılardan olan Hull cağdaş psikolojide oldukca saygın bir yer edinmiştir. Muhtemelen daha hicbir psikolog bilimsel metodun doğasında var olan problemlere boyle surekli ve yoğun bir şekilde kendisini adamamıştır. Kendisi olağanustu bir matematik, mantık ve bunları (daha once hic kimsenin denemediği bir şekilde) psikolojiye uygulama yeteneğine sahipti.
Hull'un davranışcılık şekli Watson'un davranışcılığından cok daha gelişmiş ve karmaşıktı. Hull yuksek lisans oğrencilerine şunu soylemek isterdi: "Watson cok tecrubesiz. Davranışcılığı da cok basit ve kaba" (Gengerelli, 1976, s.686).

Hull'un Hayatı

Cocukluğunun ve ilk genclik yıllarının coğunluğu zayıf olan bunyesi sebebiyle hastalıklarla gecti. Sıkca hastalanan Hull'un gorme gucundeki za*yıflık kendisini omur boyu etkiledi. 24 yaşında bir ayağını kullanamamasıyla sonuclanan bir cocuk felci gecirdi. Ve bu sebeple kendi tasarımı olan ağır bir demir destek kullanmak zorunda kaldı. Ailesinin az bir geliri vardı ve Hull hayatlarını idame ettirmeye yardımcı olmak icin calışmak amacıyla birkac kez eğitimini yarıda kesmek zorunda kaldı. Oysa Hull'un en değerli niteliği onemli ve buyuk bir insan olmaya duyduğu itici guc ve tutkuydu. Hull bu duygusunu tum zorluklara karşın azimle devam ettirdi.
1918 yılında Winconsin Universitesinden doktora derecesini aldı. Bu*rada maden muhendisliğinden psikolojiye geciş yapmadan once calışmalar yaptı. Winconsin’de fakulte uyesi olarak 10 yıl kaldı.
Hull'un ilk araştırmaları kendisinin omur boyunca surecek olan nesnel metodlar ve işlevsel kanunlar uzerinde onemle durmasının habercisi oldu. Kavram oluşturma ve davranış etkinliğinde tutunun etkileri uzerine araştırma*lar yaptı. Test ve olcumler hakkında literatur taraması yaptı ve 1928 yılında bu alanla ilgili onemli bir metin yayımladı. Pratik istatistiksel analiz metodlarının geliştirilmesi uzerinde calıştı ve korelasyonu hesap eden bir makine icat etti.
Hull 10 yılını hipnoz ve aşılanma yatkınlığı konularına verdi, 32 makale ve araştırma sonuclarını ozetlediği Hipnoz ve Aşılanma Yatkınlığı5 (1933) isimli bir kitap yazdı. 1929 yılında Yale Universitesi'nde araştırma profesoru oldu. Burada en son araştırma konusunu geliştirdi: Pavlov'un koşullanma ya*salarına bağlı bir davranış teorisi. Hull Pavlov'u ilk olarak 1927'de okumuş ve şartlı refleksler problemine ve oğrenmeye buyuk ilgi duymuştu.
1930'lu yıllarda Hull şartlanma uzerine bir makale yazdı. Bu makalesin*de yuksek duzeyli davranışların temel koşullanma ilkeleri acısından acıkla*nabileceğini ortaya atmıştı. 1940 yılında beş meslektaşı ile birlikte Yineleme oğreniminin Matematiksel-Cıkarsamalı Teorisi: Bilimsel Metodolojide Bir Araştırma'yı6 yayımladı. Bu kitap bilimsel psikolojinin gelişiminde dikkate değer bir başarı olarak duşunulmesine rağmen, anlaşılması zordu ve bu yuzden cok az insan tarafından okunabildi.
Hull'un sonraki buyuk yayını olan Davranış ilkeleri7 (1943) okuması daha kolay bir kitaptı. Bu kitabında Hull tum detayları ve tipik kesinliği ile tum davranışları kapsayan teorik bir cercevenin ana hatlarını cizmişti. Bu kitabın yayımlanmasıyla Hull'un sistemi ABD'de oğrenme alanında onemli bir yer edinmiş oldu. Pek cok araştırmayı teşvik etti ve sonunda Hull alanında adından en fazla soz ettiren psikolog oldu. Pek cok dergi makalesinde sistemini yeniden gozden gecirdi ve son şeklini Bir Davranış Sistemi8'nde (1952) verdi. Birkac yıl boyunca hastaydı ve bu kitabının prova baskılarını okuyamadan oldu.

