A) TURK EGEMENLİĞİNDEN ONCE ISPARTA

1. Isparta Adının Kaynağı: Bugunku Isparta’nın yerinde ya da yakınlarında ilkcağda Baris adlı bir kentin olduğu ve Isparta adının Baris isminden geldiği duşunulmekte idi. Şehir ve civarında yapılan araştırmalarda herhangi bir kent kalıntısı olmadığı tespit edilmiştir. 1948 yılında L. Robert, bulduğu bir yazıtla bu antik kentin Keciborlu-Kılıc Kasabası yakınında Fari’de olduğunu belirtmiştir. Isparta adının ilkcağdaki kokeni olarak Saporda adı uzerinde durulmaktadır. Polybiosda’ki bir metinde “Aynı yılın yazında, Selgelilerce kuşatılan ve zaptedilmek tehlikesiyle karşılaşan Pednelissos’un halkı Seleukos Prensi Akhaios’a ulak gonderip yardım istedi. Bu isteğin hemen kabul edilmesi uzerine Pednalissoslular yardım gelecek umuduyla yureklendiklerinden, kuşatmaya inatla direnir oldular; Akhaiosda seferin komutanlığına Garyeris’i atayarak, onunla birlikte 6.000 yaya ve 500 atlıyı yardıma gonderdi. Selge’liler bu kuvvetin geldiğini duyunca askerlerinin coğuyla ‘Basamaklar’ denilen yerdeki gecidi tuttular. Saporda'ya giriş onların denetimindeydi ve tum gecit verebilecek diğer yerleri gecilmez hale getirmişlerdi” yazmaktadır. Selge guney Pisidia’dadır. Pednelissos’un yeri kesin olarak tespit edilmiş olmamakla birlikte Selge civarındaki kentlerden birisi olduğu duşunulmektedir. Sardes (Salihli)de ustlenen Seleukos Prensi Akhaios bolgeye gondereceği yardım icin Eumenia (Civril), Apameia (Dinar), Isparta, Candır yolunu kullanmış olmalıdır. Bu durumda “Saportaya giriş onların denetimindeydi” derken sozu edilen gecidin şimdiki Isparta civarında olabileceği ileri surulmektedir. XIV. yuzyıl Arap kaynaklarında ilin bugun bulunduğu yore Saparta olarak anılmakta, Isparta adının bu sozcukten geldiği sanılmaktadır.

2. Tarih Oncesi Donem:
Isparta Akdeniz, Ege ve İc Anadolu Bolgeleri arasında onemli bir coğrafi noktadadır. Tarih boyunca surekli yerleşim goren “Goller Bolgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Bolge guneyden Toros Dağları, kuzeyden Acı Gol ve Burdur Golu arasından gecen Soğut Dağlarının uzantıları ve Sultan Dağları ile cevrelenmiştir. Doğu sınırı Beyşehir Golu’nun batısından ve guneydoğu koşesinden Manavgat Cayı’nın ortasına kadar olan yeri kaplar.

Bolgeye ilk yerleşimlerin tarihi Ust Paleolitik (MO 35.000-10.000) ve Mezolitik (MO 10.000-8.000) donemlere iner. 1944 yılında Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu ve ekibi tarafından kazısı yapılan ilk Paleolitik merkez Senirce ve Bozanonu yakınında Bozanonu istasyonunun kuzeyinde bulunan tabii mağaralardan Kapalıin’de tespit edilmiştir. Aynı ekip tarafından Baladız ve İğdecik Koyu arasında tren yolu acılırken ortaya cıkan kum tepeciğinde yapılan kazıda Mezolitik bir merkez ortaya cıkmıştır. Bu calışmalar Isparta İl sınırları icindeki en erken yerleşimlerdir. Neolitik Donemde (MO 8.000-5.500) bolge Anadolu’nun en onemli kultur bolgeleri arasındadır. Burdur İlindeki Hacılar, Kurucay ve Bademağacı hoyukleri bu yerleşmelerin en fazla bilinenleri arasındadır. Isparta İl sınırları icinde Neolitik malzeme veren Orenkoy Hoyuk (Orenkoy), Yenikoy Hoyuk ve Teknepınar Hoyukleri (Sucullu) olmakla birlikte yeni yapılacak araştırmalarla bu sayının artacağı muhakkaktır. Kalkolitik Cağda da (MO 5500-3000) bolge onemini surdurmuştur. İl sınırları icinde 12 hoyukte Kalkolitik Donem malzemesi bulunmuştur. Tunc Cağ (MO 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerinde uzerinde olduğu toplam 56 adet hoyuk tespit edilmiştir. Tum hoyuklerde Tunc Cağ yerleşimi bulunmaktadır.

3. Tarihi Donem: Hitit Doneminde (MO 1800-1200) metinlerde bolgenin adı “Pitaşşa” olarak gecmektedir. Ceşitli kaynaklarda farklı yerlerde gosterilen Arzava Ulkesinin muhtemelen klasik cağlardaki Pamphilya ve Pisidia bolgesi sınırları uzerinde yeralmış olabileceği duşunulmektedir. Hititlerin siyasi bir guc olarak ortaya cıkmalarından sonra Arzava konfederasyonunu oluşturan krallıklarla surekli cekişme icinde olunmuştur. Hitit doneminde Arzava adı verilen bolge olduğu ileri surulen Pisidia toprakları hicbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir.

