HİPNOZ (HYPNOSİS)
Mesmerizm Almanya'da Fransa'dakinden cok daha farklı bir gelişim gosterdi. Mesmer'in prensipleri, ozellikle 'Animal magnetism', Romantisist'ler ve Doğa Fi*lozofları tarafından hemen benimseniverdi. 1812'de Prusya Hukumeti bir komis*yon kurdu ve bu komisyonun olumlu raporları sonucu Berlin ve Bonn Universi*telerinde Mesmerizm kursları kuruldu. Buna inanan meşhurlar arasında Gmelin, Kluge, Hufeland kardeşler, Nasse, Passavant ve 1811'de Frauenfeld'e seyahat ederek Mesmer'i ziyaret eden ve onun basılmamış son kitabını beraberinde geti*rip "AsklÂpeion" dergisini yayınlayan Wolfart da vardı.
Almanlar, Fransızlardan farklı olarak, Mesmerizm'e daha cok felsefi bir yo*rum verdiler. Kluge yazdığı ders kitabında, manyetize eden ve edilenin 'manye*tik bir daire' oluşturduğundan ve bunun iki kişi arasında yaratılmış ozel bir dun*ya olup her tur gurultu, ışık ve benzeri dış etkilerden korunması gerektiğini sa*vundu. Frederick Hufeland bu ikili uniteyi, gebe kadın ve fetus'a benzetti ve manyetik tedavinin, fetus'un doğumuna kadar gecirdiği yaşantıların aynısı oldu*ğunu belirtti.
Alman Romantikler'in Animal Manyetizm'e duşkunlukleri iki nedenle acıkla*nabilir. İlki, Mesmer'in "evrensel fiziksel sıvı" kavramı. Alman romantik filozof*ları, evreni, tumunu bir ruhun işgal ettiğini ve kısımlarını aynı ruhun birleştirdi*ği bir organizma olarak kabul ediyordu. Mesmer'in 'sıvı'sı, bu ruhu simgeliyor*du. İkincisi de, evvelce bahsettiğimiz Puysegurun "manytik uyurgezerliğini" nin gosterileri. Mesmer zaten 'sıvı'nm duyarlılığından oluşan 'altıncı bir his'ten bah*setmişti; Puysegur bu 'altıncı his' ile, insanın uzaklarda ve gelecekte olup biten*lerden haber verebileceğini iddia etmişti.
Kluge kitabında, altı duzeyde oluşan 'manyetik hal' acıkladı:
(1) Uyanıklık fazı. Bunda, artmış bir sıcaklık duygusu vardır.
(2) Yarı-Uyku durumu.
(3) icsel-karanlık (inner darkness) ki bu has uyku ve duyarlılığın olmamasıy*la nitelenir.
(4) İc berraklık (inner clarity): kişinin vucudundaki bilinclilik fazı, e.s.p.-mide yoluyla sezebilme.
(5) Ozluk-Duşunceye dalma fazı (self-contemplation): suje'nin kendi vucuu-nun icini ve onu 'rapport' durumuna koyan kimseleri gayet iyi anlayabilmesi.
(6) Evrensel berraklık (universal clarity): kişinin zaman ve mekan tullerini kaldırarak, gecmiş ve gelecek zamanlardaki, uzak mesafelerdeki olan şeyleri sez*me yeteneği.
Bu tur vizyonlarda şair-hekim Justinus Kemer'in araştırmaları, dinamik psi*kiyatrinin tarihinde bir kilometre taşı olmuştur.
Dr. Justinus Kerner (1786-1862), Dr Faust'un 'kara sihir' pratik ettiği iddia edilen Ludwigsburg kentinde doğmuştu. Buyurken, evlerine bitişik Akıl Hasta-hanesindeki (Asylum Jor Insane) hastaları penceresinden merakla izledi. Daha cok kucukken, on iki yaşında gecirdiği bir sihir krizi nedeniyle Gmelin tarfm-dan manyetize edilip tedavi edilen Schiller ile tanışmıştı. Ondan etkilenerek yaz*dığı şiirler, bugun kucuk Alman klasikleri arasında anılır.