Hull'un Sistemi: Algı Dayanağı

Hull insan davranışının organizma ve cevre arasında suregelen bir etki*leşim olduğuna inanmıştı. Cevre tarafından sağlanan nesnel uyarıcı organiz*ma tarafından sunulan nesnel davranışsal tepkiler tabii ki gozlemlenebilen olgulardır. Bununla birlikte bu etkileşim gozlemlenebilir uyarıcı-tepki te*rimleriyle tamamen tanımlanamayan daha geniş bir cercevede gercekleşir.
Bu daha geniş cerceve veya algı dayanağı, organizmanın kendine has cevresine biyolojik uyumudur. Organizmanın hayatta kalması bu biyolojik uyum yoluyla sağlanır. Bu biyolojik uyum tehlikeye girdiğinde organizma ihtiyac durumu icerisinde olur. Bu nedenle Hull'a gore ihtiyaclar, hayatta kalmak icin biyolojik gereksinimlerin karşılanmadığı bir durumu kapsar. Bir ihtiyac durumunda organizma bu ihtiyacı giderecek şekilde davranır. Organizmanın davranışları, organizmanın hayatta kalması icin gereken en iyi biyolojik koşulların yerine getirilmesine hizmet eder.
Hull'un hayatta kalma mucadelesine olan ilgisi evrim teorisine olan il*gisinin bir sonucu olarak ortaya cıkmıştı. Bu ilgi ayrıca işlevselciliğin cevre*ye uyum uzerinde onemle durması ile de tutarlıydı.

Mekanik Ruh

Hull nesnel davranışcı psikolojiye kendisini adamıştı. Sisteminde bilin*ce, amaca veya herhangi bir zihinsel-ruhsal kavrama yer yoktu. Bu sistem Hull'un tum kavramları fiziksel terimlere indirgemeye calıştığı, uzlaşma ka*bul etmeyen radikal bir davranışcılık idi. Hull'un metodolojik davranışcılı*ğı belki de Watson'un davranışcılığından daha katı olmasına rağmen, siste*minde ara değişkenler kavramına yer vermişti. Yine de, bu değişkenler ti*tizlikle ve somut bazı yonlerden, tam olarak olculebilecek ve sayılarla ifade edilebilecek nesnel uyarıcı ve tepki koşullarına bağlanmıştı. Hull'un sistemi ve insan doğasına ilişkin izlenimleri mekanik terimler*le ifade edilmişti. İnsan davranışlarını fizik terminolojisine indirgenmeye acık, otomatik ve periyodik nitelikli olarak duşunmuş, gozlemlenmekte olan davranış hakkında oznel yorumlar yapmaya imkan veren "antropo-morfik nesnelciliğin" davetsiz girişine karşı uyarmıştı. Gozlem ve davranı*şın yorumu kesinlikle nesnel olmalıydı. Hull'un onerisine gore bunu sağla*manın bir yolu meseleyi hayvanların davranışları acısından duşunmekti. Bunu yapmak tehlikeli olsa da...
Teorisyen eğer ortada bir fare, bir kedi veya bir şempanze olsaydım ne ya*pardım diye duşunmeye başladığında, coğunlukla her şey bozulur. Bu oldu*ğunda da kendi kendini gozlem yıllarından kaynaklanan, kendi davranışına ilişkin tum bilgisi derhal nesnel olarak ifade edilen genel ilke ve kuralların yerine iş gormeye başlar- ki bu kural ve ilkeler bilimin gercek anlamıdır (Hull, 1943, s.27).
Oznelliğe karşı cok daha sert bir korunma gerekliydi ve Hull bu korun*mayı "tamamen kendi kendini devam ettiren robot benzeri bir organizma" olarak ele alan tutumda bulmuştu (Hull, 1943, s.27).
Bu nedenle davranışcılar kendi calışma konularını robot benzeri olarak değerlendirmelidir. 17. yuzyıl Avrupa bahcelerinde ve saatlerdeki mekanik figurler ile temsil edilen mekanik ruh Hull'un calışmaları tarafından tam olarak izlendi ve guclendirildi. Hull'a gore bu robot yaklaşımının bir avan*tajı, davranışı katı mekanik sebeplerden ziyade ona sebepler atfederek acık*lamayı engellemiş olmasıydı. Hull'a gore fizik ile psikoloji arasında cok ku*cuk bir fark vardı. Bu farklılık da tur acısından değil, derece acısındandı.