Hitit Devletinin yıkılması ile Friglerin Anadolu’da MO 750 yılında bir devlet olarak ortaya cıktığı zamana kadar gecen donem karanlıktır. Friglerin guneydoğudaki hakimiyet sahasının sınırı; Yarışlı Golu ve Duver arasında Frig seramiği bulunması, gol icinde kucuk adada Frig iskanının tespiti bu kesimde Frig yerleşiminin varlığını kanıtlamaktadır. Fakat Friglerin yayılım alanının doğusunda kalan Pisidia bolgesini egemenlikleri altına alıp almadıkları ve bu bolgeyle olan ilişkileri bilinmemektedir.

MO 695 yılında Kimmerler tarafından yıkılan Frig Devleti yerine Lidyalılar, Batı Anadolu Bolgesinde buyuk bir devlet kurmuşlardır. Mermnad sulalesinden Kral Kroisos (MO 561-547) zamanında en geniş şeklini alan Lidya sınırlarını Herodotus’dan oğreniyoruz. Herodotus Kroisos’un Likya ve Kilikyalılar dışında Halys’in (Kızılırmak) batısındaki tum kavimleri hakimiyeti altına aldığını yazmaktadır. Pisidia bolgesinde Lidya hakimiyetine işaret edecek herhangi bir arkeolojik delil bulunmamaktadır. Muhtemelen Lidya Devleti Pisidia bolgesini siyasi olarak kapsamış olmalıdır.MO 547 yılında Sardesi alarak Lidya Devletini yıkan Persler, MO 334 yılına kadar Anadolu’ya hakim olmuş ve Lydia Devleti egemenliğindeki toprakları kontrolleri altına almışlarıdır. Pisidia bolgesi de bu donemde Pers egemenliğine girmiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez MO 5. yuzyıl sonunda rastlanır. Batı Anadolu satrabı Genc Kyros Ağabeyi Pers Kralı II. Artakserkses’e (MO 405-359) karşı yapacağı seferin hazırlıklarını gizlemek icin Phrigia’ya yağma akınları duzenleyen Pisidialılara karşı ceza seferi hazırlıkları icinde olduğunu bildirmiştir. Bu tarihi vesikalar icinde olan ilk Pisidialılar adıdır. Pisidia topraklarına girmeyerek kuzeyinden gecen Kyros’un ordusu MO 401 yılında Kunaksada yapılan savaşta Artakserkses II’ye yenilmiştir. Bu savaşla Anadolu’daki Pers egemenliği sarsılmıştır. Bağımsızlıklarını elde etmek isteyen Pers Valileri ve Mısır, Kıbrıs ve Anadolu’nun bazı bolgeleri ayaklanmalara katılmışlardır. Pers Kralı Artakserkses II’nin MO 386 yılında Greklerle yaptığı Antialkidas Antlaşması sırasında Mısır’da XXIX. sulale firavunlarından Akoris (MO 393-380) isyana teşebbus etmek isteyen Karya satrabı Hekatomnos ve isyan halinde bulunan Kıbrıs Kralı I Euagoras’a her turlu Pisidialılarla bir antlaşma yapmıştır. Bu antlaşma dahilinde ayaklanmaya Pisidialıların da katıldığı bilinmektedir.

MO 334 yılında Anadolu’ya giren Buyuk İskender’in egemenliğine gecen bolge MO 323 yılından olumune kadar bu durumunu surdurmuştur. Buyuk İskender’in MO 323 yılında Babil’de olmesinin arkasından, halefleri Seleukos ve Lysimakhos arasında MO 281 yılında yapılan Kurupedion Savaşında Seleukos’un savaşı kazanmasıyla Anadolu’nun tamamı Suriyeli sulaleye gecmiştir. Bu donemde Pisidya bolgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvac) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Buyuk Antiokhos’un Manisa yoresinde L. Cornelius Scipio komutasındaki Roma ordusuna yenilmesiyle Apameia Goruşmeleri (MO 190-188) sonucunda Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tum topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bolgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine gecmiş, Attalos III’un MO 133 yılından olumune kadar Bergama krallığına bağlı kalmıştır. Kralın vasiyeti uzerine Pisidia bolgesinin de icinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bu olay aynı zamanda Anadolu’daki Roma egemenliğinin başlangıcı olmuştur. Aynı yıl Bergama’da krallığın el değiştirmesi ile ilgili cıkan ayaklanma MO 130 yılında Romalı komutan M. Perperna ve muttefikleri tarafından bastırılmıştır. MO 129 yılında Asia Eyaleti kurulmuş ve Pisidia bolgesi bu eyaletin icine alınmayarak, muhtemelen Bergama isyanının bastırılmasında yardımcı olan ve bu esnada olen Kappadokya Kralı Ariarathes V’in cocuklarına verilmiş olmalıdır.

Bolge, MO 102 yılında M. Antonius tarafından korsanların merkezini oluşturan Kilikia Eyaleti icine alınmış ve MO 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti İcinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve cevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması icin MO 39 yılında bolgeye kral olarak atanmış ve MO 25 yılında oldurulunceye kadar gorevini surdurmuştur. Amyntas’ın olumuyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MO 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman icinde değişmiş olsa da Pisidia bolgesi icinde kalmıştır.

