ASTRONOMİ TARİHİ

Orta Cağ
Ceviriler yoluyla Yunanlılardan alınan bilimlerden birisi de astronomidir. İslÂm Dunyası'nda astronomi, Aristoteles'in bilim anlayışının etkisi ile matematiğin bir dalı olarak benimsenmiş ve bu nedenle Guneş, Ay ve diğer beş gezegen ile yıldızlara ilişkin gozlem verileri, hareketli geometrik duzeneklerle anlamlandırılmaya calışılmıştır.

İslÂm Dunyası'nda astronomlar, birbirleriyle bağlantılı olan iki tur etkinlik uzerinde yoğunlaşmışlardır: Hem gozlem aletleriyle gokyuzunu gozlemlemişler hem de gozlem verilerini hareketli geometrik duzeneklerle anlamlandırmaya calışmışlardır. Bunlardan ilki, gozlemsel astronominin alanına girmektedir ve bu konuda İslÂm astronomları, belki de gozleme daha yatkın olan bilim anlayışlarının bir sonucu olarak Yunanlılardan daha derin izler bırakmışlardır.

İlk gozlemevleri onlar tarafından kurulmuş, gozlemlerin dakikliğini arttırmak icin yeni gozlem aracları ve gozlem teknikleri geliştirilmiştir; hatta bu amacla, acıların olcumunde kirişler yerine yeni bulunan trigonometrik fonksiyonlar kullanılmaya başlanmıştır. Ancak kuramsal astronominin alanına giren ikinci etkinlikte, aynı olcude başarılı olduklarını soylemek olanaksızdır.

Musluman astronomlar, Aristoteles'in yolundan giderek, Yer'in hareket etmeksizin Evren'in merkezinde durduğuna ve Guneş de dahil olmak uzere diğer butun gok cisimlerinin onun cevresinde dairesel yorungeler uzerinde sabit hızlarla dolandığına inanmışlardır. Bu konuda, Ptolemaios tarafından onerilen eksantrik ve epi:-):-):-)l duzenekleri onemli değişiklikler yapılmaksızın benimsemişlerdir.

Astroloji ise, Hellenistik Donem bilginlerinde olduğu gibi, astronominin bir dalı olarak gorulmuş ve bir iki istisna dışında hemen butun astronomlar tarafından benimsenmiştir.

İslÂm Dunyası'nda Ptolemaius'un Tetrabiblos (Dort Kitap) adlı meşhur eseri ile yaygınlaşan astroloji, yıldızlar ve gezegenlerin, insanların mizacı ve geleceği uzerinde etkili olduğu ilkesine dayanmaktadır. Bu donem astronomisinin geniş kitlelere nufuz etmesinde kısmen yararlı olmuşsa da, bu dalın bilimsel hicbir değeri yoktur.

Yeni Cağ

Bu donemde en onemli gelişme, astronomi alanında olmuştur. Kopernik, Yunan Donemi'nden beri yururlukte bulunan Yer Merkezli Evren Kuramı'nın yerine, Guneş Merkezli Evren Kuramı'nı kurmuş ve Yer'in, Guneş'in cevresinde dairesel bir yorunge uzerinde dolanan bir gezegen olduğunu savunmuştur. Boylece, Yer'in Evren'in merkezinden kaldırılmasına bağlı olarak insanın Evren'deki konumu da yeniden sorgulanmaya başlanmıştır.

Tycho Brahe ise Yer'i Evren'in merkezinden kaldırmanın doğuracağı bilimsel ve dinsel sakıncaları goz onunde bulundurmuş ve Yer-Guneş Merkezli Evren Kuramı ile Kopernik'e karşı cıkmıştır.

Kopernik'in kurmuş olduğu Guneş Merkezli Evren Kuramı cercevesinde yurutulen araştırmalar sonucunda Eudoxus, Aristoteles ve Batlamyus'tan beri savunulagelmekte olan Yer Merkezli Evren Kuramı yıkılmış ve Galilei ile Kopernik kuramı gozlemsel acıdan, Kepler ile kuramsal acıdan geliştirilmiş ve cağdaş astronominin temelleri atılmıştır. Boylece Kepler'in Elips Yorungeler Kanunu ile gok mekaniğine giden yol acılmıştır.

Yakın Cağ

Yakın donem astronomi calışmalarının genellikle uc alanda yoğunlaştığı gorulmektedir:

Ozellikle Herchell ve Halley'in yapmış oldukları gozlemler sonucunda Guneş Sistemi'ne ilişkin gozlemsel veriler artmıştır.

Astronominin kuramsal yonunu oluşturan ve elde edilen gozlemsel verileri değerlendirerek gokcisimlerinin hareketlerinin matematiksel acıklamasını veren dinamik astronomi gelişmiştir. Mesela Laplace, Guneş Sistemi'ndeki butun gezegenlerin hareketlerinin matematiksel olarak gosterilebileceğini one surmuştur.

Fizik ve kimya alanlarında yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda, yıldızların yapısını inceleyen astrofizik ve Evren'in yapısını inceleyen kozmoloji gibi yeni bilim alanları ortaya cıkmıştır. Ozellikle astrofizikte Frounhofer ve Kirchoff'un, kozmolojide ise Kant ve Laplace'ın yapmış olduğu araştırmalar cığır acıcı niteliktedir.

Bu donemde astronomi alanında yıldızlar ve Evren'in yapısına ilişkin calışmalar artarak devam etmiş ve Evren'in oluşumuna ilişkin Buyuk Patlama Kuramı ortaya atılmıştır. Diğer taraftan, insanın bu evrende yalnız olup olmadığı tartışılmış ve bunu belirlemeye yonelik ceşitli projeler geliştirilmiştir.

Yine bu donemde gezegenlere ilişkin calışmalar da on plana cıkmış ve 1930 yılında Tombaugh tarafından Pluton Gezegeni ve daha sonra da bu gezegenin uydusu Charon bulunmuştur.
__________________