Nesnel Metodoloji ve Nicelendirme

Hull'un ilgili mekanik, indirgemeci ve nesnel davranışcı goruşleri, kendisinin araştırma ve calışmalarında hangi metotları kullandığını acık*ca ortaya koymaktadır. Metodunun mumkun olduğunca nesnel olduğu acıkca ortadadır.
Bundan başka Hull'un psikolojiye olan yaklaşımı olcme ile ayırt edi*lir. Davranış yasaları matematiğin kusursuz diliyle ifade edilmeli veya acıklanmalıdır. Olcme ve niceleştirme Hull'un davranışcılıkta ortaya koyduğu ikinci koşe taşı haline gelmiştir.
Hull'a gore psikologlar matematiğin tam ve dikkatli anlayışını geliş*tirmek, matematik diliyle duşunmek zorundadır. Davranışın tikeleri kita*bında Hull matematiksel olarak tanımlanmış psikolojinin nasıl yurutule*ceğini acıklamıştır.
Yani, Hull'un sisteminin herhangi bir taraftarı disipline, sorumluluğa ve sabra cokca ihtiyac duyacaktır.
İlerleme, yorucu yazılara, tek tek, yuzlerce eşitliğe; deneysel sınırlamalar ice*risinde eşitliklerde yer alan tek tek yuzlerce deney değişmezine; eşitliklerde acıklanan miktarların olcumunde kullanılacak pratikte elverişli unitelerin planlanmasına; dikkatli bir tumdengelimde temel tanımlardan ve sonuclardan tek tek yuzlerce teoreme ve eşitliklere; yuzlerce onemli niceliksel deneylerin kılı kırk yaran performanslarına bağlı olacaktır (Hull, 1943, s.400-401).
Hull bilim icin faydalı olabilecek dort ozel metod tanımladı. Bunla*rın ucu daha onceden de kullanılan metodlardı: (1) basit gozlem, (2) sis*tematik kontrollu gozlem ve (3) hipotezin deneysel olarak test edilmesi. Buna ek olarak Hull a priori olduğu belirlenmiş bir dizi formulasyondan titiz bir tumdengelim yaparak ortaya konan hipotetik-tumden-gelim me*todunu (hypothetico-deductive method) ortaya attı. Bu metod deneysel olarak test edilebilecek sonucların cıkarıldığı aksiyomlar (postulatlar) oluşturmayı kapsar. Bu sonuclar daha sonra deneysel testlere tÂbi tutu*lur. Hull, eğer psikoloji tıpkı diğer doğa bilimleri gibi nesnel bir bilim olacaksa, bunu sağlamanın tek yolunun hipotetik-deduktif yaklaşım ol*duğunu ileri surmuştu.