Pisidia bolgesinde ozellikle İmparator Augustus doneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvac), Kremna (Camlık), Komoma (Urkutlu), Olbasa (Belenli), Parlais(Barla)’dır.

B) TURK EGEMENLİĞİNDE ISPARTA

1. Anadolu Selcukluları Donemi: Roma İmparatorluğu’nun M. O. 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanan Isparta, VIII. ve IX. yuzyılda yapılan idari ayrıma gore bir eyalet halini alıyor ve bir dini merkez niteliğini taşıyordu.

İslam ordularının akınlarının Anadolu’ya yoğunlaştığı son donemlerinde Avasım Bolgesi’ne yerleştirilen Turkler ve Selcuklu Devleti’nin kurulması Anadolu’nun geleceği icin onemli tarihi olayların başlangıcı olmuştur. Bu akınların sonunda kazanılan Malazgirt Meydan Savaşı, Bizans gucunu kırarak, butun Anadolu kapılarının Turkler’e acılmasına vesile olmuştur. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selcuklular, kısa surede Batı Anadolu’daki bircok yeri de ele gecirmişler; ancak, bu yorelerdeki Selcuklu egemenliği uzun surmemiştir. Gerek Bizans’ın guclu savunması, gerek Haclı Seferleri buralarda surekli bir egemenlik kurulmasına imkan vermemiş, ele gecirilen yerler Bizanslılar’la Selcuklular arasında bircok kez el değiştirmiştir.

II. Kılıc Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selcuklu savaşları, 1176’da Anadolu Selcukluları’nın Bizans ordusunu Miryakefalon’da buyuk bir bozguna uğratmasıyla donum noktasına varmıştır. Bu savaş sonrasında Uluborlu da ele gecirilmiştir. Isparta yoresi butunuyle, ancak 1204’te III. Kılıc Arslan’ın saltanatı sırasında fethedilebilmiştir. I. Keyhusrev (1204-1210) ve I. Keykavus (1210-1219) donemlerinde yoredeki Selcuklu egemenliği daha da pekişmiştir. Alaeddin Keykubad da (1219-1237), Antalya yoresini butunuyle ele gecirince bolgenin fethi tamamlanmış oldu. Ancak II. Keyhusrev doneminde (1237-1246) başlayan Moğol akınları, giderek Anadolu Selcuklu Devleti’ni cokertince Batı Anadolu’da egemenlik yore yore kurulan beyliklerin eline gecmiştir

2. Beylikler Donemi: XIII. yuzyıl başlarında Selcuklular’ın Isparta, Eğridir ve yalvac yorelerine yerleştirdiği Teke aşiretine bağlı Turkmenler, Anadolu Selcuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir sure once bu yorede Hamidoğulları Beyliği’ni kurmuşlardır (1301). Beyliğin kurucusu Felekuddin Dundar Bey beyliğe buyukbabasının adını vermiş ve once Uluborlu’yu, daha sonra da Eğridir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Hamidoğulları Beyliği, kuruluşundan bir sure sonra guneye doğru yayılarak, Golhisar, Korkuteli ve Antalya’ya doğru genişlemiştir. Antalya ve cevresi Dundar Bey’in kardeşi Yunus Bey’in yonetimine girince Hamidoğulları Beyliği, Eğridir ve Antalya olmak uzere ikiye ayrılmıştır. Isparta bu kollardan Eğridir’e bağlanmıştır. Anadolu Selcuklu Devleti’nin yıkılışından sonra, Karamanoğulları Konya’yı ele gecirmiş ve tum uclara egemen olmak istemişlerdir. Ama aralarında Hamidoğulları’nın da bulunduğu uc beyleri bu girişime karşı cıkarak, surekli savaşlarla bağımsızlıklarını korumaya calışmışlardır.

Dundar Bey XIV. yuzyıl başlarında oldukca guclenerek Anadolu’daki obur beyliklere oranla ustun bir duruma gelmiştir. Ancak Anadolu beylerine İlhanlı egemenliğini kabul ettirmek icin 1314’te Anadolu’ya gelen Emir Coban’a bağlılıklarını bildiren beyler arasında Dundar Bey de yer alıyordu. Ama, 1324’te İlhanlılar’ın Anadolu Valisi Temurtaş, Hamidoğulları Beyliği uzerine de yurumuş ve Antalya’ya sığınan Dundar Bey’i yakalatarak oldurtmuştur. Temurtaş, Dundar Bey’in elindeki yerleri kendi yonetimi altına almış ve Antalya’yı da Dundar Bey’in kardeşi Yunus Bey’in oğlu Mahmud’a vermiştir. Temurtaş’ın İlhanlı Hukumdarı Ebu Said Bahadır Han’a karşı ayaklanarak Memlukler’e sığınmasından sonra, Dundar Bey’in oğlu Hızır Bey Anadolu’ya gelerek beyliğin yonetimini ustlenmiştir (1327).

