Bilindiği gibi tarih oncesi devirler taş devri ve maden devri olarak adlandırılmaktadır. İnsanoğlu taş devrine girmekle bir bakıma madenciliğe de başlamıştır. Bunu takip eden bakır devri, tunc devri ve nihayet demir devri zaten isimlerini değişik madenlerden almışlardır. Bakır nabit olarak veya zengin bileşikleri halinde doğada bulunduğundan ilk işlenen maden olarak bilinmektedir. Daha sonra kalaylı kurşun, ve cinkonun da bakırla karıştırılmasıyla daha dayanıklı bir maden alaşımı olan tunc uretilmiştir. İnsanoğlu ancak yuzyıllar sonra demir- celik uretimine başlayabilmiştir.

Tarih boyunca, insan uygarlığı geliştikce maden uretimine duyulan ihtiyac artmıştır. Zaman icerisinde, zengin yatakların tukenmesi veya maden yataklarında cok az yuzdeler şeklinde bulunan diğer minerallerin uretimine duyulan ihtiyacın artması, maden uretim, hazırlama ve zenginleştirme işlemlerinin gelişmesine ve mekanizasyonun bu alana girmesine yol acmıştır. Onceleri sadece insan emeği ile ve duşuk verimlerle gercekleştirilen uretim zaman icerisinde teknolojinin ilerlemesi ile yuksek verimli, makina yoğun ve daha geniş uygulanabilirliği olan bir operasyon halini almıştır.

Dunyada ilk madencilik faaliyetleri Anadolu’da yapılmıştır; Antalya civarındaki Karain Mağarası ve Beldibi kaya sığınağında bulunan cakmaktaşı, okr kalıntıları, M.O. 10.000’li yıllarında yontma ve orta taş devrinde yaşayan insanların madencilik faaliyetlerinde bulunduklarını kanıtlamaktadır. M.O. 7000 yıllarında saf bakır, (M.O. 3000-1200) yılları arasında tunc yaygın olarak kullanılmıştır.

Hititler (M.O.1750-2000), Urartular M.O.850-585), Frigyalılar (M.O.750-650) ve Lidyalılar (M.O. 650-550), Anadolu'da ceşitli maden yataklarını işletmiş, izabe tesislerini kurmuş, metal para basıp kullanmışlardır. Anadolu madenciliği Romalılar devrinde doruğuna ulaşmıştır. Romalılar madenlerin bulunması ve işletmeciliğinde, yapı taşlarının uretilip işlenmesinde cok buyuk atılımlar gercekleştirilmiştir. Selcuklular doneminde, seramik hammaddeleri işletmeciliği cok ilerlemiş, cini ve mozaik sanatının zirvesine cıkılmıştır.

Osmanlılar doneminde;

Madenler ağırlıklı olarak orduya silah ve cephane, hazineye de sikke temini amacıyla işletilmiştir. Cevherleri mamul maddeye donuşturme ve daha cok kar elde etme duşuncesi olmamıştır. Bu donemde maden kaynakları kamusal varlık sayılarak devlet gereksinimlerine tahsis edilmiş, ozel mulkiyet konusu yapılmamıştır. Bu yontem ceşitli aksaklık ve olumsuzluklarla 19. yuzyıla kadar devam etmiştir.

19. yuzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı sanayiine acıldığı yıllardır. Bu donemde, Avrupalılar bircok ruhsatlar alarak uretime başlamışlardır. 1858 yılında cıkarılan Arazi Kanunu ile ilk kez madencilikle ilgili yasal kurallar konulmuştur. 1906 yılına kadar, cıkarılan ceşitli nizamnamelerle madenciliğe yon verilmeye calışılmıştır. 1906’da yururluğe giren Maden Nizamnamesi, 1954 yılında cıkarılan Maden Kanunu ile yururlukten kaldırılmıştır.

Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, bakır, krom, kurşun, bor ve komur madenleri ile ilgilenmişler ve kucuk işletmeler kurmuşlardır. Susurluk’da pandermit ve Murgul Bakır Madeni İşletmesi İngilizler, Balıkesir yoresi boraks madenleri, Fethiye yoresinde krom madeni, Balya’da kurşun-cinko madeninin Fransızlar, Kuvarshan bakır madeni Almanlar tarafından işletilmiştir. 19. yuzyılın ilk ceyreğinde bulunan Zonguldak Maden Komuru Havzası, 1860’lı yıllarda buhar makinelerinin gemilerde kullanılmasına başlamasıyla stratejik bir oneme sahip olmuştur.

14 Haziran 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitusu kurulmuştur. Bu kuruluşun butun giderleri ile yatırımlarının her yıl devlet butcesinden karşılanması ongorulmuştur. Memleketimizde işletilmeye elverişli maden yatağının bulunup bulunmadığını, işletilen maden ve taşocaklarının da daha faydalı şekilde işletilmelerinin neleri gerektirdiğini araştırmak, butun teknik ve bilimsel calışmaları yapmak, memleketin madenlerinde ve maden sanayiinde muhendis ve kalifiye eleman yetiştirmek bu kuruluşun gorevleri olarak belirlenmiştir.


Kaynak
__________________