Durtuler
Hull bedensel ihtiyacların, organizmanın en uygun biyolojik koşullar*dan sapması sonucu oluştuğunu duşunmuştu. Yine de, biyolojik ihtiyac kavramını sistemine doğrudan sokmaktansa ara bir değişken olarak durtu*nun gercek olduğunu varsaydı. Psikolojide daha onceden kullanılan durtu*nun bir doku ihtiyacı durumundan kaynaklandığı ve davranışı uyandıran veya harekete geciren bir durum olduğu varsayılır. Durtunun gucu mahru*miyetin uzunluğu veya sonucta ortaya konan davranış icin harcanan ener*ji miktarı, şiddeti veya yoğunluğu yoluyla ampirik olarak belirlenebilir. Hull mahrumiyet suresinin oldukca hatalı bir gosterge olduğunu duşun*muş ve davranışın şiddeti uzerine daha fazla vurgu yapmıştı.
Hull'un guduleri kendilerine ozgu olarak ele almadığına dikkat etmek onemlidir. Bir başka deyişle her tur yoksunluk -yemek, su veya cinsellik-guduye aynı şekilde (belki farklı derecelerde) sebep olur. Bu "kendine oz*gu olmama" durumu gudunun davranışı yonetmediği, sadece enerji ver*mek uzere iş gorduğu anlamına gelmektedir. Davranışın yonetilmesi cevre*sel uyarıcı tarafından gercekleştirilir. Ayrıca, Hull'a gore gudunun azaltıl*ması odul icin tek temeldir.
Hull'un sistemi iki temel gudunun var olduğunu kabul eder: birincil ve ikincil guduler. Birincil (primary) guduler biyolojik ihtiyac durumlarıyla birleşirler ve organizmanın hayatta kalmasıyla doğrudan ve cok yakından ilgilidirler. Bir doku ihtiyacı durumundan kaynaklanan bu guduler arasın*da yiyeceğe, suya, havaya, ısı ayarlamasına, dışkılamaya, idrara cıkmaya, uyumaya, cinsel ilişkiye ihtiyac duyma ve acıdan kurtulma vardır. Bunlar organizmanın temel icsel surecleridir ve hayatta kalmaya devam etmesi acı*sından cok onemlidir.
Hull insanların ve hayvanların birincil gudulerden daha başka gucler tarafından motive edildiğinin farkına varmıştı. Bundan dolayı cevredeki du*rum ve uyarıcılarla ilgili olan, birincil gudulerin azaltılmasıyla birleşip, so*nucta kendileri gudu olarak ortaya cıkan ikincil (secondary) guduler veya oğrenilmiş gudulerin var olduğunu kabul etmişti. Bunun anlamı şudur: da*ha onceden notr uyarıcı olan bir uyarıcı, asıl ihtiyac durumu veya birincil gudu tarafından uyandırılan tepkilere benzer tepkiler ortaya cıkarabildiği icin, gudu ozellikleri gostermeye başlayabilir.
Basit bir ornek olarak sobaya dokunarak elini yakan kimsenin durumu*nu verebiliriz. Acı veren yanık (dokunun zarar gormesi) birincil bir gudu*yu (acıdan kacma) ortaya cıkarır. Bu birincil guduyle birleşen başka bir uyarıcı (sobanın goruntusu) bu gorsel uyarıcı algılandığında elin geri cekil*mesine sebep olabilir. Bu nedenle sobanın goruntusu oğrenilmiş korku gu*dusu icin bir uyancı olabilir. Bu ikincil guduler veya motive edici gucler, birincil gudulerin temelinde gelişir. Oğrenilmiş guduler uzerindeki bu vur*gudan oturu oğrenme Hull'un sisteminde anahtar role sahiptir.