Hızır Bey 1328’de olunce yerine gecen kardeşi Necmeddin İshak Bey, Beyşehir ve Akşehir yorelerini beylik topraklarına kattı. Yonetimde yeni duzenlemeler yaparak, ordusunu guclendirdi. Komşu beyliklere karşı savaş hazırlıkları yaptığı sırada olunce, yerine Golhisar Beyi olan kardeşi Mehmed Celebi’nin oğlu Muzaffereddin Mustafa Bey gecti. Onun zamanında beylikler her bakımdan en guclu donemini yaşamıştır. Olunce yerine oğlu Husameddin İlyas Bey gecmiştir. İlyas Bey doneminde Hamidoğulları ile Karamanoğulları arasında suregelen catışmalar daha da arttı. Karamanoğulları İlyas Bey’in topraklarının bir bolumunu işgal etti. Ama İlyas Bey, kaybettiği toprakları Germiyanoğulları Beyi Suleyman Şah’ın yardımıyla geri aldı. İlyas Bey’in 1374’ten once olduğu sanılmaktadır. Cunku bu tarihte beyliğin başında oğlu Kemaleddin Huseyin Bey bulunuyordu. Huseyin Bey, Karamanoğulları’nın saldırılarını ancak Osmanlılar’ın yardımıyla engelleyebileceği duşuncesiyle, daha once Eşrefoğulları’ndan alınan Yalvac, Şarkikaraağac, Beyşehir, Akşehir ve Seydişehir yorelerini 1374’te 80. 000 altın karşılığında Osmanlılar’a sattı. I. Murad ile iyi ilişkiler kuran Huseyin Bey, Kosova Savaşı’nda Osmanlılar’a yardım etmek amacıyla oğlu Mustafa Bey komutasında bir birlik gondermiştir. Ancak bu savaşta 1. Murad olunce, Karamanoğulları, Hamidoğulları’nın topraklarını butunuyle ele gecirmiştir.

1390’da Karamanoğulları’nın uzerine yuruyen Yıldırım Bayezid, bu toprakları geri aldı. Boylece kısa bir sure icin Karamanoğulları’na gecen Isparta yoresi butunuyle Osmanlı yonetimine girmiştir. Kemaleddin Huseyin Bey’in 1391’de olmesiyle de Hamidoğulları Beyliği sona erdi. Yıldırım Bayezid, Hamidili’nin yonetimini oğlu İsa Celebi’ye bıraktıktan sonra Antalya uzerine yurumuştur.

3. Osmanlılar Donemi: Anadolu beylikleri, daha once yitirdikleri toprakları, 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin icine duştuğu bunalım doneminde, yeniden ele gecirdiler. Bu arada Timur’un torunu Mehmed Mirza’nın hapisten kurtardığı II. Mehmed Bey de Karamanoğulları Beyliği’nin başına gecti. Karamanoğulları’nın egemen olduğu yerlerden başka, Osmanlılar’a bağlı Isparta, Eğridir, Kırşehir ve Kayseri’yi de ele gecirdi. Osmanlı Devleti Celebi Mehmed’le yeni bir yonetime kavuştuktan sonra, kaybedilen yerleri ele gecirmek icin girişimlere başlandı. Celebi Mehmed, Karamanoğlu Mehmed Bey’i bir savaş sırasında esir aldı (1415). Boylece Isparta yoresi yeniden Osmanlılar’a bağlandı ise de bir sure sonra yine Karamanoğulları’nın eline gecmiştir. Mehmed Bey’in olumunden sonra oğlu İbrahim Bey ile amcası Ali Bey arasında taht kavgaları başladı. İbrahim Bey II. Murad’dan yardım istedi ve yardım karşılığında Hamidili, Beyşehir ve Otlukhisarı’nı Osmanlılar’a bıraktı. II. Murad da, Hamidili’nin yonetimini Şarabdar İlyas Bey’e verdi.

II. Murad’ın yardımıyla Karamanoğulları Beyliği’nin başına gecen İbrahim Bey, guclendikten sonra Osmanlılar’a verdiği yerleri geri almak icin girişimlere başladı. Tek başına karşı cıkamayacağını anlayınca da Sırplar ve Macarlar’la anlaştı. Bu anlaşmadan sonra Beyşehir ve Hamidili yoresine saldırarak, Hamidili Sancak Bey’ini tutsak etti. Bu olay uzerine II. Murad, once Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa yonetiminde Macarlar uzerine bir kuvvet gonderdi. Macarlar’ı etkisiz hale getirdikten sonra da İbrahim Bey’in uzerine yurudu ve yanında bulunan İsa Bey’i Karamanoğulları Beyi olarak ilan etti. Daha sonra, donemin onemli bilim adamlarından Mevlana Hamza, arabuluculuk yaparak İbrahim Bey’i bağışlattı. İbrahim Bey, yine Beyliğin başında kaldı ve Osmanlılar’dan aldığı yerleri geri verdi.

Bu olaydan sonra, XVI. yuzyıl başlarına değin Isparta ve yoresinde onemli bir siyasal olay olmadı. XVI. yuzyıl başlarından itibaren ise Osmanlı Devleti’ni uzun sure uğraştıran Şahkulu Ayaklanması, Isparta yoresini de etkiledi. Burdur, Isparta, Golhisar ve Sandıklı yoresine de saldıran Şahkulu, buraları yağmaladı ve cok sayıda kişiyi oldurdu. Ayaklanma bastırılarak Şahkulu olduruldukten sonra (1511), Isparta ve Antalya yoresinde ele gecirilen Şiiler Mora’ya surulduler.

XVI. yuzyılda guneybatı Anadolu’daki onemli pazarlardan biri de Hamid pazarıydı. Gerek Hamidoğulları Beyliği doneminde ve gerek Osmanlı yonetimi sırasında Isparta, onemli bir dokumacılık merkeziydi. Ayrıca, Isparta cevresindeki ormanlardan elde edilen adragan zamkı Avrupa piyasalarında oldukca aranan bir urundu. Halıcılık ise ancak XV. yuzyıla doğru dış piyasalarda onem kazanmaya başladı.