Kerner, hekim olarak "botulizm"i tarif etti. 1819'da tayin edildiği Weinsberg şehir hekimliğinde olduğu 1862 yılma kadar kaldı ve bu arada evi, şairlerin, filo*zoflarm hatta kral ve prenslerin girip cıktığı, binlerce kişinin egzorsizm ve man*yetizma ile tedavi edildiği bir 'şifahane' oldu. 1829'da yayınladığı "Die Seherin von Prevorst" (Gaipten haber veren Prevorst) onun klinik gozlem ve yaşantıları*nın tumunu, tek bir hastanın tedavisine uygulamasının sonucu bir eser olup, di*namik psikiyatrinin ilk ciddi monografi olarak kabul edilir.
Kerner, hayatının son safhalarında eşini kaybetti ve kendisi de kor oldu. Bu*yuk bir depresyona duşmesine karşın, yaratıcılığını hicbir an elden bırakmadı. Boş zamanlarında kağıt uzerine boya veya murekkep damlatır, bunlara Hades (inlerin, cinlerin gecici olarak kaldığı yer) der, altlarına mısralar yazardı. Bu re*sim dolu kitapcığı onun olumunden sonra "Klecksographien" (grafik sanatı be*nekleri anlamına) adı altında yayımlandı ki, sonraları Hermann Rorschach'ın unlu kişilik testine temel teşkil etti.
1841'de, James Braid adlı Manchester'li bir hekim, Fransız manyetizmacı La-fontaine'in yaptığı deneyimlerden cok etkilenmişti. Braid o deneyimlerden once şuphelenmiş, fakat o deneyimleri kendi tekrarladıktan sonra ikna olmuştu; 'sıvı' kuramım reddetmiş ve kendisi, beyin fizyolojisine daha uygun gorunen yeni bir kavramı sunmuştu. En sonunda, eskilerden Faria ve Bertrand'ın "ışığı sabitleştir*me yoluyla eli sabitleştirme" yontemini esas alarak, tum bu olaylara hipnoz (hypnosis) adını verdi. Başka bir ingiliz hekimi, John Elliotson, kendi başına 'manyetik uyku' ile cerrahi operasyonlara kalkışmış ve bu haber de Kraliyet Cer*rahlar Cemiyetinde fırtınalar koparmıştı. Esdaile adlı başka bir hekim de Hindis*tan'da iken 345 hastaya "Mesmerik Anestezi"yi başarı ile uyguladığını soyledi. Kısa bir sure sonra anestezi'nin bilimsel olarak Tıbba uygulanması, bu yontemi de tarih kitaplarına bıraktırdı.
1860 ve 1880 yılları arasında "manyetizma" ve "hipnotizm" hekimler arasın*da oyle duşuk bir dereceye duşmuştu ki, aklı başında bir hekim bunları kullan*makla ilmi kariyerini veya tıbbi kariyerini kaybedebilirdi.
Hipnoz'u hÂl bir tedavi yontemi olarak kullanmaya cesaret edenlerden biri, "Nancy Okulu"nun kurucusu Auguste Amlroise Liebault (1823-1904) idi.
Liebault, on iki cocuklu bir koylu ailesinin en kucuğu idi. Okula giderken es*ki kitaplardan birinde 'manyetizma' hakkındaki yazıları okudu ve onunla yakın*dan ilgilendi. Zamanının o konudaki negatif akımından cekinerek, seckin hasta*larına, tedavilerinde ya onların kendisinin resmi ucretini odeyerek 'Tıbbi' bir te*davi uygulanmak veya bedava 'manyetize edilmek' seceneklerini verdi. Bu so*nuncular o kadar coğaldı ki, dort yıl sonra Liebault'un başını kaşıyacak vakti yokken bile para kazanamıyordu. O zaman, iki yıllık bir sure icin pratiğinden uzaklaşarak Nancy'de satın aldığı bir eve kapanarak bu yontem hakkında bir ki*tap yazmayı duşundu.
Liebault'a gore hipnotik uyku, naturel bir uyku ile aynı nitelikte idi. Tek fark, hipnotik uykunun telkin yolu ile oluşturulmuş olması idi. Suje, hipnoz anında, hipnozitor'un onun uyku uzerine konsantrasyon emrine uyar. Onun ki*tabının ancak bir tek nusha satabildiğini rivayet ederler. Bu deneyimden sonra Liebault tekrar pratiğine dondu ve yalnızca sabahları 7 ile 12 arasında hasta go*rerek, kendine 'gonullu' olarak verilen vizite ucretlerini kabul etti.