Oğrenme

Hull'un sistemi oncelikle motivasyon ile ilgilidir. Bu durum Hull'un oğ*renme goruşlerini ilk duyanlar icin şaşırtıcı olabilir. Hull elbette oğrenme
problemlerine buyuk bir dikkatle yonelmiştir. Fakat sadece "organizmanın ihtiyaclarını karşılamak uzere cabalarının tur ve alanını genişletmesine izin veren bir vasıta" olarak (Cofer&Appley, 1964, s.469). Daha cok kendi oğ*renme teorisi acısından calışmış olsa da, sisteminin gelişimi suresince Hull oğrenme ile gitgide daha az ilgilenir olmuş ve davranışı etkileyebilecek di*ğer faktorlerle daha cok ilgilenmiştir.
Hull'un teorisinin ana bolumu Thorndike'ın etki yasasını Pavlov'un koşul*lanması ile butunleştirmek, en azından uzlaştırmaktı. Hull oğrenmenin sıklık ve yenilik ilkeleri ile yeterince acıklanamayacağına inanıyordu. Hull'un oğrenme teorisi temelde Thorndike'ın etki ilkesi olan pekiştirme ilkesine dayanıyordu.
Hull'un birincil pekiştirme yasasının (law of primary reinforcement) ifade ettiği şey şudur: Bir uyancı-tepki ilişkisini bir ihtiyacın azaltılması ta*kip ettiğinde, sonraki durumlarda aynı uyarıcının aynı tepkiyi uyandırma*sı ihtimali artar. Odul veya pekiştiricinin Thorndike'ın doyum kavramı acı*sından değil, birincil gudulerin azaltılması acısından tanımlandığına dikkat edilmelidir. Bu nedenle birincil gudunun indirimiyle ilgili olan birincil pe*kiştirme Hull'un oğrenme sisteminde anahtardır.
Hull'un sistemi ikincil guduleri de kapsadığı icin ikincil pekiştirmeler*le de ilgilidir. Eğer bir uyarıcının yoğunluğu, ikincil veya oğrenilmiş bir gu*du sonucunda azaltılmışsa, bu gudu ikincil pekiştirme olarak etki yapar.
Bir pekiştirme durumuyla surekli birleşen herhangi bir uyarıcı bu yolla ko*şullu ketlemeyi' uyandırma gucunu kazanır. Yani uyarıcı yoğunluğundaki azalmanın bizzat kendisi pekiştirmeyi ortaya koymaktadır. Pekiştirmenin bu dolaylı gucu oğrenme yoluyla kazanıldığından buna ikinci! pekiştirme adı verilmiştir (Hull, 1951, s.27-28).
Hull uyancı-tepki bağlantısının yapılan bircok pekiştirme ile guclen*diğine inanmıştı. S-R bağlantısının gucune, koşullanmanın devamlılığı*na işaret ve pekiştirmenin bir fonksiyonu olarak alışkanlık gucu (habit strenght) adım vermişti.
Oğrenme, bir gudunun azaltılmasını sağlamak icin gerekli olan pekiştirme*nin yokluğunda gercekleşemez. Pekiştirme uzerine yaptığı bu vurgudan dolayı Hull'un sistemi, Guthrie'nin bitişiklik teorisinin ve Tolman'ın bilişsel teorisinin tam tersine, ihtiyac-azaltılması teorisi (need-reduction theory) olarak bilinir.
' Koşullu ketleme (Conditioned inhibition), koşulsuz (doğal) uyarıcı olmadan koşullu uyaranı ilişkisiz bir uyaranla eşleştirerek koşullu tepkiyi uyarma yeterliliğini zayıflat*maktadır (c.n.)
Hull'un sistemi sozel ve matematiksel formlarda acıklanmış ozel ve de*taylı aksiyomlar ve cıkarımlar acısından sunulur. Sistemin son sunumunda (Hull, 1952) 18 aksiyom ve 12 cıkarım vardı. Her ne kadar koşullanma il*kelerine bağlı olsa da Hull, sisteminin temel duruşunun problem cozme, sosyal davranış ve koşullanma dışındaki oğrenmeler gibi karmaşık surecle*ri kapsayacak şekilde genişleyebileceğine inanmıştı. Tutku derecesindeki bu isteğinin hic değilse bir bolumunun gercekleştiğini gormek icin yaşadı.