XVI. yuzyılın ikinci yarısından başlayıp giderek artan ekonomik bunalım, Osmanlı toplum yaşamını onemli olcude etkilemiştir. Bu donemde dunyadaki fiyat artışları, ulke dışına yiyecek maddesi kacırılmasına yol acmış, bu da Anadolu’da buyuk bir yiyecek kıtlığına sebep olmuştur. Bunun yanı sıra, ekonomik bunalım sonucu topraklarını bırakmak zorunda kalan halk “levend” adı altında soygunculuk yapmaya başlamıştır. Isparta ve yoresi de bu olaylardan oldukca etkilenmiştir. Bu donemde suhteler (medrese oğrencileri) de gruplar halinde Anadolu’nun ceşitli yerlerinde dolaşarak olaylar cıkarmış, soygunlar yaparak bircok insanı oldurmuşlerdir. 1559’da İstanbul’dan Hamid Sancağı Kadısına gonderilen bir fermanda, Isparta yoresinde dolaşan suhtelerin cıkardıkları olaylardan soz edilerek, bu kişilerin yakalanıp cezalandırılmaları icin Mirza Bey adlı bir kişinin gorevlendirildiği bildirilmektedir. Hamid Sancağı bu donemde Ege Bolgesi’nden sonra suhte ayaklanmalarının en cok gorulduğu yerdir. O kadar ki, 1558’de Şehzade Bayezid ile sefere cıkan Hamid Sancak Beyi Mustafa Bey’e hemen sancaktaki gorevine donmesi bildirilmiştir. Hamidili’ndeki suhte olayları 1572 sonrasında da aynı yoğunlukta surmuştur. 1573’te Hamid Sancağı’nda suhteler olay cıkarmış ve sancaktaki sipahiler bu kişilere yardım ederek yakalanmalarını onlemişlerdir. Bu donemde olayların yoğunlaşmasına karşın Kıbrıs’a gonderilen sancak beyi, bir yazısında bu durumdan yakınmaktadır. Hamid Sancak Beyinin Kıbrıs’a gitmesinden sonra yerine vekil olarak bıraktığı Hamza Bey’in raporlarından oğrenildiğine gore, sancaktaki Beydili Koyu halkı Husam adlı bir suhteyi yakalayarak sancak beyine teslim etmiş ve bunun uzerine 200 kişilik bir grup koyu basmaya kalkışmışlarsa da sancak beyi ve sipahilerin cabaları karşısında başarısız kalmışlardır. 1574 baharında Anadolu askerlerinin sefere cağrılması, yoredeki suhte olaylarının da artmasına neden olmuştur. Isparta ve yoresindeki suhte olayları 1587’de daha da kanlı bir bicime burunmuş, Hamid ve Teke sancaklarında zengin tımar ve zeamet sahiplerine saldırmaya başlamıştır. Isparta’da Taşviran Koyu’nu basan suhteler burada 32 kişiyi oldurmuşlerdir. Suhte ayaklanmalarının onlenememiş olması, aralarında Isparta’nın da bulunduğu bircok kent halkının hukumete karşı buyuk guvensizlik duymasına yol acmıştır. Ayaklanmaları onlemek amacıyla il erleri serdarlarına, hatta cavuş ve subaşı gibi kişilere yetki verilmesi suhtelerin daha fazla taşkınlık yapmalarından başka sonuc vermemiştir.

XVII. yuzyılda Isparta yoresini etkileyen onemli bir olay da Haydaroğlu ayaklanmasıdır. 1645’te, Isparta yoresinde ortaya cıkan Kara Haydar adında bir kişi soygunlar yaparak, yoreyi uzun sure tedirgin etmiş, daha sonra da yakalanarak oldurulmuştur. Oğlu Mehmed, babasının ocunu almak icin Haydaroğlu adıyla yorede soygunculuğa başlamış, yakalanması icin de Eski Anadolu Valisi İbşir Paşa gorevlendirilmiştir. Gerek İbşir Paşa, gerek daha sonra gorevlendirilen Kucukcavuş Ahmed Paşa, Haydaroğlu karşısında başarısız kalmışlardır. Ahmed Paşa, Haydaroğlu’nun en guclu yardımcısı olan Katırcıoğlu’nun adamlarınca oldurulmuş ve askerlerinden bir bolumu Haydaroğlu guclerine katılmışlardır. Bunun uzerine Haydaroğlu’nu yakalama gorevi Ketencizade Mehmed Paşa’ya verilmiştir. Haydaroğlu, Mehmed Paşa’yı oldurdukten sonra Afyonkarahisar uzerine yuruyerek kenti yağmalamış, sonra Isparta uzerine yurumuştur. Bu donemde Isparta Sancak Beyliği’ne Hacı Sinan Paşazade Mehmed Paşa atanmıştır. Ama Mehmed Paşa kendi yerine mutesellimi Abaza Hasan Ağa’yı gondermiştir. Haydaroğlu’nun kent yakınlarına geldiğini oğrenen halk, haber gondererek ne istenirse vermeye hazır olduklarını bildirdiler. Bunun uzerine Haydaroğlu Isparta halkından 3.000 kuruş vergi istedi. Kent halkı istenilen parayı toplamak gerekcesi ile onu oyalarken, Abaza Hasan Ağa da savaşabilecek durumdaki kişilerden bir guc oluşturarak, Haydaroğlu’na saldırdı ve yakalayarak İstanbul’a gonderdi. Haydaroğlu’nun İstanbul’da idam edilmesinden sonra en guclu adamlarından ve Isparta yoresi Turkmenlerinden olan Katırcıoğlu, Haydaroğlu guclerinin başına gecti. Bir sure devlete karşı başkaldırışını surduren Katırcıoğlu, daha sonra isteği uzerine bağışlanarak kendisine Beyşehir Sancağı verildi. Katırcıoğlu Karaman Valiliği ve Isparta Sancak Beyliği gorevlerinde de bulunmuştur.