Liebault'u ziyaret eden Van Renterghem onu kucuk yapılı, cildi koyu, konuş*kan bir kimse ve kırışık yuzuyle bir koyluye benzeyen bir kimse olarak tarif eder. Liebault her sabah, 25-40 hastayı, acıkta, dış goruntulere aldırmayarak, be*yaz duvarlar ve geniş, duz taşlarla doşenmiş evinin avlusunda tedavi ederdi. Hastanın ilk kez onun gozlerinin icine bakmasını emrederek gitgide uykulu ola*cağını telkin ederdi. Hasta, hipnoz'un başlamanda olup bitenlerin yarı farkında iken Liebault ona semptomlarından kurtulacağını telkin ederdi. Hastalarının co*ğu fakir koyluler idi; hastalıkların ekserisi de artrit, ulser, ikter veya Akciğer Tu*berkulozu idi.
Yirmi yıldan daha uzun sure Liebault meslektaşları tarafından "şarlatan" (zira hipnoz'u kullanıyordu) ve "akılsız" (zira hastalarından ucret almıyordu) olarak cağrıldı. Onun yarattığı 'mucizeler' en sonunda Bernheim'in kulağına gitit ve bu hoca Liebault'u 1882'de ziyarete geldi. Bu gercekten gorulmeye değer bir olaydı. Tanınmış bir profesor, 'şarlatan' ve 'akılsız', yaşlı bir doktoru ziyarete geliyordu ve onu şereflendiriyordu. Bernheim carcabuk Liebault'un talebesi ve iyi bir arka*daşı oldu ve onun yontemini hastanede tatbik icin getirdi. Boylece de Liebault, mechullerden cıkıp gunun okunanları ve sayılanları arasına girdi.
Daha onceden de yazdığımız gibi, Liebault, Nancy Okulunun manevi kurucu*su olarak kabul edilir; fakat bu okulun gercek lideri Hippolyte Bernheim (1840-1919)'dır. Strasbourg'un Almanlar tarafından 1871'de ilhakından sonra hastane ve Universite pozisyonunu bırakmış ve Nancy'ye tayinini kabullenmişti. Bernhe*im'in unu Tifo ve Kalp hastalıkları uzerine idi. 1879'da yeni universiteye 'titular professor' olarak tayin edilince, 1882'den itibaren hipnoz'u, hocasımnkinden farklı olarak, ancak iyi sonuclar doğurabilecek vak'alara uygulamaya başlamıştı.
Van Renterghem Bernheim'i kısa, mavi gozlu, yumuşak sesli, fakat cok otori-teryen bir kimse olarak tanımlar. Bernheim hipnoz'un yaşlı askerler ve fabrika iş*cileri gibi zaten emir almaya ve onları izlemeye eyilimli kimseler uzerinde cok daha etken olduğunu soylemişti. Daha yuksek klas hastalar ile pek o kadar iyi sonuclar alamamıştı.
Bernheim Tıp Dunyasına Liebault'un calışmalarının varlığını, Charcot'nun "Academie des Sciences" a hipnotizm hakkındaki meşhur bildirisini yaptıktan sonra acıklamıştı. Ondan oyle, bu iki unlu doktor arasında tartışmalı bir hava yaratılmış oldu. Bernheim 1886'da "De la suggstion et de ses applications  la ıherapeutique" (Telkin ve onun tedaviye uygulanmaları hakkında) isimli kitabını yayınladı. Bu ona Nancy Okulu'nun liderliğine yuceltecek unu getirdi. Bir dahili-yeci olan Bernheim, Charcot'nun tersine, hipnoz'un yalnızca histerilerde goru*len patolojik bir olay olmayıp bu kondisyonun telkin sonucuyla da oluşturulabi*leceğini vurguladı. "Etki altında kalma" (suggestibility)'yi ".. bir fikri bir olaya, bir harekete dondurme hali" diye tarifledi ve sugjestibilite'nin herkesde bir dere*ceye kadar varolduğuna işaret etti.
Bernheim, hipnoz'u, telkin yoluyla zorlanmış bir etkinlik hali olarak yorum*lamaya devam etti ve bunu, sinir sistemi hastalıklarında, romatizmada, sindirim sistemi ve menstruel bozukluklarda kullandı. Aynı şekilde, Charcot'nun 'Grand Hystrerie" tanımını kabul etmedi. Hipnoz'u da gitgide az kullanarak, aynı sonu*cun uyanıklık halinde, telkin yolu ile alınabileceğini soyledi. Boylece, Nancy Okulu "psychotherapies" adı altında yeni bir cığır acmış oluyordu.
__________________
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Hipnoz
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●66 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Hipnoz