Yorum

Hull'un sisteminin bu kısa ozeti onun calışma alanını tamamen cevreleyemez. Bizim amacımız sonraki sistemlerin bu ilk duşunme yollarından nasıl turediğini gostermektir. Psikolojide suregelen bir gelişme vardır ve biz eski sistemlerin kokenine ilişkin betimlemelerimizle, gecmişin bugunle olan goreli ilgisinin bir değerlendirmesini yapmaya calışmaktayız.
Boylesine un kazanan Hull'un sistemi aynı zamanda pek cok eleştiri*de aldı. Birkac genel nokta kaydedilmiştir. Yeni davranışcılığın onde ge*len savunucularından birisi olarak Hull da, Watson'u ve davranışcı gele*neği takip eden başkalarını hedef alan eleştirilere maruz kaldı. Teorik ve metodik zeminde davranışcı psikoloji yaklaşımına karşı olanlar elbette Hull'u da duşman saflarında gorduler.
Hull'un sistemi genellenebilme ozelliğinin eksikliğinden oturu hatalı bulundu. Hull'un değişkenleri nicel terimlerle tam ve hatasız bir şekilde ta*nımlama cabalarında bazen dar ve minyatur bir sisteme dayalı olarak calış*tığı iddia edildi. Bir başka deyişle Hull'un sistemi, bir tek deneysel durum*dan elde edilen sonuclara dayanarak aksiyomlar formule edilmesi sebebiy*le aşın derecede parcacıydı. Hull'a muhalif olanlar boylesi ozel deneysel gosterilere dayanan davranışların tartışılır olduğunu soylediler."gozkapağı koşullanması icin en uygun aralık (Postulat 2)" veya "bir fareyi koşullaya-bilecek miktarda gramla olculebilecek yiyecek (Postulate 7)" (Hilgard'dan alıntı, 1956, s.181). Olcme takdire değer olmasına rağmen, Hull'un aşın yaklaşımı araştırma sonuclarının uygulanabilirliğini azalttı.
Psikolojiye bir doğa bilimi olarak yaklaşıldığında tam ve doğru bir nicelleştirme, gerekli ve ovguye değer olmasına rağmen, Hull'un aşın nesnel yaklaşımı bulguların uygulanabilirlik alanını zayıflatmaya yonelmişti.
Bu nedenle teorinin matematiksel veya resmi yapısı ovguye olduğu ka*dar eleştiriye de acıktı. Hull matematiğe ve matematiğin onermelerini titiz*likle ve ayrıntılı bir şekilde (muhtemelen) nicelleştirmeye olan buyuk ilgi*sinin kurbanı olmuş olabilir. Bir teoride sıradan terimlerle acıklanan boş*luklar ve tutarsızlıklar, uygun acıklayıcı orneklerle kolaylıkla doldurulabi*lir. Eleştirmenler Hull'un sisteminde boyle boşluklar buldular ve Hull'un formulasyonlarından en azından bir bolumunun orijinal duşunce kadar sı*kı inşa edilmediğini iddia ettiler.
Bu problemli noktalara rağmen Hull'un cağdaş psikoloji uzerindeki etkileri kucumsenemez. Hull'un calışmaları cok sayıda araştırma yapıl*masına sebep olmuştur. Sadece bu bile psikolojiye cok onemli bir katkı*dır. Hull, psikoloji verilerine uygun bir şekilde sunulmuş ve kabul gor*muş nesnel bir terminolojiyi psikolojiye kazandırmıştı. Ayrıca Hull'un ta*kipcisi olan pek cok cağdaş psikologdan bazılarının ismini anmak bile bir adamın buyukluğune bir ovgudur: John Dollard, Cari Hovland, Neal Mil*ler, Robert Sears, Hobart Mowrer ve Kenneth Spence. Cok az psikolog di*ğer pek cok psikologun profesyonel motivasyonları uzerinde boylesi guc*lu ve kapsamlı etkiye sahiptir. Dahası, Hull nesnel davranışcı yaklaşımı daha once hic yapılmamış bir şekilde savundu, yaydı ve acıkladı. Psiko*loglar Hull'un teorisinin bir bolumunu veya tamamını sorgulasalar dahi, bu teoriyi geliştirmek icin kullanılan titiz metodlara bir saygı ve hayran*lık vardır. "Herhangi bir alanda gercek bir teori dahisi sık sık gelmez. Psi*koloji bu ender dahilerden birine sahiptir ve Hull kesinlikle en onde ge*lenler arasındadır" (Lowry, 1982, s.211).
__________________