XIX. yuzyıl başlarında Isparta bir veba salgını gecirmiştir. Bu salgın sonunda 200-300 kişi hayatını kaybetmiştir. Aynı donemde ilk kız ruştiyesi, ”İnas Ruştiyesi” adı altında acılmıştır. Bu yuzyıl boyunca Isparta Sancağı, oldukca sakin bir donem gecirdi.

Osmanlı Devletinin son yıllarında Isparta’nın başlıca ekonomik etkinliği gul yağcılığı, halıcılık ve haşhaş uretimiydi. Isparta’nın ihracatı da bu urunlere dayalıydı. 1908’de İzmir’de kurulan “The Oriental Carpet Manufactures Limited” adlı şirket halı uretiminde Uşak’tan sonra en buyuk ağırlığı Isparta’ya vermiş, burada 2160 tezgahlık bir imalathane kurmuştur.

Yapılan araştırmalar sonucu Goller Bolgesi’nin Turkiye’nin ikinci derece deprem sahası icinde yer aldığı ortaya konmuştur. Dolayısıyla, Isparta’nın da merkezinde olduğu bu bolgede tarihi surec icerisinde şiddetli depremler meydana gelmiştir. Bilinen en onemlileri, 1875’te Dinar, 1899’da Isparta ve 1914’teki Burdur-Isparta en şiddetli depremlerdir. 3/4 Ekim 1914 gece yarısı, Alaşehir, Denizli, Burdur, Isparta, Eğirdir, Seydişehir ve Akşehir’i kapsayan ve geniş bir alanı etkileyen 7.1 şiddetinde bir deprem meydana gelmiştir. Deprem, en kuvvetli bir şekilde Burdur-Eğirdir golleri arasında hissedilmiş, ozellikle Burdur ve Isparta ile bu iki şehir arasında kalan koylerde buyuk zarara yol acmıştır. Arşiv vesikalarına gore sarsıntılar yer yer en az altı gun surmuştur. Bu deprem, Isparta sancağında buyuk yıkımlara sebep olmuştur. Isparta’da 3.700 binanın tamamen yıkıldığı, ayakta kalanların ise oturulacak durumda olmadığı tespit edilmiştir. Bu arada şehir merkezinde cıkan yangında, Pamuk Hanı, Kundakcıoğlu Hanı, 15 dukkan ve iki ev yanıp kul olmuştur. Depremin gece meydana gelmesi, olu sayısının artmasına sebep olmuştur. Isparta şehir merkezi ve koylerinde enkaz altında kalarak olenlerin sayısı 1.500, yaralananların sayısı ise 500 olarak tespit edilmiştir. Yaklaşık 20.000 kişi bir anda sokak ortasında kalmıştır. Deprem ayrıca, Keciborlu Nahiyesi ile Kılıc, Senir, Cukur, Ali, Lağus (İlavus) Deregumu koylerinde buyuk tahribat yapmıştır.
Birinci Dunya Savaşı yıllarında Ispartalılar bir taraftan depremde yıkılan evleri ve kayıplarının telafisi ile uğraşırken diğer yandan da memleket genelinde olduğu gibi savaşın actığı zarar, yokluklar, hastalıklar ve benzeri sıkıntılarla uğraşmak zorunda kalmıştır.

4. Milli Mucadele Donemi: Birinci Dunya Savaşı’nın Osmanlı Devleti ve muttefiklerinin aleyhine sona ermesinin ardından, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Antlaşması’nın 7. Maddesi doğrultusunda, galip ulkeler, daha once kendi aralarında yaptıkları gizli antlaşmalara gore ceşitli bolgeleri işgal etmeye başladılar. Bu işgallere karşı da butun Anadolu’da tepki hareketleri ortaya cıkmaya başladı. İşte Turk milletinin varlığını ve istiklalini korumak icin butun imkanlarını sonuna kadar seferber ettiği olağanustu bu doneme Milli Mucadele Donemi denilmektedir. Anadolu’nun hemen hemen her yerinde millî teşkilatların kurulduğu, duşmana karşı topyekun bir ayaklanmanın millî bir galeyanın oluştuğu bu donemde, millî mucadele ruhunun filizlenip, başarıya ulaşmasında Isparta’nın da olağanustu hizmet ve katkıları olmuştur.

a) Duşman İşgallerine Karşı Isparta’dan İlk Tepkiler: Yunanlıların İzmir’e ayak bastığı duyulur duyulmaz, Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi Isparta ve kazalarında da olağanustu bir heyecan oluşmuş, halt galeyana gelmiştir. İzmir’in işgalinin ilk gunu 15 Mayıs’ta butun Yalvaclılar İstanbul’da Sadrazamlığa işgali kınayan protesto telgrafları gonderdiler. Bu telgrafta; “Biz namusumuz ile yaşayacağız, namusumuz ile oleceğiz. Turk milleti zilletle yaşayamaz. Bu kadar hakir bir millete katlanarak yaşamak isteyen bir Turk ve Musluman duşunulemez. Biz daha olmedik. Buyuk hakanımıza şanlı tarihimizin son kurbanı olacağız. Gayret borcumuz, ya İzmir ya olumdur. Vatan icin olmeye ÂmÂdeyiz” deniyordu. Yine aynı gun Keciborlu, Uluborlu ve Şarkikaraağac işgallere tepki gostermiştir.

İlcelerde bu gelişmeler meydana gelirken, Isparta’da millî mucadelenin onculerinden olan Hafız İbrahim (Demiralay), memleketi olan Gelendost’un Afşar nahiyesine gelerek, evinde yorenin ileri gelenleriyle vatanın icinde bulunduğu durumu goruştu ve bu goruşmelerin sonucunda; “İzmir’in işgali meselesini İstanbul Hukumeti’nin siyaset masası değil, ancak Turk’un kendi kuvvet ve silahı halledecektir” denilerek halk silahlı direnişe cağrıldı. Yine Isparta’da millî mucadelenin onderlerinden olan ve o gunlerde henuz 22 yaşında olan AkkaşzÂde Suleyman Turgut da Gencler Yukselme Cemiyeti Başkanı olarak Hafız İbrahim’le birlikte butun Ispartalıların hislerine tercuman olarak Isparta’da bir protesto mitingi yapılmasına onayak oldular. 11 Haziran 1919’da Hukumet Konağı onundeki meydanda 15.000 kişinin katıldığı buyuk bir miting duzenlendi. Mitingde alınan kararlar İtilaf Devletleri temsilcilerine ve Paris Barış Konferansına telgrafla bildirildi.

O gunlerde İzmir’den gelen bazı Ispartalıların Yunanlıların yaptığı insanlık dışı mezalimi anlatmaları uzerine halk busbutun galeyana gelmiştir. Hafız İbrahim bu haberleri duyar duymaz Isparta halkını cihada davet etti. Bu davet uzerine tum ahali Isparta’da toplanmaya başladı. İlk protesto mitinginin uzerinden daha 10 gun gecmeden 20 Haziran 1919 ozellikle şehrin pazarı olması munasebetiyle Carşamba gunu Isparta’da ikinci bir miting yapıldı. Yaklaşık 18.000 kişinin katıldığı bu buyuk mitingin oncekinden farkı silahlı bir toplantı ve gosteri olmasıdır. Mitingin başlangıcından sonuna kadar, şehrin butun camilerinin minarelerinden tekbirler getirildi, halk Allah icin cihada davet edildi. Oradakiler de bu davete yemin ederek soz verdiler.

b) Isparta’da Millî Teşkilatlanma ve Isparta Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti: Mondros Mutarekesinden sonra Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi Isparta’da da cemiyetler kuruldu. Bunların başında Cemiyet-i İlmiye ve Gencler Yukselme Cemiyeti geliyordu. Isparta’da milli hislerin uyanması, bilinclenmesinde ve kamuoyunun oluşmasında bu cemiyetlerin buyuk rolu oldu. Bu cemiyetler duşmana karşı mucadele gundeme gelince Isparta Millî Mudafaa-i Vataniye Heyeti adı altında faaliyet gostermeye başladı. Bu arada İstanbul Hukumeti’ne sadık bazı mulkî idarecilerin milli yapılanmaya karşı olumsuz davranışları da oluyordu. Butun olumsuz gelişmelere rağmen Heyet-i Temsiliye’nin aldığı olumlu tedbirler neticesinde 21 Eylul 1919’da Isparta Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti resmen kuruldu. Aynı gunlerde Isparta mutasarrıflığı İstanbul Hukumeti ile bağlantısını keserek, Heyet-i Temsiliye’ye bağlandı. Bu bağlılık ve Isparta’daki milli teşkilat ve alt birimleri 27 Eylul 1919’da bir telgrafla Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal’e bir rapor halinde bildirildi. Mustafa Kemal Paşa da bir gun sonra gonderdiği cevapla Isparta Mudafaa-i Hukuk Cemiyetini bu faaliyetlerinden dolayı taltif ederek başarılar diliyordu.

Artık Ekim 1919’dan itibaren Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti Isparta’da tek otorite olarak her turlu sosyal ve siyasi olayları kontrolu altına aldı. İlk aşamada batı cephesinde Yunanlılara karşı mucadele eden milis kuvvetlerimize, ardından da daha sonra bolgeye gonderilen duzenli birliklere maddi, manevi ve insan gucu olarak yardımlarda bulundu.

Isparta ve havalisinden toplanıp, cepheye gonderilen mucahitler cephede canla başla mucadelelerine devam ederken Hafız İbrahim, Mustafa Kemal Paşa’nın izniyle Fevzi Paşa’nın da isteği uzerine yeni bir kuvvet oluşturup, cepheye sevk etmek uzere gorevlendirildi. 1920 yılı Ağustos ayı başlarında Ankara’dan Isparta’ya gelen Hafız İbrahim hemen hazırlıklara başladı ve uc gun icinde 100 suvari ve 200 piyadeden oluşan gonullu teşkilatı meydana getirdi. Bu kuvvete “Demiralay” adı verildi. Aynı zamanda Demiralay’ın komutanlığını da uzerine alan Hafız İbrahim birliklerinin başında derhal cepheye hareket etti. Cepheye hareket ederken TBMM’ne bir telgrafla bilgi verirken şu ifadeleri kullanıyordu: “CenÂb-ı kÂdir mukaddes gayemize bizi vasıl edinceye kadar silahlarımızı duşman sinesinden ayırmayacağımıza yemin ve alayın bayrağı altında ruhumuzu teslim etmeye imanımızla karar verdik”. Mustafa Kemal Paşa da Buyuk Millet Meclisi adına gonderdiği cevabi yazıda vatanın korunması konusunda gosterdiği hassasiyet ve fedakarlığından dolayı Isparta sancağına teşekkur etti.

Demiralay, cepheye ulaştıktan sonra Saraykoy, Buldan-Guney-Cal cephelerinde duşmana karşı mucadelesinde olağanustu başarılar gostererek destanlar yazdı. Bu yuzden Batı cephesindeki başarılar icerisinde Demiralay’ın ayrı bir yeri vardır. Başarılarından dolayı TBMM ve Batı cephesi komutanlığının surekli olarak takdirini toplamıştır. Demiralay, 2 Aralık 1920’de duzenli ordu icine alınmış ve 39. Piyade Alayı adıyla sonuna kadar millî mucadelede yer almıştır.

Millî mucadelenin en şiddetli donemlerinde Isparta, asker gondermenin yanı sıra cephenin yiyecek ve giyecek ihtiyacının hemen hemen tamamını karşılıyor, yiyeceklerin bir kısmını coğu zaman halktan toplanan ayni yardımlarla sağlanıyordu. Duşman zulmunden kacan Aydın muhacirlerine, hatta Maraş cephesine, nerede ihtiyac varsa oraya yapabildiği kadar maddi yardımlar yapmıştır. Cephe gerisi hizmetleri icerisinde yaralı askerlerin bakımı ve tedavisi de vardı. Etrafındaki cepheye yakın illerin hemen hepsinin duşman işgalinde veya işgal tehdidinde bulunması sebebiyle cephe gerisi, lojistik hizmetler bakımından Isparta’yı daha da on plana cıkarmıştır. Bu maksatla oluşturulan hastane hizmetleri bugunku, bolgenin onemli ve tek asker hastanesinin de temelinin atılmasında onayak olmuştur.

ATATURK ISPARTA’DA
Isparta, Ataturk’un Anadolu’da başlattığı Millî Mucadele’ye canıyla-malıyla tam destek vermiş, tum Ispartalılar Kuvay-i Milliye ile butunleşmiştir. Milli Mucadeleye Mustafa Kemal Paşa’nın safında giren Isparta, ilceleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Buyuk Zafer’i ictenlikle kutlayarak, Cumhuriyet’e aydınlık kucağını acmıştır. Ataturk, zaman zaman kendisini ziyarete gelen Isparta heyetine: “Sevgili Ispartalılara selamlarımı goturunuz. Bir fırsatını bularak şehrinize geleceğim, corbanızı iceceğim..” demekteydi. Kendisini Antalyalılar da bekliyordu. Ataturk İzmir’den yola cıkarak, 5 Mart 1930 gunu, yanında Prof. Dr. Afet (İnan), İcişleri Bakanı Şukru (Kaya), Ordu Mufettişi Fahreddin (Altay) Paşa Emniyet Genel Muduru Şukru (Sokmensuer), Prof. Dr. İsmail Hakkı (Uzuncarşılı) ve yaverleri olduğu halde Denizli’ye, 6 Mart 1930 sabahı da Eğirdir’e ulaşmıştır. Burada Isparta Valisi Ekrem Bey, Isparta Milletvekilleri Hafız İbrahim Demiralay ve Belediye Başkanı Mustafa Hilmi Cakmakcı ile goruşmuştur. Ataturk, Eğirdir Golu’nu ve Can Ada’yı cok beğenmiştir. Bunun karşısında daha sonra Can Ada’nın tapusu Belediye Meclis kararıyla Ataturk’e verilmiştir. Ataturk, 6 Mart 1930 gunu Kuleonu’den Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada buyuk ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. Bugunku Ataturk Bulvarı uzerinden yuruyerek doğruca Tumen Komutanlığı’na gelen Ataturk, buradan Valiliği ziyaret ederek, ceşitli heyetleri kabul etmiş ve dertlerini dinlemiştir.Heyetlerin dilekleri arasında, Isparta’nın İzmir, Denizli, Afyon demiryolu şebekesine bir an once bağlanması sık sık dile getiriliyordu. Ataturk, daha once soz verdiği gibi, o gun oğle yemeğini Ispartalılarla birlikte yiyerek, Isparta’nın sorunlarını dinlemeye devam etmiştir. Yemekten sonra Ataturk, saat 13.00’te Burdur’a gitmek uzere Isparta’dan ayrılmıştır.

6 Mart 1930 gunu, Isparta’nın mutlu gunlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart gunu Ataturk’un Isparta’ya gelişini anmak uzere kutlamalar yapılmaktadır.

Kaynak : Ansiklopedi.

__________________